Türkler bizde varız diyor -1-

Kayıt
10 Eylül 2008
Mesaj
221
Tepki
1


İngiliz'lere El yapımı Otomobil satıyoruz


Hasan Yurdakul İngilizler'e özel otomobil tasarladı.

İş hayatından sıkılıp yetiştirdiği ustalarla el yapımı otomobil üretmeye başlayan Hasan Yurdakul, İngilizler için "Nilly" markasını yarattı. 2 kişilik spor otomobil hız meraklılarına hitap ediyor.


***​

Türk "Maral"ı Avrupa yollarında

Küçük bir atölyede imal ettiği spor otomobilleri Maral markasıyla Almanya'ya ihraç etmeyi başaran Hasan Yurdakul, şimdi gözünü İngiltere'ye dikti.

Türk lisansına sahip ve tamamı yerli imalat olan "Maral" marka iki kişilik, üstü açık spor otomobillerimiz olduğunu, üstelik iki yıldır da Almanya'ya ihraç ettiğimizi biliyor muydunuz? Ya Maral'a "Nily" adlı bir kardeş geleceğini ve onun da ocak 2005'ten itibaren İngiltere'de satılacağından haberiniz var mı? "Türkiye'de güzel şeyler de oluyor" dedirten bu başarıda tek bir kişinin, Hasan Yurdakul adlı bir otomobil meraklısının imzası var. 52 yaşında iş hayatından sıkılıp hobisiyle uğraşmak üzere yola çıkan Hasan Yurdakul, 1992'den beri 4. Levent Sanayi Sitesi'nde Maral'ı üretiyor. Yurdakul'un, İngilizlerin ünlü spor otomobili Morgan'dan esinlenerek yarattığı Maral, Türkiye'de olduğu kadar Almanya'da
da büyük ilgi görüyor. Yurdakul bugünlerde, kızının adını (Kızının adı Nil'e soyadının baş harfini eklemiş) verdiği Nily adlı spor otomobilin prototipi üzerine çalışıyor. Sağdan direksiyonlu üreteceği Nily'yi sadece İngiltere'de satacak. Hasan Yurdakul, uzun yıllar kendi şirketinde ve başka şirketlerde üst düzey yöneticilik yapmış. 52 yaşında işi gücü bırakıp hobi olsun diye otomobil imalatına başlamış. Bir İngiliz klasiği olan Morgan otomobillerinden esinlenip kendi markası olan Maral'ı yaratmış. Hasan Yurdakul'a, neden Morgan gibi klasik bir spor otomobili tercih ettiğini soruyoruz. "Dünyada efsane olmuş markalar vardır. Bunlardan başlıcaları Morgan ve 356 Porsche'dir. Önümde bu iki seçenek vardı ve
ikisi arasında karar vermem gerekiyor. 1957'de Londra'da okurken, okula bir Morgan gelmiş ve herkes onu görmeye gitmişti. Bu çok ilgimi çekmişti. Bir de 1988'de İtalya'nın bir kasabasında gezerken bir trafik karmaşası gördüm. Gidip baktığımda beyaz bir Morgan ve içinde de genç bir İtalyan çift olduğunu gördüm. Etrafına toplanmış İtalyanlar da tezahürat yapıyordu. Bunun üzerine 1953'den beri dizaynını hiç değiştirmeyen Morgan'ın benzerini yapmaya karar verdim". Hasan Yurdakul, Maral'ı 1994'e kadar tadilat ruhsatıyla üretmiş. 1994'de Sanayi Bakanlığı, şirketini Türk lisanslı, Türk sermayeli otomobil şirketi olarak, ürettiği otomobili de Maral adıyla tescil etmiş.

ATÖLYEDE 26 KİŞİ ÇALIŞIYOR
Morgan'ın 1930'larda
yürür akşamı büyük otomobil firmalarından alıp üstüne el yapımı kasayı imal ettiğini söyleyen Yurdakul, kendisinin de üretime bu şekilde başladığını söylüyor;"Ben de yürür aksamını Ford'dan aldım. Uzun süre Ford Tanus motoru kullandım. Daha sonra Tempra motoru kullanmaya başladım. İhraç ettiklerimize ise 2 litre BMW motoru koyuyoruz. Şu anda motor, lastik, far ve gösterge tabloları dışında bütün her şeyini kendi atölyemizde imal ediyoruz." Maral, 4. Levent Sanayi Sitesi'nde 26 kişinin çalıştığı bir atölyede imal ediliyor. Çalışanların bu tarz otomobil imalatı hakkında hiçbir tecrübeleri olmadığı için önce eğitimden geçirilmişler. Maral, 2002 yılından beri Almanya'ya ihraç ediliyor. Bu
ihracat Almanların İstanbul'a gelip Hasan Yurdakul'u bulmasıyla olmuş. Maral'ı inceleyip test ettikten sonra Almanya'da satmak istemişler. Bu amaçla Almanya'da ortak bir şirket kurup seri otomobil üretim belgesi almışlar. Otomobiller burada üretiliyor, Almanya'daki atölyede BMW motoru monte edilip satışa sunuluyor. Yürüyen aksamı dışında tamamı el yapımı olan Maral otomobillerinden şimdiye kadar kaç adet imal edildiğini sorduğumuzda Hasan Yurdakul'dan şu cevabı aldık: "10'arlı partiler halinde üretim yapıyoruz. 10 otomobili imal etmemiz üç ayı buluyor. Türkiye'de Türk plakasıyla yollarda dolaşan 51 adet Maral var. Ancak Almanya'ya ne kadar ihracat yaptığımızı söylemek istemiyorum. Çünkü orada Almanlarla ortağız."


------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Dr. Remzi Bağ

Amerika'da sadece üstün yeteneklilere verilen vizeyle 10 yıl çalıştı, Amerika'da 75 akciğer nakli yaptı... Alanının bir numarası iken Bush'a küstü döndü.


Amerika’da sadece üstün yeteneklilere verilen vizeyle 10 yıl çalıştı, 11 Eylül’den sonra ‘Nobel ödülü olmadığı’ gerekçesiyle vizesi yenilenmedi. ‘Hata’ anlaşılınca Bush bile devreye girdi ama Dr. Remzi Bağ Türkiye’ye dönmeye çoktan karar vermişti


ONLAR daha iyi tıp eğitimi almak için Amerika’nın yolunu tuttu. Kimi tıp literatürüne adını yazdıracak başarılara imza attı, kimi yüzlerce hastaya yeniden hayat vererek dünyanın sevgisini kazandı. Ama rüyalar ülkesi Amerika da olsa, içlerindeki vatan hasretinin burukluğunu gideremedi. Sonunda istedikleri imkánları Türkiye’de de bulabileceklerine inanıp tüm o parlak koşullara veda ederek ülkelerine hizmet için geri döndüler. Bu dönüşün bir anlamı daha vardı: Türkiye artık beyin gücünü kendi eksenine çekebilecek koşulları yaratabiliyordu. Şu anda sadece Amerika’da beş bin 200 Türk hekim çalışıyor. Avrupa’daki rakamlarla birlikte bu sayı çok daha yükseliyor. Yeni kurulan özel hastaneler ve vakıf üniversitelerinin tıp fakülteleri, yurt dışındaki başarılı çalışmalarıyla gururumuz olan hekimler için yeni bilim yuvası oluyor. Sadece 2003 yılından bu yana Amerika’dan dönüş yapan hekimlerin sayısı 70’i aştı.


ÜÇ ayrı dalda ihtisası bulunan Anadolu Sağlık Merkezi (ASM) Yoğun Bakım ve Göğüs Hastalıkları Direktörü Dr. Remzi Bağ, dünyanın sayılı tıp merkezlerinde başarılı çalışmalara imza attı. Dr. Bağ 1992’de Gülhane Askeri Tıp Akademisi’ni bitirip ABD’ye gitti. New York’taki St. Vincent’s Hospital and Medical Center’da nükleer tıp, Albert Einstein College of Medicine’da dahiliye ihtisası yaptı. Houston’da Baylor College of Medicine’da yoğun bakım ve göğüs hastalıkları üzerine yan dal uzmanlığı aldı.

#
ÜÇ AYLIK ÖMÜR

BAYLOR College’daki, Turgut Özal’ın gittiği hastane olarak bilinen The Methodist’de ileri derece akciğer hastalıkları, pulmoner hipertansiyon ve transplantasyon üzerine çalıştı.

2002’de yine Baylor College’a bağlı St. Luke’s Episcopal Hospital’da Akciğer Nakli Tıbbi Direktörü oldu. Burada görev yaptığı üç yılda bağırsak naklinden sonra en zor ameliyat olan akciğer transplantasyonunu gerçekleştiren Dr. Bağ kendi deyimiyle ‘üç ay içinde ölmesi beklenen’ 75 hastayı taburcu etmekle kalmadı, bazısını maraton yarışlarına da soktu.

#
HOUSTON İNFİALİ

BAĞ’IN Türkiye’ye dönüş macerasını hızlandıran olaysa 11 Eylül’den sonra gerçekleşti. Gittikten kısa bir süre sonra ABD’de üstün yeteneklilere verilen O-1 vizesine láyık görülen Bağ, İkiz Kuleler’e saldırıdan sonra vizesini uzatmak için başvurduğunda ‘Üzgünüz, Nobel almamışsınız, vizenizi yenileyemeyiz’ yazılı mektup aldı. Bu cevap Houston’da infial yarattı, uluslararası haber ajansları ve televizyonlar olaya geniş yer verdi.

#
750 BİN DOLARLIK FON

BUNUN üzerine ABD’li kongre üyeleri hatta George W. Bush devreye girdi, Bağ’dan özür dilenip vizesi yenilendi. Ama o, bu olaydan sonra ABD’de kalma fikrini sorgulamaya başladı. Bir araştırması için Amerikan Kalp Derneği’nden 750 bin dolarlık fon almayı başaran Bağ ‘O mektup Türkiye’ye dönme sürecimi hızlandıran bir gelişmeydi’ diyor.

Dr. Bağ, Türkiye’de yeni yeni duyulmaya başlanan, genellikle 20-40 yaş arası kadınlarda görülen ve doğru teşhis edilmezse üç ayda ölüme götürebilen pulmoner hipertansiyon çalışmalarını İstanbul’da sürdürecek.


‘Adı değil hastalığı önemli’


ASLINDA Türkiye onu Mehmet Ali Erbil’in yeni doktoru olarak tanıdı. Ancak o bu sıfatla ilgilenmiyor bile. Dr. Remzi Bağ ABD’deyken ‘yüzyılın Amerikan komedyenlerinden’ sayılan Jerry Lewis’in doktorluğunu da yapmış ama ‘Hastanın adı değil hastalığı beni ilgilendirir’ diye konuşuyor. Dr. Bağ’ın Amerika’da akciğer nakli yaparak hayata döndürdüğü hastaları da onun izini kaybetmemiş. Hayatını kurtaran doktorun Türkiye’ye döndüğünü öğrenen Melissa da onlardan biri. Melissa ASM’de çalışan Dr. Bağ’a teşekkür kartı yollamış

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Dr. Murat Tuzcu

ABD’deki ünlü Cleveland Kliniği’nin kalp hastalıkları uzmanlarından Dr. Murat Tuzcu, Amerikan tıbbına damgasını vurdu. Dr. Tuzcu, American College of Cardiology’nin (ACC) seçimiyle Amerika içinden ve dışından en fazla sayıda kardiyoloğun üyesi olduğu kurumun bu yılki geleneksel kongresinin yönetimini üstlendi.

Uzman kardiyolog ve kalp cerrahlarının yer aldığı Bilimsel Planlama Komitesi’nin başkanlığını yürüten Dr. Murat Tuzcu, şu açıklamayı yaptı:

"Bu yıl bilimsel programa 17 bin doktor katılıyor. Amerika dışından gelen kardiyologların sayısı 4 bin. Aralarında 7 de Türk doktoru var. Bu rakama ilaveten tıbbi ilaç ve cihaz sanayii temsilcilerinin sayısı ise 10 bin. 30 bini aşkın katılımlı kongrenin planlaması gibi önemli bir görevin bana layık görülmesinden bir Türk doktoru olarak onur duydum. Amerika’da her yıl bu görevi yapmak üzere bir doktor seçiliyor. 20 bin kadar kardiyolog arasında beni seçmelerini kişisel başarı olarak gördüğüm gibi Türkiye’de yetişmiş biri olarak ne kadar önemli olduğunu anlatamam. Herkes benim Türk olduğumu biliyor."

Amerikan ve uluslararası kalp-damar hastalıklarının en kapsamlı bilim toplantılar serisi diye bilinen kurultay bu yıl New Orleans’da yapıldı.

New Orleans Convention Center’da dört gün süren kongrenin en önemli seansı ilaç sanayii ile damar açıcı balon ve stent’leri imal eden firma temsilcilerin tartışmalarıyla geçti. Kurultayda 1650 bilim adamı kalp ve damar hastalıkları üzerinde konferanslar verdiler, sempozyumlarda yeni araştırma ve buluşlar tartışıldı.

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

DR. MEHMET ÖZ (1960-.......)
Prof. Dr. Mehmet Öz, 11 Haziran 1960'da babasının görev yaptığı Cleveland'da doğdu. 1982'de Harvard Üniversitesi'ni bitirdi, 1986'da Pensilvanya Üniversitesi'nden tıp doktoru unvanını aldı. Halen Columbia Üniversitesi Irwing Kalp Cerrahisi Profesörü olan Öz, ayrıca aynı üniversitenin Tamamlayıcı Tıp Programı'nın kurucusu. Aynı zamanda yardımcı kalp cerrahi gereçleri programını da yürüten Öz'ün kalp transplantasyonu, minimal girişimsel kalp cerrahisi ve sağlık kontrolü üzerine araştırmaları var. Kardiyovasküler cerrahide robot programını ilk uygulayan doktor olan genç bilim adamı, 1999 Davos Dünya Ekonomik Forumu'nda ‘‘Yarının Lideri’’ olarak seçildi. 350'nin üstünde orijinal yayına, kitaplara, makalelere ve birçok patente sahip. CNN, NBC, ABC ve CBS'de birçok kez yer alan Prof. Öz 1996'da ‘‘Yılın Amerikan-Türk Adamı’’ seçildi. 1968'lerde Michael de Bakey ve Denton Cooley'in başını çektiği ekipte yer alan ünlü kalp cerrahı Prof. Dr. Gerald Lemole'nin kızı Lisa Jane ile evli olan Mehmet Öz'ün Defne Nur, Arabella Sezen, Zoe Yasemin ve Oliver Mustafa adlı dört çocuğu var.

Aşk acısı kalp krizini tetikliyor


Yapay kalp ve robotla ameliyat devrimlerine imza atan Türk Doktor Mehmet Öz,

ALEM 'e müthiş açıklamalar yaptı:

Kalp hastalarının yüzde 50'si aşksız kalmış, çok aşık olmuş, aşkına karşılık bulamamış.

Sevmek önemli. Bunu kaybedersek kalbimiz düşmeye başlıyor. Kriz artıyor.

ABD'de çok fazla kalp hastası var. Yanlış besleniyorlar. Kızartma, et ve fast-food.

Türkler de bu yolda. Klasik yemek alışkanlığına dönmezsek gençler tehlikede.

16 Ocak'ta ilk kez robotla kalp ameliyatı yaptım. Hasta bir odada, ben bir odadaydım.

En üzücü hasta karamsar olandır. Tedavisi imkansız olan inancıyla iyileşebiliyor. +*bAşık değilsen kalp krizi yakanda

ALEM, tıp tarihine adını altın harflerle yazdıran, kalp ameliyatlarında çığır açan Dr. Mehmet Öz ile ABD'de görüştü

Dünyada ilk kez yapay kalp naklini gerçekleştiren, robotla kalp ameliyatı yapan ve 'sol karıncık destek aygıtını' (LVAD) geliştiren Doktor Mehmet Öz, ALEM Genel Yayın Yönetmeni Berna Erten'e konuştu. Berna Erten'i çalıştığı Presbyterian Hastanesi'nde kabul eden Mehmet Öz, kalp hastalarına önemli bir uyarıda bulunarak, 'Kriz geçiren hastaların yarısı, hayatlarında hiç aşık olmayan kişilerdir. Ya da karşılıksız sevmişlerdir' uyarısını yaptı.

Bir tür yedek kalp görevi gören LVAD uygulamasının, nakil kadar tehlikeli olmadığını belirten Öz, göğsü hiç kesmeden robot ile yapılan kalp ameliyatın daha yeni olduğunu kaydetti. Öz, normal ameliyattan iki kat daha fazla zaman alan bu yöntemi geliştirmek için çalışmalarının sürdüğünü belirterek, şöyle dedi:

'Robotla ilk kalp ameliyatını 16 Ocak'ta gerçekleştirdik. Bu tıp alanında bir devrimdir. Hastanın göğsünü hiçbir şekilde kesmediğimiz için yepyeni bir yerden kesmemiz gerekiyordu. En zor kısmı buydu. Sistemi nihayet bulduk. Robotun içinde ellerimi koyup ameliyat yaparken, hasta başka bir odada bulunuyor. Bir video vasıtasıyla ameliyat yapacağımız yeri görüyoruz. Robottayken elimi istediğim kadar döndürebiliyorum. Bu en büyük kolaylık. Robotta kendimi daha iyi hissettim. Ellerimle acayip hareketler yapmak zorunda kalmadım.'

Kalbi vücudun güneşi olarak tanımlayan Öz, kalp hastalığı ile aşk bağlantısını da şöyle anlattı: 'Kalp hastalarının yüzde 50'si ya aşksız kalmış veya çok aşık olmuş. Ya da aşık oldukları kimseler onları sevmiyormuş. Birbirini sevmek ya da aşık olmak... Bunu kaybedersek kalbimiz düşmeye başlıyor. Eskisi kadar mühim olmuyor ve bu hastalarda kalp krizi oranı artıyor. Bu insanlar kızgın oluyor ve kalp krizi çok görülüyor. İç depresyonu olanların kalp krizi geçirme riski daha fazla.'

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------



Kamu, özel ve üniversite hastanelerinde gerçekleştirilen kritik ameliyatlar, Türkiye'yi sağlıkta dünyanın yükselen yıldızı yaptı. Özellikle 2002 yılından sonra yapılan reformlar ülkemizi sağlık üssü haline getirdi.
Türk hekimler artık, Amerika, Avustralya ve Japonya'ya giderek hasta tedavi ediyor. Almanya, Hollanda gibi gelişmiş ülkelerden birçok hasta tedavi için Türkiye'yi tercih ediyor. Uydu aracılığıyla AmerikaDoktorlara izletilen kansız beyin ameliyatı, canlıdan kalp nakli ve ilk kez ağızdan yapılan mide tümörü ameliyatıyla dünya tıp literatürüne geçtik.
Hacettepe Üniversitesi Hastanesi'nde geliştirilen teknikle 13 Ekim 2008'de yapılan 'kansız beyin ameliyatı', uydu bağlantısıyla ABD'deki Doktorlara izletildi. Operasyonu Amerika'da bine yakın hekim seyretti. Prof. Dr. Işıl Saatçi, ilk kez bir ameliyatın canlı yayınla yurtdışındaki Doktorlara izletildiğini söyledi. Daha önce Hacettepe Hastanesi'ne Doktorların gruplar halinde veya bireysel gelerek ameliyatları takip ettiklerini anlatan Saatçi, "Bizler ara ara yurtdışında çeşitli merkezlere, Amerika'ya, Avustralya'ya, Japonya'ya gidip orada hasta tedavi ediyorduk. İlk defa büyük boyutta eğitim oldu. Yoksa bu operasyon 1999 yılından beri yapmakta olduğumuz bir tedavi." dedi. Kansız beyin ameliyatının dünyada sadece birkaç merkezde gerçekleştirilebildiğine dikkat çeken Saatçi, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hacettepe bunda en öndeki birkaç merkezden biri olduğu için hep eğitim veren grupta. Biz normal tedavimizi yapıyoruz, hekim arkadaşlar sadece seyrediyor. 'Daha iyi nasıl yapılır'ı öğretiyoruz."
Dr. Siyami Ersek Hastanesi'nde 14 Şubat 2007'de dünyada ilk kez uygulanan bir yöntemle kalbinde 3 kez tümör çıkan hastanın kalbinde sentetik odacıklar oluşturuldu. Klinik Şefi Prof. Dr. Mehmet Salih Bal, üniversite öğrencisi Merve Sipahi'ye uygulanan operasyonun dünyaya örnek olduğunu vurguladı. erzurum'da Kızılkaya çiftinin genetik bozukluk sebebiyle biri ölü, 3 çocuğu da özürlü doğMuştu. Son çocukları yeni bir yöntemle 10 Mart 2006'da sağlıklı olarak dünyaya geldi. Atatürk Üniversitesi tıp Fakültesi Aziziye Araştırma Hastanesi'nde dünyada ilk kez uygulanan yöntemle, hormon takviyesiyle yumurta sayısı artırılarak embriyolar elde edildi. Genetiği bozuk embriyolar ayıklanıp sağlıklı olanlarla değiştirildi. Böylece çiftin bebeği sağlıklı olarak doğdu.
Ege Üniversitesi tıp Fakültesi'nde 31 Temmuz'da aynı anda kalp ameliyatı ve nakil operasyonu gerçekleştirildi. Rasih Kaya adlı Vatandaşın önce kalbine by-pass yapıldı, ardından da karaciğer dokusu nakledildi. Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Kılıç, uygulamanın dünyada ilk olduğuna dikkat çekti.
Akdeniz Üniversitesi Hastanesi, 2007 yılında gerçekleştirdiği 313 böbrek nakli ile dünya birincisi oldu. Hastane, bu yıl 350'nin üzerine çıkarak, yeni bir rekor kırmayı hedefliyor. Üniversitenin Organ Nakli Merkezi Müdürü Prof. Dr. Gültekin Süleymanlar, şu anda nakil sayılarının 300'ü geçtiğini kaydetti. Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu, 2008'de 102 ülkede 322 üyesi olan Dünya Kanser Örgütü tarafından, 'Yılın En Başarılı Kanser Örgütü' seçildi. İsviçre'nin Cenevre kentinde 27-31 Ağustos arasında düzenlenen kongrede ödülü alan Başkan Prof. Dr. Tezer Kutluk, Türk hekimleri adına gurur duyduklarını söyledi.
Beyin kanamasını önleyecek buluş
Çalışmalarını ABD'deki Yale Üniversitesi'nde sürdüren Prof. Dr. Murat Günel, tıp dünyasında çığır açacak bir buluş gerçekleştirdi. Günel tarafından yapılan araştırmayla, beyin kanamalarına yol açan anevrizmaya (baloncuk) sebep olan 3 gen bulundu. Bu sayede, anevrizma oluşma riski yüksek hastalar basit bir kan testiyle tespit edilerek, beyin kanamaları önlenebilecek. 15 yıl süren araştırmanın sonuçları, dünyanın en büyük tıp dergilerinden biri olan Nature Genetics'te yayınlandı.
Çalışmada, Hollanda'nın yanı sıra, dünyada anevrizmaya bağlı beyin kanamalarının en çok görüldüğü Finlandiya ve Japonya'dan toplanan 10 binin üzerinde kan örneğinden elde edilen genetik materyal (DNA) kullanıldı. Bunların yaklaşık 2 bin 200'ü anevrizma hastalarından, 8 bini de sağlıklı insanlardan toplandı. Sonuçta, 3 bölgedeki değişikliklerin anevrizma riskini tüm dünya toplumlarında artırdığı belirlendi. Prof. Günel, araştırma sayesinde ortaya çıkarılan 3 genin tespitiyle, söz konusu hastalığın oluşum nedenlerinin de anlaşılmaya başlandığını ifade etti.
Mide tümörü, ilk kez ağızdan çıkarıldı
Türkiye, dünyada ilk kez uygulanan operasyonlarla tıp literatürüne girdi. Bunlardan biri İstanbul Özel Gaziosmanpaşa Hastanesi'nde 26 Ekim 2007'de yapıldı. Kadın hasta Ü.V.'nin (33) mide duvarındaki 6 santimetrelik tümör ağzından çıkarıldı. Ameliyatta karında açılan 5'er milimetrelik iki kesiden mideye sokulan laparoskopi ile ağızdan yine mideye ulaşan gastroskopi kullanıldı.
Bir diğer önemli operasyon Yeditepe Üniversitesi Hastanesi'nde şubat ayında gerçekleştirildi. Üç hastaya diz protezi gerektirmeden kendi vücutlarından alınan kemiklerle 'damarlı kemik nakli' yapıldı. Operasyonla hastalar protezin aksine kalıcı olarak canlı kemiklere kavuştu. Teknik yurtdışında da bilimsel makale olarak yayınlanacak. Stereo taktik olarak beyne elektrotlar yerleştirilerek yapılan epilepsi cerrahisi ise, Fransa, İtalya, Kanada ve ABD'den sonra Türkiye'de ilk kez İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa tıp Fakültesi'nde gerçekleştirildi. Ekim 2007'den itibaren hastanede uygulanmaya başlanan yöntemle beyin haritalandırılarak, dokunulmaması gereken hassas bölgeler saptanıyor.
Kırık tedavisinde yeni icat
Kırık tedavisinde kullanılan harici sabitleyicileri yetersiz bulan Türk Doktoru, kendi ismini vererek icat ettiği modüler sistemi dünyaya ihraç ediyor. Op. Dr. Hacı Kutlu'nun tasarladığı 'Holyfix' adlı medikal ürün, kapalı kırık ameliyatı ile hastaya takıldığında açık ameliyat komplikasyonlarından kurtarıyor. Şu ana kadar ürününe 2 patent alan Kutlu, 2008 yılında üçüncü patenti almaya çalışıyor.
Aynı anda hem böbrek hem kalp ameliyatı
Denizli Pamukkale Üniversitesi'nde 9 Kasım 2007'de gerçekleştirilen ameliyatla 56 yaşındaki Mustafa Canavcı adlı hastaya aynı anda hem böbrek hem kalp ameliyatı yapıldı. Ameliyatı yapan cerrahların araştırmasına göre bu tür bir uygulama dünyada ilk oldu.
Kadavradan kalp nakli 2 hayat kurtardı
Gazi Üniversitesi tıp Fakültesi'nde, kadavradan nakil yapılan bir hastanın çıkarılan kalbi 2 minik kalp hastasına umut oldu. 4 Kasım'da gerçekleştirilen operasyonda, Canan Özdemir'in çıkarılan kalbinin aort kapağı 7 yaşındaki Ramazan Karataş'a, akciğere giden damar kapağı ise 3 yaşındaki Kardelen Turan'a takıldı. Prof. Dr. M. Emin Özdoğan, organ bağışı sayesinde gerçekleştirilen bu operasyonun, dünyada belirli merkezlerde yapılabildiğini vurguladı.
By-pass'ta başarı oranı yüzde 99'a çıktı

Dünyadaki birçok hastane, koroner by-pass ameliyatlarında sağ kalım oranını artırmak için çaba gösteriyor. Amerika ve Avrupa'da faaliyet gösteren büyük merkezlerde yaşatma oranı yüzde 98,5 iken, İstanbul'daki Memorial Hastanesi'nde bu oran yüzde 99,2. Hastanenin kalp damar cerrahisi bölüm başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez, ileri teknolojiyi kullandıklarını ve kaliteli hizmet verdiklerini belirtti. İstanbul'daki Dr. Siyami Ersek ve Koşuyolu hastaneleri de kalp konusunda uzman.
Devlet hastanesinde robotla ameliyat
Türkiye'deki kamu hastaneleri içinde ilk robotik cerrahi cihazı Ümraniye eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde 30 Temmuz 2008'de hizmete girdi. İlk hastaları arasında ise Memorial sağlık Grubu'nun eski ortaklarından Ahmet Gür yer aldı. Gür, "Önce Amerika'ya gidecektim. Cihazın Türkiye'de hem de kamu hastanesinde olduğunu duyunca vazgeçtim." dedi. Başhekim Eyüp Gümüş ise, cihaz sayesinde fazla ekibin ameliyata girmesinin önlendiğini aktardı.

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

-YURTDIŞINA BULUNAN BİLİM ADAMLARIMIZDAN BAZILARI-

Gazi Yaşargil: Alanı nöroşirurjide rakipsiz kabul ediliyor. Geliştirdiği yöntemlerle çok zor ve hassas bölgelerdeki tümörlerin alınabileceğini kanıtladı.

Mehmet Öz: Kalp hastalıkları uzmanı olan ve New York Colombia Üniversitesinde görev yapan Türk kalp cerrahı, yaptığı çalışmalarıyla ve yazdığı kitaplarla tanınıyor.

Murat Günel: ''Yeni Gazi Yaşargil'' olarak adlandırılan bilim adamımız beyin ve damar cerrahisinde dünyada isim yapan diğer bir Türk doktoru olarak biliniyor.

Gökhan Hotamışlıgil: Harvard Üniversitesi'nde Genetik ve Kompleks Hastalıklar Bölüm Başkanı olan Türk bilim adamı obezite, şeker hastalığı ve kalp hastalıklarıyla ilgili kendisine patent kazandırmış çalışmaları bulunuyor.

Emrah Yücel: ABD'de yaşayan özellikle ödül aldığı ''Frida'' afişi ve ''Rüyamdaki Amerika'', ''28 Gün'', ''Panama Terzisi'', ''Kadınlar Ne İster'' ve daha birçok Hollywood filminin afişlerini yapma başarısı gösterdi.

Feryal Özel: NASA'nın en başarılı astrofizikçilerinden olan Özel, bilim adamı Einstein'ın aralarında bulunduğu 20 dehadan oluşan Büyük Fikirler Listesi'nde yer alıyor.

Prof. Dr. Atilla Ertan: Gastroenterolog Türk bilim adamı, ABD'nin en seçkin 10 klinik hekimi arasına yer alıyor ve dünyaca ünlü ünlü Methodist Hastanesi'nde sindirim hastalıkları konusunda tıbbi direktörlük görevini yürütüyor.

Esen Ercan Alp: ABD Enerji Bakanlığı Laboratuarlarında araştırmalar yapan fizikçi. 5 bin yıllık metal heykeli röntgen cihazında analiz ederek, 1949 yılında icat edilmiş olan radyokarbon tekniğine son verdi.

Ayşem Sunal: Ankara Devlet Balesiyle gittiği Japonya'daki bir yarışmada Anvers Kraliyet Balesi Müdürü Robert Denvers'ın Belçika'ya davet etmesi üzerine Belçika'ya yerleşti ve kariyerine hala burada devam ediyor.

Neva Çiftçioğlu: Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi NASA'da çalışan Türk kadın araştırmacı Texas'taki Johnson Uzay Merkezi'nde görev yapıyor.

Namık Volkan: ABD'de yaşayan ünlü psikanalist Türk bilim adamı. Yaptığı çalışmalarla psikiyatri alanında dünyanın en prestijli ödülü sayılan ''Sigmund Freud'' ve ''En iyi eğitmen ödülü''nü aldı.

Prof. Dr. Hasan Garan: New York Presbytarian Hastanesi Elektrofizyoloji Bölümü Başkanı olan Türk doktor, ABD'de en çok tercih edilen hekimler listesinde yer alıyor.

Prof. Dr. Ahmet Çakmak: Ulusal Kurtuluş Savaşı kahramanlarından Mareşal Fevzi Çakmak'ın torunu olan bilim adamı Princeton Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümünde deprem konusunda çalışmalar yapıyor.

Prof. Dr. Ali Erdemir : icat ettiği karbon kaplama teknolojisiyle bilimde çığır açtı.

Prof. Dr. Tayfun Aybek: Türk kalp cerrahı ,kalp krizini önceden haber veren elektronik çip geliştirdi. Hayvanlar üzerinde yapılan ilk deneylerden başarılı sonuç alan Aybek, sistemi insanlar üzerinde deneyecek.

Tayfun Aybek, geliştirdiği çiplerin kalp basıncındaki en küçük değişimleri bile algılayabildiğini belirterek, "Kalbe takacağımız 1.2 milimlik çip, kalp krizi daha başlamadan cep telefonuna ya da bilgisayara uyarı mesajı gönderecek" dedi. Türk Kalp Vakfı tarafından düzenlenen Kalp Haftası etkinlikleri çerçevesinde Türkiye'ye giden Prof. Dr. Aybek, 2.5 yıldır üzerinde çalıştığı 'elektronik kalp çipi' projesini Türkiye'de tanıttı.

Almanya'da Frankfurt Üniversitesi bünyesinde araştırmalar yaptığını ifade eden Aybek, geliştirdiği çiplerin pilsiz ve kablosuz çalıştığını söyledi. Aybek, çiplerin kalp basıncını çok hassas şekilde ölçebildiğini vurgula*****, "Bunları kalbe ya da damarın içine takacağız. Hayvanlar üzerinde sürdürdüğümüz ilk deneylerden olumlu sonuçlar aldık. Sanırım bu yılın sonlarına doğru insanlar üzerinde de denemeye başlayacağız" diye konuştu. Aybek, çiplerin kalp krizi öncesi başlayan basınç yükselmesini anında hastanın saatine ya da cep telefonuna bildireceğini söyleyerek, "Bir kalp krizi yaklaşık 20-30 dakika sürüyor. Hasta alarmı duyunca derhal hastaneye gidecek. Böylece hastanın kurtarılabilmesi için vakit kazanılacak" şeklinde konuştu.

Doktor Aybek, sistemin daha da geliştirilmesiyle çipin hastanedeki bilgisayarlara da alarm gönderebileceğini ve böylece hastanın sürekli kontrol altında tutulabileceğini kaydetti. Elektronik çiplerin kalp krizleri dışında by-pass yapılan damarların açık olup olmadığına ilişkin de sinyal gönderebileceği aktarıldı.

Prof. Dr. Tayfun Aybek, deneysel çalışması süren kalp çipi sistemine bir Amerikan firmasının talip olduğunu açıkladı. Firmanın, patent hakkını almak istediğini anlatan Aybek, "Seri üretime geçilirse çipin maliyeti 1 Euro'ya inebilir" ifadelerini kullandı.

 
Yukarı Alt