grafikerlik çocukluktan gelir

suatkapan

Üye
Kayıt
18 Mayıs 2008
Mesaj
23
Tepki
0
bence grafikerlik çocukluktan gelir?
Neden diyeceksiniz??

İsterseniz geçmişinize bir bakın, ne demek istediğimi sizde anlıyacaksınız.....

ben çocukluğumda grafiker olacam demedim hatta grafiker nedir? acıkcası onu bile bilmiyordum : )

grafikerin hayal gücünün yüksek olması gerectiğini herkez zaten biliyor, peki hiç düşündümüzmü hayal gücümüz bize nerden geliyor,
ben bunun için birkaç piskolji kitabı okudum ve gördümki çocukluktan gelen hayal gücü yaşımız ilerlediğinde bile bizde kalıyormuş....
Yani atıyorum bir kartvizit tasarımı yapaçaksınız, oto galeri için olsun, hemen aklınıza gelebileçek tasarımları söylüyeyim, arka koyu bir renk herhangi bir otomobil yada otomobil göstergesi, vs. v.s hertürlü yapıla bilir ama tüm yapılanlar bir birine benzer olaçaktır.... Peki çocuk olsaydınız nasıl düşünürdünüz.....

Ben söylüyeyim, otomobilin mutlaka lastik çekmesi gerekir bunu özellikle erkekler bilir hastayızdır çocukken buna, otomobil muhakkak koyu renkte olaçak ve göz alaçak kızara hava atabileçeğin bir otomoil olaçak bu bir örnek....

Bakın çocukken demekki otomobil dendiğinde direk arabayla ilgilenirken biz ise şimdi arka zemin, logo, yazı karakteri vs bunlarla ilgileniyoruz..... Demekki bir firmaya bir iş yaparken firmanın ismine, logosuna, adres ve telefonlarından çok ne sattığını ve sattığı ürünün nasıl güzel gösterebileçeğimizi düşünmek lazımış.....

YALNIZŞAM SÖYLEYİN....
 
Kayıt
18 Aralık 2007
Mesaj
465
Tepki
5
İlginç bir teori...
Bir çocuğun algısı ile yetişkin birey in algısı aynı mıdır, aynı mı olmalıdır sizce?
Bir çocuk ile yetişkin bir bireyin dikkatini toplama aralığı aynı mıdır sizce?
Oto galerisi için sizin söylediğiniz tarzda tasarım yapmayan grafikerlerin çocuklukları hayal kurma açısından nasıl geçmiştir sizce?
"YALNIZŞAM SÖYLEYİN..." demişsiniz:
1 adet ŞAM lütfen...
Yalnız değilsiniz, bu yanlışı yapan çok var...
Türkçemize biraz daha dikkat lütfen...
 

danisman

Consultant
Kayıt
27 Nisan 2009
Mesaj
1.504
Tepki
30
Bir gün hocaya, yani, bizim Nasrettin hocaya, ahali toplanır gelir ve sorarlar "dünya'nın merkezi neresidir hocam" hoca kavuğunu kaldırır, kel kafasını biraz kaşır, düşünür, taşınır, sonra der ki, benim karkaçan'ın sol arka ayağının bastığı yeri görüyor musunuz? Evet derler, hep bir ağızdan, "işte orası, dünaya'nın tam merkezi" Ahalide bir mırıldanma ve dedikodu başlar, sonra birisi cesaret eder ve "hocam dalga mı geçiyorsun" der. Hoca hiddetli bir şekilde fırlar oturduğu yerden, kaşlarını çatar "inanmayan, gider ölçer" der.

Şimdi sevgili Suat Bey, ortaya bir iddia atmış, inanmayan araştırır ve sonucu görür :) fakat ortada bir sorun var sevgili Suat Bey, bu sizin inandığınız bir durum, yani siz buna inanarak işinize sadece "yoğunlaşmış" oluyorsunuz ve belki de, çok işinize yarıyor, sizi bu konuda tebrik ederim, ama ortada bir gerçek daha var ki, bunu size birilerinin söylemesi gerek. Çıban başı da ben olayım, siz bence bu grafikerlik olayına çok takılmayın, yoksa maazallah, dağıttığınız el ilanlarını okuyan yarım yamalak konuşmasını bilen yurdum insanı, elinde avucunda olan Türkçe'yi de kaybedebilir...

Saygılar...
 

Hakan D

Yönetici
Yetkili Kişi
Yönetici
Kayıt
20 Haziran 2008
Mesaj
3.386
Tepki
716
Daha yazınızı değerlendirmeden bile konu başlığınıza takıldım ben.
"Grafikerlik Çocukluktan Gelir."

Buradaki genellemenize nazır şunları yazmak istiyorum:
Geçenlerde, adını şuan anımsayamadığım bir yerde şunu okumuştum:
"Türkiye'de her 1.2 dakikada bir kişi doğuyor"
Şimdi bu veriyle sizin genellemenizi ilintilersek Türkiye'de her 1 günde kaç grafiker doğar?
 
Kayıt
25 Haziran 2008
Mesaj
1.278
Tepki
4
Öncelikle TÜRKÇE'yi ve daha dikkatli kullanmanızı istiyorum. Mevzunuza gelince grafikerliğin çocukluktan geliyor olması çok tuhaf! inandırıcı değil, bilimsel bir açıklaması zaten yok. Bu işe yıllar sonra başlayıp ta çok başarılı olanlar var. Genelleme yapmayalım. "Hayal" çocuklara ait bir olgu değildir.
 
Kayıt
7 Temmuz 2008
Mesaj
209
Tepki
5
Selam,

Adını şu an anımsayamadığım bir düşünüre sormuşlar…

- Bu kadar ayrıntılı düşünmeyi neye borçlusunuz..?
- Çocukluğuma…

Aslında konuya genel bir düşünce ve bakış açısı ile bakıldığında çocukluğunu merak ve nedensellik üzerine kurmuş ama yaptığını bilinçli olarak yapamayan hatta o tür bir düşünce ve bakış açısının tanımını bile bilmeyen çocukların daha sonraki yıllarda bakış açılarının da bir o oranda geliştiği, düşünce yoğunluklarının arttığı ve aynı oranda detaycılığa önem verdikleri bilinen bir gerçektir. Bu gerçekten hareketle biz grafik tasarımcıların doğuştan bu tür düşünmeye yönlendiğimizi öne sürmek biraz abartılı olsa da bir anlamda sonraki yıllarda kendisini grafik tasarımcı olmaya yönlendiren ve özellikle güzel sanatlar alanında eğilim gösteren kişilerin çocukluklarına gidildiğinde biraz da olsa sanatsal düşünme ve etkinlik içerisinde oldukları da bir gerçektir.

Kendimden örnek vermeyi sevmeme karşın sanatsal bakış açısını çocukluğumdaki eğilimlerin belirlediğini söylemezsem sanırım kendimde bir eksiklik hissetmiş olurum. Bu tam anlamıyla nedenlerini sorgulayamadığım ama o dönem baktığım herhangi bir sinema afişine ( bizim dönemde en baba grafik tasarım materyali sinema afişiydi ) herkesin farklı bakmasının yanında ben hazırlanıştaki ayrıntıyı sorguladığımı anımsayabiliyorum.

Bunun yanında benim dönemime ait grafik sanatının seçkin örneklerinin tümüyle pre-computer (bilgisayar öncesi) döneme ait olması nedeniyle şu an kullanılan effectlerin hemen tümünün olmadığını ve hazırlanan grafik tasarım çalışmalarının daha sade ama bir anlamda daha vurgulu olduğunu da söyleyebilirim. Türk grafik sanatının öncü ismi İhap Hulusi Görey’in tasarımlarına baktığımızda bu sadeliği ama aynı zamanda sanatsal etkinliği çok net görebiliriz.

http://tr.wikipedia.org/wiki/İhap_Hulusi_Görey

Konuya bu şekilde yaklaşmak bir anlamda herkesin de bu şekilde düşüncelere sahip olacağı, bakacağı, algılayacağı anlamına gelmez. Türkiye gibi bir ülkede dakikada kaç çocuğun doğduğu ve bu çocukların kaçının doğuştan grafik tasarımcı olacakları hesabının yapılması ise bence ancak ince bir espri olabilir o kadar. Doğuştan donanımlı olarak dünyaya gelmediğimiz gerçeğini hiçbir zaman unutmamalıyız. Ancak önümüzdeki yüzyıllarda gensel aktarım yönteminde bu tür bir yol ya da yöntem bulunursa ki olabilir o zaman doğduğumuz ilk an bizi kucağına alan annemize;

- Bana bakın ben büyüyünce grafik tasarımcı olucam, sizin aklınızdaki mesleği yapmam haberiniz olsun sonradan bozuşmayalım…

türünden bir durumumuz olabilir. İşte o zaman doğuştan grafik tasarımcı deyimi de anlamını bulmuş olur. Yoksa bu zavallı halimizle “ Inga “ demenin bir adım bile önüne geçemediğimiz ilk anlarda olsa olsa ailemizin genel düşüncesi ve o an yaptığı iş nedeniyle grafik tasarımcılık bizim yeni doğmuş bebeğin üzerine bir meslek dalı olarak ihale edilebilir. Konuya bunun dışında yaklaşmak abartının sınırlarını zorlamak olur ki sanırım bunu da normalde düşünmememiz gerekir.

Sonuç olarak doğuştan ya da çocuklukta edinildiği düşünülen bakış açısı genişliği ve düşünce eğiliminin insanı daha sonraki yıllarda etkileme yüzdeki üzerine herhangi bir araştırma yapılmış mıdır bilemiyorum ama bence çok belirgin olmasa gerek. Eğilimlerin anlık olarak bile değişebildiği çocukluk yıllarımızı unutmadıysak eğer tutarlı bir düşünce yapısına sahip olmaya başladığımız yıllarla birlikte mesleki eğilim tercihlerimiz de yavaş yavaş şekillenmeye başlıyor.

Az da olsa ailenin çocuklara katkısıyla ülkemizde çocuklar bilinçli olarak meslek seçimi yapabiliyorlar. Onun dışında aile bireyleri içerisinde sanatsal etkinliği olmayan ve asgari kültürel birikimin sınırlarının belirli olduğu aile yapılarından dünyaca ünlü grafik sanatçısının çıkacağını düşünmek biraz fazla zıpladığımızda başımızın bulutlara ereceğini düşünmekle eşdeğerde bir bakış açısı ve düşünce biçimi olur. Etkilenme var tamam bunu inkar edemeyiz ama bu etkilenmenin çocuğun daha sonraki yıllardaki yaşamını tümüyle etkilediği noktasına kadar genelleştirmek konuyu abartmakla aynı anlama gelir.

Abartmayalım ama çocukluğumuzu da unutmayalım. Çocukluğunu unutmayan kişilerin gelişim ve kavrayış düzeylerinin daha sağlıklı olduğunu da aklımızdan çıkartmayalım.

Saygılar…
 

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
Ben 3 yaşımdayken gökyüzünden akıp giden ve şekilden şekile giren bulut kümelerine bakardım. Onların içinden ata benzeyen, kediye köpeğe benzeyen, şapkaya, tencereye benzeyen, hatta saçlı sakallı dedeye benzeyen şekiller seçer ve kağıda çizmeye uğraşırdım.

Hatta bir gün gökyüzünde gördüğüm sakallı bir dedeyi kağıda çizip "anne bak Allah baba bu" demiştim, annem de beni, "sus günaha girme" diye terslemişti.

İlk okula başladığım 1963 yılınının Ekim ayında, daha okula başlayalı bir ay olmuşken, öğretmenimiz evde Cumhuriyet bayramı resmi çizmemizi istemişti. Evde çizip okula getirecektik.

Resmi gören ilk okul öğretmenim bunu baban mı çizdi dedi, hayır ben çizdim öğretmenim demiştim. Peki Annen mi çizdi, hayır ben çizdim. Abin mi çizdi? Abim yok... Ablan mı çizdi? ablam yok. Kardeşin mi? Kardeşim de yok deyip ağlamıştım. Ağlamam evde de sürmüştü.

Buna kızan rahmetli annem ertesi gün, o güne kadar çizmiş olduğum bir çuval resmi omuzlayarak sınıfa girdi. Çuvalı sınıfın ortasına attı. Resimleri tek tek içinden savurarak ve sınıfa fırlatarak; bunu da mı ben çizdim, bunu da mı babası çizdi, bunu da mı teyzesi çizdi, bunu da mı dayısı çizdi diye bağırıyordu.

Sınıfa müdür ve hademe geldi, öğretmenle birlikte annemi sınıftan zorla çıkardılar.

Nur içinde yatsın.

İlk resim hocam babam ve sonra bulutlardı...

Grafikerlik nereden gelir?
Günde kaç grafiker doğar?
Bunlardan kaçı grafikerlik yapar?
Bilmem!!!

Saygılar.
 
Yukarı Alt