Türk Grafik Eğitim sistemindeki yanlışlar

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
Bu sitede Türk Grafik Eğitim sistemindeki yanlışlar konulu AYRI BİR KONU AÇILMALIDIR, demiştim ve ben açtım.

Türkiye'deki grafik meslek liseleri, meslek yüksek okulları veya fakültelerdeki gördüğünüz eğitim yanlışlarını lütfen belirtiniz. Size göre nasıl olmasaydı veya nasıl olsaydı daha iyi olurdu şeklinde görüş yazınız.

Eğitimli ve diplomalılar niçin bu okullara girdiler, ne umdular, ne buldular?

Eğitimsizler ve diplomasızlar bu okullara niçin giremediler? Ne olsaydı, nasıl olsaydı girebilirlerdi?

Bunları yazın... Arzularınızı, istek ve dileklerinizi ve hatta eleştirilerinizi belirtin.

Eğitim sistemi hatalıdır, en iyisi alaylı grafikerlik sistemidir, alaylı grafikerler mekteplilerden üstündür diyenleriniz olursa onlar da yazsın.

Tartışalım.
 
Kayıt
3 Ağustos 2009
Mesaj
604
Tepki
74
Sayın Faruk Çağla,

"Türk Grafik Eğitimindeki Sorunlar" başlıklı bir konu açmanız, bence de yerindedir. Hatta, bu foruma yeni katılan ve daha önceki yazılan yazıları yeni yeni okumaya çalışan bendenizin gözlemlerine dayanarak, grafikerlerin kurumsal bir yapılanmasına katkıda bulunmak isteyenlerin neden bu konuya bu kadar geç intikal ettikleri sorusu bile sorulabilir. Nitekim foruma yazı yazan pek çok gencin, bu konuya sözcük aralarında yeterince serzenişte bulunduklarına tanık oldum.

Öte yandan, "Eğitim sistemi hatalıdır, en iyisi alaylı grafikerlik sistemidir, alaylı grafikerler mekteplilerden üstündür" diye atıfta bulunurken, acaba benim yazıma mı gönderme yaptınız, bu pek anlaşılmıyor. Eğer benim yazıma atıf yaptıysanız, lütfen yazımı üşenmeden bir daha okuyunuz. Hızlı cevap vermek, bazen olmadık hataları insana yaptırabilir. Lokmaları bile yavaş yavaş çiğneyip sindirmek varken, hele hele gençlere yol göstermek gibi misyonları kendinize rol olarak biçtiyseniz, daha dikkatli bir düşünmek-yazmak formülünü size öneriyorum.
Çünkü ben böyle bir şey demedim. İma dahi etmedim. Dikkatli bir okuyucu, yazımda eğitim görmediği halde, kendi sektörlerinde başarılı olan, ya da bu sektöre girerek başarılı olmaya çalışan insanların üzerindeki baskıya işaret etmektedir. Üniversite eğitimi almış biri olarak, bu eğitimi küçümseyecek, diplomalıları aşağılayacak yapıda biri olmadığım yazımda anlaşılır gibi durmaktadır.

Buna rağmen neden benim söylemediğim bir konuda böyle bir yöntem izliyorsunuz, bana açıklayınız.

İyi çalışmalar.

Tuncer ÖZKAN
 

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
@Tuncer Özkan

Sayın Tuncer Özkan,
Tek tek cevaplamam gereken yerler var, ne yazık ki uzun olacak… İddialar kısadır. Savunmalar uzundur.;
1-“ grafikerlerin kurumsal bir yapılanmasına katkıda bulunmak isteyenlerin neden bu konuya bu kadar geç intikal ettikleri sorusu bile sorulabilir” Bu sorunun BU SİTEDEKİ muhatabı BEN BAŞKA kimdir? Bilmeyenler için söyleyeyim; grafikerlerin kurumsal yapılanmasına katkıda bulunmak isteyen kişilerden biri de ben olduğuma göre, bu soruyu bana sorulmuş olarak kabul edebilirim. Bunu cevaplamayı bir alınganlık olarak değil, sorumluluk olarak alıyorum. Bu sorunuzu da cesaretle bana sorulmuş olarak değerlendiriyorum.

Bu sitede grafiker ve eğitim konularını en çok kimin açtığına bir bakınız. Bu konularda en çok kimin tartışma yarattığına bir bakınız.

Hatta sizin de üye olduğunuz bu sitenin bir benzeri olan diğer bir sitede ismimin üzerindeki forumdan uzaklaştırıldı ifadesini dikkate almadan oradaki bütün yazdıklarıma bakınız, hep grafiker ve eğitim üzerine yazılar yazdığımı göreceksiniz.

Bu yazılarım nedeniyle eğitim almamış grafikerlere antipatik geldiğimi, türlü ayak oyunlarına maruz kaldığımı da göreceksiniz.

Benimle tartışan ve grafiker olduklarını iddia eden kardeşlerimizin hemen hemen yüzde 95’i “yetenek önemlidir, diploma önemsizdir, ortaya işini koyarsın beğenilirse grafikersin… Müşteri beğeniyorsa ben grafikerim. Gerisi beni ilgilendirmez… Eğitim diyorsun, eğitimli grafikerleri de görüyoruz” tarzında şeyler söyleyerek güya tartıştıklarını sanmışlardır.

Yetenekli kişi bir de eğitim alırsa daha iyi olur diyen yüzde 5 ya vardır ya yoktur.

BU kardeşlerimizin itirazı eğitim gereklidir ama Türkiyede eğitim berbattır, bu yüzden bu eğitimi alsak da almasak da bir şey fark etmez şeklinde olmamıştır.

Eğitim bir şey kazandırmaz, asıl olan yetenektir, tarzında sadece ve sadece EĞİTİMSİZ YETENEĞİ ÖNE ÇIKARAN, BUNU SAVUNAN YAKLAŞIMLARLA ADETA KENDİLERİNİ SAVUNMUŞLARDIR.

Buna kanıt diye Mektepsiz ünlüleri örnek vermeye devam etmişlerdir. Bunların başında da İbrahim Tatlıses gelmektedir. Ama Mektepli Türkücüleri veya şarkıcıları kimse görmemektedir.

Şimdi burada açıkça “kendine yontma” durumu söz konusudur.

2- Diyorsunuz ki; “. Nitekim foruma yazı yazan pek çok gencin, bu konuya sözcük aralarında yeterince serzenişte bulunduklarına tanık oldum. “ Çok kurnazca bir cümle kurmuşsunuz… Doğru ile yanlış iç içe…

Yukarıda dedim ki, bu kardeşlerimiz hep nalıncı keseri gibi kendilerine yontarak ve İbo örneğini vererek EĞİTİMİ TU KAKA İLAN ETMEYE ÇALIŞTILAR. YETENEK ASILDIR, EĞİTİM OLMASA DA OLUR DEDİLER.

İşte bunları derken de tıpkı sizin isabetle buyurduğunuz gibi; ANCAK SATIR ARALARINDA TÜRKİYENİN EĞİTİM SİSTEMİNDEN SERZENİŞTE BULUNDULAR ama dediğiniz gibi bunu YETERİNCE YAPMADILAR.

Size katılmadığım nokta YETERİNCE YAPTILAR diyorsunuz. “Yeterince yaptılar fakat buna duyarsız kalındı . Grafiker sorunlarıyla ilgilenenler bu yakınmaları duymadılar. Türkiye’nin grafik eğitim sisteminin sorunları konusunu açmakta geç bile kaldılar” diyorsunuz.

Burada kabahatli bu serzenişlere kulak vermeyen ve üstelik YETERİNCE YAPILAN BU SERZENİŞLERİ DUYMAYANLAR oluyor.

Oysa siz bu serzenişlerin SATIR ARALARINDA YAPILDIĞINI söylediniz.

Ben de diyorum ki; bu serzenişler AÇIKÇA, MERTÇE, CESURCA yapılmadı. Sadece satır aralarında mırıldanma olarak kaldı.

“Bize özel yetenek sınavını dayatıyorlar, her grafiker ressam gibi desen çizmek zorunda değil ki…” diyemediler.

Taptıkları İbrahim Tatlıses, “Urfa’da Oxford vardı da biz mi gitmedik” diyebildi ama bu kardeşlerimiz, “bizim bölgede güzel sanatlar fakültesi vardı da biz mi gitmedik” diyemediler. İbo’nun mertliğini göstermediler.

İbo asla eğitim için kötü şeyler söylemedi ama bu grafiker kardeşlerimiz “okul gereksizdir aslolan sesinin güzel olmasıdır, konservatuar filan palavradır” dediler.

Bu grafiker kardeşlerimiz asla ve asla demediler ki; “biz de okul okumak ve eğitim almak isterdik, eğitim sistemimizin filanca eksiklerinden dolayı bu eğitimi alamadık”.

Ama şunu dediler; “ eğitimli grafikerleri görüyoruz, ben eğitim almadım ama onları cebimden çıkartırım”

Sayın Tuncer Özkan; ne kadar yazarsam yazayım, siz anlamak istediğiniz kadarını anlarsınız.

Ben iddia ediyorum ki, bu sitede alaylı grafiker kardeşlerimizin %90’ı eğitimi ve diplomayı asla olumlamadılar aksine diploma ve eğitim kötü ve gereksiz bir şeymiş gibi yazdılar.

Ama görünürdeki tavırları buydu. İçlerindeki derinlikte ise diploma ve eğitime elbette özlem vardı. Ne kadar kötü ve gereksiz deseler de ARAZİYE UYMAK İÇİN ve MAHALLE BASKISIYLA eğitim gereksizdir aslolalan yetenektir deyip durdular. Böyle demekle kendilerini tatmin ettiler.

Ama ara sıra da satır aralarında eğitim sistemimizi tartışır gibi oldular. Ama ASLA BU DEDİĞİNİZ GİBİ ve benim katılmadığım gibi, YETERLİ DÜZEYDE BİR TARTIŞMA DEĞİLDİ. SÖYLENME şeklindeydi.

Zaten YETERLİ DÜZEYDE DİLE GETİRİLSEYDİ bu konu çoktaaan açılırdı.

Tekrar ediyorum; Burada Eğitimin gereksizliği ifade edildi, eğitimin gerekli olduğu fakat bazı sorunlarının olduğu asla dile getirilmedi.

Eğitimin gereksizliğini savunanlar eğitimin sorunlarını tartışamaz. Eğitimin sorunlarını tartışabilmek için, önce eğitimin önemi ve değerinin kavranıp, eğitimin gerekli olduğuna inanılması lazımdır.

Facebookta açtığım grupta Türk Grafik Sanatı Eğitiminin sorunlarını bir ay önce tartışmaya başlamıştık. Computer öncesi dönemden kalma sınav sistemleri doğru mudur? Her grafiker ressamlık eğitiminden geçmeli midir? Özgün baskı ve Temel Sanat Hocaları grafik bölümü başkanlığından ne kadar anlar? Hocalar bu kadar ilgisiz olursa piyasa o nedenle mi kan ağlar? Dersaneler grafik eğitimine çözüm müdür? Temel Sanat Eğitimi ne kadar Temeldir? vs gibi konuları orada gündeme getiriyoruz.

Bu gibi konuların bu sitede gündeme getirilmesi için ÖNCE EĞİTİMin gerekli olduğunun kabul edilmesi gereklidir.

Ben bu sitede “tasarım bilmeyene grafiker denir mi” diye bir soru sordum. Sizin deyiminizle ÇANAK soruydu, benim deyimimle TUZAK soruydu. Tasarım bilmeyene de grafiker denir. Bilene de tasarımcı grafiker denir diye GRAFİKER TASARIM BİLMESE DE OLUR fikrini savunanlar da vardı. Onlar ortaya tekrar çıkar diye beklerken, hiç ummadığım birinden “Elbette denmez, böyle de ahmakça soru sorulur mu” diye eleştiri aldım. Üstelik ahmak da oldum.

Bu sitede sadece Ece Kaya adlı bir bayan bu konuyu sorgulamak için aylar önce konu açmıştı. Bakın bakalım kaç kişi yazmış?

Benim açtığım konuya kaç kişi yazacak göreceğiz. Serzenişler ne zaman açık fikir haline gelecek göreceğiz…

---------------------

3-“ Öte yandan, "Eğitim sistemi hatalıdır, en iyisi alaylı grafikerlik sistemidir, alaylı grafikerler mekteplilerden üstündür" diye atıfta bulunurken, acaba benim yazıma mı gönderme yaptınız, bu pek anlaşılmıyor. Eğer benim yazıma atıf yaptıysanız, lütfen yazımı üşenmeden bir daha okuyunuz. Hızlı cevap vermek, bazen olmadık hataları insana yaptırabilir. Lokmaları bile yavaş yavaş çiğneyip sindirmek varken, hele hele gençlere yol göstermek gibi misyonları kendinize rol olarak biçtiyseniz, daha dikkatli bir düşünmek-yazmak formülünü size öneriyorum.”

Önerinize teşekkürler. Alaylı grafikerler mekteplilerden üstündür lafını siz söylemediniz. Bunu söyleyecek kadar cahil olmadığınız her halinizden belli. Sizin yazınızı dikkatli okumamı önereceğiniz yerde, ben size başkalarının yazılarını dikkatli okumanızı öneriyorum. Okursanız öyle saçma fikirlerin kimlerden çıktığını daha net göreceksiniz. Gereksiz bir alınganlık yapmışsınız.

“Buna rağmen neden benim söylemediğim bir konuda böyle bir yöntem izliyorsunuz, bana açıklayınız.”

Cümleniz ise bu gereksiz alınganlığınızın ürünüdür. Tartışma çıkarmak için tartışma yaratmayınız.


----------------------
Unutmadan sorayım, bir yazıma cevap vermek için dersinizi çalışıp gelecektiniz. Ne oldu, çalıştınız mı? Yoksa siteye yazmaktan ders çalışmaya zamanınız olmadı mı? Kaynakları tarayıp bana cevap verecektiniz. Bekliyorum.
---------------------

Yukarıdaki uzun savunmayı okudunuz.

Kısa savunma da şöyle;

Tuncer bey gereksiz alınganlık göstermiş.
Yazdıklarının tümü doğru değildir.
Alaylı grafikerler eğitimin gerekli olduğunu kabul etselerdi eğitimin sorunlarını tartışırdık. Önemsiz gördükleri şeyin nesini tartışacaktık ki?

Kedi erişemediği ciğere mundar derse ciğer mundar mıdır değil midir tartışması yapılırken hangi ciğerin daha lezzetli olduğu tartışılmaz.


Saygılar.
(bu yazıdaki lokmalar nasıl çiğnenmiş?)
 
Kayıt
25 Haziran 2008
Mesaj
1.278
Tepki
4
Ben bu konuya şöyle müdahil olayım;

Ben eğitim almadan bu mesleği usta-çırak ilişkisi ile öğrendim/öğrenmeye devam ediyorum. ANcak burada şu var ki benim ustam MEKTEPLİ. Ben ondan öyle şeyler öğrendim ki 4 yıllık fakülteye gitsem bana öğretilenlerin bu kadar detaylı olabiliceğine inanmam. Öncelikle bana söylediği şu idi, keşke sen de mektepli olsaydın! ancak eğitim sistemindeki yanlışlıklardan, verilen 4 yıllık eğitimin aslında 2 yılda verilebileceğinden sürekli dem vurdu. Ben ondan daha iyi olduğumu idda etmiyorum ama şu an onun kadar bu işi yapabildiğime inanıyorum.

Bana verdiği eğitim kendisinin mektepte aldığı eğitimin özeti gibiydi. Ancak yıllar geçtikçe öğrendiklerinin detaylarını bana anlattı.

Benim şansım ustamın mektepli olması ve çok iyi anlaşıyor olmamız. Ayrıca bizim matbaaya gelen 2 yıllık grafikerlik mezunu arkadaşların "su'dan çıkmış balık" gibi ne yapacaklarını bilmez bir tavır takınmaları, verilen işi baştan sona kadar takip edememeleri, matbaa bilgilerinin yetersiz oluşu, kendilerini mektepli gösterip aslında içi boş bir kutu gibi karşımızda durmaları okullarda verilen eğitim hakkında bizi şüpheye düşürüyor.

Ben edebiyat fakültesi mezunuyum ve bu işe geç başladım biraz. Bazen düşünüyorum 4 yıl edebiyat okuyucağıma 4 yıl matbaa veya güzel sanatlar okusam şuanki pozisyonum bakımından nerelerde olurdum?

Tabii ki insan yaptığı işin eğitimini almalı ancak bir mesleğe başladıktan veya o meslekte biraz ilerledikten sonra da eğitim alınabilir. Nasıl ki yıllar önce lise mezunlarının öğretmen olup, yıllar sonra formasyon almaları gibi...O öğretmenler formasyonu yıllar sonra aldıklarında önceki yılları çocuklar için bir kayıp mıydı? Hayır...Onlar yine öğretmenliğini yapıyorlardı sadece yönetmelik değişti bundan sonra böyle olacak dendi ve bu uygulandı.

Kendi mesleğinde eğitimli olanlara saygım var ancak eğitim olmayıpta bu meslekte belli bir yere gelenlere de kendini eğitimli ilan edenlerden o kadar saygı beklemek hakkımızdır.

Son olarak bu konu değerli bir konu. Önceki konular gibi birbirimize sataşmalar, cevap vermeler şeklinde değil de gerçekten konunun özüne inerek birbirimize faydalı olmaya çalışalım.

Saygılar...
 
Kayıt
3 Ağustos 2009
Mesaj
604
Tepki
74
Sayın Süleyman Köklü,

İçtenlikle aktardığınız samimiyet için yürekten teşekkür ederim. Yaşamın içinden gelen sorunlara, yine yaşamın içinden gelen çözümlerle yanıt vermeliyiz. Elbetteki teorik bir takım tartışmalar, yersiz olarak düşünülemez. Ama kendi kendini yetiştiren, bir yerlere gelmeyi başarmış grafikerlerin sesine de kulak vermek lazım. Konunun önemini siz de farketmişsiniz ve dikkat çekmektesiniz.
Öte yandan, yöntem konusundaki endişelerinize de katılmamak elde değil. Burada sözünü ettiğiniz tehlike, hâlâ geçerlidir. Bu tehlike, acaba nasıl önlenir? Açıkcası ben de birşey diyemiyorum. Yani zorlamalı engellemeler yerine, tutarlı davranış içinde bulunanların kendiliğinden oluşturacakları bir "regulasyon", belki çözüm oluşturabilir.

Başarılar dileğiyle.
Tuncer ÖZKAN
 

Ömer YILDIZ

Admin
Yetkili Kişi
Kayıt
29 Temmuz 2007
Mesaj
2.320
Tepki
92
Değerli Yazar ve konu hakkında yorum yapan arkadaşlara;Tekrar forum kurallarını hatırlatmak durumundayım, Lütfen site içerisinde polemiklere yol açacak yorumlar yazmayınız, Yapılan yorumlar yazara değil yazdığı yazı üzerine olmalıdır. Kişisel tartışmalar ve atışmaların olduğu yazılar silinmektedir.

Konu dışı: Sayın Faruk Çağla; Site yönetimini suçlayıcı tavrınızdan vazgeçin artıK. Site ve yöneticileri olaya bakış açılarıyla her zaman objektif ve tarafsız olmuştur. Aksini iddia eden varsa ıspatı ile yeni bir konu açıp açıklamalıdır..
 

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
Sayın Süleyman Köklü, bir MEKTEPLİden eğitim aldığını söylemiştir. Bu da MEKTEBİN ve MEKTEPLİNİN önemini göstermek açısından önemlidir.

Sayın Köklü; bu yazısında Türkiyenin genel eğitim sistemindeki bazı genel aksaklıklara değinmiş ama özel olarak konu başlığımızda yer alan Grafik Eğitim sistemimizle ilgili dişe dokunur bir eleştiri ve görüş sunmamıştır.

"Kendi mesleğinde eğitimli olanlara saygım var ancak eğitim olmayıpta bu meslekte belli bir yere gelenlere de kendini eğitimli ilan edenlerden o kadar saygı beklemek hakkımızdır." diyerek yine konuyu ALAYLI_MEKTEPLİ karşılaştırmasına getirerek; BAŞARILI olmuş ALAYLI GRAFİKERLERİN HAKLARINI koruyan ifadeler kullanmıştır.

Ancak kendisine eğitim veren MEKTEPLİ grafikerin "4 yıllık grafik eğitimin 2 yılda verilebilir " dediğini aktarmıştır, bunun gerekçelerini açıklamamıştır.

Bir de 2 yıllık eğitim gören grafikerlerin piyasada sudan çıkmış balık gibi başarısız olduklarını ifade etmiştir.

Köklü'nün ifadelerinden 2 yıllık eğitimin kötü, 4 yıllık eğitimin iyi olduğunu mu anlamalıyız? Bu konu netliğe kavuşmamıştır.

Bu arada iyi bir temennide bulunmuştur;
Bu konunun önemli bir konu olduğunu, bir birimize sataşmadan birbirimize faydalı olmak gerektiğini ifade etmiştir.

Bu temennisine ben de katılıyorum. Umarım bu dilekler gerçekleşir.

Sayın Tuncer Özkan'ın Süleyman Köklü'ye cevabında; Türk Grafik Eğitim sisteminin sorunları konusuyla ilgili bir cevap göremedim.

T.Özkan'ın cevabı daha çok USTA DÜZEYİNE GELMİŞ ALAYLI GRAFİKERLERİN haklarının savunulması üzerine yazılmış bir yazıydı ve Türk Grafik Eğitiminin sorunlarıyla ilgili değildi.

Bence bu konu başlığı altında BU BAŞLIKLA İLGİSİ OLMAYAN ve başka konular altında DEFALARCA TARTIŞILMIŞ bulunan Alaylı grafikere saygı-Mektepli grafikerin diplomasına hürmet gibi konuları bırakmalıyız. Konunun özüne dönüp, Grafik Eğitiminin sorunlarını tartışmalıyız.

Bunu bilmiyorsak da bilmiyoruz demesini bilmeliyiz.

Tekrar ediyorum; bu konu başlığı Alaylı-mektepli grafiker hakları konusu ile ilgili değildir. Türk Grafik Eğitim sisteminde görülen yanlışlar ve düzeltme önerileri adı altında çok ciddi bir konudur.

Tuncer Özkan'ın cevabının yarısını ise aşağıdaki satırlar oluşturmuş;

"Öte yandan, yöntem konusundaki endişelerinize de katılmamak elde değil. Burada sözünü ettiğiniz tehlike, hâlâ geçerlidir. Bu tehlike, acaba nasıl önlenir? Açıkcası ben de birşey diyemiyorum. Yani zorlamalı engellemeler yerine, tutarlı davranış içinde bulunanların kendiliğinden oluşturacakları bir "regulasyon", belki çözüm oluşturabilir."

Bu ifadelerin yeri de bu konu başlığı değildir. Defalarca yazmaktan bıktım ama yine tekrar edeyim; Bu konunun başlığı Türk Grafik Eğitim sistemindeki sorunlardır.

Konumuzun başlığı; Grafiker.org sitesindeki tartışma YÖNTEMLERİ, sataşma üslubu ve bunun TEHLİKELERİ bunları önlemenin yolları değildir.

Ayrıca zorlamalı engellemeler ifadesi ile moderatörün mesajları silmesi mi kastediliyor, yoksa moderatörün uyarı yazıları mı?

Zorlamalı engellemeleri yapan kimdir? Kim kimi zorla engelliyor? Bu ifadelerin yeri bu konu başlığı değildir, bu ifadelerin açıklanması lazımdır. Asıl böyle ortaya atılmış muğlak ifadelere SATAŞMA denir.

Grafikerler.org sitesinde yukarıda bold ile işaretlediğim HALEN GEÇERLİ olduğu iddia edilen TEHLİKE varsa, bunun tartışma yeri burası değil, Grafikerler.org sitesindeki TARTIŞMA YÖNTEMLERİNİN SORUNLARI ve TEHLİKELERİ adında açılacak yeni bir konu olmalıdır.

Veya Forum kurallarında tartışma yöntemlerinin nasıl olması gerektiği açık ve net yazılmalı, üyeler nasıl tartışmaları gerektiğini o kurallara göre ayarlamalıdır. O zaman neyin TEHLİKELİ OLUP OLMADIĞINA yöneticiler karar verir, yazarlar değil.

Bundan şikayeti olan böyle bir konu açmalıdır. Açarsa tartışırız. Sataşma olmasın diyenleri desteklerken sataşma yapmak gibi yakışıksız bir duruma düşmemeliyiz.

Benim açtığım konu; Türk Grafik sanatının sorunları konusudur ve konuyla ilgisi olan şeylerin yazılmasını rica eder saygılar sunarım.

(not; bu yazdığım sataşma değildir, isim vererek, kaynak göstererek yapılmış eleştiridir. Polemik değildir, hakaret değildir. Konu dışına çıkılmaması için yapılmış bir ricadır.)
 
Kayıt
7 Temmuz 2008
Mesaj
208
Tepki
5
Selam,

Bu site üzerinde konu başlığı açan kişilerin sordukları soruların bir anlamı, değeri ve geliştirici özelliği olmalıdır. Bu durum yalnız bu site için geçerli değildir. Aslında yaşamın tümünde bu anlamlı düşünce biçimi geçerliliğini koruduğu sürece bizler bu alanda bazılarının tartışma dediği şeyi yapmadan uygarca yazılar yazmaya başlayacağız.

Uygarlık insanlık tarihinin önemli bir gelişim evresidir. Bu evre bize bir meslek grubunun eğitim alması gerektiğini ve bu eğitimin çerçevesinin ne olması gerektiğini bazı kişilerin bundan on hatta yüzyıllarca öncesinde konuyu masaya yatırıp tartışmaları ve ortaya çıkan bilgi bütünlüğünü uygulamaya almaları sonrasında doğru ya da yanlış yönleri görüp düzeltmeleriyle bugünlere geldi.

Bir takım eksikliklerin hala bugün bile ortada durduğunu görüyoruz. Yalnız bazı konular eğer netliğe kavuşmuşsa bunları yeniden, yeniden gündeme getirip ortaya sanki Amerika'yı yeni keşfediyor tarzda sunmak hiç bir anlam ve önem ifade etmez. Bir kaşık suda fırtına kopartıp sonra da;

- Genelde sektöre özelde ise bu siteye ne kadar ço yararının dokunduğu izlenimini uyandırmanın...

kimseye anlamlı bir yararı olmaz. Burada günlerdir anlatmak istediğim önemli gerçek işte budur. Kişisel sataşma ve benzeri düşünceleri ortaya atan kişilerin işlerine gelmeyen de budur.

Sektörde gerçek anlamda grafik tasarımcı olabilmenin resmi ve temel şartı okul bitirmiş olmaktır. Üniversite bitirmiş olmak bu sektörde " Grafik Tasarım " adına eğitim veren bir yüksek öğrenim kurumunu bitirmek anlamına gelir. Türkiye gibi bir ülkede özellikle yaşanan 2001 krizinden sonra öncesinde az, sonrasında ise yığınla kursa gitmiş sertifika almış veya hiç bir yere gitmemiş kendi çabasıyla öğrenmeye çalışmış kişilerin sektör içerisinde yer aldıklarını görüyoruz. Bu durumun tek suçlusu kendilerine alaylı denen kişiler değildir. Bu anlamda onlara yüklenmek te hiç kimsenin hakkı olamaz.

Ekonomik kriz sonrası dönemlerde bu ve buna benzer durumlar tüm dünyada yaşandı ve yaşanmaya da devam ediyor. Bakın içerisinde yaşadığımız sistem sizin dün ne yaptığınızla değil bugün ne yaptığınızla ilgilenir ve size bugün yaptığınızla değer verir. Bundan yıllar önce elinizdeki olanaklar çerçevesinde yaptıklarının artık o tarihte kalmıştır. Önemli olan şimdi yani bugün ne yaptığınız ya da yapabildiğinizdir. Bunu ben uydurmuyorum yaşanan gerçeği burada sizlere yansıtıyorum. Hatta bu düşünce biçimi gelişmiş ülkelerde daha da acımasız bir şekilde uygulanır.

Şimdi durumu örneklemek gerekirse;

Konumuzla direkt olarak ilintili olması açısından bir grafik tasarımcıyı ele alalım. Bu şahıs sektöre hizmet vermek üzere bir reklam ajansında çalışıyor olsun. Bu X şahsın edindiği mesleki kariyer de Art Director ( Sanat Yönetmeni ) olsun. Bu vatandaş sabah işine geldiğinde önünde tonlarca işin yığılı olduğu bir durumda olmaz. Bu şahıs işini müşteri temsilcisinden brife olarak alır. Bu şahıs akademik bir eğitim alarak bu noktaya gelmiş ve oturduğu koltuğu tırnaklarıyla kazıyarak onca insanın içerisinden öne çıkarak hak etmiştir. Buraya kadar herhangi bir sorun var mı..? Bence yok. Eğitim almış, rüştünü ispatlamış, çalıştığı ortamda kendi gücüyle saygın bir noktaya gelmiş, ürettiği çalışmalar yurt çapında başarılı olup ön plana çıkmış, eee daha, dahası ne olsun. Okumuş, çalışmış, üretmiş ve başarılı olmuş.

Evet. Gördüğünüz gibi bu durumun tartışılacak herhangi bir noktası var mı..? Yok mu..? Ama varmış...
Sorun asıl kişilerin olması gereken noktada değil de olmaması gereken hatta dünyada neredeyse yok denecek düzeyde bir noktada dans etmeye çalışmasından kaynaklanmaktadır. Matbaa, grafik atölyesi, digital çıkış ünitesi vs. Bu çalışma ortamları konuya genel bakış açısıyla yaklaşıldığında herhangi bir referans noktası oluşturmayacak düzeydedir. Bu tür çalışma ortamları dünyada dikkate alınıp tartışma konusu yaratılmayacak düzeydedir.

Hadi diyelim biz evrensellikten kendimizi soyutlayıp birinin kişisel kuyruk acısı nedeniyle açtığı bu konu başlığını sanki öyleymiş gibi düşünüp değerlendirelim aklımız sıra bu konuyla ilgili olarak tartışma ortamı yaratalım. Neyi tartışıyoruz..? Grafik tasarımcının eğitim alıp almayacağını, eğitim alacaksa aldığı eğitimin kalitesini, okul sonrası yaşadığı sorunları...

Bu sorunların aşılması noktasında temel mihenk yine bu alanda ve yaşamın kendisinde bir yılı aşkın bir süredir savunduğum " Meslek Birliği " nin oluşturulmasından geçer. Öyle masa başından ahkam kesmekle bu sorunlar çözülmez.

Bu sorunları çözmeye kendisini aday görenlerin her şeyden önce bütünleyici, yol ve yön gösterici saygın bir kişiliğinin olması gerekir. Aktif olarak bu sorunları çözmeye gerek kendisini gerekse de oluşturacağı " Meslek Birliği " kurumsal yapısının kendisine verdiği yetkiyle mümkündür. Bu sorunun sektörel ayağı olduğu gibi akademik ayağı da vardır. Konuyu akademik bazda ele alabilmeniz için sizin bir kurum yapısı içerisinde konuya yaklaşmanız temel şarttır. Kurumlar anca kurumları karşısına alıp ortada duran sorunların çözüm noktalarını masaya yatırmaya eğilim gösterirler. Masaya yatırılacak sorunların az ya da çok olması sorunların çözümün noktasında sorun oluşturmaz. Önemli olan bir araya gelecek iki veya daha fazla kurumun ortaklaşa bu iyileştirme, yetkinleştirme ve çözüme ulaştırma noktasında birbirlerine paralel düşünmeleridir.

Akademik çevrede grafik eğitim bugün her ne kadar istenilen düzeye gelmemiş olsa da önemli bir aşama kaydetti. Benim okuduğum dönemde bilgisayar bile yoktu. Atölye ortamında çektiğimiz sıkıntılar bugün bile traji komik bir şekilde aklımda duruyor. Bir dönem sırf bu yüzden mesleğimi bir kenara itip başka alanlara yöneldim. Aslında bu yönelmenin yararını bugün fazlasıyla görüyorum. Bilgisayarın meslek alanımıza girmesiyle birlikte çalışma koşulları da hissedilir düzeyde rahatladı. Bunun iki noktada olumlu ve olumsuz yansıması ortaya çıktı.

1- Bilgisayarsız grafik tasarım döneminde (o dönemin ilkel çalışma yöntemi aslında anlatılmaz yaşanır ) en basit bir tasarımın bile insana çektirdiği eziyeti anlatabilmek için burada sayfalar dolusu yazı yazmak gerekir. Bu bilgisayar öncesi çalışmanın aslında bu döneme göre ne kadar ilkel olduğunun da önemli bir göstergesidir. Genel amacın ortaya çıkartılan çalışmayı en sağlıklı bir şekilde, kişiyi en az yıpratır noktada, geriye dönüşünün olabilme şansının hazır tutulduğu bir çalışma yöntemiyle gerçekleştirilmesi temel prensibinden hareketle konuya yaklaşılamaması ve çalışmayı üreten kişinin elindeki olanaklar çerçevesinde hareket ediyor olması yapılan çalışmanın riskini bir o oranda arttırmaktaydı. Örnek; uygulama noktasında olduğunuz tasarıma hız efekti vermek için elinize aldığınız pistoleyi bir harekette sallamak durumundasınız. Yapacağınız en küçük bir hata, bu efekti bir çok kez tekrarlamanıza neden olur. Hatta elinizin bile titrememesi gerekir. Nasıl şu anki düşüncemize göre ne kadar komik değil mi..? Alt tarafı bir hız efekti için harcadığımız enerjiye bakın.

2- Bilgisayar yaşamımıza asrın mucizesi olarak girdi. Bir bilgisayarın grafik altyapısına olan katkılarını uzun uzun anlatmaya gerek yok. Tereciye tere satmayalım. En basit örneklemeyle konuyu geçelim. Komut+Z yani geri al tuşu. Tasarımda size ne kadar yararlı..? Bir düşünün bakalım. Dayanamadım size bir örnek daha vereyim. Photoshop programında tasarımı üreteceğiniz dosya üzerinde kaç adet Layer ( Katman ) açabiliyorsunuz..? İnceleyin görün. Tüm bunlar ve benzerleri bir grafik tasarımcının gerek bakış açısını gerekse de çalışma biçimini direkt olarak etkileyen faktörlerdir.

Bunun yanında temel sanat eğitimi alan bir kişinin eğitime klasik çalışma yöntemleri ile başlaması yalnız bizde değil dünyada da bir standarttır. Renk bilgisi olmadan olur mu..? Perspektif nedir..? Tipografik ögelerden hangi amaca yönelik olarak yararlanırız...? Bu ve benzer konular temel grafik eğitimi içerisinde yer alır ki bunları bir grafik tasarımcının mutlaka bilmesi gerekir.

Bilmezse ne olur. Vatandaş tasarımda kullandığı ögelere öyle gölgeler verir ki bu gölgelerin doğada karşılığını hiç bir yerde hiç bir şekilde bulamazsınız. Çiğ durur, sırıtır, tasarımı rezil eder. Vatandaş tasarımında öyle renkler kullanır ki çalışmayı elinize aldığınızda ondan iğrenirsiniz. Çalışma fukara sümüğü gibi elinize yapışır. Miğdeniz bulanır.

Bunun dışında efendim taşma payı ( Bleed ), bıçak izi gibi bir günün bir kaç saatinde öğrenilecek basit tali şeyler birincil öneme sahip değildir. Bu arada web grafiğinde taşma payı veya bıçak izi bildiğiniz gibi yok. Bir de bu tür bir durum var. Bazı tasarımcı arkadaşlar sektörün bu alanında hizmet sunuyorlar. Şimdi bunlara kalkıp taşma payı derseniz adam size ağzını bırakıp başka yeriyle güler. Bunları geçelim. Temel konularda düşünce üretmek önemli. Bir de kurumsal bir yapıya kavuşmak.

Sektörü eğitmek, yönlendirmek ve yönetmek için birincil yaklaşım biçimi meslek birliği düşüncesinin hayatı geçirilmesidir. Bu noktada ortak karar alabilecek sağlam karakterdeki kişilerin bir araya gelip oluşturacakları bu birlik sektörün istenilen düzeye gelmesinde önemli adımların atılacağı ortamı oluşturacaktır. Bunun dışındaki uğraşılar hayal mahsülü olmanın ötesinde hiç bir işe yaramayan salt kişisel tatmin ve kazanç amaçlı oluşumlardır. Bu sektörün artık bu tür bakış açıları ve oluşumlarla kaybedecek zamanı ne yazık ki yok.

Eğitim birinci dereceden önemli. Alınan eğitimin kalitesini yine bizler yani sektörde şu an hizmet sunan grafik tasarımcılar belirleyecek. Sektörel gelişmeleri eğer geriye düşmüşse akademik alana öneri ve uygulama bazında raporlayacak olan kişiler de bizleriz. Akademik çevre rehavete düşmüş olabilir, sektörün gerisinde kalmış olabilir yapısal gelişimi yine kendimiz için bizler oluşturacağız.

- Bu anlamda Godo'yu bekleyen ayvayı yer... Çünkü Godo gelmeyecek...

Saygılar...



Önemli ve Kararlı Not: Bu alanda yazılan yazılarda birilerinin küfür ettiğini söyleyen kişi hem yalancı hem de tescilli iftiracıdır. Bu böyle biline...
 

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
Yine aynı yanlış yapılıyor.

Eğitimin önemi veya önemsizliği değil, Türk Grafik Sanatı Eğitiminin olumlu olumsuz yanları ifade edilmeli.

Bir çuval keçiboynuzu çiğneyip bir kaşık şeker almaya benziyor, konuyla ilgisiz uzun yazıları okumak.

Bıkmadan soruyorum; Grafiker yetiştiren okullarda ne gibi kusurlar görüyorsunuz? Okullarımızdaki Grafiker eğitiminin yanlışları nelerdir, nasıl olursa doğru olur?

Bunu yazmak bu kadar zor mu?

Konumuz Sektörümüz nasıl düzelir veya Grafikerler Meslek Birliği konusu değildir.
Okullarımızdaki Grafik Eğitimi'dir.

Lafı eğip bükmeye, uzatmaya, başka taraflara çekmeye gerek yok. Bilenler yazsın lütfen, bilmeyenler biliyormuş gibi yazıp kafa karıştırmasın.

Tekrar ediyorum; soru şudur;
Grafiker yetiştiren okullarda ne gibi kusurlar görüyorsunuz? Okullarımızdaki Grafiker eğitiminin yanlışları nelerdir, nasıl olursa doğru olur?

Bunu yazın, Türk Eğitim Sistemine katkınız olsun. Alaylı grafiker kardeşlerimize de yol göstermiş olun.

Faruk Çağla
Reklam Grafiği Tasarımı - Yazı Tipografi- Serbest Desen ve illüstrasyon
Öğretim Görevlisi
 
Kayıt
7 Temmuz 2008
Mesaj
208
Tepki
5
Selam,

Bir konu üzerine yazı yazmak zor değildir. Önemli olan yazılan yazıdan kimin ne anladığıdır. Ele alınan bir konuyu parçalara bölüp açıkladığını sanan kişilerin genel bilgisinden, konuya yaklaşım biçiminden hatta samimiyetinden şüphe bile edilmez.

Böl, parçala, doğruyu bul. Bu tür bir yöntem dünyanın hangi akıllı ülkesinin ileri zekalı beyninde görülmüş. Bu tür bir yöntemi savunmak için ancak art niyetli olmak gerekir. Oysa ki tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de sorunların çözümünün tek bir yolu vardır.

Ele alınan konuya geniş bir perspektiften bakıp genelin oluşturduğu sorunları yine genel bakış açılarıyla çözümlemek. Parçadan bütüne gidilmez. Bütünden parçaya gidilir. Bunu bilmeyen kişiye cahil ya da art niyetli denir.

Bu sitenin üyesi olan kişilerin bu tür konuları bilememe söz konusu olmayacağına göre. Ortaya atılan konunun hangi amaca hizmet edeceği önemlidir.

Sektörel eğitimi çevre faktörlerden ayrı olarak ele alıp incelemeye çalışmak için iş bilmezliğin yanında bir de sorgulanması gereken en önemli şeyi es geçmemek gerekir.

Grafik Tasarım eğitimi veren kurumların ( üniversite bazında ) yetişdiklerini düşündükleri öğrencileri gerekli eğitim düzeyine eriştirememelerinin en büyük nedeni konuyu bir bütün olarak görmeyip parçalara ayırma yöntemi izlemeleridir.

İşte bu bakış açısıyla eğitim almış bir kişinin de açacağı bu ve buna benzer konular sektörün tümünü ıskalayıp değerlendirmeyi parça bazında ele almaya zorlamaktır. Bu durum da zaten normaldir. Eğitim kötü olunca o eğitimi almış kişinin bakış açısı da ne yazık ki bu şekilde oluyor.

Eğitim eksik ve yanlış olursa o eğitim kurumundan çıkan kişiler de bu tür eksikliklerden bir şekilde nasiplerini alırlar. Bu anlamda tarihe güzel bir örnek düşüyoruz. Yazdığım yazıları dikkatle ve satır aralarına bakarak okuyun. Bu yazılar sonraki süreçte ilgili kişilerin önüne bulundukları her ortamda koyulacaktır.

- Eğri kurumdan doğru adam ender çıkar. Çıkan doğru kişi de o kurumu ve adamı burada bu şekilde eleştirir.

Olması gereken sağlıklı yöntem bütünden parçaya doğru gidildiği zaman doğru ve anlamlıdır. Bunun dışında ortaya atılacak her yöntem yanlı, yanlış ve başka amaçlara hizmet eder. Ortaya sağlıklı bir sonuç hiç bir zaman çıkmaz.

Nasıl ki dünyaya bakılmadan Türkiye'nin şu an içerisinde bulunduğu durum anlaşılamazsa, sektöre bakılmadan da üniversitedeki eğitim sisteminin yanlışlarını eleştirmek havanda su dövmekle eş değerde olur. Bir düşünceyi ortaya atarken neyin ne olduğunu bilerek atmak gerekir. Mugalata, safsata, şamata yaparak insanların düşüncelerini açıklamasını beklemek ne anlama gelir isterseniz sözlüğe bakıp öğrenebilirsiniz.

Saygılar...
 
Yukarı Alt