İsmail (Arkası Yarın)

danisman

Consultant
Kayıt
27 Nisan 2009
Mesaj
1.504
Tepki
30
İsmail Mesut’u aradı, neredesin, bodrum kattayım efendim, tamam geliyorum dedi. Hep birlikte binanın en alt katına indiler, Mesut İsmail’in tüm isteklerini bir bir yerine getiriyordu, gecenin bu vaktinde bile yoğun bir çalışma vardı binada. Bodrum katında yapılan çalışmaya baktı İsmail, tıpkı istediği gibi yalıtımlar yapılıyordu. Oldukça büyük ve geniş olan bodrum katı bir eğitim alanına çevirmişti İsmail.

Arkadaşlar, birkaç gün içinde binamıza geçebileceğiz, burada ihtiyacımız olan her şey mevcut olacak. Para konusuna gelince, Mesut, arkadaşların hesaplarına gerektiği kadar, nakit para yatırınız, emredersiniz efendim dedi Mesut. Bu arada dedi İsmail, emanetiniz var bagajda, onunla da gerektiği şekilde ilgilenin, bakalım misafirimiz bize hediye olarak ne getirmiş dedi. Turgut, sen emaneti teslim et arkadaşlara, Abdullah durumun nasıl, iyidir ortak, sen takma beni kafana, bir şekilde maçı götürürüm, bilirsin, dedi.

Tamam, o zaman ben Abdullah ve Turgut holdinge geçeceğiz, ilerleyen saatlerde geliriz ve ayrıntıları konuşuruz hep birlikte, diyerek yukarıya çıktı. Bu arada, bagajdaki adam da salkım saçak bodrum kata indirilmekteydi. İsmail sol eliyle, çenesinden kavradı herifi, ne biliyorsan anlat, yoksa bilmediklerini bile anlatmak zorunda kalacaksın dedi. Adam korkudan titriyordu, göz bebeklerine baktı İsmail, seni yollayan çakallar, bunun bedelini canlarıyla ödeyecekler dedi.

Arabaya bindiklerinde, seni istersen hastaneye gösterelim öyle geçelim dedi, yok be ortak amma da abarttın, ben iyiyim diyorum dedi Abdullah. Yol boyunca nereden başlayacaklarını konuştular, Turgut hiçbir şey demeden sadece dinliyordu, holdinge vardıklarında, saat neredeyse gece on bir civarlarındaydı.

Mesut’un bahsettiği Evren holdingde İsmail’i bekliyordu, güvenlikte beklemekte olan Evreni de yanlarına aldı İsmail ve ofise çıktılar. Evrenden neler istediğini ve neler beklediğini bir bir anlattı, Evren tüm bunların yapılabileceğini, ancak kendisine iki kişi daha lazım olduğunu söyledi. Ne gerekiyorsa yap, haaa, bu arada, yanına alacağın adamlar sağlam pabuç olsun diye uyardı Evreni, elbette ki İsmail bey dedi Evren, Abdullah, hadi bakalım işin çok anladığım kadarıyla vakit geçirmesen iyi olur dedi Evren’e, haklısınız ben çıksam iyi olur diyerek ayrıldı odadan Evren.

Bu konuyu da hallettiğimize göre, artık ekipte yar alan arkadaşlara görev taksimatı yapsak iyi olur dedi İsmail, haklısın ortak, bunca adamı çok iyi organize etmemiz gerekecek, iyiler hoşlar ama kontrolü kaybedersek her şey arapsaçına döner dedi. Biliyorum kardeş, her şeyin farkındayım, fakat onlara güvenmekten başka çaremiz yok, sen de bunu biliyorsun dedi. İki saat kadar kaldılar holdingte, akıllarına gelen her şeyi konuşup belli bir sonuca bağladılar.

6 gün sonra…

Vakit gece yarısına yakındı, Hasan, Abdullah, İsmail ve Turgut çiftliğin oldukça uzağında bir yerde arabalarını park ettiler. Gece görüş dürbünüyle çiftliği gözetledi İsmail, sonra Evrene, kaç kişi görünüyor dedi, bakıyorum efendim koordinatları ayarladım ancak bir sorunumuz var, sanırım hava sıcaklığı yüzünden olsa gerek, dilerseniz bir saat kadar daha bekleyelim, size kesin sonuca yakın olan rakamı verebilirim, tamam Evren dedi İsmail.

Ne yapıyoruz diyen Abdullah’a gidelim bence zaman çok uygun dedi İsmail, Hasan’da başını sallayarak olumlu görüşünde olduğunu bildirir bir hareket yaptı. Turgut, sen kal dedi İsmail, Turgut bu kararı hiç sevmese de mecburen tamam demek zorunda kaldı. Hep birlikte karanlığa karıştılar, yaya olarak yaklaşık yarım saat kadar yürüdüler, ormanlık olan alanda ilerlemek gerçekten de çok zorluydu.

Çiftliğin dağa yaslanmış olan tarafında güvenlik neredeyse yok denecek kadar azdı, İsmail bunu hesaba katarak dağ tarafından gelmişti çiftliğe. Telleri geçtikten sonra, üçü ayrılmaya karar verdiler, içeriye girdiğimizde nerede buluşacağımızı biliyorsunuz değil mi, dedi İsmail. Her ikisi de başlarını salladılar.

İsmail çiftliğin tellerinden geçti, sonra diğerleri de girdiler aynı yerden sürünerek, etrafı kollayarak ilerlemeye başladılar farklı yönlere doğru. Abdullah on beş metre kadar ileride bulunan korumayı, tek hamlede indirdi yere, göz göze geldiler karşı taraftan Hasan’la, İsmail’i gözden kaybetmişlerdi, ikisi paralel yönde ilerleyerek üç kişiyi daha etkisiz hale getirdiler. Artık çiftliğin meydanına çok yaklaşmışlardı ve asıl çarpışma burada olacaktı. İsmail onlar daha oraya ulaşmadan beş elemanı indirmişti bile yere, Abdullah ve Hasan’ın geleceği güzergahta yer alan, beş altı kişilik grup etkisiz hale gelmeden, binaya girmek imkansızdı.

Devam edecek…
 

danisman

Consultant
Kayıt
27 Nisan 2009
Mesaj
1.504
Tepki
30
Abdullah tekrardan Hasan’la göz göze geldi ve artık ateşe başlayacaklarına dair anlaştılar, ilk silah sesi duyulduğunda, iki koruma aynı anda yere yığıldı, daha diğerleri ne olduğunu anlayamadan İsmail’de indirdi birisini yere, diğerleri araçları siper yaparak silah sesinin geldiği yöne doğru ateş açtılar. Karanlık olan bahçe bir anda gündüz kadar aydınlandı, Abdullah bulduğu ilk aracın arkasına attı kendisini, Hasan’da zikzaklar çizerek koştu Abdullah’ın yanına geldi. Işıkların yanmasıyla birlikte, tüm koruma ordusu binanın önünde ateş açmaya başladılar, kafalarını çıkarsalar hedef olmaktan kurtulmalarına imkan yoktu.

İsmail sol taraftan ateş ederek ilk gördüğü korumaları vurmaya başladı, bu Abdullah ve Hasan’a zaman kazandırmış bu aralıkta koşarak daha da yaklaşmışlardı koruma ordusuna. Abdullah her ateş ettiğinde vuruyordu birisini, Hasan güldü, sanırım arı kovanına düştük, son üç şarjörümüz ıskalamamak lazım dedi. Abdullah dalga geçme Hasan, biz can derdindeyiz, iyi ya dedi Hasan, bende onu diyorum işte, çekirdekler biterse hapı yutarız dedi. Bu arada İsmail yan taraftan havuzun kenarından koşarak karşısına çıkanları bir bir indirdi yere ve içeriye attı kendisini.

Korumalarda hem içeriden hem arkasından çapraz ateş altına aldılar İsmail’i, Abdullah ve Hasan bu arada giriş kapısının yanında duran üçünü etkisiz hale getirerek binanın içine girdiler. Abi be de Hasan, bunlar bitmeyecek anlaşılan, biter sen merak etme, dikkatli ol yeter, daha yapılacak çok iş var dedi Abdullah.

İsmail ikinci kata çıktığında, kimseyle karşılaşmadı, bu arada Abdullah ve Hasan da aşağıdakileri temizlediler. Ortalık tamamen sessizleşmişti, az önceki silah sesleri bağrış çağırışlar, yerini sessizliğe bırakmıştı. Abdullah ve Hasan alt katı tamamen kontrol ederek, bir üst kata çıktıklarında, kafalarına doğrultulmuş iki silah namlusuyla burun buruna kaldılar, İsmail, siz miydiniz dedi, ortak bizi de mi harcayacaksın, diye gülümsedi Abdullah.

Aradıkları adam ortalıkta görünmüyordu, üçüncü kata çıktılar tüm odaları arayarak, en son kalan yer, üst katta ki çalışma odasıydı, içeri girdiklerinde onları bekleyen sürpriz hiç ummadıkları şekilde tam karşılarındaydı. Tek el silah sesi duyuldu…

Devam edecek…
 

danisman

Consultant
Kayıt
27 Nisan 2009
Mesaj
1.504
Tepki
30
Ünlü iş adamı, odadaki masasının üzerine yığılıp kalmıştı, kapı açıldığı zaman, İsmail’i görür görmez, kafasına dayadığı silahı ateşlemişti. İsmail donup kalmıştı bu manzara karşısında, Abdullah, hayret bir şey, daha selam bile vermemiştik, neden böyle bir şey yaptı ki diyerek, hala can verememiş olan iş adamının yanına gitti, saçlarından tutarak kafasını kaldırdı, yukarıya, ortak be, bundan hiçbir şey olmaz artık dedi gülerek. Dalga geçme Abdullah, tek detaylı bilgi alabileceğimiz adamı kaybettik dedi İsmail.

İsmail’in telefonu çaldı, efendim Turgut, abi polisler, hemen terk etmelisiniz orayı, tamam dedi İsmail. Koşarak bir çırpıda aşağıya indiler, geldikleri yolu kullanarak uzaklaştılar. Yukarıdan aşağıya baktı İsmail, kahretsin dedi. Ne oldu ortak diyen Abdullah İsmail’in hışmına uğradı, daha ne olsun onca çalışmamız boşa gitti, daha profesyonel plan yapmalıydık, bu adam bize çok lazımdı dedi.

Arabaya bindiler ve hızla uzaklaştılar ters istikamette, Turgut, abi üzülme, yapacak bir şey yok ki, adam zaten intihar etmiş, önüne bak Turgut diye fırçaladı İsmail. Yeni iş yerlerine vardıklarında, diğerleri merak içinde bekliyorlardı, fakat İsmail’in suratını gören bir şeylerin yolunda gitmediğini anlamıştı, o yüzden kimse bir şey sormadı.

Merak edenler dışarıya çıkarak Turgut’tan öğrendiler gelişmeleri. İsmail odasına girerken bir yumruk salladı kapıya, Abdullah, üzülme be ortak buluruz yeni bir yol, hem bize yaptıkları baskına karşı, en iyi cevap oldu bu, bizim kolay lokma olmadığımızı anlamaları için yeterli bence dedi.

İki saat kadar çıt çıkmadı odada Abdullah bir yanda, İsmail bir yanda oturdular sessizce. İsmail kalktı oturduğu yerden, bundan böyle çok daha iyi planlar yapacağız, söyle çocuklara dikkatli olsunlar dedi. Abdullah, yok artık ortak, İstanbul’un göbeğinde bize baskın yapacak değiller herhalde dedi. Sen dediğimi yap, paraya sahip olanlar, yapmazlar, yaptırırlar bunu unutma dedi İsmail. Haklısın, diyerek odadan çıktı Abdullah.

Telefonu çaldı İsmail’in, kayıtsız bir numaraydı arayan, gecenin bir yarısında kim arardı ki, karşıdaki ses hiç yabancı gelmemişti.

Devam edecek…
 

danisman

Consultant
Kayıt
27 Nisan 2009
Mesaj
1.504
Tepki
30
Komiserim, hayırdır bu saatte dedi İsmail, görüşmemiz gerekiyor, çok acil dedi Burak komiser. Yaklaşık on beş dakika sonra, sözleştikleri yerde buluştular. Sıcak bir karşılama yaptı İsmail’e komiser Burak. Hal hatır muhabbetinden sonra, İsmail, şimdi beni çok iyi dinle dedi komiser, uzun süredir takip ediliyorsun ve yaptığın tüm işlerin hepsini tek tek biliyoruz. Yaptığın şeyler kötü mü, bana sorarsan iyi, toplumu zehirleyen, toplumu istediği şekilde yönlendiren bu gruplara, biz ancak kanunlar çerçevesinde müdahale edebiliyoruz.

Sözü çok fazla uzatmayacağım, geçmişinde ve dosyanda, hiçbir yüz kızartıcı suç unsuru bulunmadığını, hakkaniyetsiz hiçbir işe kalkışmadığını, çok iyi biliyorum. Yanına aldığın arkadaşlarında aynı durumdalar. Ben yeni bir göreve atandım, yeni görevim Türkiye İstihbarat Timleri Bölüm Amirliği, bu timim görevi, kanuni yönden dokunamadığımız, dış güçler tarafından idare edilen, kötü niyetli grupları yok etmek, tüm bunları neden anlattığımı merak ediyorsun, biliyorum. Bundan böyle benim için çalışacaksın

İsmail çok şaşırmıştı, nasıl yani komiserim, polis mi olacağım? Hayır, polislik değil, istihbarat teşkilatımız için çalışacaksın, yaptığınız ve yapacağınız işlerden daima haberimiz olacak, bizim verdiğimiz bazı görevleri yerine getireceksiniz. Sana resmi kimlik çıkartacağız, lojistik destekler vereceğiz. Siz tüm bunları yaparken bizim kontrolümüz altında çalışacaksınız, nereye kadar, birileri tarafından deşifre edilene kadar bu böyle, deşifre olduğunuz an, ne ben sizi tanırım, ne teşkilat, anladın mı ne demek istediğimi? Evet, anladım komiserim.

Ne yapıyoruz şimdi peki, dedi İsmail, hiçbir şey diye gülümsedi komiser Burak, ben kimliğini hazırlatıyorum, diğer detayları zaman zaman seninle bir araya gelerek konuşacağız. Bu arada, benimle olan bu bağlantını yanındakiler bile bilmeyecekler ve bilgimiz dışında hiçbir operasyon olmayacak, bunu aklından çıkarma dedi komiser, anladım komiserim diyerek, sigarasından derin bir nefes çekti İsmail.

Bir saat kadar sonra ayrıldı komiser Burak ve İsmail, yaşananlara bir anlam veremedi, bir süre kendisini dinlemesi gerektiğini düşünerek, İstanbul’u yukarıdan, kuşbakışı gören bir tepeye çekti arabasını. Hayatında neler olduğunu ve nereye giden bir yaşamı olduğunu düşündü, boş ver be İsmail dedi, kendi kendine, geleceği düşünüp ne yapacaksın, bir dakika sonrasını bile bilmediğin, hayat denen oyunun içindesin.

Arabasının camını indirdi sonuna kadar, ışıklar karşıdan nasılda dans ediyorlardı, sanki yerinde duramayan çocuklar gibiydiler. Buse aklına geldi, vakit çok geç olduğu için başka bir zaman giderim diye düşündü.

Sağ taraftan bir arabanın yaklaştığını gördü, silahını kontrol etti, araç yan tarafa gelerek, sağ yanına park etti…

Devam edecek…
 

danisman

Consultant
Kayıt
27 Nisan 2009
Mesaj
1.504
Tepki
30
Arabanın kapısı açıldığında İsmail şarjöründen mermisini namlusuna sürmüştü. Diğer kapı da açıldığında, gördüğü manzara karşısında, ne kadar da kuruntulu bir adamım dedi. Yanına gelen araçtan iki sevgili inmiş ve geçip arabalarının önünde manzarayı izlemeye başlamışlardı.

Zehra aklına geldi, günlerdir hiç görüşememişlerdi, sevdiklerine zaman ayıramamak bir insanın hayatta ki en büyük kaybıydı aslında. İsmail de bunu fazlasıyla yaşamaya başlamıştı. Tam hayatını bir düzene sokmaya çalışırken, olmadık bir yaşamın içinde buluvermişti kendisini.

Burak komiserin anlattıklarını tekrar düşündü, zaten başka bir seçeneği olmadığını biliyordu, belki de çok daha iyi olacaktı. Bunu zamana bırakmaktan başka şansı olmadığı bir gerçekti ve bunu, ancak yaşayarak görebilecekti, tabi yaşarsam dedi, kendi kendine.

Yarım saat kadar sonra ayrıldı bulunduğu yerden, gecenin bu saati İstanbul’da arabayla dolaşmak için en güzel zamanıydı, yollar neredeyse boş gibiydi, hafiften çiseleyen yağmur geceye ayrı bir güzellik katıyordu. Çocukken yağmur altında ıslandığı günleri hatırlamadan edemedi. Bir süre dolaştı caddelerde, Taksim’den geçerken kavga eden bir gruba rastladı, bu kavgalar hiç yabancı olmadığı görüntülerden ibaretti, polisler, ara sokaklara kaçışanlar tam bir curcuna vardı yol kenarında.

Beşiktaş stadının yanından sahile indi, iskelenin yanında durdu, sağ camı indirip simitçiden bir simit aldı. Uzun zamandır hasret kaldığı bir arkadaşına rastlamış kadar mutluydu, keyifle ısırdı simidinden. Şehir, bu saatlerde hareketlenmeye başlamıştı, insanlar koşuşturuyordu sağa sola. Boğaz köprüsünden geçti karşıya, binanın önüne geldi, arabasını park etti, Abdullah girişte gazete okuyordu, ortak nerelerdesin, telefonunda kapalı, merak ettim dedi, anlatırım dedi İsmail.

İçeriye girdiğinde, tüm ekibin koltuklarda uyduğunu görünce gülümsedi, bize dünyayı da versen huyumuzdan vazgeçmeyeceğiz, her yerde sokak çocuğuyuz, baksana şunlara dedi, sanırım öyle ortak diye gülümsedi Abdullah.

Ofise geçtiler, Abdullah’ın getirdiği gazetelere göz attı bir süre, çay hazır olmuştur ortak, içer miyiz dedi Abdullah. Çayları geldiğinde bir yudum aldı İsmail, kardeş konuş adamlarımızla evlerine gitsinler, böyle olmaz dedi. Tamam, konuşurum ben onlarla, anlat bakalım nereye kayboldun dün gece dedi Abdullah.

Abdullah bana ne olduğunu, neler yaşadığımı sorma ama sana şu kadarını söylemeliyim, büyük, çok büyük işlere bulaştık. Bundan böyle kafamıza göre hareket edemeyeceğiz, nasıl yani dedi Abdullah, birilerinden emir mi alacağız, hayır Abdullah tam olarak öyle değil, peki ya nasıl, sen ne yaptın İsmail diye bağırdı, bu gürültüye, salonda, koltuk üstünde kestirenlerde uyanmıştı.

İsmail kalktı koltuğundan Abdullah’ın yanına geldi, omzuna elini koydu, ya ne yapsaydım, içeriye mi tıkılmayı kabul etseydim, sizleri kendi ellerimle demir parmaklıklar ardına mı yollasaydım, üstelik daha yolun başında dedi.

Abdullah, daha sakin bir şekilde, yani başka seçeneğimiz yoktu diyorsun, evet, aynen öyle diyorum dedi İsmail. Özür dilerim ortak, birileri işimize burnunu sokacak lafını duyunca, mühim değil dedi İsmail, yani devlet mi dedi Abdullah, evet anlamında başını salladı İsmail.
Ofisin kapısı açıldı, içeriye…

Devam edecek…
 

danisman

Consultant
Kayıt
27 Nisan 2009
Mesaj
1.504
Tepki
30
İçeriye Zehra girdi, Abdullah gülümsedi İsmail’e, ben geliyorum birazdan diyerek kalktı yerinden, yenge sen geç böyle istersen dedi Zehra’ya, Zehra, otur Abdullah, sorun değil dese de, çocuklarla konuşmam lazım diyerek çıktı dışarıya Abdullah. Zehra İsmail’e baktı, İsmail kalktı yerinden, Zehra’ya doğru adımlarken, kollarını açtı, Zehra öyle mutlu olmuştu ki, bir çocuk gibi sarılıverdi İsmail’e, çok özledim seni dedi, biliyorum bir tanem dedi İsmail.

Birkaç dakika öylece sarıldılar, Zehra her ne kadar uçarı ve huysuz olsa da, İsmail’e sırılsıklam sevdalıydı, bu her halinden belliydi. İsmail anlından öptü Zehra’yı, haydi gel
Seni, kahvaltıya götüreyim dedi, sahi mi, diye gözleri ışıldadı Zehra’nın, hemen çantasını aldı sehpanın üzerinden.

Birlikte çıktılar ofisten, yakınlarda bir yerlerde kahvaltı yaptılar baş başa. Zehra, biliyor musun, her şeye rağmen yaşam güzel dedi. İsmail, bu yaşamın içinde sen olduğun için güzel, yoksa yaşamın ne anlamı olurdu ki dedi. Zehra böyle romantik sözleri duymaya alışkın değildi İsmail’den, ellerini tuttu İsmail’in, iyi ki varsın, seni çok seviyorum dedi. İsmail bu kelimeyi, oldum olası kullanamazdı, ben de dedi sadece. Zehra öyle mutluydu ki, boşları alırken fincanı deviren garsona bile gülümsedi.

Çıktılar birlikte dışarıya, yolda durdu İsmail, dörtlülerini yaktı, bir dakika geliyorum hemen dedi, arabaya döndüğünde, kocaman bir demet çiçek vardı ellerinde, Zehra inanamadı, mutluluktan ne yapacağını şaşırdı, İsmail ve çiçek, ikisini bir arada düşünemezdi bile.

Holdinge gidene kadar İsmail’in sağ elini hiç bırakmadı. İsmail holdingde fazla kalmadı, kısa bir süre sonra ayrıldı oradan. Telefonunu eline aldı Burak komiseri arayacaktı, vazgeçti, telefonu elinden bırakmıştı ki, çalmaya başladı, yine kayıtsız bir numaraydı arayan. Telefonu açtığında, karşısında ki o bozuk aksanlı adamdı, İsmail bey diye başladığı konuşmasını, başlarım ulen beyinize sizin, ne var diye kesti İsmail. Adam bu çıkış karşısında, pis bir gülüş sesi yolladı İsmail’in kulaklarına, bu gece konuşmak istiyoruz seninle dedi. İsmail, sizin gibi itlerle konuşulacak bir şeyim olduğunu hiç sanmıyorum dedi. Adam, var, var, olmaz mı, bak sana merhaba demek isteyen birisi var dedi. Telefondaki ses Mesut’a aitti, İsmail bey ben iyiyim merak etmeyin diyordu ki, ses kesildi.

İsmail inanamıyordu, Mesut’tan ne isteyebilirdi bu adamlar, dertleri neydi, direksiyona vurdu İsmail, telefonu tekrar çaldı. Aynı adam buluşma için adres verdi ve yalnız gelmesini tembihledi. İsmail, hemen Evren’i aradı, kendisini arayan telefonun adres tespitini araştırmasını istedi. Yaklaşık beş dakika sonra Evren aradı İsmail’i, aramanın Ümraniye’de bir yerlerden gerçekleştiğini, sinyal almaya devam ettiklerini, gerekirse tam nokta tespitini yapabileceklerini iletti, hemen dedi İsmail, hemen istiyorum. Ümraniye tarafına sürdü aracını İsmail. Birkaç dakika sonra aradı Evren, Tekindar holding dedi İsmail’e, tamam dedi İsmail.

Tekindar adı çok şaşırtmıştı İsmail’i, yurtiçi ve yurtdışı taşımacılık işleriyle uğraşan bir şirketti. Gitse de, şu an yapacak bir şey yoktu, sağa çekti aracını bir süre düşündü yol kenarında. Burak komiserin, bizden habersiz hiçbir şey yapmayacaksınız, sözü aklına geldi. Bu nasıl bir dolambaç böyle, dolaşıp duracak mıyım bu labirentin içinde, ben kimsenin adamı olmadım bu güne kadar, olmayacağım da, dedi ve yola koyuldu. Tekindar holdingin önüne geldiğinde, kapıdan çıkan araçları fark etti, üç araç arka arkaya dışarıya çıkmıştı. Hiç durmadan onların peşinden hareket etti…

Devam edecek…
 

danisman

Consultant
Kayıt
27 Nisan 2009
Mesaj
1.504
Tepki
30
Yağmur başlamıştı yine hafiften, öndeki aracın birisi kırmızıda durmayarak devam etti, diğerleri durdu. İsmail telefonu eline aldı Mazlum beni dinle güvenliği arttırın, özellikle Zehra’ya dikkat edin dedi. Kapatıp tekrar aradı, Abdullah güvenliği arttırın, sen neredesin, iyi, yakın sayılırız diyerek yolu tarif etti, yalnız gel, kimseyi alma yanına dedi.

Uzunca bir yolculuktan sonra Anaform ormanından, sola giden yola ayrılan araçları takip etmekten vazgeçerek düz devam etti, az sonra Abdullah’ın aracı göründü arkasında, hemen sağa park ederek, onun aracına geçti. Geri dön kardeş, acele et biraz dedi, geri dönerek araçların saptığı yola girdiler, on beş dakika kadar sonra araçları gördüler. Araçlar aynı yolda devam ediyorlardı. Bir süre sonra sol tarafta yer alan, eski bir binanın önünde durdular. Burası İsmail’e tarif edilen adresti, arabadan inenler arasında, kafasına siyah poşet geçirilmiş olan kişi de Mesut olmalıydı.

Çok şanslıyız ortak dedi Abdullah, haklısın kardeşim dedi İsmail. Yağmur şiddetini arttırmaya başlamıştı, İsmail sol taraftan ağaçlıkların olduğu bölümden yaklaşmanın daha iyi olacağını söyledi Abdullah’a, oradan ilerlediler viranelik binaya doğru. Tam harekete geçecekleri sırada, hızla yaklaşan dört beş arabalık konvoyu fark ettiler. Arabaların, binanın önüne durmasıyla birlikte, kafaları maskeli bir grup adam, sağa sola dağıldılar. İki dakika süren bir çatışma sonrası, içeriden gelen silah sesleri kesilmişti. İsmail neler olduğunu anlamaya çalışırken, maskeli adamların elleri arasında Mesut’la birlikte dışarıya çıktıklarını gördü. İkisi de şaşkındılar, ne yapacağız ortak dedi Abdullah, bekle biraz dedi İsmail. Adamlar arabalara bindiler ve Mesut’u bırakarak hızla uzaklaştılar. İsmail ve Abdullah çıktılar durdukları yerden Mesut’un olduğu yere ilerlediler, neler olduğunu hiç birisi anlamamıştı, Mesut’u yanlarına alarak arabaya bindiler ve uzaklaştılar.

Yolda çalan telefon, İsmail’in telefonuydu, arayan Burak komiserdi, adamını teslim aldığına sevindim, sana söylemiştim, benden habersiz hareket etmemeliydin diye çıkıştı İsmail’e, iyi ama komiserim diyordu ki, neyse tamam İsmail, sorunun halledilmiş olmasına sevindim, bu gece görüşmemiz lazım, ararım diyerek kapattı telefonu. Abdullah başını salladı kızgınlığını belli ediyordu bu hareketi, boş ver kardeşim dedi İsmail, her şey olacağına varıyor işte.

İsmail Bey kim bu adamlar, benden ne istiyorlar anlamadım ki dedi Mesut, senden bir şey istedikleri yok, benden istiyorlar dedi İsmail. Bundan böyle güvenlik olmadan dışarıya adım atmamasını tembihledi holdinge giriş yaparlarken. Bahçeye girdiklerinde Mesut’u bırakarak tekrar çıkış yaptılar holdingden, Turgut’u aradı İsmail, aracını bıraktığı yeri tarif etti…

Devam edecek…
 

danisman

Consultant
Kayıt
27 Nisan 2009
Mesaj
1.504
Tepki
30
Burak Hakkı iki araba eşliğinde geldi İsmail’in mekânına, korumalarına işaret ederek araçlarda kalmalarını istedi. Merdivenlerden çıktığında, karşısına çıkan tablo çok etkilemişti komiseri, duvara işlenmiş olan kocaman bir Osmanlı arması karşılamıştı kendisini.

Sol taraftan Abdullah çıktı karşısına, komiserim bu ne güzel sürpriz, hoş geldin dedi. İsmail’in odasına doğru birlikte adımladılar, Abdullah, komiserim sağ ol dedi, Burak Hakkı bir an duraksadı ve anlamadım dedi Abdullah’a, ben anladım dedi Abdullah ve gülümseyerek İsmail’in kapısını açtı.

İçeri girdiğinde, son derece güzel dizayn edilmiş bir ofiste buldu kendisini. Odanın sol yanında duran şöminenin ateşi insanı karşıdan ısıtmaya yetiyordu. İsmail’le tokalaştı komiser Hakkı ve geçip sağdaki koltuğa oturdu. Abdullah’la göz göze geldi İsmail, ben dışarıdayım ortak diyerek çıktı odadan Abdullah.

Kısa bir sessizlik sonrası, Burak Hakkı, sana söylemiştim, benden habersiz hiç bir şey yapmamanı, neden böyle bir şey yaptın İsmail dedi.

Bana hizmet eden bir insanın, kaçırılmış olması, beni çileden çıkardı, o an düşünemedim dedi İsmail. Tamam, bu seferlik anlayışla karşılıyorum ama bundan böyle sakın benden habersiz hareket etme diyerek, cebinden çıkardığı TİBT (Türkiye İstihbarat Birliği Teşkilatı) kartını uzattı, İsmail kartı aldı ve baktı. Komiserim ben ne yapacağım bununla dedi. Burak Hakkı İsmail’e baktı ve ne istersen onu yapacaksın, fakat benim haberim olmadan hiçbir şey yapmayacaksın, dedi.

Sonra elindeki dosyayı uzattı İsmail’e, burada yazılanları okumanı istiyorum, sonra dedi ve şömineyi işaret etti, anladım dedi İsmail. Burak Hakkı ofisten ayrılırken İsmail’e döndü tekrardan, orada yazılanları okuduğunda o kimliğin neden sana verildiğini de anlayacaksın, dedi.

Dışarıya çıktı, derin bir nefes çekti ciğerlerine, aracının arka kapısını açan personeline, görüyor musun, hava sert olsa da, yine de güzel dedi, evet efendim diye yanıtladı karşısındaki. Araç geldikleri güzergâhtan ilerliyordu, ani bir fren sesiyle birlikte araç sağa doğru savruldu ve bariyerlere çarparak durdu. Bu durmayla birlikte, ağır silah sesleri ana caddeyi inletiyordu, arkadan gelen araçtaki personel daha ne olduğunu bile anlamadan, ağır ateş altında kaldı ve silahlarına bile davranamadılar. Araçların birisi sağ tarafta, birisi sol tarafta kurşun yağmuruna tutulmuştu, bu ateş altından sağ çıkmak mümkün değildi.

Abdullah girdi odaya, ne diyormuş komiser ortak dedi, bilmiyorum bakacağız ve öğreneceğiz dedi İsmail. Bu arada Abdullah sesi kısık vaziyette açık olan televizyonu işaret etti, bizim komiser değil mi, dedi, İsmail televizyona baktı ve hemen kumandaya uzanıp sesini açtı. İstanbul’un göbeğinde, saldırıya uğrayan iki araçtaki tüm görevlilerin öldüğü anonsu geçiliyordu. Birazdan canlı yayınla olay yerine bağlanacaklarını söylüyordu spiker. İsmail telefonuna sarıldı, Burak Hakkı’yı aradı, telefon çalıyor ama cevap veren yoktu. Tekrar aradı yine açan yoktu.

Aradan on beş dakika kadar geçmişti, televizyon kanalı ilk görüntüleri yayınlamaya başlamıştı. Gördüğü manzara karşısında dehşete düştü İsmail, arabalar adeta kevgire dönmüştü kurşun deliklerinden.

Haber detaylarında birisinin ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldığından bahsedilmişti…
Devam edecek…
 
Yukarı Alt