Neden hemencecik olmuyor yaa?..

muratamam

Yazar
Kayıt
12 Temmuz 2010
Mesaj
479
Tepki
364
Ardından, bunun uzun soluklu bir iş olduğunu, öyle iki ay içinde çözülebilecek bir çalışma olmadığını bilmeliler. Ve doğal olarak, böyle bir emeğin maddi karşılığı da olacaktır. Bu yüzden müşteri, bu tür bir çalışma yaptırmanın şirketi için gerekliliğine, mutlak surette inanmalıdır. Aksi takdirde, yapılan her iş, ona gereksiz bir külfet gibi gelecektir. Özellikle, işlerini, şirketindeki satın almacının tavsiye ettiği tabelacılarla çözmeye alışmışsa...
https://www.grafikerler.org/konu/logo-tasarim-sureci.38004/

Sonuç:
Bilgisayar teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte grafik tasarım, çok hızlı ve kolay uygulanan bir alana dönüşmüştür. Bu nedenle kısa bir süre içinde harika logolar tasarlanabileceği düşünülmektedir. Başarılı logolar ve kurumsal kimlikler yetenekli, bilgili ve deneyimli ekiplerin uzun süreli çalışmalarının ürünüdür.

http://www.markam.com.tr/blog.html?durum=detay&icr=317
 

muratamam

Yazar
Kayıt
12 Temmuz 2010
Mesaj
479
Tepki
364
MK: Oyun yapımcılığının zorluklarına geçelim; yüksek mevkide çalışan biri olarak bu oyunlarda ne gibi sıkıntılar, zorluklar çektiniz?

Hakan Bilenler: Her projenin zorlukları ayrı. Mesela son çıkan Demonicon’u ele alalım: Sanat Yönetmenimizin projeden ayrılmasından sonra görsel efektlerden sorumlu kişi olmanın haricinde geçici olarak bu görevin bazı kısımlarını da üstlenmiş bulunmaktaydım. Şu anki en büyük zorluk iki işi aynı anda yürütmek. Ayrıca çok genç bir ekip olduğumuz için tecrübesiz arkadaşlara yardımcı olma yükümlülüğümüz de var.

Oyun yapımcılığın genel geçer, zor kısmı ise performans. Bir Valve programcısı şuna benzer bir şey söylemişti: ‘’Bir oyunu 5 FPS’den 15 FPS’ye çıkarmak optimizasyon değil temel özelliktir’’. 15’den 30′a çıkarmak ise gerçekten en zor kısmı. Programcılar bir yandan optimize ederken biz grafikerler bir yandan tekrar düşürürüz performansı. Ayrıca birçok kişinin düşündüğü gibi eğlenceli bir iş değil. Aslında asıl amaç; sonuçta yapabildiğin en iyi oyunu zamanında üretmek.
http://www.merlininkazani.com/Hakan_Bilenler_Roportaji-oyun_roportaj-67922p1.html
 

muratamam

Yazar
Kayıt
12 Temmuz 2010
Mesaj
479
Tepki
364
Karşılaşıyoruz elbette. Ben kimseyi yargılamak istemiyorum. Sonuçta herkesin kendine göre durumu farklı olabilir. Ama bir taraftan da, daha adı sanı duyulmamış, elle tutulur hiçbir projeye imza atmamış, yaptığı işi ilk defa yüz yüze görüşmede gördüğümüz insanların daha lafı paradan açmalarını da garip buluyorum. Evet hepimiz geçinmek zorundayız, hepimizin paraya ihtiyacı var ancak bu işi yapmayı seçerken bazı su götürmez gerçeklerin farkında olmak gerekiyor. Bunlar piyasa gerçekleri. Çizgi roman şu an için çok para kazandıracak bir iş değil ülkemizde. Eğer bu işi yapmak istiyorsan paradan önce ön plana çıkarman gereken başka şeyler var. Çalışkanlık, özveri, sabır, kendini geliştirme… Çünkü aslında çizgi romancı olacağım derken şunu diyorsun: Evet geleceğim belli değil, 5 yıl sonra terfi alacağım bir işim yok, önümü rahatça göremiyorum ama bütün bu belirsizliklere rağmen sevdiğim, mutlu olduğum işi yapacağım. Sadece bu bile beni diğerlerinden farklı ve özel kılar. İlk önce parayı düşünen çizerleri anlamıyorum çünkü dünyanın neresine gidersen git, eğer daha işin başındaysan ve kimse seni tanımıyorsa, kendini ispat etmeden (ki bir çizer için esas problem budur) hak ettiğin imkânlara ve paraya kavuşamazsın. Üstelik biz Türkiye’de yaşıyoruz. Yani çizgi romanın henüz bir sektör olmadığı bir ülkede. Ekip içinde Yıldıray Çınar, Mahmud A Asrar gibi yurt içinde ve yurt dışında pek çok çizgi roman hazırlamış ve kendini bu piyasada ispat etmiş çizgi romancılar var. Onların çalışırken gösterdikleri heyecanı ve özveriyi görünce, karşımıza oturur oturmaz para konuşan amatör çizerleri biraz garipsiyoruz.
http://www.seruven.org/roportaj.php?id=52
 

muratamam

Yazar
Kayıt
12 Temmuz 2010
Mesaj
479
Tepki
364
Eğitim hayatım boyunca defter sayfalarını ve test kitaplarındaki sorulardan kalan boş yerleri çizimlerle doldurdum. Çalışmaktan sıkılınca, kendimi çizerken buluyordum. Sonra bir süre karikatür’e sardırdım… Ama bunları neden yaptığımı hiç bilmiyordum, sadece yaparken zevk alıyordum. Ailemde de sanat erbabı bir kişi olmadığı için kendimi doğru yerde bulmam oldukça uzun sürdü. Lise 2 ya da 3’te “yahu ben ne yapacağım?” diye düşünürken Güzel Sanatlar Fakültesi’nin varlığını keşfettim ve eğer girersem, devamlı çizebileceği mi öğrendim.

Direkt sınavlara girip kazandım ve hayatımda yeni bir sayfa açılmış oldu. Şans eseri doğru insanlarla tanışıp, süper yetenekli arkadaşlar edindim ve bu yaratıcı ortam, beni daha da hırslandırdı. Üniversite 2. Sınıfta, Heavy Metal dergisini karıştırırken “Justin Sweet”in çalışmalarını gördüm. İşte o anda sanırım ne yapacağıma karar vermiştim. Konsept Tasarım’ı da hemen akabinde keşfettim zaten. Bundan sonrası, devamlı araştırma ve burnumdan kan gelene kadar çizmekle geçti.

***
Her gün aralıksız çizip boyamaları gerektiğini söylememe gerek yok herhalde. İş tamamen kişinin kendisinde bitiyor. Kafayı koyan yapar diyeyim ve burada noktalıyım.
http://www.merlininkazani.com/Fable_III__Emrah_Elmasli_Roportaji-oyun_roportaj-3576p1.html
 
Son düzenleme:
Yukarı Alt