Türkiye'deki Yazı ve Tipografi Problemlerine Dair

Murat Vardar

Uzman Üye
Uzman Üye
Kayıt
14 Ocak 2012
Mesaj
4.332
Tepki
1.051
Ne yazık ki kanayan bir yara, denetimsizlik, bilgisizlik ve ihmal...
bir an önce gerekli eğitimin ve düzenlemenin yapılması gerekli,

paylaşım için teşekkürler.
 

muratamam

Yazar
Kayıt
12 Temmuz 2010
Mesaj
479
Tepki
364
http://creativebits.org/inspiration/interview_erik_spiekermann
http://spiekermann.com/

Latin alfabesi, İslâm yazısı ile kıyaslanmaz ama yine de bu alfabe ile sanatlı ve eli-yüzü düzgün yazmak mümkündür. Muhtemelen çoğunuzun bilgisi var; okuduğunuz bu yazı, kimliğini bile bilip merak etmediğimiz bazı sanatçılar tarafından endüstriyel kullanım için tasarlandı, güzel bir biçim verildi. Bu sanatçılara “Typograph”, sanata ise Tipografi adı veriliyor. Baskı yoluyla ve endüstriyel maksatla çoğaltılabilen bütün yazılar tipografiye giriyor. Tipografların düzenlediği harf, rakam ve işaretler takımına ise font adı veriliyor. Bilgisayarlarda bedava kullandığımız yüzlerce font türünün her biri kendince bir sanat eseri. Batı âleminde tipografinin tarihi Gutenberg'e kadar uzanıyor ve ondan bu yana 100 bini aşkın font türünden söz edilebiliyor. Tipograflar, tasarladıkları harf takımına (Font) kendi isimlerini veya bir şehir veya ülke adı veriyorlar. Bilebildiğim kadarıyla bizim font alemine şimdiye kadar yapabildiğimiz bir katkı yok; bir Türk fontundan söz edemiyoruz, sadece başka sanatçıların tasarladığı fontlara Türkçe karakterler ilâve edebilme imkânımız var.

Aslında bir Türk fontu olması şart değil ama fontları doğru ve güzel kullanmak şart; medenî ve mübrem bir ihtiyaç. Bizim harflerle ve fontlarla ilişkimiz sadece tüketicilikle sınırlı değil, fontları çok kötü kullanıyoruz. Fotoğrafta görülen yazı bunun bir örneği. Gazete ve dergilerde, basın dünyasında, televizyonlarda artık iyi yetişmiş grafiklerler istihdam ediliyor ve grafikerler genellikle iyi iş çıkarıyorlar ama ne yazık ki etrafımız buna rağmen birbirinden çirkin tabelalar, yazılar, reklam panoları vesaire ile dolu. Küçük esnafımız olsun, resmi dairelerimiz olsun bir yazının güzel olabileceğinden habersiz kimselerin verdiği kararlarla göz zevkimizi bozuyorlar.
http://www.zaman.com.tr/ahmet-turan-alkan/latin-alfabesi-ile-guzel-yazi-yazilabilir-mi_2023458.html

1.Bir toplum için alfabe değişikliği ciddi bir kırılma noktası olmakla birlikte, bu konudaki tartışmanın çok yönlü ve çok boyutlu yapılması gerekir. Bizim burada yapabileceğimiz şey, tipografi ve grafik tasarım açısından bazı sorular sormak ve bazı hususları hatırlatmaktan ibaret olacaktır. Zamanında yazıyı bir duvar süsü olacak kadar yetkinleştirenlerin, maalesef Latin alfabesiyle her alanda pespayelikler, çirkinlikler üretmeleri gerçekten üzüntü vericidir. Tipografi ve grafik tasarım noktasında yaşanan arz sorunu, daha da önemlisi talep noksanlığının temelinde yatan en önemli etmen yeni alfabemizin henüz içselleştirilememiş olmasıdır.

2.Alfabe değişikliğiyle ilgili olarak benim de bazı rezevlerim olmuştur. İnsanın, dedesinin mezar taşı üzerindeki yazıları okuyamıyor olması gerçekten de hazin bir durumdur, ama benim kaygılarımın odaklandığı ağırlıklı nokta, toplumsal ölçütlerin kaybolup gitmesinden dolayı yazının ve grafik sanatının yeterli değer görmemesini oluşturan nedenlere kafa takmaktı. Fakat birkaç yıl önce Japonya’ya yaptığım bir seyahatle ciddi bir şekilde kafam başka türlü karıştı. Geleneksel değerlerini koruyarak modernleştiği söylenen Japonya’da neredeyse ulusal alfabe ile Latin alfabesi her yerde kol kola görünüyordu. Tam bir keşmekeş yani. Geleneklerine bağlı ve daha tutucu bir karaktere sahip olduğunu düşündüğümüz Japonya’da ortaya çıkan durumun, eğer alfabemizi değiştirmemiş olsaydık bizdeki yansımasını hayal edebiliyorum. Siz de edersiniz. Bu bakımdan belki de Türk harf devrimini her şeye rağmen Atatürk’ün bir uzgörüsü olarak kabul etmek mümkündür. Ancak yine de her baskın uygarlık dairesinin etki alanı içine girdiğimizde yeni bir alfabe tercihinde bulunmak, yarın Çin kültürünün egemen bir unsur olması halinde başımıza yeni dertler açılabileceği anlamına gelmektedir.
http://selimtuncer.blogspot.com/2007/11/kuran-mekkede-indi-kahirede-okundu.html

“İsterseniz önce Türkçe fontlardan biraz bahsedelim. Sistemle birlikte gelen fontların bir kısmı Türkçeleştirilmiştir. Bu Türkçeleştirilmiş fontların da tasarım veya kullanım açısından pek azı doğru. Bazı Türkçeleştirilmiş fontlar convert yapılınca majiskül ve miniskül Ç ve Ş harflerin çengellerinde (Cedilla) beyaz boşluklar oluşuyor. Bunun nedeni Fontographer programında iki formun üst üste gelen kısmı beyaz olarak gözükür. Overlap yapılması gerekir. Bazı Türkçe karakterlerde Ğ, Ü, Ö ve İ harfleri ekranda diğer majiskül harflerden daha kısa (basık) görülmekte, convert yapılınca düzelmektedir. Fontu Türkçeleştiren veya tasarlayan kişi, harfin üst alan çizgisini (Ascender) taştığını bilmemektedir. Bu tipografi'de sorunlar oluşturur. Yine bazı Türkçeleştirmelerde ğ ve Ğ harfleri üzerindeki şekil (Breve) yerine (Tilde) kullanılmaktadır veya ğ ve Ğ harfleri üzerindeki şekil siyahlık değeri, oranı açısından yanlış kullanılmıştır. Örneğin Bold veya ExtraBold harfle ancak Medium değerdeki Breve görebiliyoruz. Bir çoğumuz bunu görmüyor bile, sadece okuyup geçiyoruz.

Font tasarımı yapabilmek, hattâ Türkçeleştirmek için bile grafik eğitimi almak, tasarımcısı olmak gerekir. Fontun bir tasarım amacı vardır. Tasarlayacağımız fontu hangi amaçla nerede kullanacağız. Her fontun kullanım alanı farklıdır. En zoru da metinde kullanılacak olan fontların tasarımıdır.”
http://www.photoshopmagazin.com/dergi/2007/02/kaligrafiye_ve_fontlara_adanmis_bir_omur_abdullah_tasci.html
http://youtu.be/g6ZPcsDOkoA

Öncelikle yazıtiplerinin her biri birer yazılımdır. Onları tahrip etmek, uyarlayıp üzerinden ticari kâr elde etmek ise başlı başına yasa dışı. Ülkedeki birçok ajans ve tasarımcı, yazıtiplerini ve hatta yazı ailelerini korsan yollarla elde ediyorlar. Elde ettiklerini ise Türkçeye uyarlarken yazıtipinin tasarımcısından bağımsız, Açık-Yazı (OpenType) özelliklerini ve programlamasını gözeterek uyguluyorlar. Bu durum, geçtiğimiz aylarda ülkenin önemli telekominikasyon kurumlarından birinin yenilenen kimliğinde kullanılan yazıtipinin, yasadışı olarak Türkçeye uyarlanıp kullanılmasıyla ayyuka çıkmıştı.

Tasarım mezunları, ‘tarihin yazıldığı yazı’ ile doğru bir şekilde ilişki kuramazken, kendi dillerine de yabancılaşmaktalar. Ajans çalışanları müşterinin gözüne girmek, müşteriyi elinden kaçırmamak için ya da bilgi eksikliği başta olmak üzere çeşitli nedenlerle temel tipografik hatalar yapmaktalar. Büyük harf (majüskül) “İ” karakterini, küçük harf (minüskül) ”i” ile yazmak, Türkçe desteği olmayan yazıtiplerine uyumlama ve boyut kuralları gözetilerek eklemeler yapmak bunlardan bazıları. Böylece, endüstrideki birçok tasarımcı; hatalı tipografik tasarımlarla toplumda yanlış bir kullanımı yaygınlaştırıyorlar. Ajanslara ve endüstri çalışanlarına verilecek eğitim seminerleri de bu konuda oldukça yararlı olabilir.
http://www.turkcetipografitoplulugu.org/yazilar/memleketin-tipografisi/

Yaygın tipografi hataları:


http://www.thinkingwithtype.com/contents/letter/#Anatomy


http://www.fonts.com/content/learning/fyti/typographic-tips/top-ten-type-crimes


http://listverse.com/2012/06/24/top-10-typography-crimes/



 

gezegen

Üye
Kayıt
6 Eylül 2012
Mesaj
325
Tepki
16
@muratamam

Batı dünyası bir alem! Kullandıkları uydur-kaydır Latin alfabesini yüzyıllar boyunca işle, ele, imbikten geçir; işlevselleştir, güzelleştir, doğru, güzel, estetik kullanımı için kurallar, teknolojiler geliştir, değişik türden milyonlarca yazıtipi yarat, vardığın nokta Ahmet Turan haşmetbahımızın ifade buyurduğu noktaya, yani "sanatlı ve eli-yüzü düzgün yazmanın mümkün" olduğu noktaya ulaştır! Ne gerek var(dı) yüzyıllarca uğraşa? Bak Araplara, kutsal Arap alfabelerine - bu alfabeleriyle sanatlı ve eli-yüzü düzgün yazmak için hiçbir uğraşa gerek yok. Daha alfabenin kendisi "sanatlı ve eli-yüzü düzgün"! Ne gerek var kendi içinden Gutenberg'ler, Garamondlar yaratmaya, font'tur, kerning'tir, ascender'dir, serif'tir bunca teknik deyime, onca baş ağrısına! O hele kaligrafi dedikleri zımbırtı ne öyle? Şurdan-burdan kavisli çizgiler, ne o öyle? Bak hattatlığa - hattatlık öyle mi? "Sanatlı ve eli-yüzü düzgün"!

Holly Cow!
 

muratamam

Yazar
Kayıt
12 Temmuz 2010
Mesaj
479
Tepki
364

muratamam

Yazar
Kayıt
12 Temmuz 2010
Mesaj
479
Tepki
364
@muratamam

Bu yazıyı Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de, bir otel odasında yazıyorum. Otelin logosundan başlayarak tanıtım broşürüne, mini bar listesinden oda servisi menüsüne, telefon ve TV enformasyon kartlarından bildiğiniz diğer otel evraklarına kadar birçok “yazılı” ve basılı materyale şöyle bir göz atınca aklıma yıllar önce bu sayfalarda yer alan “Kuran Mekke’de indi, Kahire’de okundu, İstanbul’da ise yazıldı.” başlıklı bir yazım geldi.




O yazıda, Dumlupınar Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Elemanı Adem Dönmez’den aldığım uzunca bir mesaja yer vermiştim; buraya da kısa bir bölümünü alıyorum:

“Türkiye’de grafik tasarımda en büyük ve temel problemin tipografi olduğunu düşünüyorum. Üniversite yıllarından bu yana hissetiğim bir problem bu... Problemin temelinde aslında kendimize ait bir yazının olmamaması yatıyor belki de. Bu konuyu açtığınızda birçok insan tarafından basitçe Harf Devrimi’ne karşı olmakla suçlanarak ortada kalabiliyosunuz. Ben ise soruna grafik ve tipografi ilişkisi açısından bakıyorum. (...) Bu saatten sonra yapılacak bir şey yok. Onun için belki yıllar alacak bir süreçte bu harfleri özümseyerek kullanabileceğimizi düşünüyorum. Çünkü bunun bir örneği Arap harflerinde yaşanmıştır. Müslümanlıktan sonraki dönemde, özellikle Osmanlı’da Arap harfleri çok yüksek düzeyde sanat olarak çini, tezhip, ahşap ve mermer üzerine işlenmiştir. Günümüzdeki harf karakteri anlayışına çok yakın sayılabilecek yazı üslupları geliştirilmiştir. Gelecekten umutsuz değilim.”

Adem Dönmez’in bu görüşleri, belki de Çin Halk Cumhuriyeti Anqing Eğitim Üniversitesi’nde ders verdiği dönemlerde kristalize olmuştu. Ne de olsa Çin için bir “yazı uygarlığı” denir.

Alfabe konusunda Azerbaycan’ın başına gelen de bizden farklı değil, hatta onlarınki daha da karmaşık bir macera... Azerbaycan’da, son seksen yıl içerisinde tam dört defa alfabe değiştirilir. Bizdeki gibi uzun tartışmalar sonunda, 10. yüzyıldan beri kullanılmakta olan Arap esaslı alfabe terk edilir ve 1929 yılında, 19. yüzyıl Azeri aydınlarından Mirza Fetali Ahundov’un geliştirdiği Latin esaslı alfabe kabul edilir. On yıl sonra Sovyetler’in müdahalesiyle Latin esaslı alfabe bırakılır ve Kiril esaslı alfabeye geçilir. 1991’de ise yeniden Latin esaslı alfabeye dönülür. Bu süreçte hem Kiril hem de Latin esaslı alfabeler bazı küçük değişikliklere de uğrar ve Azeri alfabesi bugünkü son şeklini alır.

Toplumların alfabe değiştirmelerine etki eden nedenleri üç ana maddede toplanabilir: (a) Başka ulusların esaretine girmek sonucu oluşan yeni sosyal durum, (b) Din değiştirme, (c) Kültür ve medeniyet değiştirme.

Türklerin M.Ö. V. yüzyıldan bu yana yazı kullandıkları biliniyor. Tarih boyunca Uygur, Mani, Brahmi, Süryani, Arap, Ermeni, İbrani, Got, Slav ve Latin alfabesi gibi çeşitli yazı sistemlerini kullanmışlardır ve bunların tamamı da köken olarak yabancı alfabelerdir.

Goethe’nin, “Bir dilin gücü, yabancı olanı reddetmesinde değil, özümsemesinde görülür.” sözünü belki alfabeler için de kullanmak mümkündür. Konumuz da bu zaten; özümsemek.

Yine Adem Dömez’den bir alıntı yapalım: “Arap harflerinin temelinde çöldeki kumların izlerini, Çin harflerinde Çin doğasını, pirinç tarlasında çalışan bir insanı ve Çin mimarisini bile görebilirsiniz. Latin harflerinde Batı’nın sistemini çok rahat algılayabilirsiniz. Ben kendi harflerimiz olamamasından dolayı bu duyguları hiçbir zaman kendi yaptığım işlerde hissedemedim. Çok kötü bir duygu benim için... (...) Bunu, benim hissettiklerimi hisseden Türkiye’deki grafikerler en azından kendilerine itiraf etmeli. Türkler İslamiyet’in kabulünden sonra Arap harflerini kullandılar. Cumhuriyet’ten sonra da şu anki Latin harflerini kullanıyoruz. Günümüzde ise sokakta gördüğümüz tabelalarda, bu yazının özellikle çok kötü örneklerini görüyoruz. (...) Bu satten sonra yapılacak bir şey yok. Onun için belki yıllar alacak bir süreçte bu harfleri özümseyerek kullanabileceğimizi düşünüyorum. Çünkü bunun bir örneği Arap harflerinde yaşanmıştır. Müslümanlıktan sonraki dönemde, özellikle Osmanlı’da Arap harfleri çok yüksek düzeyde sanat olarak çini, tezhip, ahşap ve mermer üzerine işlenmiştir. Günümüzdeki harf karakteri anlayışına çok yakın sayılabilecek yazı üslupları geliştirilmiştir.”

Bir mini bar listesinden buralara kadar geldik. Evet, Latin alfabesini yüzyıllar boyu kullanagelen ülkelerin de grafik ve tipografik ürünlerinin tamamı elbette mükemmel değildir, ama onların kötüleri, en azından bir otantik değer taşıyabiliyor, bizdekiler ise pespayeliğe dönüşüyor.

Ben de bu yazıyı, sözünü ettiğim eski yazının son paragrafıyla kapatmak istiyorum: “Eski alfabemiz Arap kökenliydi, şimdi ise Latin kökenli... Osmanlı döneminde yazıda öylesine bir yetkinliğe ulaşılmış ki “Kuran Mekke’de indi, Kahire’de okundu, İstanbul’da ise yazıldı.” denirmiş. Arap alfabesini bu ölçüde içselleştirip bir sanat dalı (hat) haline getirdiysek, bunu neden Latin alfabesi için yapmayalım?”

Grafikerler! Çok çalışmalıyız, çok!
http://selimtuncer.blogspot.com.tr/2014/04/bir-mini-bardan-ckan-yaz.html
 

muratamam

Yazar
Kayıt
12 Temmuz 2010
Mesaj
479
Tepki
364
@muratamam

Pes artık!.. "İki nokta üstüste" koy gitsin işte, ne uğraşıyorsun:

 
Son düzenleme:
Yukarı Alt