Yarışırken, markayı yaşayın...

danisman

Consultant
Kayıt
27 Nisan 2009
Mesaj
1.504
Tepki
30

Öncelikle bu yazıyı yazmak ve yazmamak arasında, gelgitler yaşadığımı belirtmek istiyorum. Çünkü kırılgan, kırılgan olduğu kadar, yapmak istedikleri ve sahip olmak istedikleri için çalışmaktan veya yeterince çalışmaktan uzak bir genç nesil var karşımda.

Son Ağustos ayı yarışmasında buna şahit oldum.

Ben de yıllarca valilikler, belediyeler, üniversiteler ve çeşitli konularda yarışmalara katıldım, yarışmaya katılmak, nasıl bir duygudur iyi bilirim. Fakat bu duyguyu, gerçekten yaşamak gerektiği inancında olan da bir insanım.

Ben bir yarışmaya katılacağım zaman, öncelikle gerçekten, bu yarışmaya katılmayı istiyor muyum, bunun kararını veren bir insandım. Yarışma brifingini okuduktan sonra, gerçekten bu konu ve konsept hakkında, neler yapabilirim veya bu konsept benim yarışmam için uygun mudur, diye oturup düşünürdüm. Katılmaya karar vermişsem, konu hakkında araştırmalar yapar ve hiç bilgim olmasa bile, mutlaka bilgi edinirdim.

Birçok belediye logosu çalışmaları için, erinmeden, çok uzak şehirlere kadar gittiğim olmuştur. Bunun nedeni, şehri yaşamak, şehrin havasını teneffüs etmek ve olayı özümsemek isteyişimdendir.

Ağustos ayı yarışma konusu olarak “littabe” isimli bir kot firmasını sizlere yarışma konusu olarak sunduk. Aslında “littabe” gerçekte, bir dönem ünlü bir kot firması için oluşturduğum, bir marka ve isim çalışmasıydı. Firma ile olan bazı anlaşmazlıklarımız sonucu, hayata geçirilemedi ve öylece kaldı. Hala logosu ve konsept çalışmasıyla hazır bir şekilde, yarattığımız markalar arasında yer almaktadır.

Bu markayı yaratırken, yaklaşık on beş gün kadar, sadece isim üzerinde çalışmıştık, logo ve diğer çalışmalarımız ise yaklaşık bir ay kadar sürmüştü. Piyasada ki tüm markaları ve isimleri kağıdımıza yazmış, bunlara alternatif oluşturabilecek ve akılda kalabilecek bir marka yaratmak istemiştik, bu amaca da ulaştığımız inancındayım.

Littabe, her ne kadar, henüz doğmamış bir marka bile olsa, bizim mutfağımızda doğmuş ve şekillenmişti.

Bu çalışmayı yaparken müthiş bir heyecan içerisinde çalışmıştı tüm ekip ve bu heyecanı fazlasıyla işimize yansıtmayı başarmıştık.

Sanırım, on beş kişi katılımı olan Ağustos ayı yarışmasında, gerçekten çok güzel çalışmaların olacağını ve gençlikle bütünleşmiş olan bir kıyafetin, çok daha güzel şekilde çalışmalara yansıyacağını düşünmüştüm.

Fakat beklediğim gibi bir sonuçla karşılaşamadığımı söylemek zorundayım.

Nedenini düşündüğüm zaman, aslında konunun yeterince özümsenemediğine karar verdim. Sadece bu ay oluşan bir düşünce değil bu, geride bıraktığımız üç yarışma katılımcıları için de bu düşünceler içerisinde olduğumu belirtmek istiyorum. Bu yarışma, evet, belki çok önemli bir sonuç getirmeyecek sizlere, belki büyük para ödülleri kazanma şansınız olmayacak ama unutmayın ki, bu bir yarışmadır. Yani bilgi, beceri ve kabiliyetlerinizi sergilemek için bir fırsattır.

Her zaman söylediğim bir şey vardır ve daima arkasında dururum, her insan, en çok kendisiyle yarışmalıdır, yoksa başarılı olamaz. Yani daha iyi bir şekilde olaya yoğunlaşmak ve daha kaliteli işler çıkarmak için, işin ucunda ille de büyük ödüller olması gerekmez.

Yaşamın her safhasını bir basamak olarak düşünürsek, daha büyük yarışmalara katılabilmek için bu tür organizasyonları bir antrenman olarak kabul etmelisiniz. Yarışmanın küçüğü, büyüğü, iyisi, kötüsü olmaz, yarışma her zaman yarışmadır ve her yarışmada birinci olabilmek, güzel bir duygudur.

Bu yarışmalara katılan arkadaşlarımızdan tek ricam var, lütfen konu hakkında gerektiği kadar inceleme ve araştırma yapınız, daha önce yapılmış olan logo çalışmalarını inceleyiniz ve çalışmalarınızı yaparken markayı yaşayınız. Yaşamadığınız bir markaya hayat veremezsiniz, hayat veremediğiniz bir çalışma da güzel olmaz.

Saygılar…




 
Yukarı Alt