Grafik Sanatlarının Beşiği Polanya’da Afiş Sanatı

Kayıt
14 Aralık 2007
Mesaj
56
Tepki
1
Grafik Sanatlarının Beşiği Polanya’da Afiş Sanatı
Geçen hafta İstanbul Türk sinematek Derneği salonunda Türk asıllı Polanya grafik sanatçısı Yakup Erol’un afiş sergisi açıldı. Bu sergi, bütün dünyada sakin bir yeri olan Polonya afiş sanatına da dikkatleri çekiyor. Aşağıda, Mengü Ertel’in afiş sanatının Polonya’daki gelişimi üzerine bir yazısını sunuyoruz.
Hititler’in “taş taş üsütünde bırakmayın” emrini yerine getiren işgalci ordu, Varşova kentini yerle bir etti. Korundukları çatının yok edilmesi ile halk, verimli bir tohum gibi yeraltına itildi. Polonyalılar, taş taş savundular, taş taş yeniden kazandılar ülkelerini. Savaş sonrası Polonya sanatında, özellikle sinema ve grafikte, bu acı savaşın keskinleştirdiği, yoğun bir duyarlık egemendi. Yakınlarını, yaşantılarını, ülkelerini yitiren kişiler; gelecekte mutlu olmak özlemini duyuyorlar, bunu sağlamak için de olağanüstü çabalar harcıyorlardı. Grafik sanatçıları da bu yükümlülüğü benimsediler ve yeniden kurulan kentlerin duvarlarını kurtuluşu, güzel günleri simgeleyen afişlerle donattılar. Yöneticilerin de bu etkin anlatım aracını benimsemesi sonucu, Polonya’da grafik sanatlar, özellikle afiş sanatı bugünkü düzeye ulaştı.
Gerçekte Polonya’da afişin başlangıcı, 19. Yüzyılın sonu ile 20. Yüzyılın başına dayanır. Ekonomik teknik gelişmenin, şehirciliğin, pazarlamanın gerektirdiği grafik sanat çalışmaları, Amerika ve gelişmiş Avrupa ülkelerinin tersine, Polonya’da farlılık göstermektedir. Tüm dünyada ticari reklamın sert kuralları ile sınırlı, en kaba anlamıyla “faydacı” ve yaygınlaşma olanağı geniş bir sanat olarak gelişen afiş, o dönemde kendine özgü, simgelerden kurulu özel bir dil yaratıyordu. Uygarlık teknolojisinin çok gerilerinde kalan Polonya çevresinde ise, afişin gelişimi, bu geri kalmışlıkla ters orantılıydı. Heran güçlü yabancı “komşu”ların işgali ve ağır baskıları altında, bağımsızlığın özlemini çemen Polonyalı grafik sanatçıları, ulusal bağımsızlık espirisini ve ulusal gururu pekiştiren, ülkelerine saygınlık kazandıran uluslar arası bir anlattım gücü oluşurdular.
“Reklam” ikinci plana itilmişti artık... “Firma ve malların tanıtılması” paratikamacının ardında, genellikle günlük işlerin üstüne çıkma hedefi seziliyordu. Hatta reklam metinlerinde ses uyumu sağlanmaya çalışılıyor, ezgilere özeniliyordu.
1966’da Varşova Ulusal Müzesi’nde düzenlenen ilk retrospektiv sergisi, az bilinen Polonya afişini tanıttı, sevdirdi.
Büyük çabalar sonucu, savaş sırasında yanmış kitaplıklardan ve koleksiyonlardan geriye kalan sararmış, incelmiş birtakım önemli belgeler toparlandı. Bunlar sayesinde sanat tarihçileri geçmişi yenide kurabildiler.
Polonya afişi “Modern art, Art nuvo” denilen akıma bağlı eserlerle ilk önemli adımını attı. Bu harekenin amacı, yaşanılan ortamla sanat arasında ilgiler kurup yeniden sanat kültürünü oluşturmaktı. “Modernizm”, tipografi ile iyi uyuştu; büyük ressamların imzalarını taşıyan kitap resimlemeleri ve kapaklarıyla, afişlerle karşılaşıldı. Afiş hala bir bezeme sanatı sayılmaktaydı bu dönemde. Fakat kısa süre sonra “sokak sergileri” açılmaya başlandı; bunların ayrı bir anlatım biçimi gerektirdiği anlaşıldı. Bu dönem sanatçıları ikonlardan ve Krakovi yöresinin zengin folklorundan, halk motiflerinden yararlandılar. Ancak 1918’ de bağımsızlığın kazanılmasından sonra Varşova, yönetim ve kültür merkezi olarak güzel sanatlara ağırlığını koymağa başladı.
Grafik sanatlar, temsili, propaganda ve haberleşme alanlarında genç devletin saygınlık kazanması için çalışmaya koyuldular.
Kübizm akımı Polonya’da da taraftarlar buldu. 1935 Ekonomik krizi sonucu, sanatçılar “grafik”e yönlendiler ve bu sıralarda “KAGR” adlı meslekf bir kuruluş oluşturuldu. Kuruluşun 30 üyesi vardı; sergiler ve yarışmalar düzenleniyordu. 1937’de Uluslararası Paris Teknik ve Sanat Sergisi’nde ödüller kazanıldı. (Trepoxski : I. Ödül). Ancak II. Dünya Savaşı Polonyalı afişçileri çalışmaktan alakoydu; fırçayı kalemi bırakıp silaha sarıldılar.
Savaş sırasında pek çok grafikçi yok oldu, bir yığın sanatçı öldü.... Hayatta kalanların çoğu da çeşitli Ülkelere dağıldılar; tüm koleksiyonlar harap oldu. Bununla birlikte yaratıcı hayat ipliği yine uzuyordu. “Hür Polonya” kesiminde olanaksızlık yüzünden afişler elle çoğaltılıyordu. Sanatçılar da savaşa katılırken giydikleri üniformalarını çıkarmamışlardı; savaş sonrası Polonya afiş sanatının başlangıcı bu alçakgönüllü çıkışlardır.


alıntıdır.


1950 yılının başlarında sembolist ve geleneksel formlar terkedilir. Sadece gerçekçiliğe bağlılık, pratikte bir anlatım yoksulluğu ve estetik üniformizm doğurmaktaydı... Fakat yaşam böyle bir anlayışı ayıklamakta gecikmedi... Eğitimin yaygınlaştırılması, ve kültürün verileri, halkın düzeyini de yükselmişti. Değişik tabakalar arasında yapılan araştırmaların sonuçları ve sinemanın etkileri, grafikçileri yüreklendirdi.
Sürrealist şiirin tadı, serbest birleştirme oyunları, geometrik soyutlamalar yeniden keşfedildi; grafikçiler, ressamlarla yarışma isteğine kapıldılar. Böylece, grafik sanatlar için verimli yıllar gelmişti. Görsel tekniklerin gelişmesine ve ülkedeki çeşitli olanaklara rağmen afişin kitle propogandası yönünden geçerliliği zayıflamadı. Olayları, önemli yıldönümlerini ve ulusal bayramları afişlerle saptama, aktarma geleneği kuruldu. Polonya’da eğitim aracı olarak da büyük önem taşıyan afiş aynı zaman da, kelimenin tam anlamıyla plastik kültürün yayıcısıdır. Bugün, “Polonya afişi” bir koleksiyon “metaı” olmuştur dünyanın çeşitli sanat pazarlarında aranmaktadır bu afişler.
1966’da ilk dünya afiş “Bienal”ini gerçekleştiren Polonyalı sanatçılar, bu bienalde sergilenen çeşitli uluslardan binlerce grafikçinin eserlerini, ellerindeki zengin koleksiyonla birleştirerek, 1968 yılında dünya ilk kez “Afiş Müzesi” kurmayı başardılar.
Varşova Ulusal Müzesinin bulunduğu Kral Sobieski Sarayı’nın bir bölümünde özel olarak inşa edilen 1225 metrekarelik (7000 metreküp) bir alandaki 800 mekrekarelik (4800 metreküp) sergi yeri hazırlandı... böylece, Polonyalılar, 25.000 den fazla afişi kapsayan dev bir afiş müzesini gerçekleştirdiler. Dünya grafikçilerinin gittikçe daha büyük bir ilgi ile katıldıkları Varşova Uluslar arası Afiş Bienali’nde sergilenen afişlerle ve diğer bütün olanaklarla günden güne gelişen Wilanow Afiş Müzesi, daha sonra Almanya’da açılan Essen Afiş Müzesi karşısında, dünyanın ilk ve gümüzün iki afiş müzesinden biri olma özelliğini korumaktadır. Bunun nedeni Polonya’da grafik sanatçılarına büyük saygı gösterilmesi onların da büyük kitlelere hiç ödün vermeden seslenebilmeleridir.
Tüm sanayi ve kültür kuruluşlarının grafik konusundaki gekesinimlerini WAG (Grafikçiler Birliği) kanalı ile gerçekleştirebilmeleri, Polonya grafiğine hem heralan için, alıcı yaramakta, hem de yüksek düzeyde eserleri değerlendirme olanağı sağlamaktadır. Bu kurumun haftalık çalışmalarından birinde bulundum. Eserlerini ve adlarını yakından bildiğim, 15 Polonlaya’lı grafik sanatçısından oluşan jüri, kibrit etiketinden afişe kadar çok değişik konulardaki eserlerin değerlenmesini yaptı. Bu olağan toplantıda ele aldıkları sorunları ne denli bilgi ve sevgiyle çözümlediklerini görünce, Polonya grafiğinin dünyadaki saygısını ve seçkin yerini daha uzun süre koyacağını kesinlikle inandım.
Birbiri ardı sıra afiş yarışmaları düzenlenen Polonya’da en çok ilimi çeken şey şu oldu: Halkın duvarlara asılman afişler için oy kullanmaları ve ayın, sonra da bunların içinden yılın afişini seçmesi...
Bugün J. Lenica, R. Cieslewics, J. Mroszczak, J. Palka, W. Gorka, T. Jadlowsky, H. Tomoszewski, H. Hilcner, E. Lipinski, F. Starowieyski gibi dünyaca ünlü pek çok afişçinin yaşadığı Polonya’da, genç kuşağın en önemli temsilcilerinden biri de Türk asıllı Yakup Erol. Sanatçı, kişisel yeteneğinin bütün olanaklarını Polonya afiş sanatı doğrultusunda kullanıp değerlendiriyor. Görülmesi geren bir sergi bu.


alıntıdır.
 

sorix

Üye
Kayıt
29 Şubat 2008
Mesaj
2
Tepki
0
teşekkürler paylaşım içinde bir iki resim koysan hani fena olmazdı
 
Yukarı Alt