Vakitsiz bir başlangıç
Zamanı gelmiş bir sancıyım
Terzi olup kesemediğimden atlası
Son tren geçişi içime batırır cam parçalarını
Alışılmamış bir korku seferi içimde
Bembeyaz umutların, kapkara taşıtı inler tünellerde
Soluk soluğa demir raylarının acı inlemeleri beynimde
Acıların...
unutulmaktan korkan bir sevgilim olmuş...
bir varmış bir yokmuş!
damla damla yüreğinden beni siliyormuş...
ben gözlerinin esiri olmadan, o aşkın esiri olmuş
ben günleri koşarak tamamladım,
o geçmişim de takılı kalmış.
hata benim, kusurlu duygularımda varmış...
dünya güneşin etrafında...
Kurtulamıyorum hasretinden
ismin yapışmış duvarlara
sen geliyorsun üstüme
o yüzdendir sığamıyorum hiç bir yere
terk et beni, yalnızlığın kapısına
bırak kalayım aşk çemberinin dışında
dört yanımdasın
dört bir yanım senden ibaret
göz hapsindeyim
bir ömür böyle bitmez ki
terk et...
Şimdi ; yağsın, yağmur fark etmez
aşk zaten ıslanmıştı göz yaşlarıyla...
essin rüzgar, kırılsın dallar umursamam,
zaten ayrılık, kırdı sevginin belini,
yalnızlık dondurdu, yarin bakışlarını
İlyas ATMACA
Yazılmamış Bir Kitap kadar kısa
Bazen benzer cümleleri devrik bir Şiire
An gelir Çok Kalabalık bir Çevre,
Bazen de Yalnızlığın Hüküm Giydiği Bir Hücre
bu kadar tanıdık bu kadar yabancıyım kendime
gün gelir sorularıma yabancı kalırım kendimce
sevdiğim yüreğimden kalkar gider cennete...
Düşünüyorum da
hiç büyük aşkım olmadı benim
ne kumlarla savaşmak zorunda kaldım
ne kafa tuttum bir dağa
acılarım oldu aşklarımda
oysa bir limon
kabuğu kadar
hiç biri acı vermiyor
gözlerimin yuvasına
yuva demişken
ben de baba olabilecek miyim?
olabilir miyim?
baba...
Yeni bir eylül grisi hayatımda
yaz ateşi ile ısınmamış ocağım
ne renkli bir isimlik var kapım da
ne de isimlik asacağım bir kapım aslında
yolun yarısına gelemedim belki
yaşım yirmi beş eylül grisi
oysa üstat ne güzel anlatıyordu
otuz beşin de yolu yarılayan kişiliği
hiç yaz aşkım...
İstanbul sokakları buz kesmiş
Yedi tepede tatlı bir kar süzülmekte
Küçük bedeni üşüdüğü için,
Kar güzel görünmüyor küçücük bir yetime
Gözlerinden düşen yaşlı sarkıtlar acı çektirir bedenine
Soğuk havalar ellerinin hacmini değiştirir
Hacim böyle olunca, Newton ağır geliyor kalemsiz...
Devre dışı kalmış duygularım var...
Ne bir iletkenlik, ne bir aktarım arada,
sanki paralel bir akım var bağlarımda ...
ben onlara yaklaşmaya çalışırken!
Onlar kötü haberleri,
Mesaisini tamamlayan bir ağızdan iletir bana.
İlyas Atmaca
Aş kokusu varmış havada
Bir bende mi problem var
Dert harici hiç bir şey
Solumadım sokaklarda
Kendimden sıkılmışım
Eski bir gelenek, eski bir töre gibi
Adımlarım yoruldu oturdu bir köşeye
Aile çay bahçesinde
yalnız iki yudum çay içmek
daha da çok dert salıyor bedenime
Cadde de...
Bu site, giriş yapmanız veya kayıt olmanız durumunda deneyimlerinizi uyarlamak ve içeriği kişiselleştirmek için çerezler kullanır.
Bu siteyi kullanarak, bahsettiğimiz çerez kullanımını kabul etmiş olursunuz.