İsmail (Arkası Yarın)

danisman

Consultant
Kayıt
27 Nisan 2009
Mesaj
1.504
Tepki
30
Yazı dizimizi, her gün aynı sayfadan takip edebilirsiniz...






Saatlerdir ayakta beklemekten tabanları şişmişti İsmail’in, bari en azından gidip çay ocağına oturayım diye düşündü, fakat ya adamı göremezse, vazgeçti, beklemeye devam etti.

Hava oldukça soğuktu, montunun yakalarını kapattı yanaklarının üzerine, saç sakalının karıştığını, sabah aynaya baktığında fark etmişti, önemsememişti, bu havada kimseler yoktu piyasada, her gün aynı yoldan gelen, saatini aksatmayan adam neden gecikmişti?

Sağa baktığında, iki kişiyi fark etti, sokağın köşesinde duruyorlardı, onların ne işi vardı, aklına kötü şeyler geldi, yok canım dedi, hiç alakası yok, durduk yere kendi kendine kuruntu yapma.

Güzel başlayan heyecanlı bir günün, son saniyelerine şahitlik etmekte olduğunu düşününce, kalbi sızladı, gidip adama nasihat etse, vazgeçer miydi? Bunun çok doğru olmayacağını düşündü, çay ocağının sol tarafında bir ihtiyar, elinde tuttuğu çay bardağından ısınıyor gibiydi, ne tuhaf, bende yaşlanacak mıyım, diye düşündü.

Zaten yaşlı sayılabilecek kadar çok şey yaşamıştı genç yaşında, Zehra son dönemlerin en acı gecelerini yaşatmıştı, hayat sürprizlerle doluydu, Zehra’nın hayatına girişi, nasıl güzel bir sürprizse, sonrasında yaşadıkları bir o kadar, kötü zamanlarla doluydu.

Saatine baktı, zaman oldukça ilerlemişti, ne adam vardı piyasada, ne arabası, sıkılmaya başlamıştı artık, ne olacaksa olacaktı zaten, bu sabah tüm cesaretini toplayıp gelmişti, sonuçta hayat yolları hep bir yerlerde kesişmez miydi, insanların?

Kafasını tekrar kaldırıp sol tarafa baktı, adamın geliş güzergahına, Allah kahretsin dedi…

Devam edecek…
 

danisman

Consultant
Kayıt
27 Nisan 2009
Mesaj
1.504
Tepki
30
Adam yaya olarak geliyordu, bu İsmail’in işine çok yarardı ama etrafındaki dört beş kişilik kalabalıkta neyin, nesiydi? Aralarındaki mesafe kısalmaya başladıkça avuçlarının, bu soğukta terlemeye başladığını hissetti. Neredeyse tüm vücudu titriyor, yüzündeki tedirginlik resmen belli oluyordu. Elini montunun içine doğru sokarken, omzuna dokunan elle irkilip kaldı, zaman durmuştu, bacaklarının titrediğini fark etti, arkasına döndüğünde Zehra’nın gözleriyle karşılaştı.

Neler oluyor demeye kalmadan, Zehra sarıldı İsmail’e, kulağına, şimdi değil dediğinde, İsmail aslında, ne kadar rahatladığını fark etti. Az önce yaşadığı tedirginliği atıvermişti üzerinden.

Zehra yirmi dokuz yaşında, saçları kumral, boyu İsmail’in boylarında, oldukça çekici bir bayandı. İsmail’i adeta büyüleyen bakışlarıyla istediği gibi çekip çeviriyor, ne isterse yaptırıyordu. İsmail’de bunun farkındaydı, fakat kırk iki yaşına kadar hiç bayan arkadaşı olmamış olan birisi için, piyangodan para kazanan bir adam kadar mutluydu ve aldırmıyordu birçok saçmalığa.

İsmail yaşama beş sıfır yenik başlayan bir insandı, önce ailesi tarafından doğumuyla birlikte bir cami avlusuna terkedilmiş, sonrasında yetiştirme yurtlarında hayatta kalmaya çalışan bir çocukluk dönemi geçirmişti. Yaşı on iki olduğunda sıkılmış, sokaklara atmıştı kendisini, sokakların acımasız koşullarında hayatta kalmayı başarmış, her türlü zor şartlarda yaşamayı öğrenmişti.

Birçok kez ceza evine girip çıkmışlığı vardı, fakat bunların hiç birisi yüz kızartıcı suçlar değildi. Bulunduğu ortamlarda asla haksızlığa gelemediği için, kendi adalet mekanizmasını harekete geçiren bir yapıya sahipti. Kimlerine göre piskopat, kimilerine göre delikanlı tabir edilen tayfadandı. Hayatı boyunca aç kaldığı günlerde bile, kimsenin ne ekmeğine, ne parasına yan gözle bakmamıştı. Zehra hayatına gireli iki yıl olmuştu, bir gece yarısı üç dört gaspçının elinden kurtardığında tanışmışlardı.

Zehra son derece varlıklı, ihtiraslı ve gözünü hırs bürümüş bir iş kadınıydı, İsmail’e ilk teklifi birlikte çalışmalarıydı ama sonrasında İsmail’den hoşlanmış ve her şeye sahip olmasını bildiği gibi, ona da sahip olmuştu.

Sadece seni denemek istedim dedi Zehra, İsmail o an çıldıracak kadar sinirlenmişti, fakat Zehra her zaman olduğu gibi hiç olmadık bir şey yapıverdi…

Devam edecek…
 

danisman

Consultant
Kayıt
27 Nisan 2009
Mesaj
1.504
Tepki
30
Yol ortasında İsmail’i öpmeye başlayan Zehra’nın bu hareketi karşısında, İsmail ne yapacağını bilemedi, bu birkaç saniyelik zaman içerisinde, grup yanlarından geçmişti bile, gruptan bir tanesi, yanındakine gülümseyerek “bak Türkiye’yi nasıl değiştirdik” diye fısıldadı, Zehra’ya, ne yapıyorsun bile diye soramayan İsmail’i, ikinci bir şok bekliyordu.

Grup kendilerinden beş altı metre kadar ancak uzaklaşmıştı, ortalık cehenneme döndü. Silah sesleri ve mermiler havada uçuşmaya başlamıştı, İsmail Zehra’yla birlikte, attı kendini yere, neler olduğunu anlamaya çalıştı. Silahına davrandığı zaman, Zehra, gerek yok, görev tamamdır, dedi. Ayağa kalktıklarında, boş sokak ortasında altı adet adamın yerde yattıklarını gördüler.

Öldürülen grup içerisinde, İngiliz Ahmet lakaplı, Williams Borken ve beş adamı vardı. Williams Borken İstanbul’da yardımsever iş adamı kimliğiyle ön plana çıkan, gizli bir uyuşturucu pazarlamacısıydı.

Zehra henüz on dört yaşında hayata gözlerini yuman, biricik kardeşi Cemil’in intikamını almak için, yaptırdığı uzun araştırmalar sonucu, Williams Borken ismine ulaşmış ve yaptırdığı okulları birer uyuşturucu deposu olarak kullanan, bu pis İngiliz’i layık olduğu yere, cehenneme yollamıştı.

Cebinde duran ve araştırmaların dokümanının yer aldığı mektubu, yerde kanlar içinde yatan ve kafasından kurşunlanan Williams Borken’in boynuna sokuşturdu, hak ettiğini buldun pislik, dedi, yanlarında hızla duran panelvan araca bindiler ve olanca hızla uzaklaştılar.

İsmail neler olduğunu anlamıştı, Zehra her zaman olduğu gibi, işini garanti altına almış, köşe başında gördüğü ve şüphelendiği iki adam işi bitirmişlerdi. Zehra’ya baktı, ne kadarda sakindi, bu kadın her işinde olduğu gibi bu işi yaparken de, son derece soğukkanlı bir yapı içerisindeydi. Sen ne yaptığını sanıyorsun, delirmiş olmalısın, diye bağırdı ve aynı anda bir tokat salladı, sanki tokadı yiyen o değilmiş gibi gülümseyen Zehra, artık rahat uyuyacağım, diye mırıldandı.

Ön tarafta direksiyonun başında olan Selim, dikiz aynasından olanları takip ediyordu, bir yandan da gittiği güzergahı tarıyordu, Selim dokuz yıldır Zehra hanımla birlikteydi ve Zehra’nın en has adamıydı. İlk kavşaktan sola döndü ve ormanlık alana doğru olanca hızıyla sürdü aracı, az ileride yer alan patika yoldan çok tehlikeli bir giriş yaptığında, İsmail ve Zehra aracın arkasında savruldular.

Zehra başını çok kötü çarpmıştı, anlından aşağı kanlar akmaya başladığında İsmail Selim’e bağırdı, lanet olsun, ne yapıyorsun, Selim, acele etmeliyiz, araçtan bir an evvel kurtulmalıyız, dedi. İsmail, Zehra’nın anlından akan kanları cebinden çıkardığı mendille temizlerken, Zehra yok bir şeyim iyiyim, dedi. Birkaç dakika sonra araç durdu ve hızla indiler, lüks otoda yer alan adamlarına, hemen yok edin talimatını veren Selim, çabuk olmalıyız dedi, İsmail ve Zehra’ya.

Patika yoldan ana yola çıktıklarında, iki üç kilometre bile gitmemişlerdi ki yol üzerinde çevirme yapmakta olan polis ekibiyle burun buruna kaldılar…

Devam edecek…
 
Yukarı Alt