İlginç Videolar

muratamam

Yazar
Kayıt
12 Temmuz 2010
Mesaj
479
Tepki
364
:)

@muratamam


Boş bir kitap sayfasında bile bir ağacın hayat hikayesi vardır, eğer bizim yazacağımız şeyler o ağacın hayat hikayesinden daha önemsizce fiziksel ve düşünsel erozyonlara sebep olmamak gerekir.

Felsefe; Antik Yunan'da taşın üstüne oturarak konuşan erkeklerin dedikodusundan ileri gidemedi.

"Boş adamların başucu kitabı" olmaya aday bu kitabımı kendini dolu sanan insanlara derin ve ince bir eleştiri kitabı olduğunu da sanmayınız, mesele hiçbir şey yapmadan çok şey yapmadan çok şey yapabilmenin yani nasıl derler kalem oynatmadan destan yazmanın cesaretini gösterebilmektir.

Böyle bir cesareti ancak büyük bir aptal gösterebilirdi. Yazdığım onlarca kitap ve okuduğum on beş bin kitaptan sonra kendimi hazır hissedip bu dev eserimi beğenilerinize sunmanın şapşallığı da yaşamış oluyorum...

Her sayfasında dehşete kapılıp karanlık bir boşluğa düşeceksiniz.

Kitabımın İngilizce, Fransızca, Almanya ve Rusça çevirileri de çok yakında kitapçı raflarında yerini alacaktır.

Prestijle, hörmetle, ışıkla…
(Tanıtım Bülteninden)
http://www.idefix.com/kitap/felsefeden-acil-cikis-bulent-akyurek/tanim.asp?sid=SITEZMA44F3FL9GRQN24
 
Son düzenleme:

muratamam

Yazar
Kayıt
12 Temmuz 2010
Mesaj
479
Tepki
364
Dünyanın dört bir yanında boş şeyler ve beşeri ideolojiler için durmaksızın birbirini yiyen zalim insanoğlunun, su tükendiğinde ve kıtlık başladığında neler yapabileceğini hiç düşünebiliyor musunuz?
 

muratamam

Yazar
Kayıt
12 Temmuz 2010
Mesaj
479
Tepki
364
Son zamanlarda biz de sık sık, ormanlara, dağlara, köylere gidiyor; tarifi imkânsız manzaralar, tatlar ve kokular keşfedip dönüyoruz... Bir nevi "kontrast" halini yaşıyoruz; hani derler ya, yok böyle birşey!

http://www.trthaber.com/programlar/dogadaki-insan-5-bolum-1180.html

Mesele budur; eski hayat, yeni hayat:

Cemre

Mevsimlere bağlı takvimde tabiattaki oluşumların insanoğlunu eğittiğini, ona bir 'zaman şuuru' verdiğini biliyoruz.

Bu değişim ve şuur bitkiler ve hayvanlar âleminde daha disiplinli işlemektedir. Disiplin, çünkü bu hayatın devamı için yerine getirilmesi şart olan bir tutumdur. (Allah'ı inkar eden modern insan tabiatı düşman bilerek onunla savaşmış, bu savaş alkışlanmış, kazanılan zaferler modern insana bir Firavun gururu vermiştir. Ne acı.)

Ayva yapraklarını erken dökerse kış erken bastıracak demektir; aynı ikaz kavak yapraklarının tepeden dökülmesi ile anlaşılır.

Kuşlar, kunduzlar vakit varken yuvalarını yaparlar, ayılar kış uykusuna yatar, karınca mümkün olduğu kadar yuvasına yiyecek taşır.

Eski insanlar tabiatın bu âhengine iştirak ederlerdi.

Meselâ Anadolu'da (Her bölgede ayrı isim verilir belki ama bizim orda 'yedi haftalar' denir). Ekimin tamamı, Kasımın üç haftası. Hiç belli olmaz bakarsın Aralık'ta kar yağmaya başlar.

Belki de bu durumdan ilham alınarak ilkokullarda bir 'mevsim şeridi' bulunurdu. Bilmem hâlâ var mı, bu tablet bilgisayar döneminde; yoksa tablet 'Kırlangıç fırtınası'nı biliyor mu?

Köylü bu zaman zarfında bütün yaz biriktirdiği ürününü pazara indirir veya tüccara verir.

Kış eve kapanmanın, mısır patlatıp, patates közlemenin vaktidir. Şimdi bunu köpürtüp parlattılar. Adına Kumpir diyorlar. İçine tereyağı, peynir, haşlanmış mısır, adını bilemediğim rengarenk mayonezli maddeler, turşu, Rus salatası falan koyarak patatesi gelinlik kıza döndürüyorlar. Aman ne çekici ne çekici. Ayaküstü atıştır, açlığını yatıştır. Neyse.

Kar bir başlar ve bir daha durmaz. Yol-iz kapanır. Odun kömür vaktiyle alınmış yerine konmuştur. Soba zamanıdır ve kombiyi kimse bilmez.

Turşu, pekmez, tarhana, erişte, kurutulmuş hoşaflık meyveler, dolmalık sebzeler, kiler tavanına asılan üzüm salkımları, kavunlar, bir iki teneke salamura peynir, sucuk, kavurma, salça, un, tereyağı, zeytinyağı, zeytin vesaire. İşte eskinin 'Kiler' denilen yiyecek deposu. Bölgelere göre kiler zenginliğini anlatmaya kalksam bu yazının aslından uzaklaşırız. (Zaten artık her şey kiloyla alınıyor; her evin kileri karşıdaki market).

Şimdi bunlar kalmadı. Ulaşım, haberleşme, sera üretimi, karakışta domates-hıyar-biber her şey var. (Zararlıdır yemeyin diyorlar ama kimin umurunda).

Zaten kış kışlığını yapmaktan vazgeçti. Ne kar yağıyor doğru dürüst, ne yağmur. İklimbilimciler sera gazı sebebiyle iklimlerin değiştiğini söylüyor; bunu tehlikeli görüyorlar.

Bu yıl da öyle oldu.

Yağmur yağmadı, çiftçinin buğdayı çimlenmedi, barajlar dolmadı, insanlar su sıkıntısı çekeceğiz galiba diye endişeleniyor.

Marketler ağzına kadar dolu. Kimse kıtlık çekileceğini düşünüp, makarna istiflemiyor. Zaten artık mevsimlere göre yaşanmadığından kimse kaysı hoşafını, kuşburnu marmelatını aramıyor. Reçel kaynatmıyor. Bir markete gir istediğini al. (Yıllar var ki dalından dut, dalından kiraz yemedim. Makbul olan bu meyveleri dalda iken yemektir. Şef olsan müdür olsan, altında gıcır gıcır bir araba olsa ne yazar. Öyle deme hacı, atlar arabaya günübirlik Maşukiye'ye gider yer gelirim. Gidemezsin ağa, önemli işlerin seni bırakmaz. İşi güya bitirirsin ama dut mevsimi geçer.)

İnsanlar çalışıyor.

Kira, elektrik, su, doğalgaz, telefon, banka kartı faturalarını yatırmaya çabalıyor. Ve bu çırpınma tüm yıla yayılıyor. Yazın bir hafta, on gün yapılacak tatilin hayalleri kuruluyor, mağazalar yazlık malları vitrinlere koyunca yaz hazırlıkları başlıyor. Mekteplerin tatil olması ile birlikte yazlıkçılar kenti terkediyor. Gelsin güneş, kum, yaz aşkları, deniz safaları. Aldığın mayoların, tişörtlerin birini giy, ötekini çıkar. Kış kış olmaktan çıktığı gibi, yaz da yaz olmaktan çıkıp yerini çöl sıcaklarına bırakıyor. Hemen her evde, iş yerinde bir iki klima çalışıyor, bu sebeple elektirik tüketimi artıyor. Evet bir yaz tatili geçirilecek ve bütün yıl anlatılacak. Sonra yeni tatilin planları yapılacak. Evde yemek artık gündemden kalktığı için ucuzcular ayaküstü, paralılar yeni açılan balık lokantalarından konuşacak; daha paralı mutlu azınlık yurt dışı seyahatinde çektikleri filmleri, fotoğrafları birbirine gösteriyor: 'A, a... Siz hâlâ oraya gitmediniz mi? Aman şekerim görseniz harika. Yani tarifi mümkün değil.' diyorlar.

Bu koşuşturma arasında cemre Şubat sonu ve Mart başında birer hafta arayla önce havaya sonra suya ve karaya düşerek kışın bittiğini müjdeler.

Kimin haberi var?

Hem haberdar olmaya ne gerek var.

Mevsimlere göre takvime hem mevsimler hem insanlar ihanet etti. Mevsimlerin bir suçu yok onları insanlar ifsat ettiler. Mevsimler lafta kalınca hayat baştan başa değişti. Dünya kurulalı beri yerleşmiş gelenekler, hava tahminleri, kış hazırlıkları, bağlara veya yaylaya göç unutuldu. Yerini turizm, şenlikler, festivaller, arabalar, gösteriler aldı.

Şu yalan dünyadan geçip giderken cemreleri de koynumuzda götürüyoruz. Ne de olsa içinde kardelenler, çiğdemler, nevruzlar, sümbüller var.

Çiçekçilerin görkemli ama kokusuz çiçekleri size kalacak.
(Mustafa Kutlu)
 

muratamam

Yazar
Kayıt
12 Temmuz 2010
Mesaj
479
Tepki
364
Laf değil, hakikaten gündüz seyranlık, gece gerdanlık.

Zamanında askerden dönerken içinden geçmiş ama gezememiştik, nasipse ilk fırsatta:

 
Yukarı Alt