Ne Yapmalıyım? (Logo Telif hakkı)

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
@farukcagla

Sayın özgüradam a bundan 1 yıl önce yazdığım cavaptan bazı alıntıları yukarıya almak zorunda kaldım.

Çünkü; O cevabımda " sözleşme yapmaya gerek yoktur, noter tasdikine gerek yoktur, bilgisayar kayıtlarınız delil sayılır, müşteriyle yazışmalarınız delil sayılır" demişim.

Oysa dünkü yazımda sayın archidesigner'a ise "kesinlikle sözleşme yapın, hukuk yazılı sözleşmeyi delil olarak kabul eder" demişim.

Şimdi bazı kişiler çıkıp, diyebilirler ki;
"Birine sözleşmeye gerek yok diyorsun, ötekine de sözleşme gereklidir diyorsun, hangisi doğru ?"

Böyle diyenler, iki konu arasındaki benzerlik ve ayrılıkları dikkatlerinden kaçıranlardır.

İlk olayda grafiker çalıştırılmış, çalışma beğenilmiş, kullanılmış fakat parası ödenmemiş bir grafik tasarım konu edilmektedir.

İkinci olayda ise grafiker çalıştırılmış, çalışma beğenilmemiş veya kullanılmamış, bu gerekçeyle de parası ödenmemiştir.

Birinci olayda çalışmayı beğenip kullanan müşteri, aramızda yapılmış herhangi bir sözleşme yok diyerek bu bahane ile parayı ödemeyip çamura yatmaktadır. Yani sözleşme yoktur, ama kullanımda olan çalışma piyasada mevcuttur.

İkinci olayda ise hem sözleşme yoktur, hem de kullanımda olan bir çalışma yoktur.

Böyle olduğu zaman ikinci olayda tasarımcının hukuken işi çok daha zordur.
İşte zor olan bu hukuk işini kolay etmek için YAZILI SÖZLEŞME şarttır diyorum. Çünkü HUKUK=KANIT diyorum.

Eğer elinizde sözleşme yoksa onun yerine geçecek KANITLAR gereklidir diyorum.

Bunlar nedir?

Bunlar; müşteri ile yaptığınız her türlü yazışmalar, sesli ve görüntülü belgeler, en nihayetinde de şahitlerdir.

Birinci olayımızda müşteri diyor ki; evet bu çalışmayı kullanıyorum ve parasını da vermeyeceğim, çünkü;
1-Bu çalışmayı senin yaptığın nereden belli?
2- Hadi sen yaptın diye varsayalım, bu çalışmaya para ödeyeceğimi de nereden çıkarttın? Belki bedava yaptın, belki hediye yaptın, belki de ben parayı ödedim, sen bir daha istiyorsun.
3-Bu çalışmayı sana ısmarladığa dair, senin de para alacağına dair elinde bir yazılı belge, KANIT veya SÖZLEŞME var mı?

İşte bu durumda HUKUK=İSPAT= DELİL olmaktadır ve buna göre;
a) BU çalışmayla ilgili her türlü grafik tasarım dökümanın grafikerin bilgisayarında o günkü tarih ile kayıtlı olması art niyetli müşterinin art niyetini çürütür.
b) BU çalışmayla ilgili grafiker ve müşteri arasında geçen her türlü bilgisayar yazışması, konuşmaların ses kayıtları, matbaanın veya üçüncü kişilerin şahitleri önemli DELİLLERDİR ve bu delillerde şu kadar liraya yaparım, veya şu kadar lira veririm gibi ifadeler varsa bu işin BEDAVA yapılmadığının göstergesi olur. O halde bu, müşterinin BEDAVA tezini çürütür. İlla bir para ödeneceğini gösterir.
c) Bundan sonraki çamura yatma kısmı ise; müşteri evet para konusunda anlaştık ve parayı ödedim, şimdi tekrar istiyor, yalanı olur ki, bunun da çareleri vardır. Müşteri bunu banka ile mi yollamış? Elden mi vermiş, bu ödeme hangi defterinde kayıtlıymış, bunlar araştırılır. Ayrıca grafiker almadığını ispatlamak zorunda değil, müşteri verdiğini ispatlamak zorundadır.

İşte bu nedenle İLLA DA SÖZLEŞME GEREKLİ DEĞİLDİR, KANITLAR, BELGELER ve KAYITLAR da SÖZLEŞME YERİNE GEÇER, art niyetli müşterinin sözleşmemiz yok diyerek çamura yatmasının hukuki bir değeri olmasa gerek diye yazdım.

Elbette bütün bunlar SÖZLEŞME kadar kısa ve emin yol değildir. En kestirme KANIT; SÖZLEŞMEDİR.

Demek ki; ASIL OLAN SÖZLEŞME yapmaktır. SÖZLEŞME olmadığı durumlarda Sözleşme yerine yukarıda sayılan her türlü yazışma belge ve kayıtları sizin KANITLARINIZDIR.

Bu bakımdan özgüradam kardeşimizin hukuki durumu archidesigner kardeşimizden daha avantajlı konumdadır.

archidesigner kardeşimiz ise, uğraşmış, didinmiş, bir çalışma yapmış, çalışma kullanılmamış. Müşteri de madem kullanmadık, para da vermeyiz demiş.

Türk ticaret kanununda satın alındığı halde kullanılmayan malın iadesi veya ücretinin iadesi konularındaki hükümler nelerdir bilmiyorum. Çünkü hukukçu değilim. Hukukçuların bazıları bile bunu ezbere bilmez, kitaptan araştırıp söyler.

Ticaret hukukumuzda ayıplı malın iadesi hükümleri vardır.Buna göre gözle görülebilecek kadar belirgin ayıp, gözle görülemeyen fakat kullanıldıkça zaman içinde ortaya çıkan ayıp (veya kusur) gibi çeşitleri vardır. Her ikisinin iade süreleri farklıdır.

Yasalarımızda bir ürün veya hizmet önceden parası ödenmeden satın alınır, müşteri beğenip kullanırsa parasını öder, beğenmeyip kullanmazsa parasını ödemez diye bir hüküm var mıdır, bunu bilmiyorum.

Ben sadece parasını ödeyip satın alınan bir malın beğenilip beğenilmesi konularının yasada yer aldığını biliyorum.

Beğenirsem para öderim gibi bir şart sanıyorum satıcı ve alıcı arasında olması gereken özel bir anlaşma gerektirir.

Buna benzer satışlara ticari deyimle KONSİNYE denir. Siz el emeğinizle bir yün kazak ördünüz veya yağlıboya bir tablo yaptınız. Bunu bir dükkana bıraktınız. Dükkan sahibi size dedi ki, ben buna para verip almam, ancak satılana kadar dükkanımda dursun, müşteriye 20 liraya satarım, üzerine de 5 lira ben kazanç payımı koyarım. İşte bu konsinyedir.

Ama siz bir pizzacıya pizza sipariş verip kapınıza gelen pizzacıya tadına bakayım beğenirsem parasını vereceğim diyemezsiniz.Ya da şimdi git yarın gel, şimdi param yok, yarın gel al dedikten sonra yarın gelen pizzacıya al pizzanı geri yemedim onu diyemezsiniz.

Peynirciden bir kalıp beyaz peynir alıp, eve götüreyim, beğenirsem yarın parasını vereyim diyemezsiniz.Derseniz, peynirci kabul etmez, size peynirden bir parça tattırır siz beğenirseniz bir kalıp peyniri satın alır ve parasını da paşa paşa ödersiniz...

"Bunlar maldır. Tasarım değildir, mal başka, tasarım başkadır, tasarım da zevkler uyuşmayabilir" diyenlere ise şunu diyebiliriz;
Sokaktaki bir ressama portresini yaptıran bir müşteri o yaptırdığı resim eğer kusurlu ve ayıplı bir hizmet ise, yani kendisine benzemiyorsa o resme para vermek zorunda değildir.

Yani ister resim olsun, ister mimari proje olsun, isterse grafik tasarım olsun;

1- En baştaki mesele sipariş verilmiş midir, verilmemiş midir, bu çok önemlidir. (Ressamın önünde poz veren kişi o siparişi vermiş, orada yazan ücreti ödemeyi kabul etmiş demektir)
2- Sonra; ne amaçla sipariş verilmiştir, bu önemlidir. (Ressamın karşısına oturan kişi o resim veya karikatür kendisine benzesin diye poz vermektedir.)
3- Sipariş bittiğinde amacına uygun mudur, değil midir (kusursuz veya kusurlu üretim) bu en son aşamadır. ( Siparişi veren kişi memnun değilse niçin memnun olmadığını belirtmek zorundadır. Resim kendisine benzemezse, kendisi çok yaşlı resmedilmişse, resim benziyor fakat gözler şaşı yapılmış yani poz vereni kızdıracak bir yorum eklenmişse, buna benzer haklı sebeplerle müşteri resme para ödemeyebilir ve çizilen resmi de almaz. Eğer çok ahlaksız bir resim ise o resmin teşhir edilmemesini, yırtılmasını veya yok edilmesini de isteyebilir. İşte HUKUK ve MAHKEMELER bu durumlarda devreye girer. Bir devlet büyüğüne karikatür yoluyla hakaret edilip edilmediğine dair açılan davalar bu konuyla benzerlik göstermekle birlikte, sipariş grafik tasarıma para ödemek veya ödememek olan ticari konumuzun ve emek sömürüsünün dışındadır.)

Grafik tasarım siparişine dönersek; sipariş verilen tasarım hiç kuşkusuz ol deyince bir saniyede olmamıştır, taslak aşaması olmuş, müşteriye sunulmuş, müşteri görüşlerini belirtmiş, muhtemelen üzerinde değişiklikler yapılmıştır.

Tüm bu süreç "OLUŞUM SÜRECİ veya ÜRETİM SÜRECİ"dir.Bu, birinci önemli noktadır.

İkincisi bu süreç yaşanırken, sadece tasarımcı tarafından kapalı kapılar ardında ve müşteriden gizli olarak yaşanmamış, aksine müşteriyle karşılıklı diyalog ve görüş alışverişi içinde yaşanmış olması kuvvetle muhtemeldir.

Demek ki üretim süreci aynı zamanda müşteri ile "diyalog süreci" veya başka deyişle "MÜŞTERİ MEMNUNİYETi SÜRECİ"dir.

Bütün bunlar HUKUKEN İSPAT EDİLEBİLİRSE, KANITLAR ve BELGELER gösterilebilirse,

1-Sözleşme olmamasına rağmen
2-İş avansı veya ön ödeme alınmamış olmasına rağmen;

Müşterinin;
a) Sipariş vermedim,
b) Sipariş verdim ama kullanmadım,
c) Sipariş verdim ama beğenmediğim için kullanmadım,
d) Bu nedenlerle parasını ödemiyorum
tezleri çürütülmüş olur.

Bu kez müşteri SÖZLÜ anlaşmaya uymadığından, emniyeti ve güveni kötüye kullanmaktan vs gibi iddialarla mahkemeye verilebilir.

İkinci önemli husus;
Tasarımın genel tasarım kurallarına, uluslararası grafik sanatı normlarına uygun olması ve KUSURLU MAL SINIFINA GİRMEMESİ gerekir.

Yani acemi bir tasarımcının yaptığı, sıradan bir tasarım ise ve bunu da müşteri beğenmemiş ise, tasarımcı da çok iyi tasarım olduğunu iddia ediyorsa burada çıkacak olan uyuşmazlığı hakim değil, BİLİRKİŞİ ÇÖZER.

Bu nedenle bu gibi davalarda GRAFİKTEN ÇOK İYİ ANLAYAN BİZZAT USTA GRAFİKERLEDEN OLUŞMUŞ BİLİRKİŞİLERE ŞİDDETLE İHTİYAÇ VARDIR.

KLOZET RESMİ HIRSIZLIĞI başlığı altında anlatacağım bir olayda ben bu YANLIŞ BİLİRKİŞİNİN YANLIŞ KARARININ KURBANI oldum. BUnu da daha sonra anlatacağım.

SON SÖZ;
1-Türk hukuk sistemine GRAFİKERLİK DAVALARI, BOŞANMA DAVALARI, ÇEK-SENET DAVALARI gibi fazla miktarda yansımadığı için,
2-GMK veya Reklamcılar Derneği gibi dernekler grafik tasarım-reklam ve hukuk ilişkileri konularına uzak durdukları için,
3-GRAFİKER ve HUKUK konuları SADECE ve SADECE GRAFİKERLER.ORG sitesinde bu kadar kapsamlı ele alınmakta olduğu için,
4-Hukukun üstünlüğünün ve ADALETİN TECELLİSİNİN gerçekleşmesi yolunda avukat tutmak, dava açmak vs gibi hukuki mücadele ne yazık ki çok pahalı, uzun ve sıkıntılı olduğu için...
5-Tüm Grafikerler Dayanışma Derneği (TGDD) ne yazık ki henüz tam faaliyete geçemediği için...

HUKUKÇULAR; grafik sanatları ve grafikerleri, grafik sanat terim ve deyimlerini bilmiyorlar... Sanatçı deyince şarkıcı veya film artistleri ve onları koruyan yapımcıların hukuki meseleleri akıllarına geliyor. Mesela bir şarkıcı ile besteci veya yorumcu arasındaki farkı biliyorlar da, bir logo ile bir piktogram arasındaki farkı bilmiyorlar. Mesela TOPLU MAİL göndermenin HANGİ HALLERDE SPAM OLUP OLMADIĞINA YORUM getiremiyorlar.

GRAFİKERLER; haklarını, hukuklarını ve yasaları bilmiyorlar. Ekmek yedikleri mesleklerine saygıları yetersiz. İki ayda grafiker olacaklarını sanıyorlar. Mesleklerini çok hafife alıyorlar. Ezme ve ezdirme önce kendi içlerinden başlıyor. Oysa iyi tasarımcı olmak çok güçlü olmak demektir.Kendi güçlerinin farkında değiller. Nasıl bir toplumda yaşadıklarının, hangi tehlikelere açık olduklarının farkında değiller. Bunun hukuksal önlemlerini alma konusunda isteksizler...

GRAFİKER VE HUKUK aslında GRAFİKER ve AVUKAT demektir.

Gönül isterdi ki, bu sitede, bu konu başlığı altında ben değil de bir AVUKAT yazsın.

Şu sitede 200 bin üye var deniyor. Bu üyeler içinde hiç birinin ailesinde HUKUKÇU yok mu? Demek ki yok...!

Selam ve sevgilerimle.
 
Kayıt
5 Kasım 2010
Mesaj
3
Tepki
0
Faruk bey, konuları bu kadar titizce ele aldığınız için yeniden teşekkür ederim, ben de forumda kendi bildiğim konularda yardımcı olmaya çalışacağım. Grafikerlerin en büyük sıkıntılarından biri oturmuş bir meslek örgütüne sahip olmamalarıdır. En çok yaşanan olaylardan birisi de, bir tasarım çalışmasının bedeli ödenmeden çıktısının, provasının alınıp (veya tarif usulü ile) bir başka yere tasarım bedeli ödenmeden bastırılması, ürettirilmesi sorunsalıdır.

Benim de mensubu olduğum TMMOB mimarlar odasında bu konunun çözümü kolaydır. Disiplin uzlaştırma kurulu devreye girmekte; çalışmayı yaptığını iddia eden kişi, çalışmasını ispatlamakta (çizimler, cd, basılı proje hatta eskizler yolu ile) ve konu uzamadan hak sahibi tasarımcıya min. ücret tarifesi üzerinden ödenmektedir.

Elbette bunu diğer tasarımcıya ödetmek için "meslekten men etmek" gibi durumlar söz konusu olmakta. Mevcut yönetmelik ve kanunlar ile GMK buna maalesef birşey yapamıyor.
 
Kayıt
5 Kasım 2010
Mesaj
3
Tepki
0
Sorunlarımız bir türlü bitmiyor, TGDD' nin sitesinde de sormuştum, tekrarlayayım.
Minimum ücret tarifesinin altında bir tutarla ve sözleşme yolu ile anlaşılmış ve sonuçlanmış bir tasarımın, bedelini mahkeme kararı ile almaya çalıştığımda min. ücret tarifesi üzerinden mi? yoksa karşılıklı akit olduğu için sözleşme bedeli üzerinden mi? ücretimi alırım merak ediyorum.

TMMOB'nin de içinde bulunduğu odalar kanununa göre min. ücretin altında bedel olamaz, bunun altında sözleşme yapılsa da min. ücret tutarından işlem yapılır.
 

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
@archidesigner

Sayın Okay beyin (archidesigner) söylediği bu sorun, bir grafikerin bir başka grafikerden;
a) Bitmiş,
b) Yarı bitmiş veya taslak
c) Hiç başlanmamış veya fikir aşamasında olan, söz ile tarif edilebilen nitelikte olan

bir tasarımın kopya edilmesi veya çalınması konusudur.

a ve b maddelerinin ispatı, kendisinin de yazdığı gibi bir takım belgelerle kolaydır.
Fakat c maddesinin, yani henüz fikir aşamasında olup da tarif edilebilen bir tasarım fikrinin çalınması veya kopyalanması halinde ne yapılacaktır?

Bu konuda Avukat Zekeriya Yılmaz'ın güzel bir makalesi var, ondan bazı bölümleri aşağıya alıyorum;

-------------------------------------------------

Şayet bir yaratıcı düşünce, sunuluş biçiminde henüz olgunlaşmamış, yayınlanması ve çoğaltılabilmesi için bağımsız bir varlık haline gelmemiş, düşünce taslağı düzeyindeyse ve diğer yaratıcı unsurlarca tamamlanmaya ihtiyaç duruyor ise, kanuna göre ortada henüz koruma kurallarından faydalanacak bir “eser” mevcut değildir.

Türkiye’deki yargı organları da aynı kanaat doğrultusunda verdiği kararlarında “… kuvveden fiile çıkamamış bir düşünceye eser adı vermeye ve onu himaye etmeye ve ücrete bağlamaya imkân olmadığı, ortada bir eser bulunmadığına göre ona tecavüzden söz etmenin düşünülemeyeceği” ifadeleri kullanmıştır. (...)
(...)Konunun daha iyi anlaşılması için, aşağıda verilen örnekleri birlikte inceleyelim:

I.Senarist S, sohbet esnasında yapımcı Y’ye, “uçak kazası sonucu kurtulan yolculardan birkaçının ıssız ve esrarengiz bir adaya çıkması ve bu adada yaşananları konu alan bir film senaryosu” fikrini açıyor. Ayrıca konuşmasında, hem adanın doğaüstü özelliklerinden hem de bu yolcuların her birinin geçmişte birbirleriye bağlantısı olduğundan bahsediyor. S, film senaryosuyla ilgili bu genel bilgilerin dışında başka ayrıntı ve detaya girmiyor.
Kısa bir süre sonra S, Y’ye anlattığı “ıssız bir adaya düşen insanların maceralarının” konu edinildiği bir film çektiğini öğreniyor ve “bu fikir bana aitti” iddiasıyla dava açıyor.

II.Grafiker G, Y Belediyesi’nin reklam müdürü R ile katıldıkları bir program arasında ayaküstü sohbet ediyor. Bu sırada yanlarında birkaç kişi de bulunuyor ve konuşulanlara tanık oluyor. G, belediyenin logosunun çağdaş çizgilerde olmadığını ve belediyenin yüzünü yansıtmadığını söylüyor. R de aynı fikirde olduğunu, yeni bir kurumsal kimlik çalışması yaptırmayı düşündüklerini ifade ediyor ve G’den kendilerine logo tasarımı yapmasını istiyor. Bunun üzerine G, yeni logonun nasıl olabileceği hakkındaki fikirlerini anlatmaya başlıyor. G, logonun renklerinden, kullanılması gereken yazı karakterine, “Y” harfi figürünün sulu boya fırçasıyla çizilmiş uçan bir kuş silüyeti şeklinde olması gerektiğine kadar en ince detaylarına kadar tarif ediyor. Geriye sadece G’nin logo hakkındaki fikirlerini kağıtta veya dijital ortamda hazırlayıp sunması kalıyor. Ertesi gün R, G’yi telefonla arayarak logo çalışmasına şimdilik ara verdiklerini bidiriyor. Bir süre sonra R, Y Belediyesi’nin logosunun yenilendiğini ve yeni logonun da R’ye anlattığı logonun aynısı olduğunu görüyor ve mahkemeye başvuruyor.


Birinci örnek olayda senaristin fikrinden yola çıkarak, yapımcı başka birine senaryo yazdırmış ve filmi çekmiştir. Senaristin aslında mahkemeden talep ettiği “fikrinin, düşüncesinin” korunmasıdır. Ortada S ye ait herhangi bir araç veya yöntemle biçimlenmiş, şekil almış bir eser mevcut değildir. Ortada yalnızca bir fikir, düşünce bulunmaktadır. Dolayısıyla “düşünceler” fikir hukukunun koruma alanına girmediği için mahkeme taleplerini reddedecektir.


İkinci örnek olayda ise grafiker G, yeni logo hakkındaki fikirlerini en ince detaylarına kadar açıklamıştır. Logo fikrinin biçim kazanması (dış dünyaya arz edilip somutlaşması) kâğıda çizilerek veya dijital bir ortamda kaydedilerek gerçekleştirilmemiş fakat sözlü olarak bu sağlanmıştır. Başka bir anlatımla G’nin logo fikri, uygulanmaya ve çoğaltılmaya imkan sağlayacak düzeyde biçim, şekil kazanmıştır. Biçim kazanmanın hangi vasıta ile olduğunun (kâğıda çizilmesinin, Freehand veya İllüstratör gibi bir tasarım programında yapılıp kaydedilmesinin veya sözlü olarak anlatılmasının), eser vasfını kazanmaya bir etkisi yoktur. G’nin eser sahipliğine ilişkin iddiasını, tanıklarla ispat etmesi yeterlidir. Fakat şunu unutmamak gerekir ki bu gibi durumlarda uzman bilirkişilerin değerlendirmesi önem kazanmaktadır. Olayımızda sonucu belirleyecek kriter, G’nin sözlü olarak biçimlendirdiği tasarımı hangi grafiker uygularsa uygulasın aynı logoyu çıkarıp çıkarmayacağıdır.

Logonun, sözlü olarak biçim kazandığının ileri sürülebilmesi için; anlatılanlardan yola çıkarak logoyu çizen her grafikerin aynı sonuca ulaşması gerekir. Yani ortada soyut bir düşüncenin “tasarımının” yapılarak kağıda aktarılması değil, şekil-biçim kazanmış bir logo tasarımının kağıda çizilmesi, “uygulanması” söz konusudur. .
---------------------------------------------------------------------------------------
Bakınız; kaynak;
http://tgdd.org/tgdd/21_eser-ve-eserle-ilgili-kavramlar.html


Sözle anlatılan fikir; somut hale dönüşmeye yüz tutacak kadar olgunlaşmışsa ve bu fikrin onu bulan şahsa ait olduğuna dair şahitler varsa BU İDDİA İLE DAVA AÇILABİLECEĞİNİ Zekeriya bey yazmış. Ama açık kapı da bırakmış, BİLİRKİŞİNİN YORUMU da önemlidir.

Okay bey diyor ki;
"Benim de mensubu olduğum TMMOB mimarlar odasında bu konunun çözümü kolaydır. Disiplin uzlaştırma kurulu devreye girmekte; çalışmayı yaptığını iddia eden kişi, çalışmasını ispatlamakta (çizimler, cd, basılı proje hatta eskizler yolu ile) ve konu uzamadan hak sahibi tasarımcıya min. ücret tarifesi üzerinden ödenmektedir.

Elbette bunu diğer tasarımcıya ödetmek için "meslekten men etmek" gibi durumlar söz konusu olmakta. Mevcut yönetmelik ve kanunlar ile GMK buna maalesef birşey yapamıyor"

Okay bey yıllardır benim söylemek isteyip de söyleyemediğim şeyleri bir çırpıda söylemiş.
Meslek içi denetim olmazsa grafikerler ezilir, kurunun yanında yaş da yanar, ak koyun kara koyun belli olmaz, grafikerin iyisi de kötüsü de bir sayılır.
Dolayısı ile iyi grafiker hukuktan korkmaz, aksine hukuk ister.
Kötü grafiker ise hukuktan uzak durur, bu disiplinsizlik, bu kaos, bu başı bozukluk devam etsin, ben çalma çırpma tasarımlarla durumu idare etmeye bakayım der. Müşteriler de çalıntı tasarım olsun, yeter ki ucuz olsun, hatta bedava olsun der.

Bu gibi durumlarda birkaç kişi ceza yemezse ve ciddi bir Grafiker Derneği kurulmazsa bu kepazelik devam eder.
 

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
@archidesigner

Sayın Okay bey,

Grafikerler güçlü bir meslek derneğine sahip olsalardı, fiyat tarifesindeki minimum fiyattan aşağıya iş yapmazlar, yapana da çeşitli yaptırımlar uygularlardı, veya caydırıcı önlemler alırlardı, bu bir.

GMKnın fiyatları çok yüksek olduğu için grafikerler bu fiyatları göstererek müşteriyi daha altında bir fiyata ikna ediyorlar. Dolayısı ile GMK'nın fiyat listesi TABAN FİYATLAR (minimum fiyatlar) olmaktan çıkmış ve TAVAN FİYATLAR (Maximum Fiyatlar) halini almıştır.

Ayrıca GMK, yayınladığı fiyatlardan aşağıya iş yapıldığını çok iyi bilmekte ama bunu yapanlara da yaptırım uygulamamaktadır.

Ne yazık ki, yüksek fiyat tarifeleri yayınlamak, meslektaşların haklarını korumak anlamına gelmemektedir, aksine zararlı olabilmektedir… bu da ikinci önemli nokta. Asıl olan tahsil edebileceğiniz fiyatlarla iş yapabilmektir. En düşük dediğiniz fiyatın gerçekten düşük olmasıdır.

Avukatların Baronun fiyat tarifesindeki bir davanın vekalet ücretinin taban fiyatı 4000 veya 4500 liradır.
Ama avukatlar çoğunlukla bu fiyatın altında iş alabilmektedir.
Baro da bunu bilmekte ve göz yummaktadır.

Şimdi sorunuza gelirsem;
Fiyat listesindeki fiyatın altında bir sözleşme yapılmışsa, anlaşmazlık durumunda
a) fiyat listesindeki fiyatın baz alınması karşılıklı RIZA prensibine ve serbest piyasa anlayışına ters gibi geliyor .
b) Sözleşmedeki düşük fiyatın baz alınması halinde ise bu kez meslek örgütünün yaptırım gücünün bir hükmü kalmıyor.
Bu gibi durumlarda hukukçular bile farklı yorumlar getirebilir, farklı görüşler ileri sürebilir.
Benim hukuk bilgim bunu cevaplamaya yetmiyor. Hukukçulara saygımdan onların alanına girmem ve haddimi bilirim.

Yapılacak en doğru iş bunu bir hukukçuya danışmaktır. Dilerseniz Av. Zekeriya beyin telefonunu size özelden vereyim, ona danışabilirsiniz.

Sevgi ve selamlarımla.
 

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
@archidesigner


Bu sorunuzu İst. Avcıılar'da hukuk bürosu sahibi Avukat Turan Hançerli dostumuza iletmiştim, hemen cevap geldi, cevabı aynen aşağıya alıyor, Avukat Turan Hançerli'ye site üyeleri adına teşekkür ediyorum;

---------------------------------------------

Asgari ücret tarifelerinin niteliği ve özellikle Rekabet Kanunu karşısında tartışmalı olduğunu belirtmek isterim. Bilindiği üzere asgari ücret tarifeleri ilgili meslek odalarınca meslek ve meslekdaşı koruma amaçlı yapılan düzenlemelerdir. Dolayısıyla düzenlemenin muhatabı ilgili birlik veya odanın üyesidir. Tarife; hizmet satın alan kişi ve/veya kurum bakımından bağayıcı değildir. Hizmet satın alan ile tasarımcı arasında yazılı bir ücret sözleşmesi var ise sözleşmede belirtilen ücret tahsil edilebilecektir.

Dolayısıyla, yargı asgari ücret sözleşmesinin altındaki ücret üzerinden hüküm kuracaktır. Ancak, taraflar arasında yazılı bir ücret sözleşmesi olmasaydı en az ücret talep edilebilir ve alınırdı.
Saygıyla

Av. Turan HANÇERLİ
www.turanhancerli.av.tr
info@turanhancerli.av.tr
T. + 90 212 590 33 35
F. + 90 212 591 92 77
 
Yukarı Alt