Sıkılıyoruz!

danisman

Consultant
Kayıt
27 Nisan 2009
Mesaj
1.504
Tepki
30
Hayatımızdaki sevimsiz şeylerin, hiç farkında olmadan, yaşamımızın merkezinde yer almalarına alıştık sanırım. Hiç garip gelmiyor bize, yaşadığımız hayatın, anlamsız yanlarının bize kattığı anlamsızlıkların çokluğu ve saçmalığı! Ne çok isterdik değil mi, gereksiz ayrıntıların hem görüntü olarak, hem düşünce olarak bizlerden uzak olmasını.

Mesela evimizde bulunan birçok eşya, bizim için gerekli veya gereksiz de olsalar, oradalar işte, farkında mısınız? Bir zamanlar çok beğenerek ve isteyerek aldığınız koltuk takımları artık gözünüze sevimsiz gelmekteler. Vitrinde ilk gördüğünüzde sizin olmasını istediğiniz kıyafeti sadece bir gün giyerek usandığınızı hatırlıyor musunuz? Ne sevgililer bulduk, hiç usanmadan seveceğimizi sanarak ama gördük ki onlardan da sıkıldık! Üniversite hayali kurulur, başlanır ve sonrasında ondan da sıkılırız! İş yaşamı hayal edilir, koşturmacalar sonrası, ondan da sıkılırız! Çocuğum olsun diye yıllarca arzu edenler, bir zaman sonra ondan da sıkılmaktan geri durmazlar.

İnsanoğlunun, sıkılmak gibi, negatif bir yanı olmasaydı, daha mı mutlu olurdu? Sıkılmak nedir aslında, neden sıkılırız, sebep nedir? Sıkılmak üzerine birçok sohbetiniz olmuştur yakın bulduklarınızla, sonuç olarak, bu sohbetlerden de sıkıldığınızı anımsıyor musunuz?

Böylesine sabırsız ve sıkılgan olan bizler, bu soruna nasıl bir çözüm getirebiliriz? Ne yaparsak artık sıkılmayız veya ne yaparsak, sıkılmaktan kurtuluruz?

Bu soruna küçük çapta çözümler bulsam da, çoğu zaman sıkılmaktan kurtulamayan ben, şimdi bu satırlarda iyi bir çözüm bulacak olursam, asrın en büyük sorunlarından birisini çözmüş olacağım. İlk günlerde hoşuma gitse de bu durum, eminim kısa bir süre sonra yine sıkılacağım!
İnsanlık sıkılmaktan asla vazgeçmeyecek, yaradılışımızdan bu yana, hep sıkılmışız bir şeylerden…


Ozan Muhammet CANDAN
 

Ozgul

Üye
Kayıt
2 Eylül 2010
Mesaj
808
Tepki
57
Her şey mükemmel olsaydı eminim bundan da sıkılırdık.:)

Bir şeylere bağlı olmayı mı ait olmayı mı istemek nedir bilmiyorum ama eğer böyle ise, ait olunduktan sonra bu sefer de sahibi beğenmeme ortaya çıkıyor. Bu durumda tatminsizliktir diye düşünmeye başlıyorum. Tatmin olmamak? Her şeyim var ama bir şey eksik! Ne eksik? Bir şey eksik olmalı ki tatminsizlik oluşuyor. Ne eksik? Bulunamıyor... Bu döngüye girersek ve gerçekte eksik olan bir şey yoksa, tüm ömür bir yanlış çıkarım sonucu heba olmuş olacak. Başa dönüp her şeyim yok, şu şu eksik dersek, eksik görülen şeyin peşinden koşarak yine heba olmuş bir sonuçla karşı karşıya kalırız. Tüketmeye alıştırılmış halimiz bulduğu tüm çözümleri tüketmekte de geri kalmazdı.

Güzelliklere odaklanmalı galiba, odaklanmaktan ziyade yaşamalı aslında. Konsantre olmaya çalışınca gereksiz bir gerginlik de beraberinde geliyor. Böylece amaç tümden sapıyor... Tüm negatiflikleri görerek ama onlara bağlanmayarak, varlıklarını kabul ederek ama içlerinde kaybolmayarak bir nebze bu durumdan kurtulmuş oluruz gibi geliyor...

Bilemiyorum...
 

Funda

E=mc²
Kayıt
31 Mart 2010
Mesaj
330
Tepki
9
Sanırım en önceliklisi "kendinden" sıkılma hali...Hayatın en merkezinde egomuz ve biz odak noktası durumdayken, ben merkezli sıkılmışlıklar sinsilelerinin bonbardımanları durumu bahsi geçenler..Kendinden sıkılmaya başlayınca herşeyden sıkılıyor insanoğlu..kendini sev pozitif ol gibi dile dolanmış, yapıcı zannedilen en amiyane tabiri sakız olan sözcükleri ezbere uygulamalara geçirmeye çalışmaktansa, "sıkılmışlık" üzerine en etkin ilaç olan "Kendini tekrar etme" sürekli yenilen çözümü, ziyadesiyle başarılı olacaktır kanımca..Koltukta, tişörtte nasıl yaparsın bunu diye düşünülebilir ama ben koltukların yerini değiştirerek yada tişörtümün kolunu keserek yeni, o anlık içinde bulunduğum duruma keskin bir müdahele ile birden "sıkılmışlıklarımdan" uzaklaştığımı fark ediyorum..Ne sıklıkta olduğunu tahmin bile edemezsiniz..Şimdi bile sıkıldım yazarken ama tekrar okuduğumda biliyorum ki uçmuş gitmiş olacak :D
 

Ozgul

Üye
Kayıt
2 Eylül 2010
Mesaj
808
Tepki
57
Seninki anlık bir çözüm değil mi? Sıkıldım, koltuğu değiştireyim. Sıkıntı geçti. Bir saat sonra tekrar aynı olay, sıkıldım... Bu sefer de dolaşayım. Yine sıkıntı geçti. Bir saat sonra yine sıkıntı hissi geldi. Hayır aynı şeyleri tekrar etme(meli)yim. Bu sefer de hiç okumadığım X gazetesini okuyayım. Tamam, sıkıntı yine geçti. Bu arada hayat devam eder, zorunlu işleri yaparken de sıkıntı arka planda varlığını sürdürür. Bu hal farkedildiğinde düşünce düzeyinde farklı bir şey yapılmaya çalışılır. Mesela o anki iş değil de başka "değişik" bir şey düşünülür. Anlık yine sıkıntı hali son bulur. Sonra yine ve yine... Kendini tekrar etmemek adına ve sıkılmışlık hissinden kurtulmak adına sürekli değişik şeyler yapılır ve bir çeşit karmaşa yaşanır ama sıkıntı her gelişinde başarıyla kovulur!

Peki, sonra? Sorun çözüldü mü? Biz sadece olayı geçiştirdik gibi görünüyor. Kovuyoruz ama bir süre sonra gelmeye devam ediyor. Ne kadar farklı yol izlesek de bu hissi yok edemiyoruz, sadece bir süreliğine uzaklaştırıyoruz! Uzaklaşması mı istediğimiz yoksa varlığını çözerek onu ebediyen yok etmek mi? Bu durumda kendini tekrar etmemek yeterli değil. Yöntem güzel hatta istikrarlı ama kesin çözüm getirmiyor.

:) Bir de buradan bakın, belki bugün bunu çözeriz.:)
 

Funda

E=mc²
Kayıt
31 Mart 2010
Mesaj
330
Tepki
9
varlığını çözerek onu ebediyen yok etmenin etkin yolu işte "kendini tekrar etmemek"...Ozaman "sıkılmışlık" halini de tekrar etmemiş oluyorsun..Kısır döngülerin tekelinde yitip gitmiyorsun bir anlamda.. Tebdil-i mekanda ferahlık yok mudur yani? Atalarımız o sakalları un değirmenin de mi ağarttılar diyorsunuz :D sanmam...Her ne kadar göreceli ve değişken bir konuyu konuşmaya çalışıyor da olsak büyük sözü dinlemekte yarar var gibi...Pencerenin önünde mis gibi deniz kokusunu çekiyorum ciğerlerime..Sabah ofise geldiğimde darmadağınıktım...Sıkıntılar kambur üstüne kambur gibiydiler...Ama şimdi :)...O anlık sıkıntılarım ebediyen yok oldular...

ve mutlu son ...

İşim gücüm budur benim,
Gökyüzünü boyarım her sabah,
Hepiniz uykudayken.
Uyanır bakarsınız ki mavi.

Deniz yırtılır kimi zaman,
Bilmezsiniz kim diker;
Ben dikerim.

Dalga geçerim kimi zaman da,
O da benim vazifem;
Bir baş düşünürüm başımda,
Bir mide düşünürüm midemde,
Bir ayak düşünürüm ayağımda,
Ne haltedeceğimi bilemem…

:) bu son cümle özetliyor gibi haleti ruhiyeyi....
 

Ozgul

Üye
Kayıt
2 Eylül 2010
Mesaj
808
Tepki
57
Emin misin?:) An'da yaşamayı hayatının merkezine koyduysan yüzde yüz haklısın, çünkü anda yaşayan biri için tekrar söz konusu olamaz. Her an yeniden doğar, her an tazedir, bozulmamıştır,vs... Ama ya bizler için? İçini karartmayı hiç istemem hatta elimde olsa neler yapacağımı çok iyi biliyorsun ama...

Eğer kilit nokta buysa, "kendini tekrar etmek" nedir?
 

Funda

E=mc²
Kayıt
31 Mart 2010
Mesaj
330
Tepki
9
"kendini tekrar etmek"

Bir nevi kanserleşmiş sıkışmışlık hali...Yaratıcılıktan yoksun, vizyonsuzluk aynı yerde takılıp kalma....tekerrür takintisi bilinçaltindan kaynaklanan, engel olunamaz bir süreç.
davranislarinin sonucu olarak özne kendisini bile belli üzücü durumlara düsürür ve böylece eski bir deneyimi tekrarlar, ama kendisi bu prototipin farkinda degildir; aksine, durumun bütünüyle o anin kosullari nedeniyle olustuğuna vargücüyle inanir....Ne kadar gereksiz bir kısır döngüdür bu... Ve ne büyük bir zaman kaybı....Ozaman sorulacak tek bir soru kaldı geriye bile bile lades mi?
 

Ozgul

Üye
Kayıt
2 Eylül 2010
Mesaj
808
Tepki
57
Evet, farklı bir bakış açısı. İşte bunu seviyorum, fikir çeşitliliği sabit fikirleri esnetiyor.:) Bu yeni haliyle yepyeni oluşumlara kapı açıyor.:) Aklıma bambaşka şeyler geldi bu konu hakkında, ilerleyen zamanlarda geliştirip tekrar tartışmak üzere...
 

danisman

Consultant
Kayıt
27 Nisan 2009
Mesaj
1.504
Tepki
30
Hayatın sıkıcılığını, kendi sıkıntılarımızla daha da yaşanmaz hale getirmeye hiç gerek yok, gülümseyin : )
 
Yukarı Alt