Bir reklâmcı, nasıl düşünür, reklâmcı nasıl birisidir, sektör nereye gidiyor?

danisman

Consultant
Kayıt
27 Nisan 2009
Mesaj
1.504
Tepki
30
Çeşitli sektörlerin, bu sektörler içerisinde yer alanların, neyi, nasıl düşündükleri konusunda, yazılara daha önce de rastlamış olmalısınız. Bu kez, “bir reklâmcı, nasıl düşünür, reklâmcı nasıl birisidir” bunun cevabını bulmaya çalışacağız.

Reklâmcılık, tamamen kişinin, hayal gücüne ve buna bağlı olarak, yaratıcılığıyla bağlantılı bir sektör. Bu işin hangi kademesinde yer alırsanız alın veya neresinde bulunursanız bulunun, farklı bir düşünce ve hayal gücüne sahip olmalısınız. Bu işin içinde yer alanların farklı olduklarını, farklı düşündüklerini, onları yakından incelerseniz, göreceksiniz.

Her insanın farklı bir düşünme biçimi var, bunu hepimiz biliyoruz. Aynı düşünceye sahip insanları bulmak veya aynı yerde bir araya getirmek, dünyanın en zor işidir. Bunu, sadece sağladığımızı düşünürüz, fakat aslında aynı düşünce ve fikirde olan insanların bile, çok farklı düşündüğünü, olaylara farklı bakış açılarından yaklaştıklarını görürüz. İki reklâmcıyı bir araya getirip, aynı projeyi sorsak nasıl yapacaklarını, çok farklı yollardan tarif ederler neyi, nasıl uygulayacaklarını.

Belki, bir oto tamircisi veya bir elektronikçi çok yakın çözümler bulmak durumundadır, varacakları noktaya yakın düşünce biçimlerinden, ulaşabilirler. Fakat bir reklâmcı, bir ressam, bir mimar aynı işler için çok farklı şeyler düşünürler. Bunun birkaç nedeni olabilir, fakat en önemli nedeni, bu işlerin sanatsal yönünün olması ve geniş hayal gücü gerektiren sektörler olmasıdır. Buna kısaca yaratıcı düşünce diyebiliriz.

Bir reklâmcı ilk önce farklı olmayı bilmelidir. Farklı düşünme yeteneğini geliştirmelidir. Farklı olmak adına çalışmalı, kendisini o yönde eğitmelidir. Eğitimle bu seviye ilerletilebilir elbette, fakat bu sektörü, bu mesleği seçecek olan kişinin, doğuştan kabiliyetli olması gerekir. Kişini bu yönde eğitim alması, bu işin garantisi veya bu işin başarılı kişilerinden olması için yeterli değildir. Bu yönde kabiliyeti ve sanatsal becerisi olmayan bir insandan, iyi bir reklâmcı olmasını ve harikalar yaratmasını beklemek, hayalcilik olur. Bir insan, bir cıvatanın nasıl sıkılacağını veya bir işin nasıl yapılacağını bir şekilde öğrenebilir ve bu konuda geliştirebilir kendisini, fakat reklâmcılık böyle bir meslek değildir. Reklâmcılık ile grafikerlik veya tasarımcılığı karıştırmamak gerekir. Reklâmcılık, tüm bunları tek bünyede toplamak, bu bilgilere sahip olmak, bunun yanına pazarlama bilgisini eklemek, metin yazarı olabilmek ve yönetici olabilmektir. Reklâmcılık, sanatçı kişilikleri yüksek olan insanların başarılı olacağı ve iyi işler çıkarabileceği bir sektördür.

Buraya kadar yazdıklarımı, az veya çok bilenlerden olmalısınız, çünkü bu tür bir yazıyı, genelde bu sektör ile ilişkisi olanlar okuyacaktır. İlgisi veya alakası olmayanlar da okumak isterlerse, sorun yok, okuyabilirler.

Bir reklâmcıyı anlamaya çalışmak, dünyanın en zor işlerinden birisi olsa gerek. Reklâmcılar genelde anlaşılması güç insanlardır. Neye, nasıl yaklaşacakları veya neyi nasıl yapmayı planladıkları, onların kafatası içerisinde saklı olan beyinlerinde gizlidir. Siz bir şeyler anlatırsınız veya anlatmaya çalışırsınız ama reklâmcı onu istediği şekilde anlar ve algılar. Genel olarak düşünce trafikleri bu yönde ilerler ve kendilerini bu yönde geliştirmişlerdir. Asla karşı tarafın düşüncelerinden yola çıkmaktan hoşlanmazlar. Bunun birçok sebebi olabilir hepsini bilmek veya ortaya çıkarmak, dünyanın en zor işlerinden birisi olurdu herhalde, bu düşünce ve fikirleri sonuçlandıracak bir açıklamayı benden beklemeyiniz.

Burada önemli bir konunun altını çizmek istiyorum, iyi bir reklâmcı, yukarıda söylediklerimi veya buna yakın düşünceleri temsil edendir. Reklâmcılık “bir yaşam biçimi, yaşamı kendi düşüncesine göre biçimlendirme şeklidir” belki bu, birçok insanda olan bir özelliktir ama reklâmcılar için, sektör anayasasının ilk maddesidir diyebiliriz.

Reklâmcı aykırı düşünür, aykırı hareket eder, kalıplaşmış şeyleri sevmez, yapılmış olanları inceler, başkalarına göre yapılamayacak olanların ve imkânsızların peşinden koşar. Bazı sektör çalışanları, derler ki, esinlenme veya taklit ederek ilerleme, hayır, ben buna kesinlikle katılmıyorum, esinlenme dediğimiz şey, aslında taklitçiliğin en alasıdır, iyi bir reklâmcı asla bu yöntemi uygulamaz. İyi bir reklâmcı, yapılanları mutlaka inceler, irdeler ama yapılmış olandan yola çıkarak düşünmez, düşünce biçimini geliştirmez.

Reklâmcıların ortak noktalarından birisi, hep kendi fikirlerini satmaya çalışmasıdır. Bir masa başında oturmuş ve bir reklâmcıyla konuşuyorsanız, fikir satmaya çalışmak sizi fazlasıyla yoracaktır, düşündükleriniz çok iyi olsa bile, bunu karşı tarafın alması veya sizi anlaması mümkün değildir. Biliyorum, böyle bir tipe herkes kızar ve tahammül edemez, bu tür bir insanla çalışmak istemez belki ama inanın, sizi başarıya ulaştırabilecek kişi, tam karşınızda, sizin fikirlerinize el frenini çektirmeye çalışan kişidir, ona güvenebilirsiniz.

Bu sizi, markanızı veya işinizi tam olarak istediğiniz noktaya ulaştırır mı, bunu ben de tam olarak bilemiyorum ama inatçı kişilik özelliklerini bünyesinde barındıran bir reklâmcı, aslında başarıya ulaşması zor bir fikri bile, bir yerlere taşıyacak hayal gücünü ve kuvvetini bünyesinde barındırır.

Günümüzde en kolay, en basit yapılabilecek işlerden birisi haline gelen reklâmcılık ve reklâmcı, aslında öyle bir çırpıda sahip olunabilecek bir meslek değildir. Bunun örneklerini sıralamaya gerek var mı, bilemiyorum ama televizyon ekranını alıcı gözle incelediğinizde, basılı materyalleri incelediğinizde, birçok yapımın ve üretimin taklitçilikten öteye geçemediğine şahit olursunuz. Bunun nedeni, reklâmcıların ve bu sektörde yer alanların, yeterli miktarda para kazanamamasıdır ve bu yüzden üretkenlikten uzak kalmalarıdır.

Buna birçok dev markalar bile alet olmakta, bilerek veya bilmeyerek taklitçi bir zihniyeti kendisine yol haritası olarak belirlemiş reklâm ajanslarıyla ve reklâmcılarla çalışmaktadırlar. Bunun sakıncalı yönü var mıdır, yoktur aslında, ama reklâmcılık ruhunun yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olduğu gerçeğini de göz ardı etmemek gerek. Çok yakın bir zamanda, nesli tükenmekte olan türler arasına reklâmcılığı da katmak gerekir diye düşünüyorum.

Bundan yıllar önce reklâmcı gerçekten değerli ve anlamlı bir meslek erbabı konumunda yer alırken, şimdilerde sıradan ve bayağı bir meslek haline getirilmiştir. Bilgisayarın yaygınlaşması ve işsizlik bu sektörü ve sektör içerisinde yer alan reklâmcıları bitirme noktasına getirmiştir. Yıllar önce, çok iyi hatırlıyorum, bir insert veya kartvizit için güzel paralar alınırdı, yapılan işlere özen gösterilirdi, sonuçta reklâm veren de, reklâmcı da bu işten kazançlı çıkardı. Çekimi yapılan birçok reklâm filminin etkileyici sloganları ve unutulmaz kareleri vardı, bu özellikler daha şimdiden tozlu raflara kalktı veya kalkmak üzere. Başarıya ulaşan bir slogan veya kelime, birçok reklâm ajansı tarafından rahatlıkla kullanılabilir hale geldi. Bunun nedenlerinden birisi de, hızlı üretim ve sürümden kazanma çabalarıdır. Şimdilerde bunun farkına varan bazı reklâm verenler, reklâmcısını seçmeye ve onunla çalışmaya, parasal konularda ve maliyetlerde çok fazla sorunlar çıkarmamaya başladılar. Bunun ilk nedeni görüntü kirliliği, üretim kirliliği v.s. durumlardır.

Kafasını çalıştıran gerçek reklâmcılar, sürümlü işler üretip para kazanamamak yerine “butik” çalışmalar yaparak, hem işlerinden keyif almaya, hem yeniden para kazanmaya başladılar. Burada şunu görüyoruz, gerçekten reklâmcılık ruhuna sahip olan sektör çalışanları çok gecikmeden doğru yolu buldular. Buna birçok kez şahitlik etmiştim. Bir arkadaşım, web sitesinde şöyle bir not düşmüştü “bu yıl sadece iki yeni firma ile çalışacağız”

Yeri gelmişken, bir başka arkadaşımın hatırasını paylaşayım sizlerle. Arkadaşım İtalya’ya bir makine almak için gitmişti. Hava limanına indikten sonra uzunca sayılabilecek bir yolculuk sonrası varacağı yere ulaşmış. Fakat gördüğü manzara karşısında, çok şaşırmıştır, çünkü geldikleri yer, dağın başı sayılabilecek bir yerdir. Etrafta ne bina vardır, ne fabrika, yol göstericisi, sağ taraftaki patika yolu işaret eder ve buradan gideceğiz der. Arabayla ancak buraya kadar gelebiliyoruz, gerisini yaya yürüyeceğiz deyince, arkadaşım şaşkınlıkla rehberini takip etmeye başlar.

Yaklaşık otuz-kırk dakika kadar ilerledikten sonra tepeyi aşarlar ve arka tarafta binayı görürler. Arkadaşım kan ter içerisinde rehberiyle birlikte ilerler. Fabrikaya vardıklarında, yorgunluktan bitap düşer. Makine hakkında bilgilendirmeler ve içecekler sonrası, dayanamaz ve fabrika müdürüne “bu işyerini açacak başka bir yer bulamadınız mı, ne işiniz var bu dağ başında, insanlar buraya cidden gelip gidiyorlar mı” diye sorar. Fabrika müdürü gülümser, siz neden geldiniz peki der. Arkadaşım mecburen geldim, bu makineyi almam gerekiyor, der. Fabrika müdürü, arkadaşımın asla unutamayacağı bir cevap verir. Gördünüz mü, beyefendi, işimizi iyi yaptığımız sürece, bizi bulmak için herkes her yere gelebilir, der. Arkadaşım o gün bu gündür dilinden düşürmez bu yaşanmış hikâyeyi ve yaşamında bir felsefe olarak benimsemiş durumdadır.

Bu hikâye, aslında sadece reklâmcılık için değil, daha birçok sektör için alınması gereken derslerle doludur. Gerek kapitalist sistemin insanlara sunduğu, gerek insanların yanlış yönlendirmeler sonucu ulaştığı, hızlı üretim kirliliği, günümüzün en büyük sorunlarından birisidir.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi, sanatın ve hayal gücünün sonuna kadar kullanılabileceği bu sektörün, iyi işler üretebilmesi için, zamana ve kazanca ihtiyacı vardır. Gerekli zamanı kendisine ve projesine ayıramayan bir reklâmcıdan, güzel ve unutulmaz işler üretmesini beklemek boşunadır. Her sektör için geçerli olan “para kazanma işi” olmadığı için, reklâmcıdan da üretim beklemek biraz insafsızlık olur. Durum böyle olunca, biri birinin kopyası veya kopyası sayılabilecek çalışmalar ve projeler her gün mantar gibi çoğalmaktadır. Bu durumdan hem reklâm verenler, hem o reklâma maruz kalan tüketiciler, hem reklâmcılar sıkılmış ve monoton bir meslek hayatı sürdürmekteler. Günümüzde, bunun böyle olmadığını söyleyen tek bir reklâmcıya rastlamak mümkün değildir.

Kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Şimdilik hoşça kalın…


Ozan Muhammet Candan
Grafikerler.org
 
Yukarı Alt