Aşkın Depresif İmitasyonu (AŞK Gercekte Var Mıdır?)

Hakan D

Yönetici
Yetkili Kişi
Yönetici
Kayıt
20 Haziran 2008
Mesaj
3.386
Tepki
716
Merhaba; az once bir konu okudum, ben de bu konuda -hazir vaktim varken- birseyler yazmak istedim.
Bu yazida, surekli bahsedilen 'ask` kavraminin aslinda varolmadigina dair dusuncelerimi size felsefi kanitlarla aktarmaya ve sizi 'ask'
denilen seyin simdilik halen dogada da yaratilamadigina dair ikna etmeye calisacagim.
Umarim yaziyi okurken sıkılmazsiniz...
Buyrun.

Iki cins arasinda ASK var Midir?
Sorgu ve Onerme:
Onerme1 : Oyle ki vardir, aksi halde bu 'sey'in olmadigina dair bir inanc da olmamaliydi.
Onerme2 : Oyle ki yoktur, zira bu 'sey' bir Fenomen degildir, aksi halde varligi somut, devingen ve mutlak olmaliydi.
Kanitlama: Burada yukaridaki Onerme1 ve Onerme2'yi daha aciktan analiz etmeye calisacagim.Bakalim ASK denilen duygulara gercekten yukaridaki
2 cevabi verebiliyor muyuz.
Onerme 1: Masada bir elma vardir (Onerme Varligi Mutlak/Birseydir ve Vardir)
Onerme 2: Masada bir elma yoktur (Onerme Varligi Mutlak/Birseydir Fakat Yoktur)
Burada ikinci ornekteki onermenin varliginin mutlakiyetine olan inancin temel sebebi (Masada Bir Elma Yoktur), ornek1'de bahsedilen ve adina
Elma denilen cismin varliginin Onerme1'de mutlak olmasidir.Yani Elma cismi, masada en az 1 kez olmustur, o yuzden Elma cisminin masada en az
1 kez olmama ihtimaline de inanilabilir.
Simdi Ask denilen kavrami yukaridaki onermeye sokmaya calisalim.
Soru1: Ask var midir? Onerme1: Ask vardir. (Onerme Varligi Mutlak)
ise
Soru2: Ask yok mudur? Onerme2: Ask yoktur. (Onerme Varligi? - )
Gordugunuz gibi ortaya garip bir celiski cikti. Yani ASK'a Elma ornegindeki gibi hem ''ASK Birseydir ve vardir'' hem de ''ASK Birseydir ama
yoktur '' diyemiyoruz. Peki neden?
Cunku Ask Nihilist bir yapiya sahiptir, yani ASK bir HIC'tir, yoklukculuktan gelmistir.
Cunku ASK anlamdan ve değerden yoksundur ya da hep oyle birakilmistir.
Peki bir seyin ASK olabilmesi icin kendisine herhangi bir anlam veya deger yuklenmis olmasi on sart midir?
Bunu,o anlamin ve degerin niteligi belirler elbette ki. Yalniz bu degerlerin ve niteligin argumanlarini ise bizler belirlemisizdir.
O halde olacak olan ''sey'' bize gore olacaktir.
***
Depresif Imitasyonlar:
Simdi anket tarzinda `Neden Evleniriz?`seklinde bir soru yoneltsem cok farkli seyler yazilirdi. Ben burada da kendi cevap hakkimi kullanarak
konuya birseyler yazacagim ve sizi evliligin karsi cins sevildigi icin onunla gercklestirilen bir eylem olmadigina dair ikna etmeye
calisacagim.
Aslinda bu konuda akla hemen sorulacak bircok soru geliverir, bunlar: Neden Evleniriz? Asik oldugumuz icin mi? Ask var midir? Ask nedir?
Varsa Ask Biter mi?ASK olmalimi, Bir seye asik olmussak onu seviyor muyuzdur? vb...
Gelin sizlerle simdi bir bakinalim konumuzun arka sokaklarina.
Ask bilinene gore en az iki kisi arasindaki duygulari ifade etmekteymis.O halde sorulmasi gereken soru su: Iki Cins Arasinda gercekten Ask
denilen sey var midir?
Ben askin şu an gercekte hic varolmadigina inandigim icin bu soruyu kendi adima hic sormuyorum bile, o yuzden `yoktur` da diyemiyorum.Zira
yukaridaki Onerme1'den hatirlayacagimiz uzere birseyin `yok` olmasi icin en azindan bir kez ve surekliligi tekrar bir sekilde `var` olmasi
gerekir.
Yani bir sey devamliligi sadece tekraren surekli ise `var`dir. Ornegin surekli goruruz ya da surekli duyariz ya da surekli uyuruz ya da
surekli bir seyler yeriz ve bunlari hergun tekrarlariz. O halde bunlar `birsey` dir ve `vardir` ve `yok` da olabilirler.
Ornekleme:
Bir ekmek once `birsey` iken onu tukettigimizde artik cismen eski yerinde yoktur fakat yeni birtane daha -aynindan- temin edebilir ve BU
TEMINATA COK SADIK KALIRIZ.(Iste anahtar cumle...)EKMEK Cismi vardir,yoktur,varligi ve yoklugu mutlaktir.
Yani biyolojik acligimizin siddeti artinca tekrar bir ekmegi ayni ya da gorece daha fazla bir siddetle temin ederiz ya da etmek isteriz...
O ekmegi bir gun kaybetme olasiligini asla aklimiza dahi getirmek istemeyiz ve bunun olmasindan korkariz...
Gereklilik Sorgusu:
-ASK denilen seyin dogada gercekten de iki cins arasindaki mutlakiyeti gerekli midir?
Yani uremek icin ya da birliktelige sahip iki cins olabilmek icin illa ask denilen sey mi olmali?
*Evet olmali, zira insanoglunun aksi halde hayvanlardan hicbir farki kalmazdi.
-Peki Hayvanlarin ureme gudulu cinsi yasam bicimleri yanlis midir? Ya da Insanoglunun, cinsi iliskilerini hayvanlarinki gibi yurutmesi
yanlis midir?
*Soz konusu surekli bir uygarlik ise evet, insanoglunun iliskilerini hayvanlarinki gibi yurutmesi olumlu degildir, zira hayvanlarin beyni
insanoglununki gibi olsaydi onlar da iliskileri dahil sosyal yasamlarinda uygarliga dogru evrilirlerdi. Zira hayvanlarin beyninde iliski
baglaminda belli bir gudusel kaygi vardir, o da UREME ve bunun getirdigi gudusel sahiplenme.
***
Neden Evleniriz?
Bence insanlar o olmayan ask sebebiyle evlenmezler, aşk sadece bu yolda var olduğuna inanılan bir etkendir.
Bu davranışın esas sebebi bazi filozoflara (ve bana gore de) şoyle tanımlanmıştır.
Evlilik, yani amacsal adıyla Üreme, Anaerkil ve Ataerkil toplumlarda soyun devamı niteliği sebebiyle kaygısal bir güdüden kaynaklanan
toplumsal sozleşme gereği insani bir ihtiyaçtır. Tabii ki bu gudu, hayvanlarinkinden daha kompleks bir yapiya sahiptir.
Yani savunulan tez ozetle şudur: Evlilik toplumlarda soyu devam ettirme kaygısıyla ortaya çıkan, toplumsal sözleşmeyle
(Resmi Nikah) meşrulaştırılan bir ihtiyaçtır. (yani asik olundugu icin evlenildigi kanisi esasen yanlistir.)
Nitekim var olduğuna inanılan ve adına aşk denilen duyguları yasadığınız her insanla evlenmezsiniz, bu husus filozoflarımizin tezine açık bir
kanıttır. Oysaki eş adaylari evlendiği her diğer eşiyle aşk olarak tanımlanan o biyolojik duyguları gecici sure yaşayabilir.( Ask'a inan
kimselere göre.)
Rutubetli kokan kampus anfilerimizden ve suratsiz hocalarimizin bitmeyen konusmlarindan da anladığımiz üzere insanlar evlilik eylemini aşk
olarak tanımladığı duygular sebebiyle yapmazlarken bu eğilimi sadece ozde toplumsal sözleşme gereği yerine getirmektedirler.
Bu sözleşme maddelerinin neler olduğunu zaten nikaha katılanlar, nikahlarda şahitlik edenler ya da evlilik yapanlar bilirler. Ben bilmem.
Sevgililik durumu ancak devlet yetkisine bağımlı olarak gerçekleşen resmi sözleşme ile eşlilik özelliği kazanır.
Öte yandan yeryüzünde insanlar arasında aşk olarak tanımlanan duygular esasen yoktur,hiçtir , oyle olarak tanımlanan bilgi gerçekte
deformasyon geçirmiş duygular zinciridir, bu deformasyonu yaratan ise BIZLERIZ ve bu cok acidir.
Yukaridaki sav'a kanıtla Materyalist (Pozitivizm) felsefecilere göre bir cismin var olabilmesi için onun sürekliliğini yitirmemesi ön
şarttır. Demekki bir bilginin doğru olabilmesi onun sürekli olabilme durumuna bağlıymis.

Mahkemelerde Ayrılık Ve Boşanma Davaları:
Ötede de arz ettiğim gibi evlilik aşk sebebiyle yapılmayıp tabanda toplumsal sözleşme gereği üreme kaygısıyla legalleştirilen bir olgudur.
Esasen hiç kimse asık olduğu için evlenmemiştir, birey sadece sebebin bu olduğunu zannetme yanilgisinda bulunmuştur.
Oyle ki evlilik sadece toplumsal bir sözleşmedir.
Bazi Istatistikler:
2009 yılı boşanma davalarına bakan yetkili yer mahkemelerinde yapılan istatistiklere göre boşanma davalarının %75’i maddi sebeplerdir.(bunu
TUIK'ten aldim fakat guncel degil)
Fakat ayrılık davalarının tamamı ise manevi sebeplerdir.
(Ayrılık: Tarafların isteği üzerine mahkemelerce Hâkim kararıyla eşlerin birbirlerini 2 yıl süreliğine görmeme birbirlerinden ayrı
ikametlerde bulunma durumudur.
Boşanma: Tarafların isteği üzerine Mehkemelerce Hâkim kararı sonucu eşlerin evliliklerinin hukuki olarak son bulması durumudur.)
Oysa Başta Evlilikte 2 Şekilde Sözleşme Yapılırdı:
1: Yazılı sözleşme: Eşlilikten doğan hukuki şartlardan faydalanmak için evlilik beyaninin altına atılan imzayla eşliliği karsilikli meşrulaştırma işlemidir.( Örn: Nafaka hakki.)
Simdi SIKI Durun...
2: Sözlü sözleşme: "İyi günde ve kötü günde hastalıkta ve sağlıkta ölüm bizi ayırana dek birlikte olacağımıza söz veriyorum." şeklindedir.
(ISTE KOCA BIR YALAN...)
1. si maddi kaynaklı bir sözleşmedir.
2. si manevi kaynaklı bir sözleşmedir.
Aşk şeklinde tanımlanan duygular bunlardan 2. seçenekte yer alır.
Şimdi bakalım insanlar onlara göre asık olduklarından mı evleniyorlar...
1. şıktaki sözleşme eşlerden herhangi biri tarafından fesh edilirse 2.sözleşme hukuk önünde otomatikmen geçerliliğini yitirmektedir.
Yani sözün özü: Eve para getirmezsen(Genel İtibariyle.) eşine göre AŞK kalmaz hatta belki Sevgi ve Bağlılık da eş tarafından dondurulur... Ya
da kişi, icip esini dovebilecek bir vahseti normal karsilayabiliyorsa 1,kiside ASK denen bir sey gercekte yoktur 2,onun Esince de ASK
kalmaz...
Aşık olduğum için evlendim diyenler, aşk denilen tanıma inananlar:
Hani İyi günde ve kötü günde hastalıkta ve sağlıkta ölüm sizi ayırana dek birlikte olacağınıza söz veriyordunuz da peki şimdi ne oldu? Onunla
ekmek-soğan yemek zor mu geldi de hemen boşanma davası açtınız?Ya da o zarif, naif, gozunden yas dusse bin kez olmeniz gereken esinize hangi
hayvaniyetle dokunabildiniz, vurabildiniz?
Bunca zamandır ASK olarak tanımlanan bu degerlerın bu vahsetlere tahammulu var mıdır?
***
Ozetle EVLILIK DE SADECE TOPLUMSAL BİR SÖZLEŞMEDEN İBARETTİR.
Ne Yazik...
Oysa hakikatte AŞK da olabilirdi...
Biyolojik acligimizi dindirebilmek icin her gun 70 Kurus'a bir ekmek aliriz da peki
ASK denilen seyin hergun 70 kurusluk degeri yok mu?
NEDEN OLMASINDI KI?
Hakan.D
1/08/11
 

Ozgul

Üye
Kayıt
2 Eylül 2010
Mesaj
808
Tepki
57
Uzun uzadıya uğraşıp yazmışsınız, belli ki çok da kafa yormuşsunuz. Zira okurken yanlış anlamamak için tekrar tekrar baktığım yerler oldu. Sonuç olarak aşkın bir yanılsama olduğunu, evliliğin ise bir nevi zorunluluk/gereklilik olduğunu ifade ediyorsunuz anladığım kadarıyla. Doğru mu anlamışım?:)

Ben de kısaca kendi fikrimi belirtmek istiyorum. Aşk yoktur çünkü sürekliliği yoktur. Sürekliliği olmayan bir şey var olamaz dediniz. Peki bir şey dönüşemez mi? Hani sizin de dediğiniz gibi bir çeşit duygu deformasyonu ama benim anlatmak istediğim bir üst seviyeye sıçrama şeklinde bir deformasyon. Mesela ben sevginin aşktan daha öte bir şey olduğunu düşünüyorum. Aşk, oluşma şekline göre ya sevgiye ya da alt düzeyde duygulara (nefret, öfke, kin, vs,…) dönüşür. Şöyle ki; ilişkinin ilk aşamasında kişiler bilinçsizse, ki %90’ı belki de çok daha fazlası öyledir tahminimce, bu ilişki sizin de dediğiniz gibi, görünürde aşk fakat temelde bir bağımlılık ilişkisidir. Aynı şekilde iki bilinçli insan duygusal bir birliktelik yaşadıklarında, bu bir aşk ilişkisi olur ve her şey gibi aşk da sabit olamayacağına göre bu bilinçli ilişkinin dönüşeceği şey sonuçta sevgi olur. Sevginin son nokta olduğunu düşünüyorum. Evliliğe girmiyorum bile, denilebilecek her şeyi demişsiniz zaten.

Çok mu uzattım? Biraz öyle oldu galiba.:)

Sevgiler.
 

Hakan D

Yönetici
Yetkili Kişi
Yönetici
Kayıt
20 Haziran 2008
Mesaj
3.386
Tepki
716
@yamo

Merhaba Yamo;
-Sonuç olarak aşkın bir yanılsama olduğunu...

*Ask 'hic' oldugu icin bir ''birsey'' de olamamali. Yani ona bir ''Yanilsama'' dersek onu bir forma sokmus oluruz ve varligini kabul etmis oluruz. O, evrenin sifirinci noktasindadir, dahasi evrenin ''hicbiryerinde'' yani ''hic'' indedir.

-Aşk yoktur çünkü sürekliliği yoktur. Sürekliliği olmayan bir şey var olamaz dediniz. Peki bir şey dönüşemez mi?
-Aşk, oluşma şekline göre ya sevgiye ya da alt düzeyde duygulara (nefret, öfke, kin, vs,…) dönüşür.

*Bence bir donusum icin oncelikle elde ''birsey'' olmasi gerekir, ancak ''birsey'' zamanla baska bir form'a evrilebilir. Bu anlamda ''hic'' olan, herhangi bir form'a da girememeli, yani teknik acindan bir donusum gerceklesememeli, tabii ki metafizige girmiyorum zira kabulum ve konumuz disi. Benim ''deformasyon gecirmis duygular zinciri'' seklinde bahsettigim durum ise sevgi,sadakat,bagimlilik,ihtiras,arzu gibi duygularin birlesiminin genel manada ''ASK'' olarak tanimlanmasina olan egilim, deformasyondan kastim ise bu duygularin cesitli sekillerde oyle ya da boyle zedelenmis olmasi durumuydu.
Deformasyona kanitla:
''ASK acisi cekiyorum'' diyen bir bireyin esas sikintisi aslinda karsi cinse olan acliginin siddetinin, karsi cins tarafindan dindirilmemis olmasidir. Bu aclik isin ozunde elbette ki karsi cins ile sevgiye,bagimliliga,ihtirasa ve arzuya doyma istegidir fakat bu sey ''ask'' degildir.Bundandir ki ister cok sevmis olsun ister orf ,adet uzerine evlenmis olsun ciftler, evlendikten kisa bir sure sonra birbirlerini ilk geceki hassasiyetle algilayamazlar zira duygusal doyum ilk gecede ya da gorece evlilikten 5 ay, 1 sene sonra gerceklesmistir ve bitmistir ya da biraz daha devam edebilir.
Bitebilecegine ihtimal verdim cunku bu duygu ''birsey''dir, vardir,yoktur,bitebilir. Bu duygu bir hazsal ''aclik'' tir.
Bu baglamda sevgi gercektir, ihtiras gercektir, arzu gercektir.
Bunlar mutlaktir, varligi surebilir,bitebilir...

Mesela hepimiz genelde Annelerimizi dun de sevdik bugun de seviyoruz yarin da sevecegiz, bu duygu bir sureklilige tabidir, varligi ya da yoklugu mutlaktir.
Yoklugu da varligi da surebilir.
Yine bir ekmegi hepimiz genelde severiz, biz onu yarin da sevecegiz... (Sureklilik)
Yine bazilarimiz ketcap'i sevmez, yarin da sevmeyecek (Sureklilik)
Ozetle ''Hic''likte bir donusum olamamalidir. Zira ''hic'' kainatta hicbir sekilde bir yer kaplayamadigina gore, kainatin ''hicbiryerinde'' olduguna gore o baska bir ''hic''e evrilememeli.

-iki bilinçli insan duygusal bir birliktelik yaşadıklarında, bu bir aşk ilişkisi olur ve her şey gibi aşk da sabit olamayacağına göre bu bilinçli ilişkinin dönüşeceği şey sonuçta sevgi olur.

*Iki bilincli insan elbetteki duygusal bir birliktelik yasayabilirler, burada bu duygusal isteklerin kaynagi tahlil edilmeli, isin ozunde ya da iceriginde neler var degerlendirilmeli. Yine ayni kaynaklara ulasilacagi bariz aslinda, yani ''ACLIK''.
Donusum konusunda yukarida bir aciklama yapmistim o yuzden o konuya tekrar deginmiyorum ve acligin kaynagi kesilirse bu duygular yeni bir acliga kadar dinebilir diyorum. Bu durum o acligin siddetine bagli zira kimisi 1 tabak yemekle doyar kimisi 2, bilirsiniz iste...

-Sevginin son nokta olduğunu düşünüyorum.
*Bence O, ilkin sonuncu noktasi yamo. Zaten elimizde adam gibi baska bir ''sey'' de yok. Umarim surekli olsun...

*Ben, bize bunca zamandir ASK seklinde tanimlanan o hic kez gorebildigimiz
''HIC''in bir sekilde gerceklesmesinden yanayim dedim. Birileri cikip artik o ''hic''i yaratmali dedim. O ''Hic'' in hangi sartlarda nasil bir nitelikte olabilecegi ise hayal gucumuze kalmis, idragin otesinde... ''HIC'' olani yaratmak zor ama imkansiz degil.
Olmali, bir gun olacak...

-Çok mu uzattım? Biraz öyle oldu galiba

*Hayir tabii ki , fikirlerini benimle paylastigin icin sana tesekkur ederim cokca :)

Bizden de sevgiler...
Hakan.
 

Ozgul

Üye
Kayıt
2 Eylül 2010
Mesaj
808
Tepki
57
Merhaba,

Açlık konusunda haklısınız. Kendini tanımayan, tamamen zihnin egemenliğinde, doyumsuz bireylerin ilişkilere yaklaşım biçimi tam olarak budur. Kişi kendini bilmiyor ki karşı tarafı nasıl bilsin? Ne ile mutlu olacağını, ne eksiklikleri olduğunu, düşüncelerini, duygularını, vs,… Bu da haliyle bitmek bilmeyen bir açlık yaratıyor. Karşısına ne gelirse gelsin sonuçta doyumsuzluğuna geri döneceği bir kısır döngüye sokuyor. Çok girmek istemiyorum bu konuya, apayrı bir konu çünkü.

Burada aşkı sorguluyoruz. Vardır diyorum, onu anlayabilene ve görebilene vardır. Yine yoktur diyebilirim, kör bir gözün görmediği ya da başka duyularıyla algılayamadığı şeyin onun için olmaması gibi. Tüm bunlar da bilincin tam olarak varlığıyla anlaşılabilir şeyler. Tek bir tane gerçek var. Gerisi bizim onu yorumlayış biçimimiz, bu da yaşam şeklimizi belirliyor zaten.

Sevgiler.
 

Hakan D

Yönetici
Yetkili Kişi
Yönetici
Kayıt
20 Haziran 2008
Mesaj
3.386
Tepki
716
Merhaba yamo;
-Açlık konusunda haklısınız. Kendini tanımayan, tamamen zihnin egemenliğinde, doyumsuz bireylerin ilişkilere yaklaşım biçimi tam olarak budur.

*Bence bu durum insanoğlunun tamamını kapsıyor, yani bu gerçekler - ki biz buna açlık demiştik- her birey için geçerli. Ahlak kurallarından yana çok etik geçinen bir birey de acıkabilir öyle mi? Bu durumu normlara göre sorgulamamıştık ki orada :)

Ha siz diyorsunuz ki: "Tamam da bunun bir sınırı olmalı kardeşim".
Bu konuda haklısınız, benim edinimlerime göre de olmalı ki esasında konu tam burada Sosyolojinin başka bir alanına giriyor.
Bu konu değişimini zaten siz de ötede işaretlemişsiniz: "Çok girmek istemiyorum bu konuya, apayrı bir konu çünkü."
Sizin bahsiniz "Toplumsal Normlar ve Ahlak" konusunu okşuyor bence.
Yani karşı cinse açlığın bir sınrı olmalı mı olmamalı mı, olmaz ise bu yanlış mıdır, doğrumu vs... Belki bir sınır olmalı, belki olmamalı, olmaz ise bu yanlış olmayabilir, yanlış da olabilir vs... Doğru, kime göre doğrudur? vs...
Oysa ilk yazıda direkt bu "şey"in -aşk (!)- varlığını sorgulamıştık.

-Burada aşkı sorguluyoruz. Vardır diyorum, onu anlayabilene ve görebilene vardır. Yine yoktur diyebilirim, kör bir gözün görmediği ya da başka duyularıyla algılayamadığı şeyin onun için olmaması gibi.

*İyi ya, Onu siz de sorgulamışsınız fakat sizinkisi inanç ve inançsızlık arasında bir sorgu olmuş sanırım. Fakat orada kör ile ilgili sav'ınıza takıldım.Sanırım başka bir şey anlatmak istediniz ama ben anlayamadım :)

-Tek bir tane gerçek var. Gerisi bizim onu yorumlayış biçimimiz, bu da yaşam şeklimizi belirliyor zaten.

*Haklısınız, biz de zaten bu kişisel algıyı toplumsallık açısından sorgulamıştık :)
Herkes aynı yaşamalı diyemeyiz, herkes farklı yaşamalı da diyemeyiz.
Fakat "İnsanlar nasıl yaşamalı?" diyebiliriz.
Teşekkürler mesajlarınız için.
Bizden de sevgiler.
Hakan.
 
Yukarı Alt