danisman
Consultant
- Kayıt
- 27 Nisan 2009
- Mesaj
- 1.504
- Tepki
- 30
Sevdiğim bazı alışkanlıklarım vardır. Çoğu alışkanlığımı severim aslında ama bazı sevmediklerim de yok değil. Bu sefer sevdiğim alışkanlıklarımdan bahsetmek istiyorum. Sabahları erkenden, serçelerle beraber uyanmayı çok seviyorum, onların bir birlerine ilan ettikleri aşklara, bazen yapılan ekmek kavgalarına şahitlik ediyorum. Fakat en çok hiç tanışmıyor olsalar bile selamlaşmalarını seviyorum. Her sabah kalktığım zaman balkonda yaklaşık on dakika kadar seyrederim onları, her güne ayrı bir bayram havasında başlıyorlar, neşeli, keyifli ve telaşlı. İnsanları da bazen serçelere benzetiyorum, sabahın erken saatinde onlar da aynı telaşları yaşıyorlar, bir konu hariç, selamlaşma.
Balkonda geçirdiğim on dakikalık zaman sonrası kış ayındaysak eşofmanlarımı, yaz aylarında şortumu ve tişörtümü giyip düşüyorum yollara. Son zamanlarda keşfettiğim bir şey var, hangi şehirde olursam olayım, artık sabahleyin caddeler boş değil, insanlar yürüyerek veya koşu yaparak güne spor aktivitesiyle başlamakta. Bu beni son derece mutlu etmekte, çünkü güne spor ile başlayan toplumların kültür seviyesi de yükselmekte demektir. Kültür seviyesini sadece yazılanlarda, çizilenlerde arayan bazı insanlardan değilim açıkçası. Kültür yaşamın her safhasında kendisini hissettirmelidir. Gittiğim şehirlerde bazen bir hafta bazen daha uzun zamanlar konaklamak zorunda kalıyorum.
Her zaman olduğu gibi güne yine erkenden başlıyor ve şehri koşarak dolaşıyorum. Zaten koşu yapılacak alanlar neredeyse kırmızı hatlarla belirlenmiş gibi tüm şehirlerde. Anadolu şehirlerinde bu biraz garip karşılanıyor ama azınlık konumunda olsa da sabah sporu yapan insanlar yok değil. Koşarken karşılaştığım her insanla mutlaka selamlaşırım, bundan hem keyif alıyorum hem de belki diğerlerinde de bir alışkanlık olur diye düşünüyorum. İlk kez karşılaştığı bir insandan “günaydın” sözünü duyanlar oldukça şaşırıyorlar. Ben yanlarından iki üç metre geçtikten sonra ancak cevap verebiliyorlar ve arkamdan bir “günaydın” cevabı geliyor. Özellikle sabah temizliğinde görevli belediye çalışanları resmen bir “şok” yaşıyorlar çünkü biliyorum ki, onlara günaydın diyen beklide çok nadir insanlardan birisiyim. Şimdi insan ister istemez düşünmek zorunda kalıyor. Memleketim İç Anadolu’da bir şehir, çocukluğumun bir kısmı oralarda geçti benim. Bugün bana sorsanız oralarla ilgili aklına gelen ilk şey nedir diye, cevabım hazırdır ve size “selamlaşmak” derim.
Çok iyi hatırlıyorum kimse, kimseye selam vermeden yollarda yürümez ve selamlaşmadan güne başlanmazdı ve gün yine selamlaşarak tüketilirdi. Şimdi güzel Ülkemde, bir çok insan mutsuzluktan ve yalnızlıktan şikayet etmekte. On kişiden dokuzu mutsuzluktan bahseder, sorduğunuz zaman. Peki, bu kitlesel mutsuzluğun ardında yatan çok küçük ama kocaman mutluluğun sırrı nedir sizce? Ben size hemen açıklayayım “selamlaşmak” Biz ne zaman ve hangi durakta unuttuk selamlaşmayı bilemiyorum ama selamlaşma alışkanlığımızı bıraktığımız yerde kaldı mutluluğumuz, bunu her kes böyle bilsin. Bunu ben çok iyi biliyorum, neden mi? İkinci ve üçüncü günlerde yine aynı yollardan geçiyorum ve bir önceki gün selamlaştığım insanlar kendilerine üç, dört metre kala samimi ve çok içten bir şekilde “günaydın” diyorlar.
Mutsuzluktan şikayet etmek yerine, karşımızdan kim geliyorsa, içten ve samimice bir günaydın diyelim. Onun kimliği, kişiliği, kıyafeti ve durumu ilgilendirmesin sizi, siz sadece mutlu olmanın sırrına ermiş bir insan olarak gülümseyin ve günaydın demesini bilin, yeter.
Çok değil, en fazla bir hafta sonra ne kadar çok mutlu olduğunuzu tüm benliğinizde hissedeceksiniz. Mutluluğun sırrı atalarımız tarafından gizlice hanemize yazılmış ama ya biz okumayı unuttuk, ya da bize bunu unutturan bazı kültürler içimize yerleşti.
Haydi, yarın yeni bir güne, yeni günaydınlarla başlayalım, ne dersiniz?
Saygılar…
Ozan Muhammet CANDAN
Balkonda geçirdiğim on dakikalık zaman sonrası kış ayındaysak eşofmanlarımı, yaz aylarında şortumu ve tişörtümü giyip düşüyorum yollara. Son zamanlarda keşfettiğim bir şey var, hangi şehirde olursam olayım, artık sabahleyin caddeler boş değil, insanlar yürüyerek veya koşu yaparak güne spor aktivitesiyle başlamakta. Bu beni son derece mutlu etmekte, çünkü güne spor ile başlayan toplumların kültür seviyesi de yükselmekte demektir. Kültür seviyesini sadece yazılanlarda, çizilenlerde arayan bazı insanlardan değilim açıkçası. Kültür yaşamın her safhasında kendisini hissettirmelidir. Gittiğim şehirlerde bazen bir hafta bazen daha uzun zamanlar konaklamak zorunda kalıyorum.
Her zaman olduğu gibi güne yine erkenden başlıyor ve şehri koşarak dolaşıyorum. Zaten koşu yapılacak alanlar neredeyse kırmızı hatlarla belirlenmiş gibi tüm şehirlerde. Anadolu şehirlerinde bu biraz garip karşılanıyor ama azınlık konumunda olsa da sabah sporu yapan insanlar yok değil. Koşarken karşılaştığım her insanla mutlaka selamlaşırım, bundan hem keyif alıyorum hem de belki diğerlerinde de bir alışkanlık olur diye düşünüyorum. İlk kez karşılaştığı bir insandan “günaydın” sözünü duyanlar oldukça şaşırıyorlar. Ben yanlarından iki üç metre geçtikten sonra ancak cevap verebiliyorlar ve arkamdan bir “günaydın” cevabı geliyor. Özellikle sabah temizliğinde görevli belediye çalışanları resmen bir “şok” yaşıyorlar çünkü biliyorum ki, onlara günaydın diyen beklide çok nadir insanlardan birisiyim. Şimdi insan ister istemez düşünmek zorunda kalıyor. Memleketim İç Anadolu’da bir şehir, çocukluğumun bir kısmı oralarda geçti benim. Bugün bana sorsanız oralarla ilgili aklına gelen ilk şey nedir diye, cevabım hazırdır ve size “selamlaşmak” derim.
Çok iyi hatırlıyorum kimse, kimseye selam vermeden yollarda yürümez ve selamlaşmadan güne başlanmazdı ve gün yine selamlaşarak tüketilirdi. Şimdi güzel Ülkemde, bir çok insan mutsuzluktan ve yalnızlıktan şikayet etmekte. On kişiden dokuzu mutsuzluktan bahseder, sorduğunuz zaman. Peki, bu kitlesel mutsuzluğun ardında yatan çok küçük ama kocaman mutluluğun sırrı nedir sizce? Ben size hemen açıklayayım “selamlaşmak” Biz ne zaman ve hangi durakta unuttuk selamlaşmayı bilemiyorum ama selamlaşma alışkanlığımızı bıraktığımız yerde kaldı mutluluğumuz, bunu her kes böyle bilsin. Bunu ben çok iyi biliyorum, neden mi? İkinci ve üçüncü günlerde yine aynı yollardan geçiyorum ve bir önceki gün selamlaştığım insanlar kendilerine üç, dört metre kala samimi ve çok içten bir şekilde “günaydın” diyorlar.
Mutsuzluktan şikayet etmek yerine, karşımızdan kim geliyorsa, içten ve samimice bir günaydın diyelim. Onun kimliği, kişiliği, kıyafeti ve durumu ilgilendirmesin sizi, siz sadece mutlu olmanın sırrına ermiş bir insan olarak gülümseyin ve günaydın demesini bilin, yeter.
Çok değil, en fazla bir hafta sonra ne kadar çok mutlu olduğunuzu tüm benliğinizde hissedeceksiniz. Mutluluğun sırrı atalarımız tarafından gizlice hanemize yazılmış ama ya biz okumayı unuttuk, ya da bize bunu unutturan bazı kültürler içimize yerleşti.
Haydi, yarın yeni bir güne, yeni günaydınlarla başlayalım, ne dersiniz?
Saygılar…
Ozan Muhammet CANDAN