Hunlar Devrinde Sanat

Yasemin Ertosun

Altın Üye
Altın Üye
Kayıt
21 Haziran 2009
Mesaj
768
Tepki
39
Milattan önce birinci binde Kuzey Çin’de görülen ve Çin kaynaklarında Hiyong nu adı ile tanınan Asya Hunları, umumiyetle tarih sahnesinde ilk rol oynayan Türkler olarak kabul edilmektedir. Milattan sonra IV. Yüzyılda Avrupa’da görülen Hunlar bunların bir devamı olup, Atilla ( 434-453 ) idaresinde Manş kıyılarına kadar hemen hemen bütün Avrupa’ya hakim olmuşlardır.

Asya Hunları hakkında ilk tarihi kaynak MÖ 318 yılında Hunlar’la Çinliler arasında yapılan bir anlaşmayı gösterir. Bu tarihten sonra Hunlar, Orhun ve Tola nehirleri bölgesi merkez olmak üzere, Huang Ho nehri büyük dirseğinin iki tarafına yayılmışlardır. Bu zamandan başlayarak Çinliler Türkler’e karşı korunmak için Çin seddini örmeye koyulup, doksan yıl sonra MÖ 214’de tamamlamışlardır.

MÖ 209-174 arasında büyük başbuğ Motun Hunlar’ın idaresini eline almıştı. Babası Tu-man’ın Hun dilinde imparator manasına gelen Tan-hu veya Şan-yu ünvanı onun eski bir Türk hükümdar sülalesinden geldiğini gösterir. MÖ I. Yüzyıl ortalarında Çinliler’in entrikaları yüzünden Hun imparatorluğu ikiye bölünmüş, bunlardan bir kısmı Çi-çi idaresinde Talas ve Çu ölgesine yerleşmişlerdirki Avrupa Hunları’nın bunlardan geldiği tahmin edilmektedir. Diğer bir kısım Hunlar, yakın doğu’da Eftalitler’le karışarak Ak Hunlar adı ile Kafkaslardan Kuzey Hindistan’a kadar uzanan bir imparatorluk kurmuşlar. Çin’de kalan Hunlar ise MS IV. Yüzyıl ortalarına kadar hakimiyetleirni devam ettirmişlerdir. Eftalitler veya Ak Hunlar Türkçe konuşuyorlardı. Çin kaynaklarında kalan Hsiung Nu kelime ve cümleleride de Altay dillerine ve Türkçe’ye bağlanır. Güney Sibirya’da Altay dağları eteklerinde Pazırık’ta Rus arkeologu Rudenko tarafından açılan MÖ IV. ve III. Yüzyıldan kalma kurganlarda Hunlar’dan birçok eşya ve buzlar içinde binlerce yüzyıl bozulmayan insan ve hayvan ölüleri bulunmuştur. Leningrad Ermitage Müzesi’nde saklanan bu eserler arasında halı, kumaş, renkli keçe aplike örtüler gibi, hayvan kavgaları ve insan figürleri ile süslü çok zengin telstil işleri yanında atlı araba , çeşitli eşya vardır. Ölü ile beraber atlarda gömülüyordu. Atlardan bazıları geyik ve ren maskeleri taşıyorlardı. Eğerli ve koşumlu olarak gömülen atların kuyruklaında törene katılan oymakların damgalarına delalet eden im’ler (işaret) vardır. Kuyryjlar, yele ve tırnaklar da kesilmiştir.

Beşinci kurganda bulunan bir halı inanılmaz inceliği, yüksek kalitesi, motiflerinin zenginliği ve özellikleri ile dikkati çeker. Buzul haline gelmiş bir kurgan odasında, mumyalanmış ölü, at, dört tekerlekli araba ve diğer ev eşyaları arasında bulunan bu halı, ilk defa 1953’de yayınlanarak çok geniş ilgi uyandırmış, daha sonra etraflıca tanıtılmıştır. Halı 1.89 * 2 m. Boyutlu ve çok ince yünden yapılmış olup, 10 cm karede 36.000 Gördes düğümü ile inanılmaz ve daha sonraları erişilmemiş bir ustalık eseridir. Halı, süvari figürlerinden geniş bordür, grifonlardan bir iç ve bir dış bordür, zeminde 2 4 kare halinde haçvari çiçeklerden, kırmızı zemin üzerine beyaz , sarı ve mavi renklerin hakim olduğu dama tahtasına benzer bir örnek göstermektermektedir. Rudenko, kurgandaki eşya ile halıyı İskitler’e malederek MÖ V. Yüzyılda tarihlendirmiştir. Daha sonraki yayınlarda Grisman ve Bussagli MÖ IV. – III. Yüzyıllarda Susa ve Frigya arasındaki yıllara tarihlendirmeyi uygun bulunduğu belirtilmiştir.


Pazırık Halısı



Daha sonra J. Zick ise halının MÖ V. Yüzyılda Susa veya Frigya arasında yapılabileceğini, sanat geleneklerinin Kuzey-Batı İran’ı işaret ettiğini ileri sürmüştür. Bununla beraber ölüşlerin gömülmesi adetleri, mumyalanmış ölülerin tipleri ve Altay bölgesinin tarihi ile komşu Kurganlarda çıkan diğer eserler karşılaştrılınca, halının Asya Hunları ‘na ve MÖ III. – II. Yüzyıllara maledilmesi akla yakın gelmektedir. Bu arada Asurlular!ın Ninova Kuyuncuk Sarayı’nda M.Ö VIII. Yüzyıla ait taşa oyulmuş haç vari dört yapraklı lotus çiceği motifleri ile Ahamenişler’in Persepolis rölyeflerinde görülen kıyafetlerle, süvari tipleri ve geyik figürlerinin dış bordürdeki gri fonlarla bir arada ele alınması çeşitli etkileirn başarı ile değerlendirildiğini göstermektedir. Bu, ancak Asya’nın büyük kısmına hakim olan Hun İmparatorluğu’nun gerçekleştirebileceği bir gelişmedir.

İkinci kurgandaki mumyalanmış ölünün vücudu dövmelerle kaplı idi. Tamamıyle hayali hayvan figürlerinden ibaret olan bu dövmeler sırtta, kollarda ve sağ alt bacakta sağlam olarak kalmıştır. Bu kurganlardan çıkan halı ve tekstil işlerinin Hun sanatı bakımından ayrı bir önemi vardır. Bunlardan bazılarında Ahameniş sanatı etkileri açıkça görülmekle beraber, keçe üzerine ince ve renkli deriler yapıştırmak sureti ile süslenen bir grup tekstil işleri tamamıyla orijinal Hun üslubunu belli etmektedir. Bunlar, eğer altı örtüleri (belleme) olarak yapılmıştır. Böyle keçeden bir belleme üzerinde, renkli derilerden kesilerek yapıştırılmış parçalarla bir dağ keçisine saldıran kartal gri fonu gösteren bir hayvan kavgası canlandırılmıştır. Çok realist ve ölüme yaklaşan keçinin ürpermelerini bütn kuvveti ile aksettiren sahne, simetrik olarak arkaya iki defa tekrarlanmıştır. Bu Hun sanatı için çok karakteristik bir üslubu göstermektedir.


1974’lerden Alma Ata’nın 50 km. doğusunda ışık göle yakın Esik çayı kıyısına Kazak alimlerinden Kemal Akişef idaresinde Kazak arkeoloğları dokunulmamış haldeki bir kurganın kazısını yapmışlardır. Pazırık’tan daha önce ve M.Ö IV. yüzyıllardan kaldığı tahmin olunan bu mezarda çok kıymetli eserlerle, 15 – 16 yaşlarında çok gösterişli kıyafette gömülü bir genç (Alp) yatıyordu. Kıyafeti sağdan sola kapanan v yakalı kısa kaftan, dar süvari pantolonu diz altında kalankısa yumuşak çizmeden ibaretti. Kaftan ve çizme üçgen biçiminde işlenmiş, küçük altın levhalar yan yana ve üst üste dikilerek adeta altın bir zırhla kaplanmıştır. Belinde 16 büyük altın levha ile süslü kemeri, kını ve kabzası altın süslemeli bir kaması vardır. Kollarda ayrıca arslan başları ile işlenmiş levhalarla tiraz biçiminde bir şerit dolanmakta, aynı şekilde şeritler kol yenlerini ve kaftanın eteğini süslemektedir. Kemer levhaları kulaklı efsanevi bir kuşun diz çökmüş bir geyiğe saldırdığnı gösteriyor. Alp’in başındaki çok yüksek sivri külah da altın süslemeli olup, alın üstündeki altın levhada, bir çift yeleli dağ koyunu iile bir çift kantlı dağ koçu tasvir edilmiştir. Daha yukarıya doğru sorguç biçiminde dört altın tüy ile dört altın ok yükselmektedir. Külahın arkası da dik zirveli sıra dağlarla, kanatlı arslan, dağ keçisi ve pars figürlerini gösteren altın levhalarla süslemelidir. Parmağındaki iki altın yüzükten birinde kendisine benzer sivri külahlı genç bir alp tasvir edilmştir. Sayıları dört bini bulan bütün diğer altın levhalar, at, kaplan, geyik, pars, kurt, dağ keçisi, arslan ve yırtıcı kuş figürleri ile işlenmiş olup, Kuzey ve Orta Asya maden sanatını gelişmiş bir üslubunu göstermekedir. Hayvan mücadelesi sahneleri, eski maden sanatında olduğu gibi büyük bir ustalıkla canlandırılmıştır. Mezarda ayrıca bir tunç ayna, iki gümüş tabak, altın yaldızlı bir tunç tabakve kepçe, ağaçtan oyma kaplar ve en önemlisi üzerinde yazısı bulunan gümşten yuvarlak, çukur bir kadeh ele geçirilmitir. Kadehin içinde Göktürk alfabesinin arkaik harfleri ile iki sıra halinde 26 harften ibaret bir kitabe varır. Burada eski Göktürkçe kelimelerin yazılı olduğu Kazak alimlerince belirtilmiştir. Bu durumda Hunlar’ın Göktürk alfabesinin en eski, belki damgalardan gelişen örneklerini kullandığı anlaşılabilir. Hunlar’ın silahları yay, ok, mızrak ve kılınç idi. Deri elbise ve kenarları kürklü dolman (kısa kaftan), toklaı kemer ve çizme giyerlerdi. Süvari pantolonu, çizme ve kalpağ kullanmasını Çinliler onlardan öğrenmişti. Bu mezardaki gencin kıyafetide bunlara uygundur. Selenga nehrinin Baykal gölüne aktığı yerin yakının da Noin Ula bölgesinde üç grup halinde 212 kurgan vardır. Açılan kurganlardan etrafı kalın kütüklerle çevrili ağaç direkler üzerine çatısı olan, 5 m uzunlukta, 3 m, kadar geniş, 1.5 m kadar yüksek bir dış kısımla, bunu içinde 3 m’den biraz daha uzun ve aynı nispette genişliği, yüksekliği olan ağaç direkli mezarda çok iyi bir işçilik gösteren tahtadan bir tabut bulunuyordu. Ölü, itinalı bir şekilde giydirilmişti. Mezar odasının etrafı, tavan ve yer ipek, keçe ve yün örtülerle kaplı idi. Bu örtülerden bir çoğu ile, hayvan figürleri ile işlenmiş gümüş levhalar, eğer takımları, üç ayaklı masalar, çeşitli ağaç eşya, silindirik ayaklı, kulplu tunç kazanlar, yerli seramik, renkli cam boncuklar, çatal gibi kullanılan çubuklar, Çin işi tunç aynalar, araba tekerlekleri, mücevherler, saç örgüleri, elbiseler gibi Hunlar’a ait bir çok eşya, bu kurganlardan çıkarılarak Leningrat Ermitage Müzesi’ne mal edilmiştir. Bulunan eserler arasında lake bir kasenin kitabesinde üç ustanın adı ile Şahlin Sarayı için, M.S 13 yılının 5 Eylül günü yapıldığı yazılıdır. Büyük bir keçe örtü üzerinde, pazırık’taki benzerleri gibi ince, renkli derilerden kesilmiş parçalarla, diğer bir hayvan kavgası canlandırlımıştır. Burada kanatlı arslana benzer bir grifon arkadan bir geyiğe saldırmaktadır. Burada kompozisyon daha şematik ve üslublanmış olmakla beraber, can çekişen geyiğin çok realist bir görüşle ifade edildiği görünmektedir. Yün kumaş üzerine işleme olarak yapılmış diğer bir örtüde siyah beyaz kaplan çizgileri ile, üstte ve altta kaplan başı ve pençeleri işlenerek serilmiş bir kaplan postu etkisi uyandırılmak istenmiştir. Duvardaki örtülerden biri yün üzerine işlenmiş olarak su bitkileri arasında kaplumbalar ve balıklardan ibaret bir kompozisyon gösteriyor. Diğer bir işlemeli yün örtü de su içinde kuşlar ve balıklarla, buna yakın bir dekor gösteriyor. Altıncı kurganda bulunan bir işleme, kıvrakatları ile Hun süvarilerini canlandırmaktadır. Yirmiikinci kurganda duvara asılı ve büyük bir ustalıkla yapılmış yün işlemde çok canlı, kuvvetli bir portre özelliği olan bıyıklı iki insan başı bilhassa dikkati çekmektedir. Bunlar daha sonra Göktürkler ve Uygurlar’da göreceğimiz portre sanatının öncüleri görülebilir. Noin Ula mezarları çoğunlukla Hun sanatının bozulup gerilemeye başladığı bir devirden, I. Yüzyıldan kalmadır. Ivalga’nın Selenga nehrine aktığı yerde Ulan Ude’de birçok evlerle, büyük ve etrafı surla çevrili bir iskan yerinin izleri bulunmuştur. Evlerin döşemeleri altında sıcak hava ve duman için ıstma yolları vardır. Hypocauste ısıtma sisteminin Roma’dan ayrı olarak Hunlar’da da kullanıldığı anlaşılıyor. Burasının az zaman sonra tahrip edilmş olduğunu tahmin ettiren işaretler vardır. Belki Çinliler’le ilgili veya onlardan gelme bir tesisolduğuda düşünülebilir.


Pazırık Kurgan'ında bulunan mumyalanmış insan cesedi




Eski Kurgan'ında bulunan Altın Elbiseli genç erkek


Alma Ata Müzesi, Kazakistan

Kaynak: Prof. Dr. Oktay Aslanapa 'Türk Sanatı'
 
Yukarı Alt