Fotoğraf Nedir ?

Abdullah Şahin

Altın Üye
Altın Üye
Kayıt
3 Nisan 2008
Mesaj
2.630
Tepki
89
Sözlük anlamıyla fotoğraf, Metin SÖZEN’in şu ifadeleriyle anlatılır: Görüntünün bir mercekler sistemi aracılığıyla eczalı duyar kart üzerinde sabitleştirilmesiyle oluşan resimdir. Dar anlamda fotoğraf böyle tanımlanıyor. Fakat fotoğraf asıl izahı, onun işlevselliği ve sanatsal yönlerinin incelenmesiyle başlar. Bir tarih, bir coğrafya, tıp, astronomi ve bunlara benzer sahalardaki faaliyetler ilim için yapılmış faaliyetlerdir. Ancak daha önemli yanı belgeci aktarıcı, doğru ve yanlışları ortaya koyan, estetik kaygıları inceleyen bir sanat dalı olmasıdır. Birinci olarak, hiç şüphesiz ki, her şeyden önce bir dokümantasyondur. Fotoğraf aktüalite filmleri, dokümanter filmler, çekildikleri anın dokümantasyon niteliğini kendiliğinden taşırlar. İşte bunun içindir ki basın fotoğraf kolu gelecek nesiller için en gerçek, olduğunun bir tıpkısı, hatta olayın kendisini en doğru şekilde belgeler ve onu, hiç şüphesiz ki bir tarihe kaydeder. İşte onun içindir ki, bugünün belge fotoğrafçısı, iyi de olsa, kötü de olsa ilerisi için en doğru tarihçidir.Burada daha çok fotoğrafın belgeci ve dokümanter yanı vurgulanmıştır. Bazı sanatçılar ise daha sade kalıplar içerisinde ifade etmişlerdir. Bir fotoğraf üstadı olan Haluk AKGÖL, fotoğrafın izahını şöyle yapmıştır: “Işık, kamera (fotoğraf makinesi) ve film bir araya gelerek belirli bir görüntüyü sabit hale getirir. İşte buna fotoğraf denir.”
Göz merceği, fotoğraf makinesindeki objektife, göz bebeği diyaframa, göz kapağı optiratöre, sarı nokta ise filme karşılıktır.

Bir başka fotoğraf üstadımız İbrahim DEMİREL ise Şubat 1981’de basılmış “Fotoğraf” adlı eserinde fotoğrafı şöyle tanımlamıştır: “Işık ve Kimyasal maddeler yardımı ve çekime hazır makine aracılığıyla nesneleri oldukları gibi ters bir görüntü halinde elde usulüne fotoğraf denir.” Yine fotoğrafın teknik bakımdan yapılmış tariflerini inceleyecek olursak, sanatçılarımızın düşüncelerinin az çok aynı yönde olduğu görülür. Mesela Sümer ERYILMAZ şöyle der: “Fotoğraf çeşitli alet ve malzeme kullanılmak suretiyle özel bir satıh üzerinde zaptetmek demektir. Fotoğraf (Photographe) kelimesi ışıkla yazı manasına gelen Photos (= Işık) ve Graphe (= yazı) kelimelerinin birleşmelerinden meydana gelmiştir.”

Aslında biraz önce de söylediğimiz gibi fotoğrafın izahı, bütün sanatçılarda hemen hemen aynıdır. Çünkü teknik imkanlar bellidir ve sadece amaca ulaşılmak için kullanılan araçlar bütününden ibarettir. Onun asıl önemi belgeci, aktarıcı, yol gösterici, iyiyi-güzeli, doğruyu-yanlışı ortaya koyucu ve mesaj verici özelliğiyle ortaya çıkar. Kısaca fotoğraf, belli bir anın film üzerine ve oradan da karta geçirilmesidir. Bu tanım çok basit ve sadedir. Ancak şu soruları cevaplamakta lazımdır. Niçin o an belgelenir? Neden her an değil de belli bir zaman dilimi beklenir. Hangi safhalardan geçilir? Her sanatçının yakaladığı o an acaba aynımıdır? Bütün bunları açıklamak fotoğrafın gerçekten basit bir olgu olmadığını ortaya koyar.
Fotoğrafın oluşmasında en önemli unsur, deklanşöre basan kişidir. Bu kişinin de fotoğrafın oluşturması için belli vasıfların olması gerekir. Fotoğrafı çekmeden önce çekim esnası ve sonrası gerçekleştirilmesi gereken bütün işlemleri sanatçısının tasarlaması çok önemlidir.Fotoğraf sanatçısıyla özdeşleşmezse, başarılı bir çalışma olmayacaktır. “Herkes fotoğraf çekebilir, bir robot bile bunu yapabilir, fakat herkesin gözlem için gerekli gücü yoktur. Gözlem sanatı kullanıldığı zaman fotoğraf sanat olur. Yorum kazanır. Gözlem asal bir şiirsel oluşumdur.” Sanatçımızın bu ifadesinden, fotoğraf sanatçısının önemi kolayca anlaşılmaktadır. Eğer sanatçı gerçekten bir şeyler vermek istiyorsa, kendi ruh haliyle birlikte, amaç ve nitelikleri de göz önünde tutmalıdır. Fotoğraf belgeleyici, aktarıcı esteki kaygı, plastik öğelerin ifadesi, kompozisyonu ve unsurları incelendiğinde bir sanat dalı olduğu görülür. Biraz önce de söylenildiği gibi, çekilen her an için belli safhaların kat edilmesi ve sanatçının konusuyla özdeşleşmesi gereklidir. İşte bu kaygılar doğrultusunda fotoğraf da bir sanat dalıdır. Bu konuyla ilgili olarak, Güler ERTAN’ın ifadesi şöyledir: “Fotoğraf bir sanattır; çünkü fotoğraf çağdaş yaşantıyı ayrıntılı, gerçekçi ve estetik kaygıyla yansıtabilen toplulukların düşünce, duygu, kavram, düş ve simgelerini yine topluluklara en kısa ve en etkili yoldan ulaştırabilen bir araçtır.” Evet fotoğraf bir sanat dalıdır.

Çünkü fotoğraf sadece görüntünün dondurulması yada bir tarihin canlandırılmasıyla sınırlandırılmamaktadır. Fotoğrafın anlık görüntüsü rastgele keşfedilmiş olanlar hariç, belli aşamalardan geçirilmektedir. Çekime geçilmeden önce, sanatçı neyi istediğini bilir. İstenilen o an için, bir hazırlık safhası oluşturulur. Gayretler sonucu pozlandırma gerçekleştirilir. Ancak bu aşamada bu fotoğraf yine de bitmemektedir. Sanatçı tab etme işleminde, banyoda film üzerinde oynamalar yapabilir. İstediği sonucu çıkarabilir. Tabii ki hazırlık safhasında, sanatçı bütün kaygıları tartar. O anı yakalar. Peki rastgele çekilmiş güzel fotoğraflar nasıl elde edilmiştir? Aslında rastgele çekilen anlık fotoğraflar nasıl elde edilmiştir? Aslında çekilen anlık fotoğraflarda dahi belli unsurlar vardır. Sanatçının olgunluğa ulaşmamış bir anı çekmesi ve onun başarılı olması mucize olur. Sanatçı o anı yakaladığında, tecrübeli algılama ve gözlem yeteneğini fotoğraf içinde bulur. Sonra deklanşöre basar. Bu fotoğraf belli safhalardan geçmemiştir ama, belli tasavvurlar o an içerisinde yakalanmıştır.
Fotoğrafın en önemli safhası hazırlıktır. Konunun belirlenmesinden sonra, yapılacak tek şey, uygun ortamın oluşmasıdır. Fotoğrafın uygun ortamı ise mekanın, ışığın ve konunun uygunluğudur.

Fotoğrafın sanat dalı olarak ele alınması ve onun anlamı hakkında birçok sanatçı değişik izahlar yapmıştır. Mesela Güler ERTAN’ın yaklaşımı şöyledir: Fotoğraf sanatının eğitim fonksiyonlarının yanı sıra çok sayıda yapılabilir olması, sanat ve toplum açısından bir üstün faktördür. zaman zaman sanatlarla ilişkisi de olmaktadır. Fotoğraf örneğin kolajda, op ve pop artta, hatta fütürizmde kullanılan unsurların başında gelir. Çünkü fotoğraf, her türlü toplum ile anlaşma diline açık seçik sahiptir.
Toplum açısından baktığımızda fotoğraf, ilkelliğini attıktan hemen sonra, toplumdaki yerini perçinlemiştir. Fotoğraf, günün çoğaltma teknikleriyle, herkesin sahip olması felsefesine uyarak, işleyen en iyi sanat kollarından biridir. Fotoğraf deyimini değişik açılardan yorumlayabiliriz. Konusu, yorumu, leke değerleri ve kompozisyonu tam anlamıyla başarılı salt fotografik çalışmaların yeri elbet yadırganamaz; bir yana itilemez. Sanatçı bu verilerle çalışmalarında duyarlı sosyal konulu, olgun bir kompozisyonla dengelenmiş belirli simgeleri, mesajları olan yetkin eserlerin yanı sıra teknik değerlerle kuvvetlendirdiği eserlere de yer vermek zorundadır. Böylece söylenmek istenen mesajın desteklenmesi, daha belirgin hale getirilmesi ve gereken vurguların anlamlı biçimde gerçekleştirilmesi mümkün olur. Tam anlamıyla grafik bir anlayışın ve değerlendirilmesinin eserlerdeki gerekliliği artık kabul edilmiştir denilebilir.

Fotoğrafın sanat dalı olabilmesi için fotoğrafı çeken kişinin bilinçli, cesaretli, mantıklı ve akılcı biri olması gerekir. Fotoğraf sanatçısı insanlarla haşır-neşir olan kişidir. Eziyet gören kişilerdir. Onlar yüzlerce kilometre yol kat ederek kimsenin görmediği güzellikleri ve çirkinlikleri, yanlışlıkları ve doğruları, eksiklikleri ve fazlalıklar gözler önüne seren kişilerdir. Bütün bu eziyetlere neden katlanılmaktadır? Elbette ki her eziyetin bir amacı ve bedeli olacaktır. Önemli olan çekilenleri topluma aktarmaktadır.
1888’de A.B.D.’de sosyal amaçlı yazılarıyla sonuç alamayan Jacop RİİS’i daha sonra çektiği aynı konulu fotoğraflarla bütün toplumlara duyurmuştur. Fotoğrafın ne denli önemli sanat dalı olduğu bu ve buna benzer bir çok örneklerle ortaya çıkmaktadır.

Grafik sanatında afiş çalışmalarıyla tanınan Mengü ERTEL’in fotoğraf konusundaki açıklamaları şöyledir: “Çağların en hızlı gelişimini sürdüren 20. yüzyıl, her alanda her konuda yarattığı sanayii içine, fotoğrafla ilgili her şeyi katınca bu sanat en önemli dallardan biri oldu". Başlangıçta meraklıların meslek dışı oyalanma diye eğildikleri konu gerçek bir iş ve büyük bir sanat dalı olarak boyut kazandı. Fotoğraf sanatçıları, resim sanatına özeniyorlar. Rambrant'ları, Goya'ları, Rubens'leri, Renoir'ları, Degas'ları, kısaca ressamları örnek alıyorlar, onların resimleri gibi fotoğraflarını sergiliyorlardı.

Giderek gelişen fotoğraf makineleri ve teknik, yaratıcı güç ile birleşince kendisine özgü bir anlatım dili gelişmeye başladı. Artık yosunlar, ağaç kabukları, insanlar, bitkiler çıplak gözle fark edilmeyen yönleriyle yepyeni bir estetiği müjdeliyorlardı. Olaylar en çarpıcı, en inandırıcı görünüşlerle fotoğrafa aksediyor, en basit yada en çapraşık konular bir sanat boyutu kazanıyordu.

Fotoğraf insanların dünyaya bakış açısını değiştirmiş, insanları tabiatına, yaprağından ormanına, yeryüzünden uzayına kadar bütün hayat alanını belgeliyor ve evrensel bir sanat dalı olarak bütün insanların faydalanacağı sonuçlara varıyordu. Fotoğrafın ortaya çıkardığı estetik, resim, heykel, mimarlık, grafik sanatlar ve sinemanın çağdaş anlatımına en büyük yardımcı olmaya başladı. Bugün fotoğrafın bir sanat dalı olarak tanımlanması inkar edilemez bir gerçektir.

Bazı fotoğraf sanatçılarımız fotoğrafın bir sanat dalı olmadığını ifade etmektedirler. Bunun nedeni ise, tabiattaki nesnelerin, olayların, biçimlerin, kompozisyonların, kısacası enstantanelerin belli bir zaman dilimi içerisinde kağıda aktarılmasından kaynaklanmaktadır. Halbuki sanatın kısaca izahı, kişilerin duyuş, düşünüş ve görüşlerini değişik biçimlerde ifade etmesidir. Sanatın genel anlamda tanımı böyle olduğuna göre neden fotoğrafta bunlar göz önüne alınmamaktadır? Fotoğraf çeken kişi elbette ki kendi ile çekeceği konunu bütünleşmesi, özdeşleşmesi sonucu eserini ortaya koyacaktır. Fotoğraf çekmek basit değildir. Önemli olan deklanşöre basmak değil, deklanşöre neden basıldığı ve bazı kaygıların unutulmamasıdır. Bu kaygılar bilindiği gibi plastik değerler, kompozisyon ve mesajlardır. Mesela bu konuyla ilgili olarak Ara GÜLER’in şu notları vardır: Örneğin nedir fotoğraf, Henri Cartier BRESSON’a göre?... Kolay bir uğraş gibi görünür fotoğraf. "Oysa kesin bir iç disipline ve heyecana bağlı bir yoğunlaşma gücü gerektirir. Anlatımdaki yalınlığa ancak anlatım araçlarının acımasız ayıklanışı ile uğraşılabilir. Fotoğraf çekerken konunuza karşı büyük bir ilgi duyacaksınız. Benim kişisel seçimim şöyledir. Düzenlenmiş mizansenli, fotoğrafa karşı kesin olumsuz bir ön yargım var. Benim için fotoğraf doğuşundan bu yana değişmemiştir. tenkitler değişmiştir belki. Ama ben işin bu yanını çok önemli bulmuyorum. Fotoğraf zeka ile duyguyu ansızın bir araya getiren bir işlemdir. Yeryüzünün görsel öğelere çevirisidir. Sürekli bir soru sorması ve izlemidir. Aynı anda sanayinin kaçta kaçı kadar bir zaman parçası içinde hem bir olgunun bilinmesi, anlaşılması, hem de bu olguyu yansıtacak, anlatacak görsel biçimlerin organizasyonudur. En önemlisi de bakaçta gördüğümüz gerçekliğe ayaklarımızı sağlamca basabilmektir.”

Evet kolay olmayan fotoğraf sanatçılığı yanında fotoğraf sanatı basite indirgenemez bir konumdadır. Fotoğraf sanatı kolay bir sanat dalı olarak görülse de onu yaşayan insan için ne denli zor bir uğraşı olduğu anlaşılacaktır. Lakin zor olduğu kadar zevkli ve anlatımlı bir sanat dalı olduğu da göz ardı edilmemelidir.

Kaynak: gorselsanatlar.50megs.com/rbilgi/fotografnedir.htm
 
Yukarı Alt