Her şeyden önce, bana göre, insanın özünde renk, grafik denge, oran, leke, perspektif, derinlik, müzik, resim gibi bilgiler ‘a priori’ olarak vardır. Altın oran dediğimiz şeyin ölçüsü nerede sanıyorsunuz? Eğitim, görgü gibi etmenler veya çeşitli deneyimlerle algı kapasitesi ve kalitesi gelişir. Ancak bu deneyimler ilk temel üzerine inşa edilir. Yani çoğu insan bu türden eserleri kritize edemez, ama kendi ortamında ve doğal bir biçimde maruz kaldığında reddetmez, tam tersine eğer kriterlere uygunsa benimser ve bunlardan olumlu yönde etkilenir. (Fokus grup çalışması falan yaparsanız devreler sapıtır ama!)
***
11. Şimdi önemli bir sonuca da ulaşmış olalım ve yazımızı gevezelik kategorisinden çıkaralım. Önce yukarıdaki yargıyı tekrarlayayım: Eğer özel kültürel kodlamaları dışarıda tutacak olursak, doğru tasarlanmış bir grafik eserden, hangi segmentte olursa olsun, herkes bir biçimde, iradi ya da gayri iradi olarak bir estetik algılamaya sahip olur. Ancak zaman zaman şöyle bir argüman kulağınıza gelmiştir: “Abi, reçel ambalajımı güzel yapma, benim müşterilerim anlamaz!” Bu, doğru bir kaygı, ancak yanlış bir sorudur ve tamamen kodlamalarla ilgilidir. Aslında kaygı “güzel” ambalajla değil, “pahalı” algılanan ambalajla ilgilidir ve grafik tasarımcının kodlamaları dikkate alarak çözeceği bir sorundur, ambalajı çirkinleştirerek değil.
http://selimtuncer.blogspot.com/2006/11/bir-dergi-ve-bir-karnaval-grafik.html
4.Markanın, hedef kitlenizde meşruiyet algısı sağlaması sadece o hedef kitle tarafından itibar görmesiyle mümkün değildir. Çok daha geniş bir kitlede en azından süfli, aşağı ve pespaye görünmemesi şarttır.
5.Bilgi akışkandır ve yukarıdan aşağıya doğru akar. Meşruiyet de yukarıdan aşağıya doğru yayılır. Zaten iletişimde zaman zaman tanıklıklar (testimonial) ve şöhretler (celebrity) bu nedenle kullanılır. Markanızı yukarılarda konumlandırmamış olabilirsiniz, hatta satmazsınız da, ama orayı dikkate almanız gerekir. Çünkü orası, bir nevi kanaat önderliği makamıdır.
http://selimtuncer.blogspot.com/2006/09/kldan-tyden-iler-iin-kendinizi-atee.html
Çocuğun yaşadığı mekan, ev içi, bahçe, sokak, komşu evler, ağaçlar, çiçekler, çeşme ve cami, çarşı, eğer meselâ eski Bursa sokakları gibiyse, çocuk orada gayrı ihtiyari olarak bir ölçü-oran, renk, ışık-gölge, hacim estetiğinden nasiplenir. Zihninde ve gönlünde güzelliğin unsurları yer eder. Yani çocuk estetik eğitimine doğup büyüdüğü mekanda başlar. Bir vitraylı cami penceresi, evde ve camide serili bir güzel halı, seccade, duvarda bir levha, bir tablo; bir güzel ezan sesi, Teravih namazlarından dinlediği Kur'an-ı Kerim, ilahiler-kendiliğinden göz ve kulak eğitimi verir ona.
http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/Default.aspx?i=21610&y=MustafaKutlu
(Mesela taşradaki bir caminin çay ocağında bile, Zonaro tablolarının basıldığı levhalara rastlayabilirsiniz)
http://upload.wikimedia.org/.../7/70/Kusatma_Zonaro.jpg
http://4.bp.blogspot.com/.../472px-Zonaro_GatesofConst.jpg
Mesela mimari.
Karadeniz'in, Mardin'in, Safranbolu'nun, Tire'nin, Eğin (Kemaliye)'in vb. o görenlerini hayran bırakan evlerini, konaklarını kim yaptı?
http://yenisafak.com.tr/yazarlar/MustafaKutlu/sanatci-ve-kibir/36959
61. İstanbullunun el yazısı estetik olur. Eski İstanbullular düzgün rik'a yazısını bilirlerdi. Sultanî ve idâdilerde Fransızca okudukları için de Latin kaligrafisine vakıf idiler. İstanbul kültürüne sahip olmak isteyen gençler mutlaka kaligrafi=güzel yazı dersleri almalıdır. (Bana beş on satır yaz, senin kim olduğunu, ne mal olduğunu söyleyeyim.)
http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi/Istanbullunun_Ozellikleri_2/11935#.UoUzGOJp6jY
Evet bu milletin grafik tasarımdan pek anlamaması ve bedelini ödemeye hiç yanaşmamasının altında üç temel sebeb görünüyor:
1- "Sokaktaki adam"ın gözünde hâlâ yeni ve "uçuk" bir sanat dalı olması.
Estetik yazma deseninden elbiseye, iğne oyasından ahşap işlemeye kadar uzanır. Sıra halılara, kilimlere gelince sanatçıların da dili tutulur. Aman Allah'ım bu ne uyum, bu ne güzelliktir. (Ancak modernizme, modern sanatlara, sanayi toplumunun getirdiklerine bir türlü ısınamamış, anlam verememiştir. Bu uzun bir konudur, yeri değil).
http://yenisafak.com.tr/yazarlar/MustafaKutlu/sanatci-ve-kibir/36959
2- Akıllı telefonlar
http://www.youtube.com/watch?v=utUPth77L_o&feature=c4-overview-vl&list=PLHFlHpPjgk71-8cHGcN7GpjIimFcVIC4X
ve mesela profesyonel bilgisayar oyunlarının arayüzleri sayesinde,
http://www.thedivisiontr.com/tom-clancys-the-division-e3-oynanis-videosu/
doğru tipografiye sahip iyi tasarlanmış grafik ürünlere eskisine nazaran daha çok muhatap olmalarına rağmen, nitelikli tasarımların çoğunun hala "gözlerden ırak" olması ve halka bir türlü inememesinin neticesinde; lafta "uyanık", lakin birçoğu gayet dikkatsiz insanların iyi/doğru/güzel ile kötü/yanlış/çirkin örneklerinin mukayesesini layıkıyla yapma şansını bulamamaları.
3- Piyasayı istila eden sahte tasarımcı ve operatörlerin; yapa ede adeta tersinden "norm" haline getirdikleri kirlilikler yüzünden, halkın gözünde grafik tasarımın tümden yanlış konumlanması ve adeta ayak takımı mesleği olarak algılanması.
https://www.grafikerler.org/tipografi/45994-turkiye-deki-yazi-ve-tipografi-problemlerine-dair.html
https://www.grafikerler.org/grafik-tasarimlari/10115-benzer-ya-da-kopya-tasarimlar.html
https://www.grafikerler.org/grafiker-ve-egitim/47201-neden-hemencecik-olmuyor-yaa.html
Gerçek tasarımcıların, nitelikli/saf grafik tasarımın hak ettiği makûl ücretleri talep edememesi galiba bu sebeplerdendir...
Örnek vermeden de geçmeyelim; aşağıdaki logo için tasarımcının aldığı yüksek bedelin içinde, Ş harfinin "zavallı çengeli"ni çözmek için harcadığı emeğin de bulunduğunun acaba kendini grafiker zannedenler bile farkında mıdır? Oraya cahil bir operatör kel alâkâ bir cedilla "monte etse" nasıl görünürdü acaba yani?
http://www.emresenan.com/wp-content/gallery/identities/kimlikler_0003_layer-56.jpg
Klasik bir hat eserindeki farklı bir tasarım ya da güzel bir istif şöyle dursun, gördüğü muhteşem bir harf sebebiyle cezbeye gelerek elindekileri fırlatan, nâralar atan kişiler biliyoruz. Böyle kimseler için sanatsever sıfatı çok zayıf kalır. Çünkü bir insanın o hazza ulaşması için mutlaka ve mutlaka kamış kalemi eline alarak bir üstaddan yıllarca meşk etmiş olması gerekir. Gerçek bir ustanın elinden çıkmış olan tek bir harfi bile seyrederek böylesine kendinden geçmeyecek hattat herhalde yoktur.
http://www.40ikindi.com/yazarlar/oku.php?id=3186&kategori=57
Halbuki, diğer tasarım disiplinlerinde vaziyet yine böyle midir?..
Zaman zaman Karadeniz’li amatör mucitlerin tasarladığı ilginç araçlar haber konusu edilir ya malûm… Vatandaşların “araştırma geliştirme merakı” her ne kadar takdir ediliyor olsa da, bu araçların tasarımları herkes tarafından içten içe gülünç bulunmaz mı aslında?
http://www.ntvmsnbc.com/id/25422254/
http://www.samanyoluhaber.com/foto-galeri/Karadenizli-mobilyaci-tahtadan-araba-yapti/10628/
http://www.cnnturk.com/2011/yasam/diger/01/31/laz.mucit.otomobil.yapti.basina.bela.oldu/605254.0/index.html
http://video.haber7.com/video-galeri/22573-karabuk-kendi-yaris-otomobilini-yapti
http://www.beyazgazete.com/video/webtv/medya-27/ruzgar-enerjisi-ile-yolculuk-37564.html
http://www.radikal.com.tr/yasam/kendi_otomobilini_yapti-1067896
Kısacası, büsbütün bön ve “bakarkör”leri bir tarafa bırakacak olursak, mesela yollarda bir Ken Okuyama tasarımı Ferrari ve Maserati ile
http://archive.cardesignnews.com/news/2002/020417ferrari-f60/index.html
http://www.motorlegend.com/histoire-automobile/ken-okuyama/ferrari-rossa/6,14991,14994.html
http://archive.cardesignnews.com/news/2002/020424maserati-qtrpt/index.html
http://www.youtube.com/watch?v=30yu5CKBys4&feature=youtube_gdata
veya Satoshi Wada tasarımı (Japonlarda iş var arkadaş) Audi ile karşılaşan/kullanan "sokaktaki adam"ın, “Temel’in takası”na gülüp geçmemesi imkânsızdır artık:
http://visionx.p1.bindsite.jp/swdesign/audidesign-works.html
http://www.youtube.com/watch?v=QCJp__Kuk00
***
11. Şimdi önemli bir sonuca da ulaşmış olalım ve yazımızı gevezelik kategorisinden çıkaralım. Önce yukarıdaki yargıyı tekrarlayayım: Eğer özel kültürel kodlamaları dışarıda tutacak olursak, doğru tasarlanmış bir grafik eserden, hangi segmentte olursa olsun, herkes bir biçimde, iradi ya da gayri iradi olarak bir estetik algılamaya sahip olur. Ancak zaman zaman şöyle bir argüman kulağınıza gelmiştir: “Abi, reçel ambalajımı güzel yapma, benim müşterilerim anlamaz!” Bu, doğru bir kaygı, ancak yanlış bir sorudur ve tamamen kodlamalarla ilgilidir. Aslında kaygı “güzel” ambalajla değil, “pahalı” algılanan ambalajla ilgilidir ve grafik tasarımcının kodlamaları dikkate alarak çözeceği bir sorundur, ambalajı çirkinleştirerek değil.
http://selimtuncer.blogspot.com/2006/11/bir-dergi-ve-bir-karnaval-grafik.html
4.Markanın, hedef kitlenizde meşruiyet algısı sağlaması sadece o hedef kitle tarafından itibar görmesiyle mümkün değildir. Çok daha geniş bir kitlede en azından süfli, aşağı ve pespaye görünmemesi şarttır.
5.Bilgi akışkandır ve yukarıdan aşağıya doğru akar. Meşruiyet de yukarıdan aşağıya doğru yayılır. Zaten iletişimde zaman zaman tanıklıklar (testimonial) ve şöhretler (celebrity) bu nedenle kullanılır. Markanızı yukarılarda konumlandırmamış olabilirsiniz, hatta satmazsınız da, ama orayı dikkate almanız gerekir. Çünkü orası, bir nevi kanaat önderliği makamıdır.
http://selimtuncer.blogspot.com/2006/09/kldan-tyden-iler-iin-kendinizi-atee.html
Çocuğun yaşadığı mekan, ev içi, bahçe, sokak, komşu evler, ağaçlar, çiçekler, çeşme ve cami, çarşı, eğer meselâ eski Bursa sokakları gibiyse, çocuk orada gayrı ihtiyari olarak bir ölçü-oran, renk, ışık-gölge, hacim estetiğinden nasiplenir. Zihninde ve gönlünde güzelliğin unsurları yer eder. Yani çocuk estetik eğitimine doğup büyüdüğü mekanda başlar. Bir vitraylı cami penceresi, evde ve camide serili bir güzel halı, seccade, duvarda bir levha, bir tablo; bir güzel ezan sesi, Teravih namazlarından dinlediği Kur'an-ı Kerim, ilahiler-kendiliğinden göz ve kulak eğitimi verir ona.
http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/Default.aspx?i=21610&y=MustafaKutlu
(Mesela taşradaki bir caminin çay ocağında bile, Zonaro tablolarının basıldığı levhalara rastlayabilirsiniz)
http://upload.wikimedia.org/.../7/70/Kusatma_Zonaro.jpg
http://4.bp.blogspot.com/.../472px-Zonaro_GatesofConst.jpg
Mesela mimari.
Karadeniz'in, Mardin'in, Safranbolu'nun, Tire'nin, Eğin (Kemaliye)'in vb. o görenlerini hayran bırakan evlerini, konaklarını kim yaptı?
http://yenisafak.com.tr/yazarlar/MustafaKutlu/sanatci-ve-kibir/36959
61. İstanbullunun el yazısı estetik olur. Eski İstanbullular düzgün rik'a yazısını bilirlerdi. Sultanî ve idâdilerde Fransızca okudukları için de Latin kaligrafisine vakıf idiler. İstanbul kültürüne sahip olmak isteyen gençler mutlaka kaligrafi=güzel yazı dersleri almalıdır. (Bana beş on satır yaz, senin kim olduğunu, ne mal olduğunu söyleyeyim.)
http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi/Istanbullunun_Ozellikleri_2/11935#.UoUzGOJp6jY
Evet bu milletin grafik tasarımdan pek anlamaması ve bedelini ödemeye hiç yanaşmamasının altında üç temel sebeb görünüyor:
1- "Sokaktaki adam"ın gözünde hâlâ yeni ve "uçuk" bir sanat dalı olması.
Estetik yazma deseninden elbiseye, iğne oyasından ahşap işlemeye kadar uzanır. Sıra halılara, kilimlere gelince sanatçıların da dili tutulur. Aman Allah'ım bu ne uyum, bu ne güzelliktir. (Ancak modernizme, modern sanatlara, sanayi toplumunun getirdiklerine bir türlü ısınamamış, anlam verememiştir. Bu uzun bir konudur, yeri değil).
http://yenisafak.com.tr/yazarlar/MustafaKutlu/sanatci-ve-kibir/36959
2- Akıllı telefonlar
http://www.youtube.com/watch?v=utUPth77L_o&feature=c4-overview-vl&list=PLHFlHpPjgk71-8cHGcN7GpjIimFcVIC4X
ve mesela profesyonel bilgisayar oyunlarının arayüzleri sayesinde,
http://www.thedivisiontr.com/tom-clancys-the-division-e3-oynanis-videosu/
doğru tipografiye sahip iyi tasarlanmış grafik ürünlere eskisine nazaran daha çok muhatap olmalarına rağmen, nitelikli tasarımların çoğunun hala "gözlerden ırak" olması ve halka bir türlü inememesinin neticesinde; lafta "uyanık", lakin birçoğu gayet dikkatsiz insanların iyi/doğru/güzel ile kötü/yanlış/çirkin örneklerinin mukayesesini layıkıyla yapma şansını bulamamaları.
3- Piyasayı istila eden sahte tasarımcı ve operatörlerin; yapa ede adeta tersinden "norm" haline getirdikleri kirlilikler yüzünden, halkın gözünde grafik tasarımın tümden yanlış konumlanması ve adeta ayak takımı mesleği olarak algılanması.
https://www.grafikerler.org/tipografi/45994-turkiye-deki-yazi-ve-tipografi-problemlerine-dair.html
https://www.grafikerler.org/grafik-tasarimlari/10115-benzer-ya-da-kopya-tasarimlar.html
https://www.grafikerler.org/grafiker-ve-egitim/47201-neden-hemencecik-olmuyor-yaa.html
Gerçek tasarımcıların, nitelikli/saf grafik tasarımın hak ettiği makûl ücretleri talep edememesi galiba bu sebeplerdendir...
Örnek vermeden de geçmeyelim; aşağıdaki logo için tasarımcının aldığı yüksek bedelin içinde, Ş harfinin "zavallı çengeli"ni çözmek için harcadığı emeğin de bulunduğunun acaba kendini grafiker zannedenler bile farkında mıdır? Oraya cahil bir operatör kel alâkâ bir cedilla "monte etse" nasıl görünürdü acaba yani?
http://www.emresenan.com/wp-content/gallery/identities/kimlikler_0003_layer-56.jpg
Klasik bir hat eserindeki farklı bir tasarım ya da güzel bir istif şöyle dursun, gördüğü muhteşem bir harf sebebiyle cezbeye gelerek elindekileri fırlatan, nâralar atan kişiler biliyoruz. Böyle kimseler için sanatsever sıfatı çok zayıf kalır. Çünkü bir insanın o hazza ulaşması için mutlaka ve mutlaka kamış kalemi eline alarak bir üstaddan yıllarca meşk etmiş olması gerekir. Gerçek bir ustanın elinden çıkmış olan tek bir harfi bile seyrederek böylesine kendinden geçmeyecek hattat herhalde yoktur.
http://www.40ikindi.com/yazarlar/oku.php?id=3186&kategori=57
Halbuki, diğer tasarım disiplinlerinde vaziyet yine böyle midir?..
Zaman zaman Karadeniz’li amatör mucitlerin tasarladığı ilginç araçlar haber konusu edilir ya malûm… Vatandaşların “araştırma geliştirme merakı” her ne kadar takdir ediliyor olsa da, bu araçların tasarımları herkes tarafından içten içe gülünç bulunmaz mı aslında?
http://www.ntvmsnbc.com/id/25422254/
http://www.samanyoluhaber.com/foto-galeri/Karadenizli-mobilyaci-tahtadan-araba-yapti/10628/
http://www.cnnturk.com/2011/yasam/diger/01/31/laz.mucit.otomobil.yapti.basina.bela.oldu/605254.0/index.html
http://video.haber7.com/video-galeri/22573-karabuk-kendi-yaris-otomobilini-yapti
http://www.beyazgazete.com/video/webtv/medya-27/ruzgar-enerjisi-ile-yolculuk-37564.html
http://www.radikal.com.tr/yasam/kendi_otomobilini_yapti-1067896
Kısacası, büsbütün bön ve “bakarkör”leri bir tarafa bırakacak olursak, mesela yollarda bir Ken Okuyama tasarımı Ferrari ve Maserati ile
http://archive.cardesignnews.com/news/2002/020417ferrari-f60/index.html
http://www.motorlegend.com/histoire-automobile/ken-okuyama/ferrari-rossa/6,14991,14994.html
http://archive.cardesignnews.com/news/2002/020424maserati-qtrpt/index.html
http://www.youtube.com/watch?v=30yu5CKBys4&feature=youtube_gdata
veya Satoshi Wada tasarımı (Japonlarda iş var arkadaş) Audi ile karşılaşan/kullanan "sokaktaki adam"ın, “Temel’in takası”na gülüp geçmemesi imkânsızdır artık:
http://visionx.p1.bindsite.jp/swdesign/audidesign-works.html
http://www.youtube.com/watch?v=QCJp__Kuk00