danisman
Consultant
- Kayıt
- 27 Nisan 2009
- Mesaj
- 1.504
- Tepki
- 30
Gençlerin özgüveni var mı, peki ya toplumun?
Bu soruya cevap verecek olanlar, elbette genç olanlardır, fakat toplumun geneline baktığımızda, kendimizi dünya halkları süzgecinden geçirdiğimiz vakit, bir özgüven noksanlığımız olduğunu, hemen anlıyorsunuz.
Gerçi burada, toplumsal bir vaka ile karşılaşıyoruz, gençlerin güveni yok, toplumun da, durum böyle olunca güvenden ve inançtan yoksun bir hastalıkla karşı karşıyayız. Güveni olmayan gençlerin ve toplumların özgüven sahibi olmaları mümkün müdür?
Bazı aileler vardır, çocuklarının özgüveni olmamasından şikâyet eder dururlar, oysa o özgüveni onlara aşılayacak olanlar aileler değil midir? Durum böyle olunca, hem durmadan o çocuklara güvensizliği aşılayacak hareketler içinde bulunacaksınız, hem bir yandan da özgüven sahibi olmalarını isteyecek ve bekleyeceksiniz, bu nasıl bir çelişkidir?
Bu hal ve tavırlar içinde yetişen çocuklar, sadece ailelerini kandırmak adına özgüven sahibiymiş gibi davranışlar sergilerken, aslında şımarık ve kendine güveni olmayan, önce kendilerini ve ailelerini kandıran, sonra toplumu kandırmaya çalışan bireyler olarak toplum içine sızıyorlar.
Sonra bu yetişen gençliği siyaset içinde, bürokraside, kamu kurum ve kuruluşlarında, emniyet teşkilatında, ticari hayatlar içinde görüyoruz. Soruyorum size toplum olarak bu tarz ile yetiştirilen gençlerden ve çocuklardan, ne beklenir?
Kibirle donatılmış, kıskançlık duygularıyla sarılıp sarmalanmış bir toplum çıkar ortaya.
Durum böyleyken, siyasilerden, şunlardan, bunlardan şikâyetçi olmamız, ne kadar anlamlıdır?
Sahil bölgelerinde yaşayanlar iyi bilirler, yabancıların yetiştirdiği çocuklar ile bizlerin yetiştirdiği çocuklar arasında dağlar kadar fark vardır. Bu belki biraz genetik bir durum gibi gelebilir bazılarına, fakat işin aslı hiç öyle değil. Çocukluğundan bu yana, kendisine özgüven aşılanan bir çocuk var aslında karşımızda. Mesela, bizden bir çocuk sürekli ağlar, ilgi bekler, düştüğünde kalkmaz, yattığı yerden yaygarayı koparır, sürekli bir şeylere saldırır, ister, alınmazsa ortalığı birbirine katar.
Yabancılarda ise durum öyle farklıdır ki, bu yukarıda saydıklarımın hiç birisini yapmazlar, düşerse, birazcık mızıklar ama sonra kalkar olduğu yerden. Onların bu şekilde yetişmesindeki en büyük etken kendilerine güvenmek zorunda oluşlarıdır, bunu beceremezlerse, yaşama şansları kalmaz. Karşılarında duran hayat yolunda, onlara destek verecek hiç kimse yoktur. Birilerinden destek alma, birilerinden yardım görme şansı o kadar azdır ki, başkalarından ne yardım beklerler, ne destek beklerler, bu yüzden özgüvenleri çok yüksektir.
Bizde durum tamamen farklıdır, her zaman hayatımızda bize destek olacak birileri mutlaka vardır, ailesi olmayan bir çocuğun bile mutlaka vardır. Bu iyi midir, kötü müdür, sorusuna nasıl bir yanıt verirsiniz?
Ben bunun, çok iyi bir şey olmadığına, bu ülkenin yaşadığı tüm sorunları düşündüğüm zaman karar verenlerdenim!
Özgüveni olmayan eğitimciler, siyasetçiler, aileler, çocuklar, gençler, emniyet mensupları, kapıcılar, çöpçüler, muhtarlar, valiler, kaymakamlar, bankacılar, esnaflar ve adı şu an aklıma gelmeyen ve bu listeye ekleyemediklerim, hepimiz bu başarısız ve özgüven noksanı toplumun birer parçasıyız!
Belki gerçekten düşündüğümüzde, kendi profilimizi daha net biçimde görme şansımız olur. Bu anlayış, bu yaşam tarzı, bu düşünme biçimiyle, ne bizler, ne gelecek, asla bizim için iyi olmayacak!
Bu mantıkla ve bakış açısıyla, asla gerçek anlamda özgüveni olan bir toplum olmayacağız çünkü içimizde sahte bir özgüven yaşatarak ve yetiştirerek bir yere varamayız...
Ozan Muhammet CANDAN
grafikerler.org
Bu soruya cevap verecek olanlar, elbette genç olanlardır, fakat toplumun geneline baktığımızda, kendimizi dünya halkları süzgecinden geçirdiğimiz vakit, bir özgüven noksanlığımız olduğunu, hemen anlıyorsunuz.
Gerçi burada, toplumsal bir vaka ile karşılaşıyoruz, gençlerin güveni yok, toplumun da, durum böyle olunca güvenden ve inançtan yoksun bir hastalıkla karşı karşıyayız. Güveni olmayan gençlerin ve toplumların özgüven sahibi olmaları mümkün müdür?
Bazı aileler vardır, çocuklarının özgüveni olmamasından şikâyet eder dururlar, oysa o özgüveni onlara aşılayacak olanlar aileler değil midir? Durum böyle olunca, hem durmadan o çocuklara güvensizliği aşılayacak hareketler içinde bulunacaksınız, hem bir yandan da özgüven sahibi olmalarını isteyecek ve bekleyeceksiniz, bu nasıl bir çelişkidir?
Bu hal ve tavırlar içinde yetişen çocuklar, sadece ailelerini kandırmak adına özgüven sahibiymiş gibi davranışlar sergilerken, aslında şımarık ve kendine güveni olmayan, önce kendilerini ve ailelerini kandıran, sonra toplumu kandırmaya çalışan bireyler olarak toplum içine sızıyorlar.
Sonra bu yetişen gençliği siyaset içinde, bürokraside, kamu kurum ve kuruluşlarında, emniyet teşkilatında, ticari hayatlar içinde görüyoruz. Soruyorum size toplum olarak bu tarz ile yetiştirilen gençlerden ve çocuklardan, ne beklenir?
Kibirle donatılmış, kıskançlık duygularıyla sarılıp sarmalanmış bir toplum çıkar ortaya.
Durum böyleyken, siyasilerden, şunlardan, bunlardan şikâyetçi olmamız, ne kadar anlamlıdır?
Sahil bölgelerinde yaşayanlar iyi bilirler, yabancıların yetiştirdiği çocuklar ile bizlerin yetiştirdiği çocuklar arasında dağlar kadar fark vardır. Bu belki biraz genetik bir durum gibi gelebilir bazılarına, fakat işin aslı hiç öyle değil. Çocukluğundan bu yana, kendisine özgüven aşılanan bir çocuk var aslında karşımızda. Mesela, bizden bir çocuk sürekli ağlar, ilgi bekler, düştüğünde kalkmaz, yattığı yerden yaygarayı koparır, sürekli bir şeylere saldırır, ister, alınmazsa ortalığı birbirine katar.
Yabancılarda ise durum öyle farklıdır ki, bu yukarıda saydıklarımın hiç birisini yapmazlar, düşerse, birazcık mızıklar ama sonra kalkar olduğu yerden. Onların bu şekilde yetişmesindeki en büyük etken kendilerine güvenmek zorunda oluşlarıdır, bunu beceremezlerse, yaşama şansları kalmaz. Karşılarında duran hayat yolunda, onlara destek verecek hiç kimse yoktur. Birilerinden destek alma, birilerinden yardım görme şansı o kadar azdır ki, başkalarından ne yardım beklerler, ne destek beklerler, bu yüzden özgüvenleri çok yüksektir.
Bizde durum tamamen farklıdır, her zaman hayatımızda bize destek olacak birileri mutlaka vardır, ailesi olmayan bir çocuğun bile mutlaka vardır. Bu iyi midir, kötü müdür, sorusuna nasıl bir yanıt verirsiniz?
Ben bunun, çok iyi bir şey olmadığına, bu ülkenin yaşadığı tüm sorunları düşündüğüm zaman karar verenlerdenim!
Özgüveni olmayan eğitimciler, siyasetçiler, aileler, çocuklar, gençler, emniyet mensupları, kapıcılar, çöpçüler, muhtarlar, valiler, kaymakamlar, bankacılar, esnaflar ve adı şu an aklıma gelmeyen ve bu listeye ekleyemediklerim, hepimiz bu başarısız ve özgüven noksanı toplumun birer parçasıyız!
Belki gerçekten düşündüğümüzde, kendi profilimizi daha net biçimde görme şansımız olur. Bu anlayış, bu yaşam tarzı, bu düşünme biçimiyle, ne bizler, ne gelecek, asla bizim için iyi olmayacak!
Bu mantıkla ve bakış açısıyla, asla gerçek anlamda özgüveni olan bir toplum olmayacağız çünkü içimizde sahte bir özgüven yaşatarak ve yetiştirerek bir yere varamayız...
Ozan Muhammet CANDAN
grafikerler.org