"Laz Rover"ın tasarımı veya müşteriler güzelden anlamaz mı?

muratamam

Yazar
Kayıt
12 Temmuz 2010
Mesaj
479
Tepki
364
(3:45'den itibaren)

Liselerimize (hattâ kabilse ilkokuldan itibaren) tez elden "Pratik Estetik" dersleri konulmalıdır. Pratik diyorum...Kafa karıştırıcı teorilere, felsefelere lüzum yoktur. Pratik Estetik ders kitabında herşey resimlerle, kısa ve keskin hüküm ve formüllerle anlatılmalı ve açıklanmalıdır.

Bu kitapta yapılan yeni binaların güzel olması gerektiği konusu işlenmelidir. Mimarlığın babası Romalı Vitruvius bir binanın üç özelliğini şöyle sıralıyor: Sağlam olacak, kullanışlı olacak, güzel olacak... Güzel olmayan bir bina iyi bir bina değildir. Ev, apartman, han, fabrika, depo, okul, mahkeme, resmî daire binaları mutlaka güzel olmalıdır. Yakın tarihimizde, yetmiş beş senedir şu güzelim ülkemizi çirkin, berbat, korkunç, iğrenç binalarla doldurduk. Genç nesillere bu acı gerçeği anlatmamız gerekir. Sultanahmet'teki eski hapishane binası, Osmanlı'nın inşa ettiği en son amme hizmeti binasıdır. Nihayet bir hapishane... Hapishane ama bir mimarlık âbidesi, bir sanat şaheseri... Bu bina artık hapishane olarak kullanılmıyor, beş yıldızlı uluslararası bir otel olarak hizmet veriyor. Bu yapıya sanat bakımından değer kazandıran husus nedir? Onda milli sanatımızın şekilleri, üslubu, havası vardır. Kapısı, balkonu, çinileri, kitabesi, iç avluları, çatısı, her tarafı güzeldir.Kitabesi dedim, üzerinde "Dersaadet Cinayet Tevkifhanesi" yazılıdır.Büyük bir hattatımızın kaleminden çıkmıştır.Bendeniz bundan kırk küsur yıl önce bu hapishanede doksan dokuz gün kaldım, içini dışını iyi bilirim. Osmanlı'nın ne büyük bir medeniyeti varmış ki, devlet batarken bile böyle bir bina yapabilmiş. Osmanlı mezbahalara, tren istasyonlarına, gümrük binalarına ve depolarına, okullara sanat koyabilmiştir.

İstanbul Şehremini'nde karşı karşıya iki okul vardır. Biri Osmanlı zamanından kalma "Yüksek Kız Muallim Mektebi" diğeri "Şehremini Lisesi". İstanbul'da yaşayanlar gitsinler, alıcı gözle iki binaya baksınlar. Aradaki farkı anlamak için mimar, şehirci, sanat uzmanı olmak gerekmez...

Bazen İstanbul civarında birkaç saatlik yolculuklar yapıyorum, yüz kilometre gidiyorum, bir tek ipe sapa gelir, bahçeli ev, villa, köşk göremiyorum. Hiç yok değil, zaman zaman binde, on binde bir güzel bir bina çıkıyor karşıma. Yetmez ki...

Birkaç hafta önce Gürcistan'a küçük bir seyahat yaptım. Trabzon'a kadar uçakla gittim, oradan Sırp sınır kapısına kadar otomobille... İster inanın, ister inanmayın, Trabzon'dan sınıra kadar mimarlık ve şehircilik bakımından korkunç, dehşetli, berbat bir manzara gördüm. İstisnasız bütün yeni binalar çirkindi. Üstelik kara ile deniz arasına bir sahil yolu yapmışlar, sanat ve ekoloji açısından bir felaket. Öldürmüşler, batırmışlar, bitirmişler farkında da değiller. Aman ne gözel oldu, aman ne gözel oldu.

Sürmene civarında, yol kenarında eski bir konak gördük, geleneksel mimarî ve sanata uygun. Devletimiz binayı satın almış, restore ettirmiş, bir orası çok güzeldi.

"Be adam, yeni şeyler içinde hiç güzel olanı yok mu?" Olsa söylerim. Ben yanılıyorsam, uluslararası çapta birkaç mimar, şehirci, sanat uzmanı bulalım. Bunlar bilirkişilik yapsınlar, ben verecekleri hükme razıyım.

Bütün Türkiye'yi çirkinleştirdik, nereye gitseniz aynı manzara. Çirkin çirkin binalar, beton yığınları, ruhsuz yapılar. Edirne'de böyle, Bursa'da böyle... Edirne'de güzel ve sanatlı olan her şey eskiden kalma; eski Osmanlı binaları, Rum evleri, Bulgar evleri, Yahudi evleri...

Sadece yapılarımız değil, sanayi ürünlerimiz, otomobillerimiz de güzel değil. Bugatti ne demiş? "Güzel olmayan bir otomobil, iyi bir otomobil değildir." Çok doğru söylemiş. 70'li, 80'li, 90'lı yıllarda yapılan otomobillerimiz ne kadar zevksizdi. Yahu, yaparken şuna biraz güzellik katsana.

Evlerimizin dekorasyonu, lokantalarımız, kahvelerimiz, pastanelerimiz, çarşılarımız, pazarlarımız da güzel değil.
(Mehmet Şevket Eygi)
 

muratamam

Yazar
Kayıt
12 Temmuz 2010
Mesaj
479
Tepki
364
"Müşteri beğendiyse benim için iş bitmiştir aga!" gibi bomboş laflar edenleri bilirsiniz... Evet gerçekten de; zırcahil, mukayese yeteneği olmayan ve algıları duruma uğramış tiplere yutturamayacağınız hiçbir şey yoktur ve niceleri afiyetle yutmaya devam ediyor hâlâ ama asıl mesele nedir mesele?

@muratamam

SORU: Benim dükkânım vardı ve binlerce müşteriye kazık attım.
http://www.fetvameclisi.com/fetva-binlerce-kisiye-kazik-attim-cok-pismanim-35264.html
 
Son düzenleme:
Yukarı Alt