Tasarımda Deneyim ve Aktarım Yöntemleri-3

Kayıt
7 Temmuz 2008
Mesaj
208
Tepki
5
GRAFİK TASARIMCI MESLEKTAŞ İLİŞKİSİ

Yaşamında grafik tasarımcı olmayı kendisine bir meslek dalı olarak seçmiş kişilerin aslında bir yaşam biçimini üzerlerine incili bir kaftan olarak giydiklerinden sanırım haberleri vardır. Grafik tasarımcı olmak sadece bir iş kolunda çalışmaktan çok yaşamın her alanında kişinin düşüncesini, davranışlarını ve en önemlisi de yaşama bakış açısını birinci dereceden etkileyen bir meslek dalı içerisinde yer alması demektir.

Aslında buna meslek dalı yerine sanatsal bir yaşam biçimi demek sanırım daha doğru olur. Aksini düşünmek insanı bürokratik, klişeci, sıradan olmaya zorlar ki bu da işin bir saatten sonra ekmek parası edebiyatına dönüşmesine ve sanatın o sihirli büyüsünün yerine günlük yaşamda sıradan insanların yaşam kaygılarının zembeleği kopmuş saat gibi kendi etrafında dönmesinin zeminini oluşturur.

Sanat insanın yeryüzünde ortaya çıkardığı ve kendisinden başka hiçbir canlının bu tür bir özelliğe sahip olmasının mümkün olamayacağı anlamlı bir etkinliğin her gün yeniden oluşturulması, yaşamın çekilmez yönlerinin, sığlıkların, zevksizliğin, aşağılanmışlığın, kibir ve bencillik duygularının, yalakalığın, kişiliksizliğin ve yaşama dair tüm olumsuzlukların hicivle, yergiyle, eleştiriyle, yönlendirmeyle ortadan kaldırılmasına ve yansız, yanlışsız, kaygısız bir yaşam biçiminin geliştirilmesine atıfta bulunarak, olumsuzlukların yerine olumlu bakış açılarını koyarak ortadan kaldırılmasını toplumun çeşitli katmanlarına bire bir göstererek toplumu ve bireyleri şekillendirme, biçimlendirme en önemlisi de gelecek nesillerin düşünce ve bakış açılarının oluşturulması için gerekli olan önemli bir insansı etkinliktir.

Bu düşünce benim sanata bakış açımın kendimce yorumundan başka bir şey değildir. Bunun dışında sanatın ne olduğuna dair çok çeşitli değerlendirmeler ve yorumlar yapılabilir. Ama kimsenin tutup sanatın toplum üzerindeki etkisinin azımsanmayacak bir durum olduğunu inkar etmeye ne hakkı ne de yetkisi vardır. Sanatı ve bunu uygulama alanında kendisini ortaya atan kişiyi kimsenin küçümsemeye, önemsememeye ve yok saymaya ne gücü ne de yetkisi vardır. Sanat somut nesnelerin soyut düşünceyle yorumlanıp yeniden somut yeni bir şekle büründürülmesinden başka bir şey değildir. Burada devreye giren aklın ve mantığın somutu dönüştürme etkisi ve yetkisidir.

Grafik tasarımcı olan kişinin sanatçı kimliğini inkar veya yok saymaya da bu anlamda aklı başında olan kimsenin gücü yetmez. Toplumun içerisinde bulunduğu olumsuz bakış açıları o toplumun grafik tasarımcıya bakış açısını değil, o toplumun sanattan koparılmışlığının geldiği son noktayı işaret eder. Grafik tasarımcı özünde sanatı sonuna kadar uygulayan hatta uygulamanın birkaç adım ötesine geçmiş yaşamını sanatsal bakış açısı çerçevesinde oluşturmuş bir kişidir.

- Bu durum dün böyleydi, bugün böyledir ve yarın da böyle olacaktır…

Toplumun çeşitli katmanlarından kopup gelen ve sonrasında kendisine yaşam biçimi olarak grafik tasarımcı olmayı seçen herkesin sanata bakış açısının bu çerçevede olması kişilerin ortak noktada birleşmelerine ve sanatsal ve mesleki anlamda aynı dili konuşmalarına zemin hazırlar.

Türkiye’nin ilk grafik tasarımcısı İhap Hulusi’nin grafik sanatına yaptığı katkılarının ürünü olan çalışmalarını bugün incelediğimizde karşımıza döneminin dünya üzerinde de etkili olmuş değerli eserlerini görürüz. O dönemi şu an içerisinde olduğumuz dönemin sanatsal ve teknolojik düzeyi ile değerlendirdiğimizde ise karşımıza tam anlamıyla acemi ve yetersiz gibi görünen ama aslında çalışmaların özüne indiğimizde ise sanatsal gücünün derinliklerinde yatan değerli bir cevherin çalışmalarının topluma olan katkılarını ve yansımalarını buluruz.

Sanatın odak noktasında olan grafik tasarımcının kendisi ve çevresinde bulunan ve aynı meslek dalında çalışmalarını sürdüren diğer bireylerle olan ilişkilerini ise iki ana başlıkta incelemek sanırım daha doğru olacaktır.

1- İş yaşamında Grafik Tasarımcı
2- Sosyal İlişkilerde Grafik Tasarımcı.


Şimdi sırasıyla bu ilişkiler bütünlüğüne ve grafik tasarımcının bu ilişki ağındaki duruşuna göz atabiliriz.

İş Yaşamında Grafik Tasarımcı:

Sanatçı kimliğini yaşamının her alanında kendi benliği ile bütünleştirmiş bir grafik tasarımcının çalıştığı alanda kendisiyle aynı statü içerisinde bulunan kişilerle olan ilişkilerinde de bu anlamda bir bakış açısı ve yaklaşım biçimi bütünlüğü içerisinde olması birinci önceliği olmalıdır. Çalışma alanında konuyu herhangi bir reklam ajansı olarak ele aldığınızda görev ve sorumluluk üstlendiği workgroup'ta ( ortak çalışma grubu ) yer alan veya pozisyona göre farklı workgroup’ların olduğu bir çalışma ortamında bulunan bir grafik tasarımcının yaşama bakış açısı gereği gerek bağlı bulunduğu grup içerisindeki meslektaşlarına karşı gerekse de farklı gruptaki meslektaşlarıyla ilişkilerinde aynı samimiyet duygusu ve yardımlaşma bilinci içerisinde sahip olduğu genel sanat bilgisini herhangi bir karşılık gözetmeden aktarabilme bilincine sahip olması grup üyeleri arasında ayrım yapmaksızın bilgi ve iş paylaşımını gerçekleştirmesi öncelikli olarak akıl ve ruh sağlığı açısından daha da önemlisi mesleğine olan saygının önemli bir noktasının gerçekleştirmek adına bu davranışı sergilemesini zorunlu kılmalıdır.

Günümüz toplumunda bireylerin bilgi edinme ve edindiği bilgiyi paylaşma noktasında kişisel bencillik duygusuna sahip olmalarının genelde toplumun bilgi kalitesinin, özelde ise bireylerin bulunduğu iş ortamındaki bilgi kalite ve düzeyinin artırılmasına olumsuz katkısının olacağını bilmemek, görmemek için büyük oranda ya saf olmak ya da iflah olmaz derecede art niyetli ve bencil olmak gerekir.

İş ortamının kendisinden kaynaklanan, akış gereği ortaya çıkan olumsuzlukların absorve edilebilmesinin ve sonraki süreçte ortadan kaldırılabilmesinin temel dayanak noktası adına grafik tasarımcı denen kişilerin karşılıklı olarak birbirlerini olumlu yönde desteklemesine ve olumsuz yönlerin ortak çaba ile ortadan kaldırılmasına gösterecekleri karşılıksız katkıyla mümkün olabilir.

Teknolojinin geldiği son noktada iş yaşamı içerisinde kendisine bir şekilde yer bulmuş grafik tasarımcıları adına usta-çırak ilişkisi denen bu ortaçağdan kalma gerici, yoz bakış açısı çerçevesine mahkum etmek için adına grafik tasarımcı denmekten utanılacak kişinin ya gelişimin geldiği noktanın farkında olamayacak kadar saf olması ya da o kişinin iflah olmaz derecede saplantı içerisinde olan, gelişimi aklısıra kendince dizginlemeye çalışan, dünyanın merkezinde oturduğunu düşünüp herkesin kendi etrafında dönmesi gerektiği fikrine kaptırmış man kafa olması gerekir. Bunun dışında herhangi bir şeyi düşünmek korkunç olur ki sanırım bu tür bir düşünceye kimse sapmak istemez.

Bilimsel teknolojik gelişme nedeniyle günümüzde bilginin kişilerin inisiyatifinde olmaktan sıyrıldığını sanırım bilmeyen kalmamıştır. Dağdaki çobanın bile artık bir şeylerin değiştiğinin farkına vardığı bu noktada sanatsal bakış açılarının neler olduğunu, sanatçının hangi anlamda nasıl bir bakış açısına sahip olduğunda sanatın toplumun üzerine etkin bir hale geleceğini, sanatsal eğilimleri kavramak için bu süreçte birilerine ya da birisine genel anlamda ihtiyacın kalmadığını, bireylerin kişisel-sanatsal yaklaşım biçimlerini bugün adına internet dediğimiz ortamda bir tıkla veya gideceği herhangi bir kitapçıdan satın alacağı kitaplarla kendisini ve çevresini sanatsal yönden nasıl geliştirmesi gerektiğini 10 yaşındaki bir çocuğun bile kavrayabildiği bir düzeye istesek te istemesek te gelmiş durumdayız.

Önemli olan temel sanat eğitimini almış bir kişinin bitirdiği okul sonrasında yaşamında kendisine gerekli olan genel ve özel bilginin edinilmesinin kaçınılmaz bir zorunluluk olduğunu çalıştığı ortamda kendisine ve çevresinde bulunan kişileri aktaracağı genel ve kişisel bilgi düzeyinin sonuçta yine kendisi için önemli bir kazanım olduğunu kavramış olması kişisel gelişimi için yararlı olacaktır. Bu bilinçte olmayan kişilerin önümüzdeki süreçte artık bu sektörde ve iş yaşamında barınamayacaklarını açık ve net bir şekilde görmeleri gerekir.

Tarihin trenini kaçırmamak adına bulunduğumuz iş ortamında bizimle aynı meslek dalında çalışmalarını sürdüren kişilere karşı her zaman etkileşimli paylaşımcılık anlayışı gereği interaktif bilgi aktarımı temelinde yaklaşmamız artık yaşamsal bir zorunluluktur. Paylaşımın kendisi kişinin saygınlığının artmasına, karşılıklı bilgi aktarımı ise genel kalitenin yükselmesine olumlu yönde etki sağlayacaktır. İş ortamı içerisinde bir grafik tasarımcının kendisiyle aynı ortamı paylaşan meslektaşına karşı onlardan saklayacağı herhangi bir bilgi ve deneyimin olmaması gerekir.

Saklanan ve sakınılan her tür bilgi ve deneyim aslında kişilerin karşılıklı olarak bilgisizleştiği, ortak iş alanında ortak düşünce gelişir yaklaşımının zedelendiği, bilginin kendi tekelinde durmasında ısrar eden ahmağın ise aslında bir zavallı olduğunun tescillendiğinin önemli bir göstergesidir. Adına deneyim denen şeyin hangi süreçte kim tarafından ne düzeyse sahip olunacağının herhangi bir hiyerarşik göstergesi olamaz. Kavrayışın bireylerin her birinde aynı oranda olmayacağı gerçeğini hiçbir zaman göz ardı edemeyiz. Bu ince ve hassas noktayı görmezden geldiğimizde içerisinde bulunduğumuz grubun ya da o gruba ait bireylerin gözünde değerimiz davranış biçimimiz oranında düşer.

Uzun yıllar çalıştığım çeşitli yerli ve yabancı ajans ortamlarında sahip olduğum her türlü bilgiyi almak isteyen ya da istemeyen ayrımı gözetmeksizin sabrımın sınırı çerçevesinde yansız ve çıkarsız bir şekilde aktarmaya çalıştım. Karşılığında bu aktarım sürecinde ortaya çıkan soru işaretlerini kendimce yorumlamak ve eksik yönlerimi kavramak, bu noktada gelişimimi tamamlamak dışında herhangi bir şey kazanmadım. Aslında bu benim için büyük bir kazanç oldu.

Kişisel çıkar duygusuna kapılmadan çalıştığım her workgroup içerisine dahil olmuş kişilerin ( Kreatif Direktör, Metin Yazarı, İllüstratör, Profesyonel Ürün Fotoğrafçısı, Müşteri Direktörü ve Temsilcisi ) sahip oldukları bilgi birikimi ve mesleki deneyimlerinin bana olacak katkılarını sonuçlarının iyi olacağı düşüncesiyle kendi bünyeme katmaya özen gösterdim. Bu anlamda hiçbir zaman kişisel kaygı ve mesleki önyargı içerisinde olmamaya azami derecede özen gösterdim. Gelinen noktada şu an o gün edindiğim deneyimlerin kendime olan yararının büyük olduğunu çekinmeden söyleyebilirim.

Aklı başında, kendisine mesleki anlamda saygısı olan ve grafik tasarım sanatını yaşamının önemli bir parçası yapan herkesin çalıştığı ortamda mutlaka edineceği ortak bilgi ve deneyimlerinin olacağını aklının bir köşesinde tutması ve birlikte çalıştığı meslektaşlarına da bu anlamda yararlı olabileceği noktada elinden gelen çabayı göstermesi kişinin kendi gelişimi için önemli derecede asli bir unsur olacaktır.

Sosyal İlişkilerde Grafik Tasarımcı:

Grafik tasarımcı sosyalliğin sınırlarını zorlayan ve bu sınırların aşılmasını kendisine temel ilke edinmiş, bakış açısı ile düşünce biçimi ile en önemlisi de yaşam biçimi ile kendine özgü ve sanatçı kimliğine yakışır bir şekilde aynı mesleği paylaştığı kişilerle ortak temelde uzlaşabileceği bir sosyalleşme düzeyi içerisinde olmalıdır.

Bulunduğu iş ortamının dışında kendisi gibi aynı mesleği sürdüren kişilerle bilgi, birikim ve deneyim paylaşımında hatta yaşama dair önemli kazanımların aktarımında yansız, çıkarsız ve en önemlisi de gelişimin insan yaşamı için birincil neden olduğunu kavramış olmanın kendisine verdiği cesaretle yaklaşması ve aktarımlarını bu bakış açısı ve mantık çerçevesinde yürütmesi gerekir.

Grafik tasarımcı bencil olmamalıdır. Grafik tasarımcı paylaşımda çıkarcı olmamalıdır. Grafik tasarımcı ilişkilerinde sıradanlıktan uzak düzeyli bir çizgi izlemelidir. Kişisel gelişim sürecinde edindiği her tür bilgiyi ( yaşama dair, sanatsal, mesleki, ahlaki, sosyo-ekonomik vs.) bulunduğu arkadaşlık ortamında paylaşabilme becerisini üzerinde taşımalıdır. Bireysel kaygıların yerine toplumsal bütünlüğün hem bireyi hem de içerisinde bulunduğu toplumsal yapıyı zenginleştireceğini aklından çıkarmamalıdır.

İlişkilerinde asli unsurun kişilerin bilgi paylaşımı ve deneyim aktarımı olması gerektiğini bulunduğu her sosyal ortamda çevresinde bulunan kişilere aktarması bu yönde geliştirici ve destekleyici olması sahip olduğu bilginin ve bu bilgiden kaynaklanan sorumluluk duygusunun gereğidir. Bulunduğu ortamda huzursuzluk yaratan, kargaşa ve karmaşaya yol açmaya çalışan kişi ya da kişilere karşı eleştirel yaklaşım gereği öncelikle uyarıcı, sonrasında ise bu yönde davranış göstermeyi kendisine ilke edinmiş olanları toplumun gelişimine engel oluşturabilecek hastalıklı ruh hallerinin olumsuz etkilerinin ortaya salgın bir hastalık olarak yayılmaması için toplumdan dışlanmaları yönünde etkin ve kararlı bir tavır izlemesi yaşamsal bir zorunluluktur.

Grafik tasarımcı öngürü sahibi olmalıdır. Grafik tasarımcı mantıksal bakış açısına sahip olmalıdır. Grafik tasarımcı toplumsal psikolojiyi kavramış, sorunlara doğru yaklaşım göstermeyi becerebilen bir kişi olmalıdır. Her şeyden önemlisi bir grafik tasarımcı yaşamda kararlı ve dik durmasını sağlıklı bir şekilde becerebelin bir kişilik yapısına sahip olmalıdır.

İş yaşamında birlikte çalıştığı kişilere karşı gösterdiği hassasiyet ve hoşgörüyü sosyal yaşamında iyi niyetli olduğunu düşündüğü herkese aynı oranda göstermelidir. Sahip olduğunu düşündüğü bilgi ve deneyim birikimini sanatsal bakış açısıyla yoğurarak karşısına geçen her iyi niyet sahibiyle aynı oranda paylaşabilme hakkaniyetine sahip olmalıdır. Burada özellikle üzerine bastığım iyi niyet ve samimiyet sahibi olmayan kişilere karşı nasıl bir davranış izlemek gerektiği üzerine sayfalar dolusu yazılması mümkündür. O konuyu başka bir yazıda ayrıca ele alırız.

Önemli olan bu tür sağlıksız unsurların bünyenin genel sağlığı açısından geri dönemeyeceği bir şekilde uzaklaştırılmasıdır. Çıkarcı, bencil, ben merkezci, iki yüzlü ve sahtekar unsurların yaşamın her alanında bulunabileceği gerçeğinin hiçbir zaman aklımızdan çıkarılmaması gerekir. Kişi ya da kişilerden yana görünüp onların mesleki ve sosyal kazanımlarının kendisi tarafından sağlanacağını veya kendisi olmadan hiçbir şeyin olmayacağını bulunduğu ortamda bizlere utanmadan, sıkılmadan hatta yüzü kızarmadan anlatan bu tür sahtekarların mesleki gelişimin önündeki en büyük engel olduğunu anlamamak için saf olmak gerekir. Bu tür kişilerin maskelerinin düşürülmesinin temel yöntemi bilgi ve deneyim paylaşımının sağlanacağı açık toplum bakış açısının çekinmeden uygulanmasıdır.

Açık toplum içerisinde bulunduğumuz alanın şeffaf ve aydınlık olması ile sağlanır. Karanlık ve kuytu yerlerin yok edilmesiyle aşama kazanır. Rutubetli ve mikrop üreten ortamların temizlenmesiyle sonuca bağlanır. İçerisinde bulunduğumuz camianın açık bir toplum olabilmesinin zemini oluşturmak mesleki anlamda bireylerin birbirlerine kesintisiz desteği ile mümkündür.

Grafik tasarımcı bulunduğu ortama ışık saçan önemli bir unsurdur. Grafik tasarımcı bulunduğu ortamı sanatsal bilgi ve deneyimiyle doyuran usta bir aşçıdır. Grafik tasarımcı bulunduğu ortamın ufkunu aydınlatan yol ve yöntem gösteren deneyimli bir kaptandır. Grafik tasarımcının bulunduğu her ortam aydınlık, görüştüğü her insan bilgi yüklü, aktardığı her deneyim yaşamda karşılığı olan değerli bilgi hazinesidir.

Tüm bunları gerçekleştirebilmesi için herhangi bir kişinin ister okul bitirmiş olsun, ister kurs bitirmiş olsun, isterse de kendi olanaklarıyla sahip olduğu bilgisayarında bir ya da birkaç program biliyor olsun gerçek anlamda kendisini sanatçı olarak gören ve bu uğurda yaşamının her saniyesini sahip olduğu mesleğin inceliklerini kavramaya adamış, kendisini teknolojinin getirdiği gelişimlere ayak uydurmak için gecesini gündüzüne katan bir kişiye herhangi bir zararı olamaz. Gerek iş yaşamında gerekse de sosyal yaşamında bu durumda olan kişilerle olan ilişkilerinde kişinin saygı duyulacak, düşüncesi ve davranışları örnek alınacak bir durumda olabilmesi için her şeyden önce ilişkide bulunduğu okullu ya da alaylı olan herkese sahip olduğu mesleğinin inceliklerini anlayabilecekleri dilden sabırla ve ısrarla anlatabilme becerisine sahip olmasıdır.

Bu tür bir yaklaşım ve davranış biçimi kendisini sanatçı olarak gören her grafik tasarımcının öncelikle uyması gereken önemli bir kuraldır. Sanatı zanaatla karıştıran, kafaları bulandırmak için her türlü hile ve demogojiyi kendisine ilke edinmiş soytarıların da var olacağı hiçbir zaman akıllardan çıkartılmamalıdır. Bu tür kişilik sahibi unsurlara karşı her zaman dikkatli ve kararlı bir duruş sergilemek her grafik tasarımcının mesleki sorumluluğunun önemli bir parçasıdır.

Yaşam bize istemesek te bazı gerçekleri görmemizde yardımcı olur. Grafik tasarımcı olmak mesleki anlamda bir yaşam biçimine sahip olmak değildir. Grafik tasarımcı olmak yaşamın kendisinin aslında sanatsal bir değer olduğunu kavrayabilmektir. Grafik tasarımcı ister iş yaşamında isterse de sosyal yaşamında bulunduğu her ortamda varlığıyla ortamı şereflendiren, düşünceleriyle ortamı aydınlatan ve ileri taşıyan, davranışlarıyla örnek alınması gereken bir yaşam formudur. Bunun tersi yönde düşünmek ve davranış sergilemek bizlerin sanatçı kimliğimizden sıyrılıp sıradan insanlar konumuna indirger ki sanırım hiçbir grafik tasarımcı bu şekilde sıradanlaşmayı istemez.

Sıradanlaşan tasarımcı sığ ve taklitçi olur. Sıradanlaşan tasarımcı özgün eserler üretmek yerine kendisine sipariş edilen çalışma biçimini dikte edilen tarzda hazırlamaya kendisini mahkum hisseder. Sıradanlaşan tasarımcı bir süre sonra sanatçı kimliğinden sıyrılıp zanaatçı kimliğine bürünür. Bu tür olumsuzlukları yaşamamak adına sanatçı kimliğimize ve grafik tasarımcı yaşam biçimimize sahip çıkalım. Kendimizi ve çevremizde bulunan grafik tasarımcıları bilgi ve deneyim birikimimizle aydınlatalım. Karşılık gözetmeksizin yapacağımız bu aktarım sonraki süreçte bize yararlı ve sağlıklı ilişkiler bütünlüğü olarak geri dönecektir.

- Grafik tasarımcı bugün sahip oldukları ile değil etkileşim içerisinde olup yarın sahip olacaklarıyla övünmelidir.

Saygılar…
 
Kayıt
18 Mayıs 2009
Mesaj
31
Tepki
0
Bilgiyi paylaşmak adına bir kez daha düşünmemi sağlayacak bir yazı oldu. Teşekkürler...
 
Yukarı Alt