Tıkır Maceraları -1-

danisman

Consultant
Kayıt
27 Nisan 2009
Mesaj
1.504
Tepki
30
Her yaz olduğu gibi, yine dedemlere gittik, köyümüze gitmek bir aile geleneğiydi o zamanlar. Onunla karşılaştığımızda bakışlarını hiç sevmemiştim, gerçi sevimli olan bazı yanları da yok değildi ama yine de bakışlarından tedirginlik duyduğumu itiraf etmeliyim. Gözleri çok koyu renkti, sanırım siyah, lacivert karışımıydı, üzerinde kahverengi elbisesiyle çok fiyakalı bir şekilde dolanıp duruyordu bahçede.

Tedirgin bakışlarımla bir süre bakıştığımızı hatırlıyorum, sonra dedem, gel haydi, sana elma koparalım, tazecik yersin, deyip, elimden tuttu ve bahçenin diğer köşesine doğru gittik, meyve ağaçlarının olduğu yere. Bir ara arkama dönüp baktığımda, bana hala baktığını görünce, tüylerimin nasılda ayağa kalktığını hiç unutmuyorum.

Dedem beni kaldırdı yukarıya ve gözüme takılan en iri, en güzel elmayı kopartıp aldım. Dedem elimden aldı elmayı ve üzerindeki yeleğe bir güzel sildi, sonra tekrar bana uzattı, ye bakalım, dedi. Kocaman bir ısırık attım elmaya, ağzımda güç bela çevirerek yemeye çalıştım. Gerçekten de çok lezzetliydi ve içi su dolu gibiydi, zaten o elmadaki lezzeti bir daha hiçbir elmada bulamadım. Sonra dedemle arka kapıdan çıkarak, tozlu yollardan yürümeye başladık, anladığım kadarıyla dedem beni gezmeye götürüyordu. Bir süre yürüdükten sonra, meydanlığa çıktık, sonra öğrendim ki çıktığımız yer, köy meydanıymış.

Hemen yolun solunda duran çeşmeden, dedem bir tas doldurup içti afiyetle, bana, sen de iç haydi, bak buz gibi, dedi. Bir tas suda ben doldurdum, hakikaten çok soğuktu, yaz ayında buz gibi akıyordu çeşmenin suyu, dişlerimin üşüdüğünü hissettim. Sonra az ileride kocaman bir meydanlığın daha olduğunu fark ettim, dedeme, orada ne olduğunu sordum, dedem, oranın harman yeri olduğunu söyledi. Akşam istersem onunla harman yerinde kalabileceğimi de söyleyince, çok mutlu oldum. Ne de olsa dedemin en çok sevdiği ve ilk torunuydum, sonraları bir sürü daha torunu oldu ama dedem beni sevdiği kadar sevmedi onları, ben her zaman torpilliydim dedemin yanında.

Dedemle birlikte bir sürü masa ve sandalyenin olduğu bir yere geldik. Dedem, “selamünaleyküm” dedi, herkes toplu halde, “aleykümselam” diye cevapladı. Sonra sandalyelerden iki tanesini aldı dedem ve bağırdı, “torunuma bi gara gazoz, bana da demli çay” diye. Ben bilmiyordum “gara gazoz” ne demekti, öğrendim ki, kola demekmiş. Ben kolamı içerken, dedem arkadaşlarıyla sohbet etti bir süre, sonra kalktık birlikte ve tekrar tozlu yollardan yürüyerek evimize gittik.

Kocaman bir kapısı vardı dedemin evinin, bu sefer arka kapıdan değil, ön kapıdan girecektik, doğal olarak kahverengi elbiseli ve kara gözlü arkadaşla yine karşılaşacaktık ve benim tüylerim yeniden ayaklanacaktı. Daha önce geldiğimizde yoktu bu evde, şimdi nereden de gelmişti dedemin evine, ne güzel tüm bahçe bana aitti ve koşturup duruyordum sağa, sola, özgürlüğümü elimden almıştı sanki bu yabancı.

Dedem koca kapının ortasında olan küçük kapının tokmağını kaldırdı ve gıcırdayarak açıldı kapı. Kapı arasından baktığımda kara gözlü arkadaş da bana bakmaktaydı, dedem, gel hadi oğlum girmeyecek misin, dedi. Sonra da kahverengi elbiseliye dönüp, yoksa sen torunuma kızıyor musun, Tıkır dedi. Adı Tıkır’mış meğer, kuyruk sallayarak geldi dedemin yanına. Az önce baktığı gibi bakmıyordu artık bana, daha bir sevecen bakıyordu gözlerime. Bak oğlum, bunun adı Tıkır, dedi dedem, Tıkır bak torunuma kızma sakın, yoksa kafanı kırarım senin, derken, Tıkır yine kuyruğunu salladı ve ayaklarımı koklamaya başladı. Belli ki, çok korktuğumu anlamıştı dedem. Korkma yavrum, şimdi seni koklasın, sonra sana alışır, oynarsınız birlikte, dedi.

Ben ve Tıkır artık tanışma fırsatı bulmuştuk, kahverengi elbiseli Tıkırın kaşları da varmış, dedemden aldığım cesaretle başını okşadım, o da bana kuyruk salladı ve girdim içeriye. Akşam yemeğini yedikten sonra Tıkıra bakmaya çıktım bahçeye, bir de ne göreyim Tıkır da yemeğini yiyor, gidip biraz oynayayım istemiştim sadece, nereden bileyim Tıkırın yemek yerken çok asabi olacağını, bana bir bağırdı ki, ben tek solukta dedemin yanına attım kendimi. Sonra, dedem, oğlum yemek yerken oynanmaz köpek kısmıyla, kızar, dedi. Yeni bir şey daha öğrenmiştim Tıkır hakkında. Dedem harman yerine gitmek için ayaklandığında, ben de kalktım ayağa, fakat dedem, sen bugün dinlen, yoldan yeni geldiniz, yarın götüreyim dedi, çaresiz kabul etmek zorunda kaldım...

Devam edecek :)

Ozan Muhammet CANDAN
 
Yukarı Alt