Çağımızın Sorusu: Evlilik Aşkı Öldürüyor mu?

Abdullah Şahin

Altın Üye
Altın Üye
Kayıt
3 Nisan 2008
Mesaj
2.630
Tepki
89


Evlilik deyince aklımıza ilk ne geliyor? Mutlu olmak, ölünceye kadar aynı yastığa baş koymak mı? Yoksa kavgalar gürültüler mi?

Şimdilerde bir söz duyuyorum; eğer bir ay mutlu olmak istiyorsan evlen diye. Oysa herkes bir ömür mutlu olmak için evlenmiyor mu? Benim şimdiye kadar gördüğüm tüm davetiyelerde şöyle yazıyor: ”Bir ömür mutlu olmak için imza attığımız bugünde sizleri de aramızda görmekten onur duyarız. “
.
O güne kadar düşlenen fakat gerçekleştikten sonra değişen ne? Her şey çok güzel olacak; sen ve ben derken ne oluyor da bir anda cicim ayları soğuk kış günlerine dönüyor? Aynı kişi fakat duygularımızı değiştiren ne? Aşkım, canım derken şimdi ise hiç çekinmeden ağzımıza geleni söylemek de neyin nesi?

Birileri soruyor: ”Evlilik aşkı öldürüyor mu?” diye. Oysa cevabı gayet açık ve net: “Bugünün aşkları evliliği öldürüyor!”
“Evlilik aşkı öldürüyor” terimi, evliliğin gerektirdiği sorumluluklardan kaçmak için bir bahane.

Aşk, zamanla oluşan bir duygu olmadığı için birbirimizi tanımaya yeterince fırsat bulamıyoruz. Aşkın sevgiye dönüşme oranı da maalesef ki çok az. Başlangıçta masaj yapmak, çiçek götürmek, romantik bir yemek hazırlamak heyecan veriyor. Ancak zamanla, bütün bunları isteğimizle yapmıyorsak, zevk olmaktan çıkıp külfete dönüşüyor.

Evleniyoruz çünkü birbirimizin ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Bir kaç yıl içinde birimiz diğerimizin ihtiyaçlarını karşılamaktan yoruluyor, kızmaya başlıyoruz. Böylelikle de ihtiyacımız karşılanmadığında da haklı olarak sen benim evlendiğim kişi değilsin demeye başlıyoruz. Dolayısı ile de boşanma kaçınılmaz oluyor.

Kendini tanımayan ne istediğini bilmeyen biri nasıl bir evlilik istediğini de bilemez. Her insanın ailesinden getirdiği öğrendiği değerler farklıdır. Birbirimizin beklentilerinden haberdar olmalı ve beklentilerimizi minimalize etmeliyiz. Beklentilerimiz ne kadar yüksekse hayal kırıklıklarımız da o kadar fazla oluyor. Belki de eşimizi hep kendi eksinimizde döndürmek ve kendimize benzetmek için kendi dürtülerimize, önceliklerimize önem veriyoruz. Eğer bu farkındalığa varabilirsek ve tabi ki bencil değilsek düğümü çözebiliriz.


Henüz kendi benliğimizle tanışmadan birlikteliklerimizi evliliğe taşıyoruz. Kendini tanımayan eşini ne kadar tanıyabilir ki? Birilerini sevmek yerine önce kendimizi sevilmeye değecek birisi haline dönüştürelim. Saygı ve sevgi evlilikteki en temel kuraldır. Eşimize, sevgilimize verdiğimiz değer, ona kazandırdığımız değerdir. Dolayısı ile “doğru adam” doğru kadını inşaa eder, ”Doğru kadın” da doğru adamı.


Pırıl pırıl giyimli, misler gibi parfüm kokan, dişleri fırçalanmış olan adama veya kadına aşık olmak, sevmek çok kolaydır. Aşk sabahın köründe uykudan uyandırıldığındaki sinirli halini kabullenip yinede onunla uyanmak istemektir. Aynı tuvaleti kullanıp arkasından sessizce sifonu çekebilmektir. Hamilelik süresince ne kadar kilo alırsa alsın yine de onu dünyanın en güzel kadını görebilmektir. Kanepeye uzanıp, uyuyakaldığında üstünü örtüp, merhametle saçını okşayabilmektir. Bunlara katlanamayanlar zaten aşık değillerdir. Bu durumda evlilik hoşlandığımız insana karşı olan duygularımızı öldürüyor diyebiliriz. Zaten aşıksan aynı havayı solumak dahi zevk verir, hep beraber olmak isteriz değil mi? Ütülediğimiz gömleğin ona ne kadar yakışacağınızı düşünürüz. Zamanla almaktan çok bir şeyleri vermekten mutluluk duyduğumuzu keşfederiz. Eğer kadın evlilikte yemek pişirecek, dolapları düzenleyip, ütüleri yapacaksa, anne olacaksa saçlarının yağlı olması göze batıyorsa ya da adamda bütün gün çalışıp eve geldiğinde yemekten sonra koltuğa uzanıp uyuya kalıyorsa bütün bu olumsuzluklar olduğunda gülüşmeler yerine kavgalar oluyorsa zaten beklenti bir evlilikten çok bir aşk filmi istemektir. İşte bu noktada evlilik aşk demek değildir. Evlilik ev
arkadaşlığı, kankalık, sırdaşlık ortak hesaba sahip olmak, olumlu olumsuz her şeye sabır ve hoşgörü göstermektir. Aşk bir ilişkide tutkuyu sağlar ancak ilişkiyi ayakta tutamaz. Aşıksanız birlikte heyecanlı ateşli anlar yaşarsınız. Hem evli hem aşıksanız kış akşamları evde oturup geyik yapmak da size keyif verir. Eğer vermiyorsa canınız sıkıldığında onu değil annenizi, arkadaşlarınızı arıyorsanız o evlilik yalan olmuştur zaten. İşte tüm bu süreçleri aşabilenler ellinci yıllarını dolduranlardır. Tahammül edemeyenler ise ikinci evliliklerinden sonra evliliğin yalan olduğuna inanacaklardır. Ayrıca evliliğinizi bitirmeye karar vermeden önce elinizden gelen her şeyi yapıp yapmadığınızı da düşünün. Bir şeyi yıkmak, yapmaktan daha kolaydır.
Zafer direnenlerin olur!




Kaynak
Selma Torun
 

Ozgul

Üye
Kayıt
2 Eylül 2010
Mesaj
808
Tepki
57
Olmayan bir şeyi hiçkimse veya hiçbir şey yok edemez bence. Şu paragraf her şeyi özetlemiş zaten:

"Henüz kendi benliğimizle tanışmadan birlikteliklerimizi evliliğe taşıyoruz. Kendini tanımayan eşini ne kadar tanıyabilir ki? Birilerini sevmek yerine önce kendimizi sevilmeye değecek birisi haline dönüştürelim. Saygı ve sevgi evlilikteki en temel kuraldır. Eşimize, sevgilimize verdiğimiz değer, ona kazandırdığımız değerdir. Dolayısı ile “doğru adam” doğru kadını inşaa eder, ”Doğru kadın” da doğru adamı."

Aşık olduğunuzu zannettiğiniz kişiyle değil, kafanızda binbir anlamla kurgulayıp yarattığınız kişilikle değil, gerçekten tanıdığınız insanlarla; tabi ki öncelikle kendini tanıma sürecini aştıktan sonra, sağlıklı ilişkiler kurulabilir. Yoksa tüm iletişim zihinler arası olur. Zihin de geçmiş ve gelecekten beslenir. Şu anki gerçeklikle alakası yoktur.

Konu çok eskimiş ama yazmak istedim.

Paylaşım için teşekkürler.
 
Yukarı Alt