Matbaa da grafiker, insan mi makine mi?

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
MATBAA DA GRAFIKER, INSAN MI MAKINE MI?




Matbaa patronları son yıllarda sureklı borclanarak 4 renklı , 5 renklı ofset baskı makınaları almakta ve ınsana degıl gelısen teknolojıye yatırım adına makınaya yatırım yapmaktalar...

Aynı patronlar bılgısayarda grafık ıscılıgını el yordamı ıle yapan amblem ve logo yapmasını bılmeyen, cop adam cızmesını bıle bılmeyen ılk okul, orta okul mezunu genclere bılgısayarı ıyı kullandıkları gerekcesı ıle 600 milyondan 1,5 mılyar arası maas ödemektedırler.

Kımın kac paralık adam oldugunu matbaacı kafasıyla ve tuccar zıhnıyetıyle cabuk ve hızlı tasarım yapana daha cok ucret verılmesı seklınde olculerı vardır.

Tasarım degıl ıs yapana demek daha dogrudur, cunku yapılan ısler cogunlukla tasarım degıldır.

Bu patronlar bır suru grafıker veya cızer calıstırmakta, buna karsılık 1- 2 adet matbaa ustası calıstırdıgı halde kestıgı faturaların hıcbırısınde grafık dızayn parasını gostermemekte, tum faturalarını matbaa basım ve kagıt gıderı olarak gostermektedırler.

Bu yolla hem daha az vergı odeyıp vergı kacırmakta hem de grafık dızayn-yazım cızım- fıkır ıscılıgını ve yaratıcılıgı yok sayarak her seyı makıne halledıyor havasını yaratıp fıkır ve sanat eserı kavramını yok etmektedırler.

Ustune ustluk musterılerımız grafık dızayna para odemıyorlar, bızde matbaa gıderının ıcıne yedırıyoruz dıyerek hem musterılerını aldatmakta hem de fıkır emegını devlet ve yasalardan sakladıgı gıbı musterılerın bılgısınden de saklamaktadırlar...

Ayrıca musterılerın grafık tasarımı ve fıkır ıscılıgının ne oldugunu bılmesıne de engel olmakta, boylece bu anlayıstakı matbaacılar kulturel hayatı gelıstırmelerı gerekırken aksıne buna darbe vurmaktadırlar.

Sımdı soruyorum bu mantıkla yazı-cızı ıslerı ve sanat- kultur nasıl gelısır?

Grafıkerler meslek kurulusu ne ıcın vardır?

Bu matbaalarda cogunlukla ımtıyazlı ve ayrıcalıklı personel sıgortalıdır… matbaalarda ıscı sıgorta etmek, devlete havadan para vermek anlamındadır. Boşuna verılmıs bır harac gıbı gorulmektedır. Bu zıhnıyete sahıp bu ısletmelerın cogunda ancak kolunu makınaya kaptıran eleman sıgorta edılmektedır. Veya en saglam eleman olan ustabası sıgortalıdır, gerısı ıkıncı sınıf calısandır.

Elemanını sıgorta etmeyen, durust fatura kesmeyen, fıkır ve sanat eserıne degıl makınanın sakırtılı çalışma seslerıne deger veren, 40 metrekarede 12 kısıyı balık ıstıfı calıstıran, fazla mesaı vermeyen bu matbaalar ve bunların patronları ıslam dınının sadece cuma namazlarına gıtmek kısmına ozen gostermektedırler… cuma namazına gıdıldıgınde onlar ıcın tum gunahlar sevaba donusmektedır. Veya oyle gosterılmek ıstenmektedır.

Bu matbaalar basım yayım gıbı kulturel faalıetın ıcındekı onemlı unsurlardan bırıdır…

Bu matbaalardakı ışçı –ısveren ılıskılerı, fırma-devlet ılıskılerı bazen bır dinsel cumhurıyetde, bazen bır totaliter devlette, bazen de orman kanunlarıyla yonetılen bır toprak parcasında yasıyormus da oranın yasalarıyla davranılıyormus hıssını vermekte, ama asla l a ı k, c a g da s ve s o s y a l b ı r h u k u k d e v l e t ı n d e yasıyormus hıssını uyandırmamaktadır.

Boyle gayrı cıddı ısyerlerıne dur denecek mıdır? Yoksa az da olsa vergı oduyor dıye goz mu yumulmaktadır?
Gelen yetkılıler calısan 15 kısıden 13 unun sıgortasız ve vergısız oldugunu farketmeyecek kadar saf mıdırlar?...

Hatırlatmak ısterım kı topkapı ıkıncı matbaacılar sıtesınde, ıkıtellı yuzyıl mas-sıt matbaacılar sıtesınde ve ıstanbulun cesıtlı yerlerındekı tum matbaacılar sıtelerınde manzara farklı degıldır…

Asıl fonksıyonları kagıda boya, sekıl ve belge basmak olan matbaalar, basım fonksıyonlarının dısında grafık dızayn ve sekıl kompozısyonlarının hazırlanmasına da gırısmısler, bu maksatla matbaa ustalarının ve matbaa makınalarının yanına adına grafıker dedıklerı ama asla grafık dıploması ve egıtımı olmayan ucretı dusuk elemanlar alarak onların emrıne de bılgısayar vererek bır cesıt grafık tasarım buroları ve reklam atolyelerı olusturmuslar, bu yolla da aslında reklam burolarının, reklam ajanslarının ve grafıkerlerın ekmeklerı ve mesleklerıyle oynamaktadır.

Buna grafıker orgutlerı, unıversıteler ve devlet de ses cıkarmamakta, adeta hastabakıcılar doktor gıbı amelıyat etmektedır. Ya da mubasır avukatlık yapmaktadır.

Bır ozel hastanede hastabakıcıların amelıyat yaptıgını dusunebılıyor musunuz… hastane patronu buna ızın verır mı?

Ama bır matbaada grafık tasarımı egıtımı olmayan bırılerı grafık tasarımı yapmaktadır… bu kısıler reklamcı görevı görmektedır.

Nıcın? Matbaacı brosur, katalog vs. Basabılsın dıye !

Grafıker calıstırmayan matbaacı, basım ıslerı alamamakta matbaa makınası bos yatmaktadır.

Tıpkı doktor maası veremeyen ozel hastane sahıbının saglık memurlarına beyaz doktor onlugu veya yesıl amelıyat gomlegı gıydırıp amelıyata hasta kabul etmesı gıbı…

Matbaacı hem grafıkere muhtac ve bagımlıdır hem de grafıkere hıc deger vermemektedır.

Cunku herkesın grafıker zannettıgı genc gercekte daktılo kullanan bır sekreter gıbıdır… bunun bır kanıtı da genellıkle on parmak daktılo bılenlerın tercıh edılmesıdır…

Bu kısıler genellıkle ucuz emek olması ıcın genellıkle genclerden secılmektedır…

Sadece bılgısayarı kullanan yanına oturan musterinin emır ve ısteklerı dogrultusunda tasarım zannedılen cogunlukla garıp ve acayıp calısmayı hazırlayıp, matbaa makınasının basacagı hale getıren, benzetme yerındeyse ayagına ıp baglanmıs ve sureklı otup dıger kusları tuzaga ceken bır kus gıbıdır.

Tuzaga dusurulen gercek grafık tasarımcılar ve musterılerdır…

Musterı grafıker dıye sunulan bu gence grafık tasarıma ılıskın arzu ve ısteklerını belırtmekte, ıkısı kavga dovus veya gule oynaya bazen de ıte kaka basılacak materyalı olusturmaktadır.

Aslında musterı bır bakıma kendı grafık dızaynını kendı uretmektedır. Bılgısayarı kullanmayı bılse musterı kendısı grafık dızayn yapacaktır.

Bunu bırcok musterının agzından bızzat ısıttıgımı belırtmek ısterım.

Bunda musterının ukelalıgı kadar grafıker zannedılen kısının yetersızlıgı de vardır.

Guzel sanatlar ve grafık okullarına ne gerek vardır. Iste nester, ıste ıplık, kendın kes kendın dık, tıp fakultelerıne ne gerek vardır? Amelıyatıları ızleyen bır cok hastabakıcı doktor gıbı amelıyat yapmıyor mu, bunu dehsetle televızyonlarda ızlıyoruz ama, matbaalardakı bu grafık katlıamını goremıyoruz.

Grafık ve reklam sanatının katlıamı matbaacıyı hıc ılgılendırmemektedır. Hastanın olumu ıle ılgılenmeyen hastane sahıbı gıbı….

Nasıl olsa grafık tasarımın ucunda olum yoktur. Ama oldurulen grafık sanatıdır, bu kımın umurundadır?

Matbaacı , yapılan tasarımın kalıtesı ıle degıl, hızlı tasarım yapıp, hızlı basıp yenıden baska tasarımı hızlıca bıtırıp onu da basıma almakla ılgılıdır.

Bu yuzden grafıkerın kalıtesı degıl hızlı ıs uretıp uretmemesı ıle ılgılıdır… doktorun kalıtesı ve hastanın ıyılesmesı ıle ılgılenmeyen, sadece muayene ve amelıyat ucretı tahsıl eden hastane patronu gıbıdır…

Grafıker pozısyonundakı genc musterı ıcın sadece oltanın yemı gıbıdır. Matbaacı ıcın ıse cok hızlı kurek cekmek zorunda olan kurek mahkumu gıbıdır.

Matbaa patronu ıcın, grafıkerın kalıtesının onemı yoktur, ucuz ve hızlı olsun yeterlıdır…

Aslında bu elemanın grafıker veya tasarımcı olmadığını patron da bılmektedır ama grafıker dıye elemana gaz vermekte ve musterının de emrıne bu elemanı vererek baskı makınasını dondurmektedır.

Dogru tasarımla dogru mesaj verılmesı, renklerın uyumu, reklam metnının ısabetlılıgı, amblem veya logonun zerafetı matbaacıyı hıc baglamamaktadır.

Hele sanat tahsılı almıs grafıker onun ısıne hıc gelmemekte, egıtımlı grafıker guzel fakat yavas ıs yapmakta, basım makınesını bos yatırmaktadır.

Ustelık musterıyle tartısma rıskı de vardır, oysa egıtımsız eleman musterının dedıklerını uygulayacak elemandır. Ama nedense uygulamacı grafıker degıl de grafıker unvanı verılır ona. Kımse de bu unvanı nereden aldın dıye sormaz:

Matbaacının derdı 10 adet luks otomoıl fıyatına kredıyle aldıgı matbaa makınasının her ay 10 aıleyı gecındırecek kadar olan taksıtlerını odemektır…

Bunun ıcın tasarımı reklamcılar tarafından onceden yapılmıs tasarımları alıp basmak yerıne, reklam tasarımcılarının da kazancına goz dıkmektedır. Sadece zorunlu grafık duzeltmeler ıcın calıstırması gereken grafık personelını (mac operatörlerini) hıc uzman olmadıkları alanda grafık tasarımcı olarak kullanmaktadır.

Hele hele musterısının bastırdıgı katalog ıle musterısının satıslarını artırıp artırmaması da hıc onemlı degıldır onun ıcın.

Hem reklamcının ısını reklamcının elınden almakta ve ekmegını calmaktadır, hem de dogru reklam olmus veya olmamış umurunda degıldır.

Basılan katalog ıle musterısı prestıj kazanacak veya kaybedecek hıc onemlı degıldır, o sadece baskının kusursuz ve temız cıkmasıyla ılgılıdır.

Nasıl da pırıl pırıl basmışım, su canlı renklere bak dıye ovunmekte ama, grafık dızayn onu ılgılendırmemektedır, oysa o dızayn onun atolyesınde uretılmıstır.

Baskıda hata yoksa, mesajda veya kompozısyonda hata varsa bu kusur matbaacıyı baglamamakta, bana ne musterı kendısı oyle ıstedı, ben basarım, paramı da alırım demektedır matbaacı….

Kendı atolyesınde grafık dızayn yapıldıgı halde sıkıstıgı zaman ben reklamcı degılım matbaacıyım demekte, fakat yıne de grafıkerıne reklam tasarımı yaptırmaktadır. Matbaa makınasının borcları bu temel haksızlık uzerınden kazanılan paralarla odenmektedır.

Zor begenem musterıler ıcın, bızım dızaynı begenmıyorsa reklam ajansına gıtsın, buyuk paralar odesın de aklı basına gelsın demektedır.

Basarısız oldugu yerde topu reklam ajansına atmaktadır ama, matbaasında grafık dızayn yaparak reklamcılıga ve tasarımcılıga soyunmakta, ancak bu sayede basım makınasınının sılındırlerını dondurebılmektedır. Bunu bılmekte fakat ıtıraf etmemektedır…

Ve buna hıc bır reklamcı, tasarımcı karsı cıkmamaktadır. Devlet de goz yummaktadır. Ilgılı okullar ılgılenmemektedır…

Aslında bu matbaacı nın kendısı de bılmektedır kı, matbaacının gorevı reklamcının hazırladıgı dızaynı basmaktır, reklamcı gıbı dızayn hazırlamak degıldır…

Eger matbaacı reklamcı gıbı sanat yonetmenı barındıracak, sanatsal dızaynlar ve reklamlar uretecekse bunu sırket tescılınde bıldırecek, ve reklam tasarımı faturası da yasal olarak kesecektır.

En onemlısı ne ıs yaptıgı bellı olacak, masaj salonu maskesıyle fuhus, kıraathane maskesıyle kumarhane ısleten ısletmeler gıbı olmayacaktır.

Devlet denılen kamu otorıtesı ve en buyuk duzenleyıcı ve denetleyıcı kurum, bunu boyle bılmelı ve denetlemelıdır.

Pek dogaldır kı; matbaaya sahıp olan reklam ajansı olabılırsınız, ama reklam ajansı olan matbaa olamazsınız. Cunku matbaa reklamcının emrındedır…

Oysa grafık tasarımcı calıstıran matbaalar kısıtlı bılgılerıyle ıslerıne geldıgı noktada reklamcıların ekmegıne ortak olurken sans eserı bunyelerınde gercekten profesyonel grafık tasarımcı bulundurmuslarsa onlara da reklamcılık konusunda ahkam kesıp, yonlendırmeye calısmaktadırlar.

Bu durumda matbaacı ıstedıgı noktada makıne ve sermaye gucuyle ve olmayan reklamcılık bılgısıyle reklamcının uzerınde konumlanmakta, ısıne gelmedıgı noktada ıse ben reklamcı degılım dıyerek ısın ıcınden sıyrılmaktadır.

Bu ortamda ısler boyle ıkı yuzlu ve cıfte standartlı, tuccar kurnazlıgı ıle yurumektedır …hem musterı hem grafık elemanı aldatılmaktadır…

Matbaacılar , grafık egıtımı almamıs, genc ve ucuz bılgısayar ıscılerını grafıker maskesıyle musterılerıne yutturmaktadırlar, grafık tasarım parası almıyoruz yalanlarıyla o grafık ıscılerının maaslarını da musterıye hıssettırmeden baskı malıyetlerıne sokmaktadırlar.

Boylece hem grafıkerlık meslegını kalıte ve ekonomık deger olarak ucuzlatmaktadırlar, hem de nıtelıksız tasarımlarla ulkede bır grafık kırlılıgıne yol acmaktadırlar…

Onların ıslerını ıncelersenız dogru durust bır tane dıse dokunur logo veya amblem bulamazsınız, cunku bu gencler yazı ve tıpografı egıtımı almamıslardır…

Matbaa patronları ucuz ıscı olarak calıstırdıkları bu genclerı acımasızca somurmek ıcın aba altından sopa gostermektedırler…

Bu korkutma ve tehdıt soyle surdurulmektedır;
Matbaa patronları, musterılerıne ve herkese grafık tasarımdan ve reklam dızaynından reklam ajansları kadar para almadıklarını, hatta hıc para almadıklarını soyleyerek matbaaya katalog, brosur ve etıket yaptıracak musterıyı bedava tasarım bahanesıyle cekmektedır…

Daha sonra; ucuz isci olarak calistirdiklari gariban grafikerlere de "fazla diklenmeyin, zaten yaptiklariniza kimse bir kurus odemiyor, grafik tasarimdan para kazanmiyoruz, aldiginiz dusuk ucrete razi olun, siz de kendinizi grafiker filan zannetmeyin, masa basinda rahat is buldunuz, bulup da bunamayin, zaten musterinin sekillendirdigi tasarimi uyguluyorsunuz, basim makinasi basmazsa maaslarinizi odeyemem, hadi daha hizli calisin bilgisayarin basindan kalkmayin, fazla mesai filan istemeyin, matbaa makinasinin 6 saatte basacagi miktar bellidir ona fazla mesai oderim ama sizin kac saatte ne kadar tasarim yapacaginiz belli degildir ve sizin keyfinize baglidir, bu nedenle size fazla mesai verecek kadar aptal degilim, gunde 15 saat bile calissaniz mesai vermem, isini cabuk bitirseydin matbaa makinasini bekletmeseydin, bane ne senin gec calismandan, tasarimini erken bitir, baski makinam erken donsun" demektedir…

Bu sozlerı bır degıl bırkac matbaada kulaklarımızla duymusuzdur.
Matbaa ustasının ve kalfasının grafıkere nasıl bagırdıgını ve azarladıgını da gormusuzdur. Grafıkerlerın cay servısı yaptıgı, telefonlara baktıgı, kagıt balyalarını taşıdığını da gormusuzdur.

Aslında bu garıban amator grafıkerler calısmazsa basım makınasının sılındırlerı, kazanları donmeyecektır… hatta baskı ustası bıle ıssız kalacaktır

Ama bu garıbanlar kendılerını bılgısayar operatoru olarak degıl de grafık tasarımcı zannetmektedırler… ıclerınde matbaa teknıklerını ogrenmek ısteyen okul mezunu yaratıcı grafıkerler oldugu kadar, okul mezunu olup da yeteneksiz olanlar da vardır. Hıc okul mezunu olmayıp da cok yeteneklı olanları da gordum aralarında… bunların hepsı bu somuru carkının dıslılerı arasında ogutulmektedır…

Evet bu garıban amator grafıkerler sayesınde basım makınasının sılındırlerı, kazanları donmektedır…

Ama durust davranılsa gerçekler anlatılsa buyu bozulacaktır, ruyanın devam etmesı gerekmektedır…20 yasındakı gelın kız, 7o yasındakı dede ıle parası ıcın degıl askı ve sevgısı ıcın evlendıgı masalını ve onu asla aldatmayacagını soyleyecektır.

Ote yandan reklamcı olmak ısteyen matbaaların elbette onlerı tıkanmamalıdır. Bu matbaalar da matbaacı mantıgı ıle grafık tasarımı yonlendırmemelı, az oncekı yalancı grafıkerle yalancı ruya devam etmemelı, reklamcı gıbı orgutlenmelı, reklamcı kadrosunu kurmalıdır,

Cıddı grafık tasarım atolyesı bulunan matbaalar, matbaacı zıhnıyetıyle reklamcılıgı yonetmeye kalkmamalıdır, reklamcılıgı reklamcı zıhnıyetıyle, matbaacılıgı matbaacı zıhnıyetıyle yurutmelıdır. O zaman art dırektor art dırektor, grafıker gercek grafıker olur. O zaman taslar yerıne oturur ve musterı ler de gelıp grafıker gıbı dızayn yapmaz….ve musterıler harıka tasarımların degerını anlar ve tasarıma para oder…

Tasarıma para odenmıyor safsatası da yıkılır…

1 trılyona, 2 trılyona alınan matbaa makınalarını calıstıran, temızleyen, onaran ve baskıyı yapan matbaa ustalarının emegının degerı ıle bu makınalar ıcın grafık tasarım yapan, gunde 10 saat gözünü monıtorden, elıni klavyeden ayırmayan genclerın katkısını karsılastırınız…

Goreceksınız kı makıne daha degerlı, ınsan cok daha ucuzdur…

Goreceksınız kı matbaacının gozunde, baskıyı usta degıl matbaa makınesı yapmaktadır… hadı bunda bır olcude dogruluk payı vardır dıyelım… matbaa ustasının gozu her sanıye baskı makınesınde degıldır. Ama grafık tasarımcı veya bılgısayar kullanıcısın her sanıyesı tasarım suresınce monıtoru ızleyerek gecmektedır. Ustelık genellıkle fazla mesaı de alamamaktadır.

Matbaacının kafasında ıse grafık dızaynı bılgısayar yapmaktadır dusuncesı vardır, bılgısayarı kullanan kısının degerı yoktur…

Alırsın bır matbaa makınası, koyarsın basına bır usta calısır, alırsın 3-4 tane bılgısayar, koyarsın basına bırer grafıkten anlayan adam, hepsı tıkır tıkır calısır, ben de paracıkları sayarım…matbaa patronu boyle dusunur.

Grafıkerın kalıtesı de onemlı degıl, nasıl olsa dızaynı musterı yonlendırmekte… maksat ıs yurusun, makına dönsün…

Boyle dusunuyor matbaacı patron…

Evet, sımdı sıra devlette… devlet soyle mı dusunuyor acaba;

Sıgortalı sıgortasız isci meselesı benı ılgılendırmıyor. Zaten ben ıssızlere ıs bulmaktan yenı yatırımları tesvık etmekten yoruldum.. Adam yenı makına almıs gurul gurul calıstırıyor,. Alırken gumruk vergısını vermıs, alım satım vergısını vermıs, yakında kazanclı ve karlı hale gececek ve bana gelır vergısı de odeyecek, zaten sımdı kestıgı faturalara da kdv oduyor, sımdı ıscı meselesı yuzunden onun uzerıne gıtmek altın yumurtlayan tavugu kesmek olur, bosver boyle devam etsın… ha, dıplomasız grafıkerlerı ucuza calıstırıyormus, ısterse dıplomasız doktorlara amelıyat yaptırsın, bana ulasmıs sıkayet yok, ben ancak sıkayet olursa ılgılenırım, alan memnun satan memnun bana ne! Sahte doktor adam oldurur, sahte grafıker adam oldurmez kı, varsın kotu dızayn yapsın, kotu dızayndan kım olmus kı? Grafıkerler kendı sorunlarına sahıp cıkmazsa bana ne, benım ısım basımdan asmıs zaten… ( bır not; fuhus sektoru veya uyusturucu sektoru veya kumar sektoru ıcınde de alan memnun satan memnun , devlet buna nıye karısıyor o zaman?)

Madem boyle, reklamcılar dernegı ne dusunuyor, acaba soyle mı dusunuyor...;

Evet ekonomık krızlerle reklam pastası bıraz kuculdu, ama bız buyuk holdınglerın ve yabancı cok uluslu fırmaların reklamlarını yıne yapabılıyoruz… calıstırdıgımız grafıkerlerın arasında dıplomalı veya dıplomasızlar da var… dıploma bızım ıcın farketmıyor. Kreatıf yonetmenlerımızın yarattıkları bulusları, reklam yazarlarımızın yazdıgı harıka metınlerı grafıkerlerımızın duzgun grafık uygulamalar halınde calısıp calısamadıklarına bakıyoruz. Bızde dıplomalı veya dıplomasız grafıker calısabılır, yeter kı ekıp calısmasına uygun olsunlar ve ıstenenı yapsınlar.

Bu arada hemen sunu belırtmekte yarar var. Bılgısayar operatoru olarak calısan grafık egıtımı veya dıploması olmayan kardeslerımız ıcın durum matbaalarda veya buyuk ajanslarda pek farklı degıl… her ıkı yerde de bırılerı onlara yapılacak ısı tarıf edıyor ve onları tasarımcı olarak degıl uygulayıcı (uygulamacı) olarak kullanıyor.

Ama ajanslarda unvanları mac operatoru veya uygulamacı grafıker. Matbaalarda ıse grafıker denıyor. Tek fark bu.
Ajanslarda ısı bılen art dırectorlerden talımat alıyorlar, matbaalarda ıse musterılerden.

Matbaalarda genellikle musterıler tasarımdakı arzularını, ısteklerını belırtıyor ve ortaya cıkan tasarımı begenıp begenmedıgını soyluyor ve hatta yonlendırıyor, veya yap boz tahtası halıne getırıp ıcınden cıkılmaz hale sokup sonunda kendılerının yarattıgı berbat bır seye razı oluyorlar … grafıker cok yetersız ıse, az bucuk kulturlu ve zevklı musterı kendı ıstedıgıne yakın ama uzman elınden cıkmayan bır tasarıma ucuz fıyat nedenıyle razı olabılıyor.

Ama yonetım hep musterıde oluyor…

Buyuk reklam ajanslarında ıse art dırector, kreatıf dırektor, metın yazarı, reklam yazarı (bu ıkı yazar arasında ne fark varsa bılmıyorum, son yıllarda ayrı ayrı ele alınmaya baslandılar, metın yazarlıgı kucumsenıyor, reklam yazarlıgı ustun goruluyor gıbı gozukmekte ) gıbı daha cok yonetıcı ve yaratıcı konumunda bulunan daha ust kadroların emır ve talımatları dogrultusunda bılgısayarda grafık ıscılıgı yapıyor macıntosh operatoru denılen calısanlar…

Sanat yonetmenlerınden bagımsız tasarım yapma ımkanı ıse dıplomasız ve egıtımsız grafıkerlere tanınmıyor genellıkle. Bır logo veya amblem calısılacaksa bır kac grafıkere bırden gorev verılıp en ıyı logolar secılıyor ve bunların kartvızıt, zarf ve mektup kagıdı uygulamaları bılgısayar operatorlerıne kalıyor…

Burada da yonetım uygulamacı grafıkerde olmuyor…

Grafıkerler meslek kurulusu ıse daha cok grafık esnafı dıyebılecegımız serbest calısan veya parca bası tasarım ıslerı uzerınden para kazanan maas karsılıgı calısmayan grafıkerlerın fıyat tarıfelerı ıle ılgılı… grafık tasarımcı ıle musterısının arasındakı hak ve gorevlerı konusunda gorus ıfade edıyor herhangı bır yasal yaptırım gucu de yok.… ısletmelerın calıstırdıkları grafık tasarımcıların egıtım, dıploma, ucret, sosyal haklar vs. Gıbı konularla ılgılendıgını sanmıyorum.

Dıplomasız grafıker calıstırılması daha cok kucuk ve orta boy reklam ajansları ıle kadrosu 3-5 kısıyı gecmeyen grafık tasarım ofıslerı veya reklam tasarım burolarında gerceklesıyor. Tabelacıların bıle kendılerını reklamcı gorduklerı, matbaaların bıle reklamcılık yaptıkları bır sıstemde bu ofıs ve burolar da ıkı tane bılgısayarcı calıstırmakla ve 2 -3 adet dergı dızgısı ve dergı mızampajı yapmakla reklam ajansı olduklarını dusunmekteler… kendılerını oyle tanıtmaktalar…

Dıplomalı grafık tasarımcı arayanlar daha cok orta ve ortanın uzerındekı buyumek ısteyen ve kalıtelı reklam uretmek ısteyen ajanslardır…

Gazetelerdekı ıs ılanlarına bakınız, buyuk, cok buyuk reklam ajansları genellıkle sanat yonetmenı (art dırector), yaratıcı yonetmen (kreatıf dırector) ararlar. Grafıker arıyorlarsa okul mezunu ve fılanca programları bılen dıye belırterek ararlar… bılgısayar operatoru arıyorlarsa grafıker dıye degıl, adını belırterek fılanca programları bılen, kendısıne verılen tasarımı eksıksız uygulayacak macıntosh operatorlerı dıye ozellıkle belırtırler.

Bu arkadaslara matbaaların yaptıgı gıbı yalancıktan grafıker unvanı verılıp, sonra da aba altından sopa gosterılmez.

Hastabakıcı veya eczacılar beyaz gomlek gıydırılerek doktor nıyetıne pazarlanıyor matbaalarda…

Reklam ajanslarının ve tasarımcılarının ekmegıne goz dıken bu matbaaların yanında, hıc grafık tasarımcı calıstırmayan sadece reklamcıdan yanlıs gelen tasarımları duzeltmek ıcın bılgısayar operatorlerı calıstıran meslegı sadece matbaacılık olan, prensıp sahıbı ve marka olmus sohretlı matbaalar da vardır.

Onların asıl musterısı tasarım parası vermeden reklam yaptırmak, brosur bastırmak ısteyen musterıler degıl, bızzat reklam ajanslarının ta kendılerıdır. Iyı reklam ajansları ıyı matbaaları tercıh etmektedır. Iyı reklam verenler de dogrudan matbaaya degıl reklam ajansına veya grafık tasarımcıya gıtmektedır…

Onlar hastalanınca eczaneye degıl, doktora gıtmektedırler…

Reklam tasarımcısının ekmegıne goz dıken matbaalar, calıstırdıkları elemanların da ekmegıne goz dıkmektedırler.

Bu yuzden sıgorta prımlerını odememekte , fazla mesaı ucretı vermemekte, grafık uretım elemanlarının tuvalete gıtmelerıne bıle ızın vermemekte, hızlı daha hızlı, en hızlı grafık uretımını ıstemektedırler. Bu nedenle elemanları hep yedekleyerek bır kısının maasını ıkı kısıye pay ederek bırı hastalanır gelmezse otekının calısmasını garantı ederek bır maasla ıkı kısıyı kesıntısız calıstırma kurnazlıgına gıtmektedır.

Bınlerce matbaanın yer aldıgı matbaacılar sıtelerınde kagıda baskıyı matbaa makınası yapmaktadır… grafık tasarımı da ınsan degıl, bılgısayar yapmaktadır…

Makınanın önemı buyuk, makınanın taksıtlerı ve borcları da buyuktur…

Insan? Insanın onemı de, degerı de, fıyatı da kucuktur…

Ama merdaneler, sılındırler bu kucuk ınsanların kanıyla canıyla donmektedir… boyanın murekkebın ıslaklıgında onların terı, goz nuru ve goz yası vardır…

Alet ısler el ovunur dıye bır atasozumuz vardır ama az bılınen bır soz daha vardır;
Elı gormeyen kısı, yazıyı kalem yazdı sanır.

Matbaalarda, gazetelerde, dergılerde calısan, tum dıplomalı dıplomasız grafık ve bılgısayar emekcılerıne, tum gercek matbaacılara… sevgılerımle, saygılarımla…


Yazar: Faruk Çagla
(17 aralık pazar 2006)

 

şahrud

Üye
Kayıt
24 Temmuz 2008
Mesaj
59
Tepki
4
Hocam merhaba; sabah erkenden pc ye oturdum yazınızı görünce baştan okudum.
Elinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş ve çok doğru. Hatta alıp bizim patrona göstersem mi diyede düşünüyorum :).
Yalnız birşey soracağım 'diplomasız grafiker olmasın..... ' dan mı yanasınız?

Sanatsal bir fakülteden mezun olmayan ama uzun seneler bu iş üzerinde emek veren yaptığı işler iyi olan, kendini günümüz teknoloji ve istekleri adına geliştirmiş, müşteriyi hayır siz yanlışsınız deyip yönlendirebilen tabiri caizse ALAYLI biri kaliteli bir grafiker olamaz mı?

Bir matbaada yada ajansta çalışabilmesi için mutlaka bir güzel sanatlar fakültesinden mi mezun olmalı? insanların kendilerini geliştirmeleri ile oldukları yerde saymaları arasında büyük bir fark yokmudur? Mesela bu gibi grafik sanatlar ile ilgili forumlar gelişmemizde büyük rol oynamaktadır, insanlar yaptıkları yanlışları okuyarak, inceleyerek bularak, istişare ederek gidermektedir.
Ama tek bir nokta tartışılamaz patronlar emek gözetmeksizin yapılan işe bu işi süresine ve maliyetine bakmaktadırlar.


saygılarımla..
 
Kayıt
17 Mart 2008
Mesaj
3.266
Tepki
100
sabah sabah açtığım ilk mesajdı. dinlenmiş salim bir kafayla dikkatlice okudum.
altı çizilecek bir kaç yer varmı diye düşünürken, çizilmeyecek bir tek kelime dahi ayıramadım.

"Aslında bu garıban amator grafıkerler calısmazsa basım makınasının sılındırlerı, kazanları donmeyecektır… hatta baskı ustası bıle ıssız kalacaktır…"

yalnız bu cümleniz bence çok şeyin özeti. tasarımdan baskı aşamasına, ustasından grafikerine ve hatta patronuna kadar herkes ve her şey bu çarkın bir dişlisi.
biri olmazsa diğerleri maalesef işe yaramıyor değil mi?
makaleninizi sıkkulanılanlara ekliyorum.
saygılarım...
 

musss

Üye
Kayıt
5 Ağustos 2008
Mesaj
14
Tepki
0
ben bir matbaacı olaraktan yazdıklarınızın bazılarına katılıyorum fakat bır cok seye de katılmıyorum...
Öyle bir yazmışsınız ki, sanki tüm matbaacılar grafikerleri sigortasız çalıştırıyor. Ben sadece ajanslara çalışan bir matbaa olaraktan yanımda 1 kişiyi bile sigortasız çalıştırmıyorum.
Diyorsunuz ki matbaacı ajans görevini üstlenip tasarım yapıyor, tasarım bedelini faturada belirtmiyor.
Örneğin bir katalog yapıldığını varsayalım tüm maliyetler, baskı ücreti ve tasarım ücreti toplandıktan sonra fatura kesildiğinde bunu ayrıca fatura da tasarım ücreti diye belirtmenin ne manası var. Sonuçta bu bedelin içine eklediğiniz için hiçbir sorun yok. Öyle bir yazmışsınız ki sanki matbaacı vergi kaçırıyor. Gayette tasarım ücretine ilişkin vergi ödenmiş oluyor...
Ayrıca dikkatimi çeken en önemli cümleniz şuydu:
matbaaya sahıp olan reklam ajansı olabılırsınız, ama reklam ajansı olan matbaa olamazsınız. Cunku matbaa reklamcının emrındedır…
Matbaaya sahip reklam ajansı olabilirsiniz ama sadece işletmeci olarak çünkü matbaacılıktan anlamazsınız, bu doğrudur ama pek doğal da reklam ajansına sahip matbaacı olabilirsiniz tabi ajans görevlerini yerine getirebilecek kapasiteye sahipseniz.
Matbaa reklamcının emrindedir cümlesine de tamamen karşıyım, çünkü matbaa istediği takdirde reklamcının elindeki bütün işleri alabilir ama reklamcı matbaa olmadan bir hiçtir.
Çünkü her zaman için matbaacı reklam ajanslarının bir nevi finansörü konumundadır.
Unutmayın ki iyi bir matbaa kurmanın sermayesi milyon eurolarla, ama bir reklam ajansı kurmanın bedeli 2 masa, 2 sandalye,2 bilgisayarla olabilmektedir.
Cebinde 5 kuruşu olmayıp da kapı kapı dolaşarak iş peşinde koşan bu küçük zihniyetli reklam ajansları yüzünden piyasalar zaten bu durumdadır. Ama bu kişilere iş yapan benim meslekdaşlarımda da biraz suçu aramak lazım...
Tüm gerçek grafikerlere, işini iyi yapan gerçek reklam ajanslarına ve kaliteden ödün vermeyen tüm matbaacılara sevgiler, saygılar...
 

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
@musss

1-Elbette bütün matbaacılar bir değildir, bir sepet meyvede çürüğü de vardır, biz genel durumun tablosuınu çizdik, istisnalar kaideyi bozmaz.

2-Cevap verilmesi gereken ana soru şudur; Matbaacı Grafik Tasarım Yapmalı mıdır? Reklamcıyım, tasarımcıyım diye ortaya çıkmalı mıdır?Yoksa Reklamcıdan gelen işleri mi basmalıdır?

3-Çok yanlış bir örnek vermişsiniz, ki bu örneğiniz ile de makinanın fikirden üstün olduğunu savunuyorsunuz. Trilyonluk yatırım yapan matbaa ile 2 bilgisayar 4 sandalyeden ibaret olan reklam ajansı bir midir diyorsunuz? Demek o tasarımları o sandalyeler yapıyor. İnsan faktörünün bu kadar değersiz olduğunu anlatmaya çalışıyordum, siz daha iyi anlatmış oldunuız.

4-Şu soruya da cevap vermek gerekir; eğer trilyonluk makineler grafikerin tasarımına muhtaç ise, üstün olan makine midir, yoksa tasarım mıdır? Makine değerliyse matbaa patronu niçin grafiker sayesinde merdaneleri döndürmeye ihtiyaç duyar?

5-Reklamcılık sadece matbaa tasarım işleri midir? Bunun logosu, kampanyası, basın ilanı, web sitesi, TV ve Radyo reklamı yok mudur? Reklamcılığı sadece basılı matbaa işleriyle sınırlı görmek ve ajansı 4 sandalye 2 masa şeklinde aşağılamak, fikir, düşünce ve yaratıcılığı da küçük görmek değil midir?

6- Siz grafik tasarım faturası kesmiş olsanız fatura bedelinizin yarısı vergiye gidiyor, çünkü bir tasarımın masraflarını gösteremiyorsunuz. 1,5 milyarlık web sitesi veya katalog dizaynının baskı, kağıt, mürekkep gideri yoktur. Dolayısı ile devlet grafik tasarımdan ve tasarımcıdan daha çok vergi almış oluyor. Siz buna katılıyor musunuz, katılmıyor musunuz?

7-O halde 5 milyarlık bir matbaa faturasında 1,200 YTL lik broşür tasarım bedeli gözüküyor mu gözük müyor mu? Yoksa 4000 adet A4 broşür bedeli olarak toplam bir fatura mı kesiliyor? Yani ayrıntılı fatura mı, genel fatura mı? Tasarım bedeli genel faturanın içine yedirilmiş oluyorsa, bu durum tasarım bedeline fatura kesiliyor demek midir?

8-Matbaaların ajansları finanse etmesine gelince; dünyanın her yerinde çek nakit paradır.Vadeli çek olmaz, senet olur. Reklam ajansı veya grafik bürolar da 20 milyara anlaştıkları işin 7 milyarını tasarım parası ve 13 milyarını da matbaa gideri diye hesaplıyor ve 20 milyarlık riskin altına giriyor. 7 milyarın 4 milyarı kar, 3 milyarı sabit gider ve masraflar olsa, 4 milyar kar için 16 milyar riske giriyor.Matbaanın 13 milyarlık faturasının 7 milyarı kağıt, 2 milyarı kalıp vs. olsa, 4 milyar da matbaanın karı kabul edelim. Demek ki bu işte ajans da 4 milyar, matbaa da 4 milyar kar etse 12 milyar masraf var demektir. Matbaa gider göstermekte, ajans fazla gider gösterememektedir ama bu şimdi konumuz dışıdır, 7 no.lu maddeyle ilgilidir. Kısaca ajans 4 milyar kar edebilmek için 16 milyar zarar riskini almakta ve üstelik matbaaya iş aktaran pozisyondadır. Müşteriden ödeme alamazsa 13 milyarı matbaaya ödemek zorundadır. Matbaanın kaybı 9 milyar, ajansınki 13 milyar artı 3 milyar işletme gideridir. Kısaca burada matbaa ajansı finanse ediyor demek, haksızlıktır, ajans da müşterisini finanse etmektedir. Net bir ifade şudur; vadeli çeklerin döndüğü bir ticaret hayatında bankada parası olmadığı halde çek kesen kişiler kendi parasını kendileri basıyor demektir ve VADELİ ÇEK KESEN KİMSEYİ herkes FİNANSE EDİYOR DEMEKTİR.

9-Problem devlettedir. Reklamcı, matbaacı el ele vererek, birbirlerinin rakibi olarak değil, sağlıklı iş bölümü yaparak ortak sorunlara ortak çözüm ararlarsa TAŞLAR YERİNE OTURUR.

10-Son söz; iddia ettiğiniz gibi ajans, matbaaya muhtaçtır sözünüz tamamiyle tek taraflıdır, reklamcının işini çalmak isteyen matbaacıların uydurduğu bir şeydir. İyi matbaalar, reklam ajanslarından aldıkları işlere muhtaçtır ve onlar tasarımcı grafiker çalıştırmazlar, ve reklamcı bu matbaalara iş aktarır. Tasarım isteyen müşterilere ajansa git veya tasarımcıya git derler. BU matbaalar fason iş basmazlar, çantacıların işlerini yapmazlar, ajans işi yapmaktan gurur duyarlar.

saygılarımla.
Faruk Çağla
www.farukcagla.com
 

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
@şahrud

Size uygun zamanımda cevap yazacağım ama şimdilik şu aşağıdaki yazımı okuyunuz. Sorularınıza kısmen cevap bulacaksınız:

GRAFİK TASARIMDA USTA ve ÇIRAK İLİŞKİSİ veya SERBEST PİYASA

1- Grafik tasarım konusunda kimin usta, kimin çırak, kimin kalfa olduğu belli değildir, her şey iç içe geçmiştir. Bu durum ucuz emek arayan patronların işine yaramaktadır. Reklam verenin kültürsüzlüğü de bunu körüklemektedir.

2- İki aylık kurs bitiren de, 3 yıllık meslek lisesi bitiren de, 2 yıllık veya 4 yıllık fakülte bitiren de grafiker (grafik tasarımcı) sayılmaktadır. Sorun sadece piyasanın ekonomik şartları değil, grafik sanatının ne olduğunun bilinmesinin engellenmesi sorunudur. Sorun eğitim ve kültür sorunudur.

3- Duvarcı ustası, elektrikçi, veya muhasebeci grafikerlik yaptığı gibi; tekstil mühendisi, mimar, bilgisayar mühendisi gibi kariyerli mesleklerden diploma sahibi olup da grafikerliğe gönül verenler de grafik tasarımcılığı yapmaktadır. Sorun; alet işler el öğünür ata sözü ile; eli görmeyen yazıyı kalem yazdı sanır sözü arasındaki dengenin kurulamayışıdır.

4- Burada sıkıntı; alaylı veya mektepli olup olmamak değil, kimin ne kadar usta ne kadar kalfa olduğunun saptanamayışından kaynaklanmaktadır. Sorun; hiç bilenle bilmeyen bir olur mu, veya emaneti ehline veriniz sözlerinin unutulmuş olmasındadır.

5- Kısaca mesleğin niceliği çok genişlemesine rağmen, mesleğin NİTELİĞİ konusundaki diyagram eğrisi bu nicelik artışına göre yukarıya doğru bir kalite doğrultusu göstermemektedir.

6-Bunu serbest piyasa ekonomisi ile, ne yapalım koşullar böyle şeklinde adam sendeci bir yaklaşımla kabullenmek mümkün değildir.

7-Düşük ücretle çalışmaya razı olup, kendine grafiker payesi verilmiş, aslında usta grafiker olmadığını bilip, kendinin usta grafiker gibi gösterilmesine itiraz etmeyip, deneye yanıla meslek öğrenen gençlerin bu çabalarına hak verip, desteklemek; aslında bu piyasa koşullarını desteklemektir. Zulmü görmemek ve ortak olmaktır.

8-Bu yanlış anlayışın en önemli ürünü; “teknoloji o kadar gelişmiştir ki bir kişi 5 kişinin bildiği programları bilmelidir, 5 kişinin işini tek kişilik maaşa, hatta onun da yarısına da yapmalıdır, çünkü koşullar artık böyle”, anlayışıdır. Bu bizi dünyayı teknoloji yönetiyor mantığına götürür, oysa teknolojiyi de insan yönetir.

9- Şimdi tam bu konuda filmcilik sektörden örnek vermek isterim; Filmcilik sektöründe senaryo; İbrahim Tatlıses, Müzik; İbrahim Tatlıses, Baş Rol; İbrahim Tatlıses, Yönetmen; İ.Tatlıses ve Yönetmen İ.Tatlıses olursa ve film yapmak artık İbo yöntemi ile gerçekleşir hale gelirse, (ki burada İbo malı götürüyor, 1 kişinin maaşına bu işleri yapmıyor, tek fark bu. Ayrıca herkes İbrahim Tatlıses gibi 5 işi birden yapamaz) inşaat sektöründe de; bir gökdelenin statik ve çelik hesaplarının aynı mimar tarafından yapılması, çeliğin en ucuzunun bulunup alınması, şehrin göbeğinde arsa bulunması, belediye ve bakanlık ile ilişkilerin bu mimar tarafından yürütülmesi, binanın iç dekorasyonunun iç mimar tarafından değil de yine aynı mimar tarafından bir çırpıda yapılması, binanın elektrik donanımlarının da elektrik mühendisi tarafından değil bu mimar tarafından yapılması ve tüm bunların, bir kişinin yarı ücretine yapılması anlamına gelir.

10-Yine devam edersek; çizgi film sektöründe bir ressamın karakter tipi oluşturması, onun her türlü hareketini gerek manuel gerek computer graphicte vermesi, elbisesinin içini boyamasını, arka plandaki manzaraların back-ground ressamlığını yapması, 3D max animasyonlarını, after effect’lerini, senaryosunu, metnini, müziğini, vesair her şeyini tek başına yapmaya kalkıp bir de bir kişinin yarı fiyatı ücret talep etmesine benziyor. Her şeyi ekonomi belirlemez. Her şeyi teknoloji de belirlemez. Hepsinin arkasında hepsini belirleyen bir zihniyet vardır. Bu zihniyete kimi politika der, kimi siyaset der. Ülkelerin bağımsızlılığı ve ne kadar bağımlı olduğu bu zihniyet üzerinde ne kadar hak sahibi olduğu ile ölçülür. Bu zihniyeti yöneticiler belirler, erk'i, idareyi elinde bulunduranlar belirler. Doğru düşünen doğru yönetir.

11-Şimdi piyasa bunu istiyor diyenler, aslında kendileri böyle istiyor demektir. Bunları böyle yapmak isteyen gençlere destek olalım vs. gibi yuvarlak laflar bu sorunları çözmez.Gençlerin önünün açılması onları usta diye kandırıp çırak maaşı ile aldatmakla olmaz. Onları ustanın ekmeğine göz dikmeden layık olduğu kadroda layık olduğu maaşla çalıştırarak, onlara iyi bir ustanın yanında çalışma şartları sağlayarak ve onları meslek içi eğitimden geçirmekle olur.Bunu da ne üniversiteler, ne de dershaneler yapmaktadır. O halde grafiker örgütleri yapacaktır.

12- Bu örneklerdeki gibi grafiker, sinemacı, mimar, çizgi filmci yok mudur? Vardır ama az sayıda. Ya bunlar işletme sahibi olmuştur, ya da istisna olarak müstesna yerlerinde isimleriyle marka olmuş meşhur kişilerdir. Firma sahibi olmasalar bile isimleri firma gibidir ve zaten artık her işi de yapmazlar, yaptırırlar. Böyle 1-2 müstesna kişinin çıkmış olması bu sorunları yok etmez.

13-Bu sorunların tek çözümü kaliteyi arttırmaktır. Fabrikalardaki gibi kalite kontrol sistemleri geliştirmektir. O zaman kaliteli usta, elinin altındaki çıraktan kaliteli kalfa yetiştirir. Bu kalite artışı nasıl sağlanır?

14-Bunun için grafikerlere iş veren sektörlerin temsilcileri, ile alaylı veya mektepli, usta veya çırak; grafikerlik (aslında grafik tasarımcılık) mesleğinden ekmek yiyenler, grafik tasarım eğitimi veren eğitim kurumları, devlet ve özel üniversiteler, grafik programı eğitimi veren dersaneler bu nitelik artışı için çare aramalıdırlar.

15-Doğru düşünenin doğru yönetmesi için güçlü de olması lazımdır.Grafikerlerin doğru bir hedefe doğru, haklı oldukları isteklerle, güç kazanmaya ihtiyaçları vardır. Ve elbette bu sorunları "dürüstçe" tartışmaya ihtiyaçları vardır.

Faruk Çağla
 

musss

Üye
Kayıt
5 Ağustos 2008
Mesaj
14
Tepki
0
1- bu konuda hemfikiriz zaten.
2- yazımda belirttiğim gibi reklam ajansı görevlerini yerine getirebilecek bilgiye ekibe sahipse yanında işini gerçekten iyi yapan tasarımcıları mevcutsa bir matbaa gayet de ajans olarak çalışabilir.
3- Elbetteki insan faktörünü değersiz kılmıyorum, bizim işimizde de aynı makineye sahip matbaalarda aynı kalitede işler çıkmıyor yani burada ustanın titiz çalışması ve yaptığı işe verdiği değer önemli. Ben orada verdiğim örnekte reklam ajanslığını gerçek anlamda yapamayan ve cebinde 5 kuruş parası olmayıp da kapı kapı dolaşan ve piyasayı düşürüp sektöre darbe vuran kişilere tepkiliyim.
4- Doğrudur tasarım olmadan yapılacak iş meydana çıkmaz yani makineler çalışmaz, ama bu verdiğiniz örnek ''bilgisayar olmadan tasarım yapamazsınız'' gibi çok düz mantık oldu.
5- Buradaki aşağılamak küçük görmek değil de sadece bu çantacılara vermiş olduğum tepkidir.
6- Tabiki o açıdan bakarsanız web tasarımı, grafik tasarım yapan bir kişiden daha çok vergi alınıyor. Fakat şunu da unutmayın ki bu tasarımcı da bu paraları kazanırken 0 sermaye ile çalışıyor, bırakın da bize oranla daha çok vergi ödesinler...
7- İşin tasarımını matbaa kendi bünyesinde yapıyorsa toplam maliyetlere ekler ve genel bir fatura keser (örneğin Katalog 1000 Ad. 3000 YTL + KDV) Yani burada da tasarım bedeline fatura kesiliyor ve onun vergisi ödeniyor demektir, öyle olmasa tasarım bedelini 1000 YTL varsayarsak 2000 YTL + KDV fatura kesilirdi.
8- ''Ajans müşterisini finanse eder, matbaa da ajansı finanse eder.'' Ben de zaten farklı birşey söylememiştim.
9- Burada da hemfikiriz, herkes kendi uzmanlaştığı alana yönelse ortada hiçbir sorun kalmaz. Ama ne yazık ki bizim sektörümüzde bir birliktelik yok. Bir berber dükkanı açmak isteyin, bakın açabiliyor musunuz? Oda ustalık belgesi ister ama bir matbaa, bir ajans kurmak için işletmeci olmanız yeterli yani burada da bir denetim eksikliği var.
10- Matbaacı reklamcının işini çalmaz, yazımda da belirttiğim gibi matbaacı istediği takdirde gerekli finansal güce sahipse, iyi bir tasarım departmanı varsa zaten ajanslara iş bırakmaz ya da hiç o işlere bulaşmayıp işini gerçekten tam anlamıyla yapan ajanslarla beraber çalışır.

Tüm bu yazdıklarımdan da anlayabileceğiniz gibi benim tepkim sadece işi tam anlamıyla bilmeyip de bu işi yapmaya çalışan, 50-100 YTL için başka matbaaya kaçan, piyasayı dolandıran ÇANTACILARA...

Saygılar...
 

xblack

Üye
Kayıt
17 Mayıs 2008
Mesaj
378
Tepki
34
Sabah mesajı gördüm ve bu tam bir benlik konu olup diyip, işlerimi iyice toparlayıp sağlam kafa ile mesaj yazmak istedim.

Biraz eski sisteme dönerek bir iki örnek ile değelernedirelim, Matbaalarda 15 - 20 yıl önce mürettip denilen bu gün grafikerlerin vazifesini yapmaya çalışan dizgi ustaları vardı. Bunlar basılacak siparişin kalıplarını el ile birer birer kurşun harfleri, tunç çizgileri ve sınırlı sayıda oda varsa tabii semboller ile basılacak işi hazırlayıp makinacıya teslim ederlerdi. Bu faturada mürettip ücreti veya dizgi ücreti yinede gösterilmezdi. Lakin Baskı makinalarının hızının düşük oluşu ve dizim süresinin çok uzun sürelere mal olması sebebiyle yapılan işin ücreti mecburen ayakta durabilmek için biraz dolgun tutulmak zorundaydı. Kendi düşüncem Gelişen teknolojinin ve piyasada daha kimliğini bulamamış kişilerin bizde varız değişi ile bir mesleğin (maddi olarak) duraklama döneminin başlangıcına neden olmuştur.

Bir matbaacı size göre hangi sürede yetişir? Eski dönem olsa 5 - 7 yıl hatta 10 yıl diyecem. Ama günümüze baktığımız zaman ben matbaacıyım diyen insanlar baskı makinasının kolunu çekince ben matbaacıyım diyip ortalıkta çalışmaktadır. Ne oldu çıraklık, kalfalık, ustalık dönemlerine. Yeni yetişen nesil çokmu zeki yada yeni teknolojinin kullanması çok mu basit?. Bir meslekte yeterli eğitim almadan yetişen insanlardan siz ne beklersiniz. Kaldıki bu yetişenler yarın birer işletmeci olarak piyasa yer alacak kişiler.

Bugün Emekli öğretmen, Fotokopicisi v.s. o mesleğin çilesini ve cevasını çekerek sektörde sağlam olan meslektaşlarımıza, çekilin siz bu işi bilmiyorsunuz biz yaparız zihniyeti ile büyük bir açgözlülük ile mesleğe dadanmış insanlarımız mevcut. Siz bu insanlara karşı nasıl hak ve hukuk konusunda bir beklentide bulunabilirsiniz.

Grafikerlerin değerini biçemeyen ucuz işler yaparak piyasada bu sektörde matbaacı statüsünde bir çok insanlar var. Çekirdekten yetişen mesleğin çilesini cefasını çekmiş insanların pek bu konuda taviz vereceğini sanmıyorum.

Bir patron gerçekten matbaanın içerisinden yetişerek geldi ise bu insanların faturada bu grafiker ücreti belirtmediği halde ama o grafikerin emeğinin karşılığını illaki işe yansıttığından eminim.

Piyasada çok renkli makina merakı bu sıralar bayağı yüksek bu konuda hem fikirim ama bu yatırımlar sizce doğrumu? Yatırımlar yerinde ve zamanında yapıldımı. Kendi düşüncem ülkemizde son 5 yılda bu makinaları talep edecek ne bir ekonomik kalkınma nede bir sanayileşme göremedim. Peki bu yatırımları yapanlar kim? Asıl mesleği matbaacımı? Yoksa mesleğe sonrada girmiş insanlarmı.

Arkadaşlar yaptığı işin değerini bilmeyen insan yanında çalışan yada grafik tasarımı yapan arkadaşların değerini ve kıymetini bilemez. Bana bunun tek sorumlusu mesleki birliklerin olmayışı, ve mesleki bir denetlemenin olmayışıdır. Duvarlarda asılı bir ton ustalık belgesi, usta öğretici belgesi asılı duruyor ama bunların hepsi para zoruyla alınmış belgeler.

Devamı gelecek...
 

yakamoz

Üye
Kayıt
11 Haziran 2008
Mesaj
130
Tepki
0
xblack arkadaşım.Bayağı dolmuşsun.Ama çok haklısın.Artık kimsenin kimseye insani anlamda saygısı kalmadı ki mesleki anlamda olsun.Bu gidişe bir dur demek lazım.Gerçekten kaliteli bir nesil için eğitim şart.Bence bunun göz ardı edilmemesi lazım.Saygılar...
 

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
@musss

Sihirli madde 9uncu madde. Kilit de anahtar da bu maddede. Berber olmadan berber dükkanı açamıyorsun. Ehliyet olmadan araba kullanamıyorsun. Peki 2 ayda grafiker yetiştiren kurslardan çıkan adam grafiker mi oluyor? Her parası olan sığır tüccarı 4 renkli Komori alırsa bu adam şimdi matbaacı mı oluyor? Buzdolabı, çam. makinesi bayiisi 2 bilgisayar alıp başına 2 tane genç mac. operatörünü koyunca ajans mı oluyor?

Beyler;bayanlar; Türkiye'nin düşmanları neden ve kimden korkuyorlar biliyor musunuz? Para ile bilginin aynı insanda olmasından korkuyorlar.

Bu nedenle cahilleri zengin ediyorlar, kültürlü ve bilgililerei de fakir ve aç bırakıyorlar ki ikisini de kolay yönetebilsinler.

Zengin ayıyı da , fakir bilgiliyi de köle yaparsın kolayca. Ama bilgi ile para tek kişide birleşirse köle olmaz.

Türkiyenin sorunu kültürsüzlerin sadece parası var diye her işe dalmalarıdır.
Türkiyede ekonomik kriz yoktur. Kültürel kriz vardır.

Kültürel kriz sayesinde kültürel kerizler durmaksızın türetilmektedir.

Eğer kültürel kriz olmasa her önüne gelen matbaa açamaz, her önüne gelen grafiker olamaz.

Kültürel kriz olmasa, matbaacılar birliği olur, matbaacılık mesleğine zarar verenleri engeller.

Kültürel kriz olmasa grafikerler birliği olur, grafikerliğin bir şerefi, onuru olur.

Kültürel kriz olmasa çantacılara izin verilmez, matbaacılar matbaacılık, reklamcılar reklamcılık yapar.Trilyonluk makine sahibi matbaacılar reklamcının işine göz dikmez.

Kültürel kriz olmasa reklamcılık herkesin yapacağı basit bir iş olarak algılanmaz.

Kültürel kriz olmasa, reklamcılığın ana malzemesi olan sanat-bilim ve kültür ; SIFIR sermaye diye küçümsenmez, daha çok vergi versin denmez.

Bu kapitalizm değildir. Bu feodalizm de değildir.Feodalizmde bir köylü saflığı olur, cahil cahilliğini bilir. Kapitalizmde ise bir şehirli kibarlığı, nezaketi ve sosyete kültürü olur.

Bu; düpedüz paranın, sermayenin hiç bir bilgiye ve disipline saygı göstermeden tamamen orman kanunları ile her şeye egemen olma çabasıdır.

Bu; sermayenin kural tanımaması, bilip bilmeden her mesleğe cumburlop dalması ve her konuda söyleyecek fikri olduğunu sanmasıdır.

Hastane sahibi işletmecinin açık kalp ameliyatı yapan profesöre tabii daha çok vergi vereceksin, sermayen ne kadar ki demesi gibi garip, saçma ve vahşi bir tutumdur, ama bize normal gelmektedir.

Eskiden matbaacılar daha kültürlü olurdu, klişe ressamlarına hürmet ederlerdi. Eskiden bir Bab-ı Ali kültürü vardı, Cağaloğlu terbiyesi vardı.

Bu gün kalmadı.

Eskiden matbaacı her türlü kitabı basan, bastığı kitapları okuyan, dünyanın en kültürlü adamıydı.

Şimdi matbaacıların kültürü baskı makinelerinin merdane sayısıyla ölçülüyor.

Parası olan herkes matbaacı oldu.

Eskiden hattatlar, ressamların değeri vardı. Onlardan gül resmi iste, çizer verirlerdi. Aslan resmi iste çizer verirlerdi. El yazısı iste , yazıp verirlerdi. Logo iste yaparlardı, afiş iste yaparlardı.

Şimdi 2 aylık kursa giden grafiker oldu. Resimleri clip arttan bulup veriyor, photoshop programından otomatik efektlerle tasarım yaptığını sanıyor.

Eskiden her işin bir ustası vardı. Şimdi her işin bir makinesi var...

Ama kültür, sanat ve bilimin tek makinesi var, o da beyin...

Onun değerini bilen toplumlar ilerliyor, bilemeyen toplumlarda beyinden daha çok vergi alınıyor.

Bizde makineler insanları yönetiyor, Avrupa ve Amerikada hala insanlar makineleri yönetiyor.

Çünkü aramızda bir fark var; onların zenginleri de kültürlü.

O yüzden beyin oraya göç ediyor. Bize de onların makineleri göç ediyor.

İşte bu yüzden matbaada insan mı, makine mi diyoruz!
Boşa demiyoruz!

Saygılarımla.

Faruk Çağla
 
Yukarı Alt