Grafiker veya Reklam Ajansı Niçin Emir Eri Olmaktadır?

Grafiker veya Reklam Ajansı Niçin Emir Eri Olmaktadır?


  • Toplam katılım
    118

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
@invincible

Nasıl birlik sağlanabilir? Bu konuda ne yapılabilir? Çanakkaleli bir genç bayan grafiker kardeşimiz, yeter artık bu çektiklerimiz, grafikerler ayaklansın artık diyor. Bakınız ne diyor;
"Merhaba Faruk Hocam,* Adım XXXX, 25 yaşındayım ve tasarım yada dizgilik işini 4 yıldır yapıyorum.evet nickle burdayım ama gerektiğinde adımı söylemekten çekinmem...Heleki böyle güzel ve gerçentende doğru bir konu konuşulup tartışılırken. Çanakkale'de ikametgah ediyorum ve burdaki yerel basın yada reklam ajanslarında çalışan ve tasarım yapan birçok arkadaşımız var... Evet sizin yazdıklarınıza hepsine katılıyorum, fakat işverenler inanın tasarıma değil çalıştıracağı kişiye vereceği maaşı düşünüyor... Örneğin yerel basını ele alalım. Neden çünkü ben yerel basında daha çok çalıştım dizgicilik ve grafik tasarım yaptım. Orda olup bitenlerden çok daha iyi bilgim var. İşveren yaptığın işi önemsemiyor, müşteriden koparacağı parayı önemsiyor. Müşteride kendi dükkanın resmini görüncede evet bu reklam diyor. Adamlar nerden bilsin bunun böyle olmayacağını. Evet eğitim almadım bende ama ulusal basın dizgisini reklamlarını hep takip ettim. Reklam nasıl olmalı ne ön plana çıkmalı vs hepsini yakından takip ettim ustalarımızın yaptıklarını. Grafikerler ayaklanmalı yada eğitim alıp bu işi profosyonel olarak yapanlar haklarını savunmalı gerçektende bunun arkasındayım. Yerel basında çalıştığım dönemlerde gazete dizgisi yapacam diye asgari bir ücretle anlaşıldı. Ama 1 yıl geçmeden 1 günlük gazete+ 1 haftalık gazete + 1 aylık dergi+reklam tasarımları+yılbaşı yada razamanlarda yapılan rutin işler. 1 kişinin aklına ne gelebilirse... Patronla konuşmak için odasına gittim üzerimdeki yükten ve bu yükün azalmasını rica ettim bir çözüm bulunmasını yada her işi ben yapıyorsam maaşımın tatmin olmasını gibi. Ama inanın patronun odasından çıktığımda adam haklı ben muhabirlikte yapmam gerekiyor diye düşündüğümü gördüm, korkunç birşey, işveren okadar çok laf kalabalığı yapmışki resmen hipnoz olmuşum... Sen bulunmayan hint kumaşı değilsin sen gidince yerine ve daha az maaşla çalışacak eleman her yerde bulunur diyorlar resmen. konu dışınamı çıktım bilmiyorum ama korkunç gerçekler bunlar.... Kendimi geliştirmek ustalarımı örnek alarak bir yerlere gelmek için uğraşıyorum ama buna inanın vakit bulamıyordum... Başka şehirlerde nasıl ama Çanakkale'nin yerel basının tarzı budur... Çalışma felsefeleri "Az maaş, çok iş" Durum bu olunca gece geç saatlere kadar rutin bir şekilde çalışıyorsun ne araştırmaya ne yeni birşeyler öğrenebilmeye vaktin oluyor...Şans eseri yeni birşey bulduysan onunla mutlu olmakla yetiniyordum... Birkaç arkadaşımla bu konuyu çok kez konuştuk. Şartlarımızı koyalım dedik ama olmadı çünkü az maaşla çalışacak eleman herzaman buldular. Az maaş sorunda değil, yapıyorsun ortaya güzel birşeyler çıkarıyorsun ama ne takdir görebiliyorsun nede başka birşey."

Evet sayın invincible; nasıl bir birlik, nasıl bir çare düşünüyorsunuz?

Bakınız Süleyman Köklü kardeşimiz de ne demiş?

teşekkür ederiz. Bilgileriniz son derece önemli. Tabii anlattığınız konuların uygulanma kısmı biraz karışık. Ne kadarı uygulanıyor bilinmez ama sizin bahsettiğiniz konular tamamen müşteri memnuniyetine yönelmiş ulusal-uluslararası ve profesyonel firmalar tarafından yapılıyor. Yoksa Orta seviye esnaf dediğimiz kısım sadece hangi ajansta ucuz iş yapılıyor hangi matbaada ucuza basılıyorun peşinde. Piyasa bayağı uzak bu konulara.
Fakat anlattığınız şeyler iyi bir firma olmak isteyenler için elzem.


Grafiker Süleyman Köklü kardeşimiz aynen demiş ki;

"sizin bahsettiğiniz konular tamamen müşteri memnuniyetine yönelmiş ulusal-uluslararası ve profesyonel firmalar tarafından yapılıyor."

1-Yani benim anlattıklarım uluslararası firmalarda uygulanıyormuş.
2-benim anlattıklarım profesyonel firmalarda uygulanıyormuş.
3-anlattıklarım müşteri memnuniyetine yönelmiş firmalarda oluyormuş.
4-anlattıklarım İYİ BİR FİRMA olmak İSTEYENLER için ELZEM (LÜZUMLU-gerekli- şart) imiş.

Demek ki grafik sanatının uluslarası NORMlara uygun olması gerekiyor. Tıpkı eczacılık, mühendislik, işletmecilik, ekonomistlik gibi...

Sadece reklam firmasının değil; Demek ki grafikerin de bu KALİTEDE olması gerekiyor.

Eeee, sonra? devam ediyor Süleyman bey, diyor ki;
"Yoksa Orta seviye esnaf dediğimiz kısım sadece hangi ajansta ucuz iş yapılıyor hangi matbaada ucuza basılıyorun peşinde. Piyasa bayağı uzak bu konulara"

Demek ki esnaf profesyonel ve uluslararası çalışma istemiyor. Demek ki müşteri memnuniyeti de istemiyor. Peki ne istiyor?

BERBAT TASARIMLARLA MÜŞTERİYİ KANDIRMAK istiyor.

Ucuz grafikeri çalıştırıp kalitesiz tasarım istiyor. İş olsun torba dolsun diyor. DEMEK Kİ ESNAF, grafik SANATI değil, grafik ZENAATI istiyor.

Yani GRAFİK TASARIMCI değil, GRAFİK İŞÇİSİ, AMELESİ istiyor.

Şimdi size soruyorum sayın invincible;

"bütün grafik ameleleri birleşsin" mi diyelim? Yoksa "bütün grafik tasarımcıları birleşsin mi" diyelim?

Ne diyelim? Ne edelim, nasıl yapalım?
 

grafiker17

Üye
Kayıt
28 Ağustos 2007
Mesaj
4
Tepki
0
Kesinlikle size katılıyorum Sedat Bey...
"ne müşteriler nede ajans sahipleri reklamın ne olduğunu bilmiyorlar"
Reklamın ne olduğunu bilmeyen müşteri ile çalışmak, kendi işinin kötü olmasına neden oluyor kanısındayım...Sen ortaya güzel birşeyler çıkarıyorsun ve adam bu olmaz şu resmi koy, hatta en komiği kendi resmini bile görmek isteyenler var...Reklamı neden veriyorsun yada neden yaptırıyorsun, yaptığın işi veya satışını yapmak istediğin ürünü ortaya çıkartmak değilmi sen kendi fotonu neden koyduruyorsun bu nasıl bir mantık, bu manken ajanslığımı, ama müşteriye söyleyemiyorsun işte özene bözene birşeyleri yapıyorsun işte bu diyrsun onay alma kısmına gelince bir stres kaplıyor şahsen beni...Biliyorumki bu tasarım tamamen değişecek.. Onun istediği arzu ettiği gibi yapıncada bu işi bilenler aaa bu tasarımı kim yapmış Pınar mı? çok kötü tasarımı varmış bu nebiçim şey diyecekler diye korkuyorum ama benim eserim değilki bu :( sadece müşteri istedi demek istiyorsun hangi birine ulaşacaksın belediyede anonsmu verdikceksin :) çok kötü olaylar bunlar...offff ki offff
 
Kayıt
13 Ağustos 2008
Mesaj
93
Tepki
9
bence bütün meslekler aynı durumda doktor senelerce okumasına rağmen istediğinizi söylemiyorsa bilmiyor diyolar.önüne bilgisayar konan herkes bu tarz işler yapabileceğini sanıyor.küçük beyinler,ucuzcu müşteriler ve işsizlikten kıvranıp ne iş olsa yaparım diyen kimseler olduğu müddetçe zor gözüküyor.profesyonel olmak ayrı bi ruh,kolay elde edilemeyen bir meleke.artık her meslek ayağa düşmüş maalasef :confused:
 

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
@emrovski
Şimdiiiii; doktora giden bir hasta, şuramdaki uru çıkarma, öteki taraftaki uru kes çıkar. Apandisit ameliyatımı göbeğimden değil sırtımdan yap, ayak baş parmağımı kulağıma kulağımı ise dizime dik derse doktor ne yapar?

Açım işsizim, Ne iş olsa yaparım abi der mi?

Bunu böyle yapan doktorlara öteki doktorlar ne der?

Peki doktor olmayan hastabakıcılara veya eczanelerde kalfalık yapanlara beyaz önlük giydirip doktor diye kartvizit bastırırsanız ve hasta muayene ettirirseniz ne olur? Hastaların derdine çare olur mu?

Doktorlukla grafikerlik bir değildir, yanlış teşhis ve tedavi adam öldürür ama, yanlış tasarım adam öldürmez derseniz, yanlış tasarım da tasarım yaptıranın derdine derman olmaz, israf olur, çöp olur...

Peki bu işler bir kurala bir nizama intizama bağlanmasın mı?
 

İsmail Ev

Altın Üye
Altın Üye
Kayıt
29 Temmuz 2008
Mesaj
84
Tepki
1
Müşteri reklamın gerçekten önemini biliyor mu?
Ajans veya grafiker Müşteri seçme hakkını kendinde görebiliyor mu?
Reklamcı, müşteri ile ilk temastan sonra hangi yolu izleyeceğini, tereddüt etmeden müşteriye aktarma cesaretini gösterebiliyor mu?
Reklamcı, ekmek ile emek arasında tercih cenderesinden kendini sıyırabiliyor mu?
..............
Gerçek hayatla ideal hayat arasındaki dengenin kurulması için bir formül bilen var mı?
Sırtı pek, karnı tok, idealist reklamcıların sayısı ne kadar?
 

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
@İsmail Ev
İsmail bey;
Gerçek hayat ile ideal Hayat arasındaki dengeyi TEK ŞEY KURAR O DA EĞİTİMdir.

Adem oğlunun yer yüzünde var olduğu günden beri insan oğlunun yaptığı yanlışları düzeltmek için ona ideal hayatı öğretip gerçek hayatı ideal hayata uydurmak için gönderilen peygambrler aslında birer ÖĞRETMENDİR. Bu nedenle bir çok peygamber marangoz, demirci vs gibi bir zenaat sahibidir ve insanlığa hayatı daha kolay ve anlamlı kılmak için gönderilmiştir.

Dolayısı ile Allahın elçisi olan her peygamber de doğal olarak öğretmendir. Kuşkusuz ki Din de gerek maddi dünyayı gerek manevi dünyayı bir açıklama aracı, bir eğitim sistematiğidir.

Dolayısı ile gerçek hayat dediğimiz zorlu hayatı kolay hale çevirmenin maddi ve manevi formüllerini içerir.

Bu bakımdan kolaylaştırcıdır.

Bu gün islam aleminin zor koşullarda olması dinin değil dindarların kusurundadndır. Hatta İslam gibi en son ve en mükemmel dinin icaplarından uzaklaşmış olmalarındandır.

Kısaca eğitim bakımından sınıfta kalmış olmalarındandır.

İngilizce müslüman kelimesi mazlım demektir. Ne tesadüftür ki, müslümanlar tam anlamıyla mazlum durumundadır.

Grafikerler de gerçek hayat ideal hayat dengesini kuramamışlarsa, gerçek hayat olması gereken hayat gibi olmuyorsa; grafikerlerin ve reklamcıların bu halde olmalarının tek sebebi yine yanlış eğitimdir.

Şu güzel sanatlara giriş sınavındaki grafik öğrencileri için iyi resim yapmak şartını kaldırsınlar bak bakayım alaylı grafiker sayısında azalma olup, mektepli grafiker sayısı artıyor mu, art mıyor mu?

Her yıl 25 öğrenci alan grafik bölümleri 150 öğrenci alıp tek birinci sınıf açacakları yerde 6 tane birinci sınıf açıp senin gibi ustalara üniversitelerde ders verdirsinler bak, alaylı-mektepli ayrımı kalıyor mu? Sen grafik 1-A sınıfında broşür dersi versen ben grafik 1-C sınıfında amblem logo dersi versem bak ne biçim grafikçi yetişir!

Görürsün o zaman gerçek hayatla ideal hayat arasında fark kalmadığını...

İşte o zaman hadisteki, "zorlaştırmayınız, kolaylaştırınız" hükmü gerçek olur ve ideal hayat gerçek olur...

İşte maddi ilimler ile manevi ilimlerin birleşmesi bu noktadadır ve formül BUDUR!
 

İsmail Ev

Altın Üye
Altın Üye
Kayıt
29 Temmuz 2008
Mesaj
84
Tepki
1
Alemleri yaratan tek hakimin yeryüzündeki son elçisinin eğitim ve tebliğ işini gerçekleştirebilmesi için; yaptığı şu dua aslında gerçeği tam olarak ortaya koymaya yetiyor: "Ya Rabbî iki Ömer'den birini nasib et". Yani Kabe'de bulunan, gücü ile nam salmış Ömerlerden birini yanında görmek istiyor.
Kısaca eğitim hiç kimsenin itiraz edemeyeceği bir ön şarttır. Ancak, desteksiz ve güçsüz bir eğitimin varlığı, bataklıkta sinek avlamaktan farksızdır.
Faruk Bey
Sizin de üzerinde durduğunuz gibi "Haklı olmak yetmez, güçlü de olmak lazımdır"
Hayatın her alanında güçlü olmük lazımdır.
Güçlü olmük için, haklı bir davanın etrafında birlik olmak lazımdır.
Birlik olmak için ise, birliğe zarar vermeyecek olumsuzlukları heybenin arka kefesine, ortak noktaları ön kefesine koyacak geniş bir hoşgörü lazımdır.
Bu birliktelik için gönüllü katılımcıların kırıcı eleştiri yerine yardımcı olucu katkı sunumları ile kendilerini ortaya koymaları lazımdır.
Ortaya konulan bir olumsuzluklara üzerine alınıp cevap vermek yerine, kendimize dönüp bende bu olumsuzluklar var mı diye özeleştiri yapıp, ortadan kaldırmanın yollarını aramak lazımdır.
Kendi aleyhimize bile olsa doğruyu doğru kabul etme ahlakını gösterebilecek neferler olmadan hedefe ulaşmanın, ulaşılsa bile kalıcı olmanın imkansız olduğunu idrak etmek lazımdır.
Her doğruyu her yerde, herkese, her zaman söyleme kabadayılığından ziyade; doğruyu doğru yerde, doğru kişiye, doğru zamada söyleyebilecek bilgi, tecrübe, sabır ve cesaret sahibi olmak lazımdır.
Mevlana'nın " Ya göründüğün gibi ol ya da olduğun gibi görün" dediği gibi veya Kur'an-ı Kerim'de: "Yapmadığınız şeyleri ne diye söyleyip duruyorsunuz?" ikazına uygun yaşamak lazımdır.
Rızkın, yaratıcı tarafından verildiğini, işverenin sadece bir aracı olduğunu sözde değil özde iyi kavramak lazımdır.
Konu başlığındaki sorunun cevabı: lazım olanların saşısı ve gücü yetersiz olduğundandır.
Sözü fazla uzatmaya gerek yok. Gerçekten samimi, dürüst, gayretli ve bilinçil olursak ulaşılamayacak hiç bir hedef yoktur.
 

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
İsmail bey;

A) "Konu başlığındaki sorunun cevabı: lazım olanların saşısı ve gücü yetersiz olduğundandır" cümlenizle zaten cevap vermişsiniz.

Yazdıklarınızda ima yoluyla kime işaret ettiniz, bilmiyorum. Ama;
1-Hoşgörüsüzlük,
2-Üzerine alınıp cevap vermek,
3- Doğrucu Davutluk, kabadayılık,
4-Tecrübe, sabır ve cesaret sahibi olmamak,
5-Olduğu gibi görünmemek, göründüğü gibi olmamak,
6-Yapmadığı şeyleri söyleyip durmak

maddeleriyle özetlediğim;
eleştiri ve önerilerinizin bu açılmış olan konuyla ne ilgisi vardır?

(Ayrıca, saşısı ne demektir?)

Bu 6 maddede özetlenebilecek kusurların benimle ilgili olup olmadığını düşündüm. Acaba İsmail bey, beni mi kastederek yazdı diye düşündüm, bir daha dikkatlice okudum ve sonunda bu eleştirilerin benimle ilgisi olmadığını HÜKMÜNE vardım.

Ama konuyla da ilgisi olmadığını düşündüm. Mektubunuzda niçin yer aldığını anlayamadım.

B) Konu başlığındaki sorunun cevabı; “lazım olanların gücü yetersiz” şeklinde tarafınızdan verilmiş ama, bir başka cevabı da; ortak kültür ve inancımızdaki "her kavim layık olduğu yönetim şekli ile yönetilir" ve " zulme karşı mücadele etmeyen o zulmü hak etmiştir" ifadeleri olabilir mi?

C) Bu son mektubunuzda kullandığınız ifadelerle, ESRAR rumuzlu üyemizin benimle yapmış olduğu tartışmalarda yazdığı ifadeler arasında benzerlikler var, hiç dikkatinizi çekti mi?

D)İnsan niye doğrudan ifade etmez de İma yoluyla, hissettirerek dolaylı yoldan dokundurma yapma ihtiyacı hisseder diye düşündüm ve şu sonuca vardım; Bunu yapmanın 2 hedefi ve 3 sebebi vardır;

Hedef; ima yapılan kişinin bizzat kendisi veya genel bir kitle olabilir. Sebebi ise hedef alınan kişiyi kırmadan incitmeden hissettirme yoluyla inceden uyarmaktır, nezaket amacıyla yapılır. İkinci sebep doğrudan eleştirecek cesaret ve güç yoktur, bana mı dedin, beni mi kast ettin diye sorulduğunda evet diyebilecek kuvvet yoktur. Yani ya nezaket ya da korkaklık sebebiyle bir kişi kast edilerek ima yapılır. Üçüncü sebep ise hem hedefe alınan kişiye hem de tüm topluma uyarı kastıyla yapılır, üzerine alınmak isteyen alınsın, yarası olan gocunsun, acaba ben de öyle miyim diye düşünceye sevketmek için yapılır.

Tıpkı sizin şu cümlede ifade ettiğiniz gibi; "kendimize dönüp bende bu olumsuzluklar var mı diye özeleştiri yapıp, ortadan kaldırmanın yollarını aramak lazımdır.”

Burası bence doğru, fakat, çelişki şurada; bende bu olumsuzluklar var mı diye düşünmek için önce kişinin bu imayı üzerine alınması gerekiyor. Çünkü üzerine alınmadan bende bu eksiklikler var mı diye düşünemez.

İkinci çelişki şurada; "Ortaya konulan bir olumsuzluklara üzerine alınıp cevap vermek yerine,..."
demişsiniz. Demek ki üzerine alınmayacak, ve cevap vermeyecek... alınmasını ve cevap vermesini istemiyorsunuz...Ama bu eksiklikler bende var mı diye düşünecek... ve ders çıkaracak... Bu mümkün müdür, bunu istemek akıl-mantık işi midir?

Sayın İsmail bey;
İşin doğrusu şudur;

1-İster nezaket, ister korkaklık sebebi ile bir ima yapılmışsa, o imaya sizin YAPILMASINI İSTEDİĞİNİZ gibi özeleştiri ( hoşlanacağınız deyimle; nefis muhasebesi) yapılabilmesi için önce o ima' nın (sezdirme-dokundurma-ima etme) bir kişi tarafından üzerine alınmaması değil, alınması gerekir.

2-Üzerine alındıktan sonra bu dokundurmalar bana ne kadar dokunuyor, ben bu yanlışları yapıyor muyum, şeklinde düşünmesi vicdan muhasebesi yapması gerekir.

3-Ancak bu muhasebe ve muhakemenin sonunda bir HÜKÜM VERMESİ gerekir. O da 2 şekilde olur;

a)Bu dokundurmayı yapan kişinin dedikleri haklıdır, ben dahil bir çok kişi bu yanlışları yapıyoruz yapmayalım, der ve imkan bulursa bu eleştirilere katıldığını kamuoyuna bildirir. (BU DURUMDA BU ADAMA; sen niye üzerine alındın da cevap verip beni onayladın, ben sana söylememiştim ki, denmez. Eleştiriye katılıp, onayladığı için teşekkür bile edilir.) İkinci yol olarak da sessiz kalıp elinden geldiğince kusurlarını düzeltmeye çalışır.( ki İsmail bey, sanıyorum sizce makbul olan budur)

b) Bu dokundurma bana dokunmaz, çünkü ben o kusurlara sahip değilim dediği anda yine çeşitli yollar belirir. Bunlar dokundurmayı yapan kişi ile, muhatap olduğunu düşünen kişinin bulunduğu ortak konumlarla ilgilidir. Bir ev hanımı "bıktım şu evin dağınıklığını toplamaktan" diye ortaya konuşuyorsa ve yanında kocası varsa, kocasına "şu evi dağıtmayın, beni yormayın, dağıtıyorsanız da toplayın" mesajı vermiştir. Kocası üzerine alınmıyorsa, çocuklar da alınmıyorsa, o evi o kadın mı dağıtmaktadır? Demek ki alınmak gereklidir. Alınmak, ilgilenmek demektir. Çok alınmış olan koca; "bana niye söylüyorsun, çocuklarına söylesene, evi ben mi dağıtıyorum" derse başkadır, "ya bu çocuklarla ben konuşurum, gerçekten kirlettiklerini temizlemesini öğrensinler" demesi başkadır. Veya " çocukların da benim de suçumuz yok, bu dağınıklık normal ev dağınıklığı, evi toplamak senin görevin, sen hamarat değilsin suçu bize atıyorsun" da diyebilir. İşte bütün bunların TEK ÖLÇÜSÜ VARDIR; O DA HAK ölçüsüdür. Kim ne kadar HAKLI veya HAKSIZdır? Mesele budur...

Elbette, evde yalnız iken "bıktım bu evin dağınıklığından " diye yüksek sesle söylenen bir kadını açık cam nedeniyle karşı komşusu duysa pek doğal olarak üzerine alınmayacaktır. Çünkü konumları ve ilişkileri veya mekanları farklıdır.

Ben karşı evde oturmadığım, sizinle aynı mekanda bulunduğum için bu mektubu yazıyorum. Yoksa “bana ne beni ilgilendirmez” derdim. Umarım bu mektubu gereksiz bir alınganlık diye nitelemiyorsunuzdur. Aksine size duyduğum ilgi ve ciddiye alışım nedeniyle bu satırları yazıyorum.

Ama tekrar ediyorum, 6 maddede özetlenebilecek eleştirilerin muhatabı ben değilim, onları üzerime alınmıyorum, ben o kusurları barındırmıyorum.

Evet; ima etme haklıysa veya haklı nedenlerle ima etmeye gerek duyulmuşsa zaten (a) maddesi hükümleri geçerlidir.

Dokundurma ve ima haksız olduğu halde; cevap verecek olanlara "sus otur, cevap verme, üzerine alınma, sana mı dedik, niye alınıyorsun ki" diye onların cevap hakkını ellerinden almak ise hak yolunda batılı, adalet yapayım derken zulmü, hayır yapayım derken şerri savunmaktır ve altın tasta zehir sunmaktır.

"Allah, istişare ile alınan kararları sever." (istişare; karşılıklı danışma... ŞURA; istişarenin yapıldığı meclis)...

Sakinlik telkin ederken suskunluğu, olgunluk telkin ederken pasifliği tavsiye etmemeliyiz.

Edebiyle, usulüyle, erkanıyla, erdemiyle tartışılmalıdır, orta yere sebepsiz, dayanaksız ve haksız iddialar atarak ortalık bulandırılmaya çalışılmamalıdır. Buna kaş yapayım derken göz çıkartmak denir.

Hakkıdır hakka tapan dizesindeki gibi, tek ölçümüz HAK olmalıdır.

Allah, bizleri HAK adına HAKSIZLIK yapanlardan korusun, HAKSIZlara karşı, HAKkımızı savunacak GÜCÜ VE KUVVETİ nasip etsin.
 

İsmail Ev

Altın Üye
Altın Üye
Kayıt
29 Temmuz 2008
Mesaj
84
Tepki
1
Faruk Bey,
İlgili ve ciddiyetle yaptığınız eleştiri için teşekkür ederim.
...lazım olanların saşısı ve gücü.. dizgi hatası için ise özür diyerim. F klavyede ş ile y yanyana olduğundan bu tür hatalar olabiliyor. ... saşısı yerine sayısı olması gerekiyor.
Bilindiği üzere cahil, bilmediğinin düşmanıdır. Yunus Emre'nin deyemeyle "Bilmeyen ne bilsin bizi, bilenlere selam olsun".
Bizim grafik camiası öylesine bulanıklaşmıştır ki, kime dokunsanız bin ah işitirsiniz.
Çarşıda esnafın dükkanlarının önüne açılan işporta tezgahları gibi, grafiker taklitçileri ekonomik işgücüyle piyasayı kuşatmış durumda. Üç beş aylık bir kurs(!?), biraz ustanın yanında seyir ile evine ekmek götürmeye çalışan ucuz grafik işçileri. Ekonomik krizde rekabet gereği maliyet kısıtlaması ile ucuz işçileri gösterip, kalifiye grafikeri tehdit eden (kendince haklı, bencilliğe mahkum edilmiş ahlaksız) işverenler.
İnsani değerlerin rafa kaldırılıp, hayvani ihtiyaçların temini ile uğraşmaktan başını kaldıramayan, hayvanlaştırılmış bir toplum oluşturma ve bu topluma en ağır bedeller ödettirilerek hükümranlık ideolojilerinin varlığının farkına varmadan, hesaba katmadan, o ideolojileri tanımadan hak adına birşeyler yapılamayacağı muhakkaktır.
Hiç bir sorunun cevabı, doğrudan ve net cevap verilecek kadar basit değildir. Benim niyetim, çerçeveyi biraz genişleterek görüntüyü netleştirmeye yardımcı olmaktır. Yani küçük resimden bir sonuca varamayacaklara, resmi biraz daha büyük olarak görmelerini sağlayıp daha sağlıklı ve mantıklı düşünmelerini sağlamaktır.
 

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
İsmail bey;
Çok önemli gördüğüm tahlil ve tespitlerinizi aşağıya aldım ve numaraladım;

1-"Üç beş aylık bir kurs(!?), biraz ustanın yanında seyir ile evine ekmek götürmeye çalışan ucuz grafik işçileri. "

2-"Ekonomik krizde rekabet gereği maliyet kısıtlaması ile ucuz işçileri gösterip, kalifiye grafikeri tehdit eden (kendince haklı, bencilliğe mahkum edilmiş ahlaksız) işverenler."

3-"İnsani değerlerin rafa kaldırılıp, hayvani ihtiyaçların temini ile uğraşmaktan başını kaldıramayan, hayvanlaştırılmış bir toplum oluşturma ve bu topluma en ağır bedeller ödettirilerek hükümranlık SÜRMEK İSTEYENLERİN İDEOLOJİLERİ..."


EVET BU ÜÇÜNÜN FARKINA varmadan, hesaba katmadan, o ideolojileri tanımadan hak adına birşeyler yapılamayacağı muhakkaktır.

EVET BU ÜÇÜNÜN FARKINA VARAMAYANLAR, grafiker niçin EMİR ERİDİR, bunu ANLAYAMAZLAR.

BU ÜÇÜNÜN FARKINA VARAMAYANLAR GRAFİKERLERİN BİRLEŞMESİ İÇİN ARZU VE İSTEK DUYAMAZLAR...

BU ÜÇÜNÜN FARKINA VARAMAYANLAR, HAKLI OLDUKLARININ DA FARKINA VARAMAZLAR, DOLAYISIYLA GÜÇLÜ OLMALARI GEREKTİĞİNİ DE DÜŞÜNEMEZLER.

GÜÇLÜ OLMAMIZ GEREK DİYEMEYENLER DE ASLA GÜÇLENEMEZ ve HAK YOLUNDA MÜCADELE VEREMEZLER.

DEDİĞİNİZ GİBİ, CAHİL BİLMEDİĞİNİN DÜŞMANI OLDUĞU İÇİN, BUNLARIN FARKINA VARAMIYORSA HAK YOLUNDA MÜCADELE ETMENİN DE DÜŞMANI OLMAKTADIR DOĞAL OLARAK.

Bu 3 şeyi tekrar edelim,
1-Ucuz(laştırılmış) grafik işçileri
2-Ahlaksız(laştırılmış) patronlar
3-İnsan toplumu yerine Hayvan(laştırılmış) toplum yaratmak isteyen ideolojilerin temsilcileri...

NETİCE OLARAK BU ÜÇÜNÜ BİLENE BİLİNÇLİ GRAFİKER DERSEK, UYANMIŞ GRAFİKER DERSEK, ANCAK BU GRAFİKERLER GÜÇ BİRLİĞİ YAPABİLİR.

Sayın İsmail bey,
Çerçeveyi daha da genişletmeniz; uyarıcı, uyandırıcı, aydınlatıcı ve bilinçlendirici daha nice yazılar yazmanız ve HAK MÜCADELESİNE nice katkılarda bulunmanız dileğimle. Teşekkürlerimle...
 
Yukarı Alt