Bir Kulaksızın Efsanesi - Yedi Yoldaş

Kayıt
30 Haziran 2014
Mesaj
1
Tepki
0
Bir Kulaksızın Efsanesi
-
Yedi Yoldaş

Sizlere öğüt alınamayan olayların, efsaneye dönüşmüş hikâyelerinden,​
bilebileceğim kadarından bildiğim kadarını, dilimin döndüğü kadar anlatmaya
çalışacağım. Bundan yıllar evvel ta iki bin yıl kadar evvel kuzey topraklarında
Türüklerin soyundan gelenlerin kurduğu Turan Hakanlığı hüküm sürerdi. O zamanlar
öyle şanlıydı ki bu hakanlık dillere destan olmuş, öyle kudretliydi ki düşmanlarına
ölüm korkusu sarmış aynı zamanda öyle adaletliydi ki bu hakanlığın düşmanları bile

Lakin tez gelen güç ve kudret, para ve şöhret tez gitmişti. Gözler öylesine kör​
olmuştu ki bu karanlıkta Karakemler tamamıyla görünemez olmuştu. Beylerden
ölümler artmış, yiğitler azalmış halk başıboş kalmıştı. Bu acı vakitler kudretli
babasından oğlu Acar beye miras kalanlardı.

Acar bey hakanlığa yeni geçmişti. Elinden ne geliyorsa yapmıştı. Kardeşi Akbey’de​
ondan eksik kalmamıştı. Oda elinden gelen her şeyi yapıyordu. Lakin durum öyle
vahimdi ki zayıf düşen topraklara, gözlerini dikmiş düşmanları saldırmaya hazırlardı.
Güneyden Çinliler, doğudan ise mançuryalılar. Açık düşmanlar bitmeden içeriden
vuranlar belirivermişti hemen. Kuzeyde asi orman adamları arkadan vuruvermişti ki
kişi bu vaziyeti düzeltemezdi elbette. Kadim meclis tez elden Doğandağ da toplanmış
hakanı beklemekteydiler. Hakan ise onlardan çok oğullarına güvenmekteydi. Çünkü
bu meclis babalarına da ihanet etmişti. Ama istikrarın olmaması ve çoğu şeyin
onların elinde olması onu bu mecburiyete sürüklüyordu. O yine de her şeyi garantiye
alarak oğullarına haber saldı. Hazırlıklı olmaları ve güçlerini daha fazla toplamaları

Bunu daha önce de yapmıştı. Onları çeşitli yerlere göndermiş, yetiştirmiş, üst​
düzeylere getirmişti. En büyük oğlu Doğan Bey doğuda Baykal ordularını yöneterek
mançurlara göz açtırmıyordu. Ardından Gökhan Bey ise Baran illerine gitmiş babası
için yardım toplardı. Doğu kağan oğlu ise kuzeyde asilerle savaşır durumdaydı.
Gökalp ise Batı dağını korur vaziyetteydi. Gündüz bey ile yiğit bey ise eğitimlerine
Gölkent’te devam etmekteydi. Son olarak ise Yitik Bey o bir bakımdan başıboş
ama gönlü hoş çocukluğundan beri İl Kent’te amcaoğulları Saltuk Bey ve Atakan ile
konaklamaktaydı. Evet, onlar Ak Bey’in oğullarıydı. Ne için orada derseniz hikayesi
Doğumu sırasında annesi ölür ve ismi Yitik konur. Acar bey ona bakmak istemez
lakin bırakmak ta istemez. Onu kardeşinin yanına verir. Böylece o günden bugüne
amcasının yanında yetişir Yitik Bey.

Evet, isterseniz buradan devam edelim, Yitik beyin hikayesinden.​
Tek katlı içinde lazım gelen her eşyası bulunan bir evdi burası. Şehrin içinde ki diğer
evlerden hiçbir farkı yoktu. Gayet sadeydi. Hemen şehrin kışlasına yakın bir yerdeydi
burası. Ne de olsa Hanedan üyesiydi yitik bey. O babasının işitmezliğini çoktan
kabullenmişti. Ama sırtını amcasına dayayıp geçinmiyordu da. Sabah erkenden
uyandı ve ağabeylerinin yanına gidiyordu.

Ağabeyleri ise birkaç sokak ötede gayet bakımlı krallara layık bir evde​
oturmaktaydılar. Büyük olan Saltuk Bey ilerlemiş yaşına rağmen evlenmemişti.
Nedense hiç istemiyordu da. O ilme âşıktı. Her konuda en azından söyleyeceği
birkaç cümle olurdu. Biraz şişman sayılırdı fakat onun at binmesine ve kılıç
sallamasına engel değildi. Konuşurken anlaşılır bir dille konuşur bazen sinirlenir ama
çabuk yatışır anlayışlı birisiydi. Kardeşi Atakan ise sanki onun kardeşi değilmişcesine
hiddetli, asabi çabuk püsküren atik her şeye atılan yarıştan geri kalmayan az bir
şey okuması olan birisiydi. Yapılı uzunca boyluydu. Çok iyi at biner çok iyi kılıç tutar
ok atmasını da bir o kadar iyi bilirdi. Kimsenin lafına kulak asmaz burnunun dikine
giderdi. Ama şu vardır ki ağabeyinin lafından dışarı çıkmazdı.

Yitik ziyaretlerine gelir ve kardeşlerini kapının önünde bulurlar. Yolculuk için​
hazırlanmakta gibiydiler. Yitik merakla ne yaptıklarını sordu. Onlarda:

-Karşılamaya kardeşim. Bugün babamız buraya geliyor.

-Bu ne güzel bir haberdir. Keşke daha önce haber verseydiniz hazırlanırdım. Vakit

vardır umarım. Geçerken eve uğrayalım da...

Demeye kalmadan Yitik’in koluna girdiler ve vakit olmadığını söyleyerek kışlaya​
karşılamaya gittiler. Orada biraz bekledikten sonra Acar Bey ile Ak Bey ordularıyla
beraber kışlaya vardılar. Bir günlük konaklama için çadır kurdular. Acar bey odasına
dinlenmek için derhal geçmişti. Ak Bey ise oğullarını bu sırada ziyaret edecekti. Baba
ve oğullar karşılaştı, kucaklaştılar ve özlem giderdiler. Yitiğin soramayacağını bilen
AK Bey babasının odasına geçtiğini daha sonra ziyaret edebileceğini söyledi. Fakat
umursamazmış gibi yaptı. Halbuki içi içini yiyordu. Sonrasın da onlarda evlerine
gittiler ve ertesi gün ki yolculuk için dinlendiler.

Ertesi sabah erkenden yolculuk vardı. AK bey daha sabah olmadan evden çıktı ve​
gitti. Herkes uyandığı vakit yerinde olmayan bir o değildi. Yitik’te yatağında yoktu.
Biraz düşünmek ferahlamak için çıktığı evden babasını görmek için ayrılmıştı. Saltuk
bey duruma alışmıştı. Atakan’ı Yitik’i çağırması için gönderir ve kendisi hazırlanmaya
başlar. Onlar da gelirler ve hazırlanırlar. Kardeşler içinde bir yolculuk vardı...

Eskiden yazdığım kendimce bir şey, daha sonra okudum başkalarının fikrini de almak istedim.
 
Yukarı Alt