Müşteri herzaman haklı mıdır? Her istediğine evet demek zorunda mıyız?

Erkan Nehir

Grafik Tasarımcı & Ressam
Uzman Üye
Kayıt
10 Ocak 2010
Mesaj
2.523
Tepki
53
Faruk Bey yazdıklarınıza istinaden birşey sormak istiyorum. hatta benim ajans işini bırakıp freelance olarak çalışmaya başlamamın sebep olan bir konu. Yanıma oturan müşterinin verdiği o anlatılmaz eziyetten ve google dan binlerce resim arasından nihayet birkaç görsel seçtikten sonra, bilgisayarımdaki binlerce font içinden en uyumsuzunu yerleştirdikten sonra sırf müşteri istedi diye o işin altına imza atmak ne derece doğru? Yani "birader biz o tarafa gitmiyoruz. Bir arkadaki dolmuşa bineceksin" diyemediğimiz için mi buralardayız? Veya neden diyemiyoruz. Yaptığımız grafik tabiri ile bu "çamur" iş dönüp dolaşıp bize referans olarak geldiğinde, bunun müşteri isteği olduğunu bin türlü dil dökerek anlatmak yerine, elimizi ayağımızı çekip dünyadaki birçok tanınmış tasarımcı gibi home office'lere mi dönmek lazım? Elbette kaliteli müşterisini bulan ajanslar vardır fakat eminim az da olsa Türkiye'deki her ajans bu durumları yaşıyor ve yaşayacak. Tek çözüm freelance midir yoksa her sektörde dünyaca tanınmış Türk sanatçı, doktor, bilimadamı gibi bu sektöre küsüp kıymet bilinen yerlere mi yönelmektir?
 

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
@Erkan_Nehir

Erkan bey,
Değindiğiniz konu ve sorduğunuz soru aslında çok karmaşık, çok komplike ve bir çok sebep ve sonuç ile iç içe olan bir konudur.

Aslında temas ettiğiniz sorun, bir yaşlı grafikerden anılar, başlığı ile uzaktan ilgilidir.

Ama kuşkusuz siz benim anılarımı okuduktan sonra bu soruları sorma ihtiyacı hissediyorsunuz.

Aslında bahsettiğiniz sorun, bu sitede yer alan;

-Yanınıza oturan müşteriden memnun musunuz?
-Ajans ve grafiker müşterinin emir eri olmalı mıdır?
-Maaşlı grafiker günde kaç saat çalışmalı?
-İş istasyonu gibi çalışmak doğru mudur?
-Bir grafiker hem tayfa hem kaptan olmalı mıdır?
-10 maddede grafiker tanımı.
-Grafikerler birlik ve dayanışma içinde olmalı mıdır?

konularıyla doğrudan ilgilidir.

Dolayısı ile sorularınıza "bir yaşlı grafikerden anılar" konusu altında cevap vermem mümkün değildir. Cevap verirsem ANILAR anı olmaktan çıkar ve başka yerlere dallanıp budaklanır.

Bence en doğrusu, sorduğunuz sorularla ilgili yeni bir konu açınız ve bu sorunları orada tartışalım.

Bu arada şunu hatırlatayım;
Facebook'ta benim kurduğum Tüm Grafikerler Dayanışma Derneği grubuna giderseniz, orada bu sorduğunuz konularla ilgili tartışmalar göreceksiniz.

Şimdiden söyleyeyim, tüm şikayetlerimizin çözümü Grafikerlerin Dayanışma içine girmesidir.
 

reborn

Üye
Kayıt
26 Eylül 2009
Mesaj
295
Tepki
6
Eline bond çantayı alan ajans , biraz program kullanan art direktör oluyor. Parası olan tasarımcı oluyo yanımızda ama patronlar para kaybetmemek için cinayet işliyorlar, ve firmasından böyle rezil bir işin çıkması pahasına hanzodan tarafa o...lup , cinayeti engellemeye çalışan grafiker kardeşimi yerin dibine sokuyor. Neymiş müşterinin fikri yapacaksın. lan beni niye tasarımcı olarak aldınız o zaman. her müşteri fikriyle geliyo zaten. senin elemanada ihtiyacın yok, öğren coreli , photoshopu, elemanada para verme, yada ne demek istediğimizi uygulamalı olarak anla. bilmem anlatabildim mi? Müşteriye tasarımın bizim işimiz olduğunu patronun anlatması gerek bence. Müşteri bindiği uçak için nasıl kanatlarını beğenmedim ben bu uçağa binmem diyemiyorsa, yada doğan çocuğu için bu çocuğun gözleri neden mavi değil deyip göz rengine müdahale edemiyorsa, yada aldığı arabasının sinyallerini beğenmediği gıkı çıkmadan o arabayı alıyorsa vs..... örnekler çoğaltılabilir. yapılan tasarımada saygı duyması gerekmektedir. ben bugüne kadar tasarımcıya bırakılmış bir işten olumsuz bir tepki alındığını duymadım. buna büyük firmaların çok pahalı logolarıda dahildir.
 

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
Deneyimler, tecrübeler göstermiştir ki...
Usta tasarımcıların ortak kanaati odur ki...

İyi tasarım, iyi müşteriye yapılır.
(Kötü müşteri iyi tasarımı da bozar)
 

fizy45

Üye
Kayıt
25 Temmuz 2011
Mesaj
14
Tepki
0
müşterilerin bilgisiz olması tasarımcıyı çok zorlayan saç baş yoldurtan kötü bir olaydır ama tasarımcıların bir işi kabul ettikten sonra bu tarz yakınmasıda saçmadır...sen bir adamın parasını alıyorsan karşılını vermek zorundasın...

Karşılığı ne midir ?

Senin için güzel olan şey değil onun için güzel olan şeydir...Hee adam çok mu acemi kendisi için güzel olacak olan şey aslında kendi zararına mı o halde anlatırsın...çok mu bilgisiz tek bildiği futbol ve arabalar mı tutar ordan örnek verirsin gene mi anlamadı karşılaştırma yapar bak rakiplerin böyle dersin...kısaca ikna yöntemi çoktur tasarımcı ne yaparsa yapsın her zaman eleştiriye açık olmalıdır...

Eğer çok spesifik böyle ağır bir iş yapmıyorsa her türlü tasarımını bakkal hasan anlayabileceği şekilde yapmalıdır biz tasarımcıların en büyük hatasına düşmeyin bize wooow dedirten şey başkasına ne lan bu anlamadım dedirtebilir sabır sabır sabır sizleri çok iyi anlıyorum kötü müşteri adamı delirtir ama para kazanmak böyle bir şeydir arkadaşlar...
 

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
Osmanlı mimarlarından biri güzel bir cami yapmış. Padsişah demiş ki, bu minarelerden şuradaki eğik.Mimar demiş, eğri değil padişahım size öyle geliyor. Padişah demiş, eğri, benden iyi mi bileceksin. Öteden bakmışlar, beriden bakmışlar minare düz, fakat padişah eğri diye ısrar ediyor.Kimse korkudan padişaha senin gözün eğri diyemiyor. Mimar bakmış ki kurtuluş yok, haklısınız sultanım 1-2 derecelik eğrilik var, keskin gözleriniz nasıl da gördü, hemen düzeltiriz efendim, demiş.Minarenin tepe noktasına yakın bir yerdeki gövdeye halat bağlatmış bir kaç ameleye çekin demiş, çektirmiş. Şimdi nasıl oldu sultanım diye sormuş. Sultan, tamam bak şimdi oldu demiş. İş tatlıya bağlanmış.Kıssadan hisse; bazen grafikerler minareye halat bağlayıp çekip düzelmeyi bilecek kadar müşteri temsilciliği bilmek zorundadır. Ama bazen!!!

Evet bazen... Her zaman minareye eğri deniliyorsa ya grafikerde ya da müşteride sorun var demektir.
---------------------------------

https://www.grafikerler.org/grafikerlerin-yasadiklari-sorunlar/6301-grafiker-veya-reklam-ajansi-nicin-emir-eri-olmaktadir-6.html#post136419

linkinde demişim ki;

...Öte yanda, beyin göçertme mekanizmalarının sistematik olarak işletildiği yerlerde, niteliksiz emek nitelikli emekten çok daha fazla rağbet görmekte ve mutluluk getirmektedir.

...İleri ülkelerde mesleği olmayıp zengin olanlara rastlayamazsınız. Mesleği olup da fakir olanlara da rastlayamazsınız. Ama sanata, bilime değer vermeyen ülkelerde mesleksiz zenginler ile meslek sahibi yoksul ve hatta işsizler ne yazık ki bol miktardadır.

Kısacası nitelikli beyinlerini kullanmasını bilmeyen ülkelerdeki karar verme noktalarındaki satılmış veya uyutulmuş beyinler (veya göçertilmiş beyinler); parlak ışık saçan beyinleri ya başka ülkelere göçürmekte ya da olduğu yere göçertmektedir.

Fikir ve sanat eserlerine para ödenmeyişinin de temeli budur. Yeni buluşların ve yaratıcılığın engellenmesi amaçlanmaktadır. Amaç ülkenin kalkınmaması ve başkalarına bağımlı olmasıdır.

Bu düşüncenin ürünü olarak grafik tasarıma para verilmez. Para veren kişi de istediği gibi grafikeri kullanmak ister.

Sanata para ödenmeyen ülkelerde; tasarımcı desteklenmeyecek ve ona para ödenmeyecektir, ona hayat hakki tanınmayacaktır.

"Mesleğinde uzmanlaşmış grafikerlerin" önce yanlarına oturan veya başında dikilen kişilerden ne zaman emir alıp ne zaman emir almayacaklarını iyice öğrenmeleri, hangi hallerde uyum gösterip hangi hallerde itiraz edeceklerini çok adaletli bir biçimde öğrenmeleri ve bunu ezberlemeleri gerekir.

Bu konuda iyice bilinçlenirlerse, bir haksızlıkla karşılaştıklarında hemen REFLEKS geliştirebilecek noktada olurlar.

Ayrıca dayanışma duyguları da geliştikçe birbirlerini satmamayı, bir birinin kuyusunu kazmamayı öğrenirlerse bu kez TOPLU REFLEKS geliştirebilme noktasına ulaşmış olurlar ve işte O ZAMAN DAYANIŞMA içine girerler.

----------------------

Demek ki neymiş?

-Önce "müşteri para veriyorsa emir de verir, müşteri haksız da olsa, yanlış şeyler de istese madem ki para kazanıyorum, onun dediğini yapmak zorundayım", şeklindeki bir teslimiyetin, müşteriye kayıtsız şartsız teslimiyetin yanlış olduğunu düşünmeliyiz.

-Bu müşteriye kayıtsız şartsız teslimiyet ve para için itaat olgusunun grafikeri tasarımcı konumundan çıkartıp, uygulayıcı konumuna indireceğini ve böylelikle meslek itibarımızı zedeleyeceğini düşünmeliyiz.

-Para için teslimiyet, para verenin isteklerini yapmak, kayıtsız şartsız itaat gibi şeylerin çok onur kırıcı ve küçük düşürücü olduğunu hatta mesleğe ihanet olduğunu düşünmeliyiz. Bunu böyle yapan bir devletin veya milletin de para veren devletin veya milletin kölesi veya sömürgesi durumuna düşeceğini dünya olaylarından görebilmeli ve grafik tasarımcılığı buna göre değerlendirmeliyiz.

-Müşteri velinimetimdir prensibine saygılı olmayı bileceğiz fakat müşterinin üzerimizde zulüm yapmaya hakkının olmadığının farkında olacağız. Para verenin zulüm yapma hakkının ancak ilkel ve gelişmemiş toplumlarda olduğunu bileceğiz. İnsanları açlıkla terbiye etmenin kasıtlı yapıldığının farkına varacağız.

-Gerçek sanatçıya veya gerçek tasarımcıya saygılı olan insanların ileri, saygılı olmayanların geri insanlar olduğunu asla unutmayacağız. İleri toplum ve geri toplum farkını unutmadan nabza göre şerbet vermeye çalışacağız. Her zaman haklı olabilmek için ise gerçek tasarımcı olmaya, mesleğimizde uzman olmaya gayret edeceğiz, bu özgüveni hissedeceğiz ve müşterimizi iyi tanıyıp onu ikna metodları geliştireceğiz.

-Onurumuzu koruyacağız diye, aç yatıp kuyruğu dik tutmanın da yanlış olduğunu, para veren müşterinin de haklı noktaları olabileceğini, haksız noktaları olduğunda ise müşteriyi ikna edebilecek kadar konuya hakim olmamız gerektiğini de düşünmeliyiz. Kısaca diplomatik ve politik davranabilmeyi becerecek zekada ve olgunlukta olmamız gerektiğinin bilincinde olmalıyız. Yani nerede minareye halat bağlayıp bağlamayacağımızı çok iyi bilmemiz gerektiğini bilmeliyiz.

Şimdilik bu kadar...
 

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
Yarım saat önce bir olay oldu ve konuyla bağlantılı olduğu için sizlere bunu hemen sıcağı sıcağına aktarmak istedim.

Bir ay kadar önce bir müşterime logo ve kartvizit çalışması yaptım, web sitesi yapmak için de anlaştım.

Logonun parasını aldım, hesap kapandı. Web sitesinin de yarı parasını aldım ama daha başlamadım.

Çünkü müşteri bana resimlerini ve yazılı metinlerini göndermemişti.

Bu geçen bir ay süre içinde o firmaya yeni bir makine mühendisi almışlar, az önce o mühendis genç aradı beni.
Dedi ki;
"Yarım kalan bir web site işimiz varmış, web sitemizin tasarımında izlenecek yol ve site tasarımının detayları için bir araya gelmemiz gerekiyor, ne zaman müsaitsiniz, buyrun görüşelim"

Dedim ki;
"Ben her çağrıldığım yere gitmiyorum, eğer gitsem oturup tasarım yapamam. Sizin patronlarınız ile bir kere görüştük, bana ne iş yaptıklarını anlattılar ve gittiler. Daha sonra ben 5-6 tane logo yaptım ve internet üzerinden yolladım. Birini beğendiler. Onun kartviziti yaptım. Yine matbaaya internet üzerinden yolladım. Matbaacı bastı, gidip matbaadan aldılar.Gisip almasalardı kargo nile yollayacaktık. Paramızı da banka havalesi ile yolladılar. Bakın siz de şimdi bana telefonla ulaştınız, demek ki çağımız iletişim çağı... Siz modern iletişim yollarından biri olan internetle ürün resimlerinizi yollarsınız. Metinleri yollarsınız ben bir iki taslak yapıp yollarım. Web siteniz bu yolla oluşur. Ben bu yolla Türkiyenin her tarafına iş yapıyorum, hatta yurtdışına iş yapıyorum. Dolayısı ile iş yerinize gelmemin gereği yoktur."

Böylece bu genç mühendis 54 yaşındaki bir grafikeri yanına çağırmasının yanlış ve yersiz olduğunu anladı...

Ben bunu ona gerekçeleriyle anlattım.

Ama "sen kimsin ki beni yanına çağırıyorsın dümbük, yeni işe girdin de adam mı oldun, sen git de patronun konuşsun benimle" demedim...

Asıl dümbüklük onun patronunda. Patronu adam olsaydı önce beni arar, işe yeni bir eleman aldığını ve web sitesi yaptırmaktan sorumlu olduğunu, birlikte çalışacağımızı bana bildirmesi gerekirdi...

İşte bu görgü kuralını bilmeyen cahil patronun emrinde emir kulu olan üniversite bitirmiş genç ve acemi bir mühendisin cahilliğinden değil tecrübesizliğinden kaynaklanan görgüsüzlüğü... Veya kendisine verilen paye ile kendini bir şey zannedip beni ayağına çağırması.

Hani bir adam varmış oğluna hep oğlum sen adam olamazsın dermiş. Bir gün oğlu vali olmuş, babasını gecenin ikisinde apar topar makamına çağırmış. Babasına" bana adam olamazsın dedin ama bak ben vali oldum" demiş. Babası da "oğlum ben sana vali olamazsın demedim ki, adam olamazsın dedim, adam olsaydın gecenin bu saatinde beni buraya çağırmazdın" demiş.

Şimdi bu gence web sitesi yaptır dediler ya, illa beni ayağına çağırarak yaptıracak. Sanki gözünün önünde yapacağım.

Ben şimdi bu özgüvenin sahibi olduım. Buna şükrediyorum...

Bundan 20 yıl önce kartvizit yaptıracağım gel deselerdi koşup giderdim. Koşup gidenleri de kınamıyorum. Ama diyorum ki, mesleğinizde ilerledikçe değerinizi bilin ve kendinizi ezdirmeyin...

Dik duruşunuzu koruyun ve kime ne kadar taviz vereceğinizi bilin.
Şunu unutmayın, verdiğiniz tavizlerle çıkarınız dengeli olsun.

Küçük adamlara büyük tavizler vermeyin, büyük adamlara mümkünse küçük tavizler vermeye bakın.

Bu sitenin sahibi Ömer bey bilir. Geçen gün onunla birlikte çok zengin bir işadamı ile okul açmak üzere bir toplantıdaydık. Adam toplantıya bir saat geç geldi. Biz bunu saygısızlık olarak gördük ve adama sitemimizi kibarca bildirdik.

Adam sonra bana okul açmak için bina bul dedi. Bina bulmak senin işin, ders vermek benim işim, ben emlakçı değilim dedim. Ama bana hoca bul dersen bulurum dedim.

Adam bana her türlü emiri veremeyeceğini anladı...

Eşinize, çocuğunuza, patronunuza, müşterinize karşı ayağınız yere sağlam basarsa, aşağılık kompleksine de büyüklük kompleksine de kapılmazsanız, kibirlenmez ve böbürlenmezseniz, hakkınızı efendice savunursanız...

Göreceksiniz işler daha kolay yürüyecek...

Tüm bunlara rağmen yine de olmuyorsa kabahat sizde değil demektir. Her işte bir hayır vardır demelisiniz. Demek ki o işte hayır yokmuş ki olmadı demelisiniz.

Siz sağlam durursanız, haksızlık yapmazsanız, ezmez ve ezilmezseniz, aldanmaz ve aldatmazsanız.... Allah başka kısmetler çıkartır, başka kapılar açar. Yeter ki siz efendi, dürüst ve namuslu olun... Zaten meslek ahlakı da budur. Ben Tüm Grafikerler Dayanışma Derneği'nde (bakınız; www.tgdd.org) bunu yapmaya çalışıyorum.
Sevgi ve selamlarımla.
 

reborn

Üye
Kayıt
26 Eylül 2009
Mesaj
295
Tepki
6
@fizy45
tasarımcı eleştiriye her zaman açıktır zaten lakin sabırsız patron vardır. sen ikna kabiliyetinden bahsetmişin.dene bakalım en basit işte müşteriyle yarım saat oyalanmayı patron kafana dikilip 2 saat oldu hala bitiremedinizmi keşke çırağa verseydim şimdiye kadar bitirmişti diyomu demiyomu. 2.Müşteri daha öncede söylediğim gibi yapılmış bir arabanın farlarını beğenmedim diyip değiştirebiliyomu yada doğan çocuğunun gözlerinin rengini? Tasarımda benim gözümde böyle bişey, tasarımdan anlamadığın için birilerinin kapısına gidiyosun, gittiğin kapıya artislik yapıyosun, çok biliyosan açacaksın dükkanını, göreyim senin tasarım dehanı.müşteri her zaman haklı değildir, haklı yapan patronlar vardır, para kazanmak ayrı bişeydir, karaktersizlik apayrı bişey. saygılarımla.
 
Yukarı Alt