Yanınıza oturan müşteriden emir almaktan memnun musunuz?

Durum
Konu kapatılmıştır.

İsmail Ev

Altın Üye
Altın Üye
Kayıt
29 Temmuz 2008
Mesaj
84
Tepki
1
Bir hatipe sormuşlar:
-Beş dakikalık bir konuşma için ne kadar hazırlık yaparsınız?
-Bir ay.
-Peki 10 dakikalık bir konuşma için?
-20 gün.
-Yarım saatlik bir konuşma için?
-Bir hafta.
-İki saatlik bir konuşma istesek?
-Hemen başlayabilirim.

Ben de soruyorum, normal bir kişinin pür dikkat dinleme süresi veya dinlediğini tam olarak algılama süresi kaç dakikadır?
 
Kayıt
7 Temmuz 2008
Mesaj
208
Tepki
5
Selam,

Sayın Tuncer Özkan'a,

Sapla Samanı, İple Kemanı birbirine bu kadar karıştırıp ortaya eşine ender rastlanacak türden tanımlama karmaşasını yaratma becerisini nasıl ve ne şekilde kazandığınızı merak etmedim desem yalan olur.

Yaptığınız tanımlamaların adına reklam ajansı denen çalışma ortamında hiç bir karşılığı yok. İki şey ancak bu kadar birbirine karıştırılabilirdi onu da siz yaptığnız sizi tebrik ediyorum. Kavramları başaşağı çevirdiğinizde içerisinden bir şeylerin dökülüp ortaya bilgi olarak saçılacağını ve bunu okuyanların bir anda bilgi küpü olup taşacağını düşünüyorsanız size hayal görüyorsunuz bir an önce ayılın demek gerekir.

Baştan sona yanlışın ve karmaşanın temel alındığı bir yazım bütünlüğünü tek tek ele alıp doğrularını yerli yerine oturtmak yerine yazdıklarınızın yaptığınız alıntılar dışında tümüyle yanlış olduğunu ve bu tür bir yapının yaşadığımız sistem üzerinde adına reklam ajansı ( Above the Line Advertising Agency ) denen hiç bir ortamda uygulanmadığını sanat-sanatçı ile zanaat-zanaatçı kavramlarının ise tarihsel süreçte bir şeyleri bildiğini iddia eden hiç bir kişi tarafından bu kadar karıştırılmadığını açık ve net olarak söyleyebilirim.

Konuyu fazla uzatmaya gerek yok.

Tümüyle yanlış düşünüyorsunuz, açıkladığınız iş akışı ya sizin hayal ürününüz ya da siz kendinizi bulunduğunuz ortamın reklam ajansı olduğuna inandırmışsınız.

Bakın biz kendimizi sanatçı sanmıyoruz. Biz ve bizim konumumuzda olanların tümü genel terminoloji gereği sanatçıdır. Sanmakla olmak arasındaki önemli farkı ne yazık ki siz bilmiyorsunuz.

Saygılar...
 
Kayıt
17 Mart 2008
Mesaj
3.266
Tepki
100
@İsmail Ev


güzel bir tespit. tahlil.
ne derseniz deyin artık.
normal bir insan en fazla 20 dakika sizi dinler.
sonrasında saçamalıklara katlanması onun edebindendir.

kafasını koruyan
Sayın Tuncer Özkan,

Foruma gelişinizin hayırlı olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar çok doğru bir yerde bulunduğunuza inanmasam da... Burada olmanız, elbette dikkat çekici...
sayın kafasını koruyan; doğru bir yerde bulunuduğunuza inanmıyorsanız, derhal burayı terkediniz.
 
Kayıt
3 Ağustos 2009
Mesaj
604
Tepki
74
Faruk bey, merhaba, daha doğrusu herkese merhaba,
Bana kişisel olarak verdiğiniz değer için teşekkür ederim. Özellikle bu "Çanak!" fırtınasından sonra. Sitenize girdiğim ve kayıt olduğum zaman bu sözcüğe neden bu kadar tepki verildiğini açıkcası, anlayamamıştım. Kendi yazımı defalarca okuduğum halde. Sonra, herhalde burada galilba anlaşamayacağız diyerek ayrılmayı düşündüm. Fakat sitenizde, sizinle yazışırken araya başkalarının girerek pek kibarca olmayan sözlere, benim alet edildiğimi farkettim. Daha sonra sitenizde ve başka yerlerde (gtalk görüşmeleri vs.) daha önceleri yaşanmış sert bir tartışma, ayrışma hatta kavga halinde olduğunu gördüm. Bu yüzdendir ki belki, her iki taraf da benim yazım üzerinden tartışmayı sürdürdü. Ve siz de bundan sonraki yazılarınızda "Çanak!" üzerinden hedef ben olmasam bile tartışmaya devam ettiniz. Tartışmaya, (buna kavga demek daha doğru) devam ettiniz. Bu kısmen de olsa benim sorunum değil. İçerdiği kavramlar açısından benimle de ilgili kuşkusuz. Fakat yöntem olarak değil. Artık bu çanağı bir kenara koyalım. Lütfen beni alet etmeyiniz. Beni başkalarına hedef göstermeyiniz. Bir "onikieylül öncesi kuşağı" olarak, çok şükür kimseden korkum yok. Kendimi fikirsel olarak rahatlıkla savunabilecek donanıma sahip olduğumu sanıyorum. Fakat Sizlerle, yeni tanıştığım için şimdilik yüzeysel olsa bile dostluğumu sürdürmek istiyorum. Zamanla mutlaka bu dostluğu derinleştiririz. Genel olarak tartışmacıyımdır, ama her zaman ortak bir terminoloji kullanma eğilimindeyimdir. Şimdilik, bu konularda sorunlar yaşadığımı(zı) görüyorum. Ama bunu, düzeyi koruyarak aşabiliriz. Örneğin benim yerimde bir başkası olsa, yazınızın başında sorduğu "Tuncay Özkan ile bir yakınlığınız var mı?" sorusuna şiddetle tepki gösterirdi. Çünkü son derece insanı katagorize eden bir soru. Maalesef bu sorunuzu, böyle bir hakkım olduğuna inanarak, cevap vermeyi değil, sorunun bizatihi kendisini reddediyorum. Çünkü vereceğim cevap, beni politik olarak katagorize edecektir. Ha, bundan korkuyor muyum? Tabii ki hayır. Ama burası politik bir arena mı, yoksa gençlere yardımcı olabileceğim bir mesleki site mi? Benim, burada mesleki bir duruşa katkıda bulunmama yardımcı olunuz. Her ne kadar, kullandığım sözcükler ve alıntılar zaman içinde size politik uyarımlar verecektir. Çünkü kişi kendisini ne kadar dışında tutmaya çalışırsa çalışsın, hayata bakış açısı olarak politik çağrışımlarda bulunacaktır. Ama ne olursa olsun bunu, biraz şifreli, biraz şiirsel, biraz nükteli olarak aktarmama izin verin.
Bana ilişkin yazdığınız yazılarda, benimle ilgili olan kısımlardaki samimiyetinizi, arkadaşlık arayışını görmezden geldiğimi sanmayın. Tabii burada, bu sitedeki sorumluluğunuza büyük saygı duyuyorum. Nihayetinde birikimlerinizi gençlere hiçbir karşılık istemeden aktarıyorsunuz. Bence bu bir çeşit "Aziz"liğe denk düşüyor.
Çalışmalarınızın sürekliliği dileğiyle.
Not: Artık sizinle yazışırken, yazıya geri dönüp düzeltme ihtiyacı duymuyorum. Dostlar birbirlerinin halinden anlarlar. Hatalarını (mesela imla konusunda!) hoş görürler.
 

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
Sayın Özkan,
Konu dağılmasın diye maddeler halinde cevap yazmakta fayda görüyorum.

1-İddia ettiğiniz gibi; ben sizi kimseye HEDEF GÖSTERMEDİM. Hedef göstermek kelimesi çok sakat ve tehlikeli bir kelimedir. Ben kimseyi kimseye hedef gösterecek kadar küçülmedim, ben karşımdaki ile direkt olarak tartışırım. Ancak; benim tarafınızdan eleştirilmiş olmama sazan gibi atlayıp vaziyetten vazife çıkartan fırsatçılara , bana doğrudan hitap edemeyip kızım sana söylüyorum gelinim sen anla diyerek ortaya konuşan kişilere ya da kendilerine ait sitelerde benimle ilgili olur olmaz desteksiz atıp bana cevap hakkı vermeyenlere karşı savunma amacıyla; doğruları dile getirmek amacıyla; değindiğim, temas ettiğim, işaret ettiğim ve dikkat çektiğim yerler ve anlar olmuştur. Bu anlarda bile onlar; diyalog tarzında itiraz edecekleri yerde; "saldırı var", sataşma var", hakaret var" feryatları ile tartışmada yenemediklerini tartışma dışı güçlerle ve maksatlarla alt etmeye çalışmaktadırlar. Değinmeye "sataşma", ima etmeye "saldırı", eleştiriye "hakaret" , hicive "aşağılama", tavsiyeye "tehdit" diyerek SUÇ İCAT ETMEKTE ve SUÇLAMA GEREKÇESİ OLUŞTURMAK İSTEMEKTEDİRLER. Hatta bunların bazıları, mağduru oynayarak kafasına baston yemiş kişi, kafası yarılmış kişi, namusunu koruyan kişi, fikir eseri çalınmış kişi vs gibi rumuzlarla üye olarak kendi saldırganlıklarını gizleme ve karşı tarafa saldırganlık suçu atma çabası içindedirler. Siz 12 Eylul kuşağı diyorsunuz. Aramızda öyle 12 Eylul kuşağından adamlar var ki, sisteme karşı mücadele ettiğini iddia ettiği halde sisteme karşı mücadele eden arkadaşlarını olmadık şahsi kompleksleriyle sisteme ispiyon etmek için türlü bahaneler aramakta ve zorlama gerekçeler yaratmaya çalışmaktadırlar.


2-Siz 12 Eylul kuşağı olabilirsiniz, 12 Eylul kuşağı korkusuz mu olur bilemem ama kültürsüz olmaz. Bu kuşak kelimeleri yerli yersiz kullanmaz. Özellikle ÇANAK SORU deyiminiz yanlıştı ve birilerine ÇANAK TUTTU. Aslında siz çanak soru deyiminizle beni birilerine HEDEF GÖSTERDİĞİNİZ HALDE ben size beni hedef gösterdiniz demedim, siz nasıl oluyor da sizi hedef gösterdiğimi söylüyorsunuz anlamadım.Siz tuzak soruya çanak soru diyorsunuz.Hedef göstermek diye bir deyim kullanıyorsunuz. Bunlar hep durum ve eylemlere uymayan yanlış kullanılmış kelimelerdir. 12 Eylul kuşağına mensup olmakla övünen kişiler önce kelime ve kavramları doğru kullanmalı, meramını doğru anlatmalı, HERŞEYDEN ÖNCE DOĞRU DÜŞÜNEBİLMELİDİR. Doğru düşünemeyen adam kelimeleri de doğru seçemez. Sizde bu konularda sıkıntılar var.

3-Sizdeki bu sıkıntılar nedeniyle benimle sürtüşmekte olan kişiler sizi de eleştirmişlerdir. Onların sizin yazdıklarınıza muhalefet etmelerini eğer benim sizi hedef göstermem gibi saçma bir sebebe bağlıyorsanız, çok vahim bir yanılgı içine girmiş olur ve kendi fikirlerinizdeki TEMEL yanlışlıkları görememiş olursunuz. ONLAR SİZİ HEDEF GÖSTERDİĞİM İÇİN DEĞİL, bu sitenin GERGİN ve ASABİ bir SİTE olmasından DEĞİL, tümüyle sizin FİKİRLERİNİZİN ONLARA TERS GELMİŞ OLMASINDAN SİZİ ELEŞTİRDİLER.

4-Zaten sizin ilk mektubunuzdaki GRAFİK SANAT değildir, ZENAATTIR, ISMARLAMA SANAT; SANAT OLMAZ vs. gibi yazdıklarınızın tümüne katılmadığımı baştan belirtmiştim. Sizin mantığınıza göre Sixtin Şapelinin tavan resimlerini yapan Mikelanj da tümüyle Papanın dediklerini yapan, ısmarlama iş çıkartan zenaatçıdır ve sanatçı değildir. Siz sanatçının özgür ve bağımsız olmasını Picasso gibi, Vangogh gibi olmasını örnek gösteriyorsunuz ve tabiri caizse sanatçı dediğin sanat idealleri uğruna aç yaşamalı ve aç ölmelidir tezini savunuyorsunuz. Siz 12 Eylul kuşağı olmakla övünüyorsunuz ama, bunu ne yazık ki Emperyalist Batı kültürü de böyle söylüyor. BU söyleminizle gıdasını sadece galericilikten ve koleksiyonculuktan alan, ve resim sanatının ürünlerini borsa gibi, değerli kağıt gibi sadece menkul değer olarak gören, ressamı değil aracıyı doyuran kapitalist sanat anlayışını savunuyorsunuz ama farkında değilsiniz. Manüplasyonlara dayanan ve sanat piyasasını da ressamların değil, sanat simsarlarının ve aracıların oluşturduğu bu KAPİTALİST zihniyeti; 12 Eylulün sol romantizmi ile burada savunmazsınız.

5- Bu bakımdan; kişisel düşmanlıklar bir yana, ideolojik tutarlılık bir yana diyorum ve sizi eleştiren iki kişinin size karşı yazdıklarını bir çok şeyde haklı olduklarını burada dürüstçe ifade etmek zorundayım. Ben de yazmış olsam, onlarınkine yakın şeyler yazardım ve onların bu eleştirilerinin sizi hedef göstermemle ilgisi yoktur, SİZİN YANLIŞ FİKİRLERİNİZ SİZİ HEDEF GÖSTERMİŞTİR. KABAHATİ BAŞKASINA ATMAYINIZ. HEDEF ŞAŞIRTMAYINIZ.

6-Ben bu sitede özellikle Emine hanıma yazdığım bir destek yazımda Emperyalist kültürün; sanat tarihini nasıl 3 şekilde çarpıttığını tek tek anlattım. Onu okuyunuz. Sanatı üretimden kopartan sanat anlayışı 12 Eylul kuşağının sanat anlayışı olamaz. Klisenin istediği resimleri kendi sanat gücü ile resmeden Mikel Anj'ın yanında 40 kişi çalışıyordu ve onun atalyesi O GÜNÜN EN BÜYÜK REKLAM AJANSIYDI!!! Mikel Anj; art direktördü; freskoları hazırlayan sıvacılar vardı, Mİkelanj figürlerin dış çizgilerini yağlı kağıda çizer, çırakları o çizgileri ıslak sıvaya aktarır, dış kontürlerini çizer, ten rengi astarlarını atar, son rotuşlar için usta MikelAnjı çağırırlardı. Onun çırakları kalfaları bu günün grafikerleri, Mac Operatörleriydi. Ben boşuna bas bas bağırmıyorum, Reklam ajansı EKİP İŞİDİR diye. Boşuna feryad etmiyorum ben; İŞ İSTASYONU gibi HERŞEYİ TEKBAŞINA YAPAN GRAFİKER TİPİNİ İCAD ETTİLER: SÖMÜRÜYÜ KATMERLEŞTİRDİLER diye. Bazı SAF GRAFİKERLER; grafiker hem Kaptan hem Tayfa, hem dümenci, hem çımacı olmalıdır diyorlar ve bu sömürüyü olumluyorlar. Kısaca; Mİkel Anj, Leonardo vs o gün büyük sanatçılardı ve o gün büyük iş yapıyorlardı ve o günün GÖRSEL İLETİŞİM SANATÇILARIYDI ve o günün REKLAM AJANSI PATRONLARIYDI. Bir başka benzetmeyle; içinde 200 kişi çalışan, karakalem ressamı, background ressamı, computer graphic animatörü, senaristi vs bulunan Hanna Barbara veya Walt Disney çizgi film Studyoları gibi bir iş yeriydi Mikel Anjın atölyesi. Bütün işleri tek başına Mikel Anj yapmazdı.BU konu bitmiştir !

7-Senin özgür sanatçı dediğin ömrünü aç geçiren bir çok sanatçı da eserlerini satılsın diye sergiler. En özgür ressamın bile SATIŞ YAPMA, ESERİNİ SATMA GAYESİ vardır. Bu da bir çeşit piyasayı göz önünde bulundurarak eser üretme endişesini getirir ve nihayetinde sipariş üzerine sanat yapma noktasına kadar ilerler. En avangard (öncü) ressamlar bile yaptıklarını karyola altında saklayıp, kendileri ölünce servet olacaklar diye eserlerini kimselere göstermemezlik etmezler. BU bakımdan karpuz sergisi ile resim sergisi arasında fark yoktur ve hepsinin bir piyasası, bir müşterisi vardır. ( Grafik sanatı ise resim sanatını GALERİ DUVARLARINDAN KURTARIP HALKIN ELİNE KADAR ULAŞTIRMIŞTIR)... Bütün sanat eserlerinin BİR ÜRETİM SÜRECİ, ÜRETİM İLİŞKİLERİ vardır. Önemli olan bu süreci kimin belirlediğidir. BU üretim ilişkileri, süreci sırasında artık değerin (karın) kimin cebine gittiği, kimin sömürülüp kimin sömürdüğü önemlidir. ÖLÇÜ BU OLMALIDIR. Bu gelir ve kazancı, bu OYUNU KİM BELİRLİYOR? MESELE BUDUR !!! Eğer ressamlar veya resim tüketicileri belirliyorsa başkadır. Sanat simsarları belirliyorsa başkadır. (DEVLET BELİRLİYORSA BAŞKADIR. Aslında bu konu SANAT ve İDEOLOJİ konusu kapsamındadır). Çiftçinin ürettiği patlıcanı denize döken aracı kabzımallar ile, bir sanatçının eserinin değerini biçen galerici mafyası aynıdır. (Bunu görmek için 12 Eylul öncesinin kültürü gereklidir.) Çiftçiler birlik olsa böyle olmaz. Ben bu nedenle GRAFİKERLER GRAFİK PİYASASINI BELİRLEMEKTE SÖZ SAHİBİ OLMALIDIRLAR, bugün grafik piyasası tümüyle grafikerlerin dışındaki güçler tarafından belirleniyor diye BİRLİK ÇAĞRILARI yayınlıyorum. Bu konuda yeterince aydınlandığınızı ümid ederim.

8-"AZİZ" meselesi; Bana "vaaz veriyorsun" dediler. Hatta verdiğim vaazların yanlışa hizmet ettiğini ima ederek, Hristiyan Papazı, Haçlı seferlerinin kışkırtıcısı Papaz Lermit adını taktılar bana. Bunu diyenler, ben onlara hakaret etmişim gibi bana hakaret davası açtılar. Şimdi siz de "aziz" diyorsunuz bana. Gençler de "hoca" diyor, hocam diyor saygı gösteriyor. Sizin aziz deyimizi İLAHİ DOĞRULARI SÖYLEYEN din büyüğü olarak alıyorum.

9-Siz Tuncay Özkan'ın yakını mısınız diye sormamda ne sakınca var? Çağla soyadı taşıyan biriyle benim akraba olup olmadığımı sorsanız, ben sizin gibi alınganlık göstermem. Üstelik Sizin sadece soyadınız aynı değil isimleriniz de çok yakın ve sanki kardeş ismi gibi. Biri Tuncay, diğeri Tuncer... Soyadı tıpa tıp aynı, isimlerde ise 4 harf aynı. Böyle olunca siz Tuncay Özkan'ın yakını mısınız sorusu herkesin aklına gelebilir. Ne var bunda alınacak? Siz bana çanak soru kelimesinden alındınız Faruk bey diyorsunuz ama, siz maaşallah alınganlık konusunda herkesi geçiyorsunuz. Bilirsiniz hırsız olan herkesi hırsız sanırmış. Ayrıca Tuncay Özkan aslanlar gibi adam. 12 Eylul kuşağının utanmaması gereken, gurur duyması gereken bir adam... Bunu niye bu kadar büyüttünüz ve cevap vermek istemediniz, anlamadım.

10-Bu sitede arkadaş bulmaya çalıştığımı söylüyorsunuz. Yine kendi yapmak istediklerinizi ben yapıyormuşum gibi gösterdiniz. Burası arkadaş edinme sitesi değil, grafikerlik öğrenmek isteyen kişilerin gelip hiç bir ücret ödemeden grafikerliğin sadece teknik yanlarını öğrenmeye çalıştıkları ve bedavadan görsel döküman indirdikleri, kendi kendilerini eğitmeye çalıştıkları bir site... Ben de onlara sizin deyiminizle "aziz"lik ederek daha teorik konularda öğreticilik yapmaya çalışıyorum. Aziz mertebesinde öğretmenlik yapan bir kişinin aynı zamanda arkadaş edinmeye çalıştığını düşünmeniz, bence çelişki. Dediğim gibi doğru kelimeler doğru fikirlerden çıkar. Sizin yazdıklarınız çelişkilerle dolu ve yazdıklarınızın büyük bir çoğunluğuna katılmam mümkün değil.

11-Yazışmalar sayenizde konudan uzak noktalara gitti. Yanınıza oturan müşteriden emir almaktan memnun musunuz? konusuna vereceğiniz cevapları bekliyoruz. Vereceğiniz cevaplarda ilk mektubunuzda bahsettiğiniz KURUM OMNİOGRAMLARI bahsine girseniz de olur. Ticarethane örgütlenme şemalarının gösterdiği değişikliklere göre de açıklasanız olur. Grafik mesleği sanat değil zenaattır, zenaat ise esnaflıktır, esnaflıkta müşteri velinimettir, müşterinin dediği olur şeklinde açıklasanız da olur. Artık art direktör kalkmıştır, yerine müşteri oturmuştur deseniz de olur. Bizim her diyeceğinize saygımız ve vereceğimiz cevabımız vardır, yeter ki konu içinde kalalım. Yeter ki konu ile ilgili yazınız. Merakla bekliyorum.

Dostluğunuz yüzeysel mi sürer, derinliğine mi gider bilemem, ama şimdilik bu kadar Tuncer bey... Yine beklerim. Saygılar.

FarukÇağla (78 kuşağı)
 
Kayıt
3 Ağustos 2009
Mesaj
604
Tepki
74
Sayın Levent Elpen,
Sizin yazınızı, bu yazı ile ilişki kuran Sayın Faruk Çağla ve yine bu yazıları okuduğunu sandığım Sayın Melih Yongacı'ya ayrı ayrı yanıtlar vereceğimi hemen belirtmeliyim. Fakat hemen değil. Hem teorik hazırlık yapmak, hem de işlerimin şu sıralar yoğunluğu nedeniyle birazcık daha beklemeniz gerektiğini belirtmeliyim. Konunun en azından bu üç kişi tarafından dikkate alındığını görmek sevindirdi. Keşke daha fazla kişi görüşlerini belirtseydi. Ama en azından okunduğunu varsayıyorum.
Yazınızdaki, sanatçı, zenaatçi, emek, emek ve sömürü, reklamcılık, Feodal yapı, Asya Tipi Üretim Tarzı (ATÜT), halk için sanat, emeğin yabancılaşması, konularına ilaveten Klasik Estetik, Marksist Estetik, artık değer... ayrıca reklam ajansı iş akışı, reklam ajansı organigramı, vs. konularına da girmek zorunda olduğumu hissediyorum. Öte yandan F.S.E.K. konularına da girmekte sakınca görmüyorum. Ne de olsa bir yasayı kabul etmek başka bir şey, onu eleştirmek başka bir şey. F.S.E.K. konusu bile ayrı bir forum konusu olabilir.
Başarılı olmasa bile, "Patron" olduğum (şu an için değil) doğrudur. Bu saptamanız, katagorize etme çabası mıdır? Unutmayın, F. Engels de patrondu! Ama bu özelliği, onu düşüncelerinde katagorize etmemiştir. Sizce de öyle mi?

Belli ki bu konular "yanınızda oturan müşteriden emir almaktan memnun musunuz?" konusunu içermekle birlikte, bir hayli de aşacağına benzemektedir. Ayrı bir başlık altında bu yazıları toplamayı öneririm. Son derece ciddiye aldığım için ve literatüre katkıda bulunmak için yazılarımızı kişiselleştirmeden, düşünsel platform oluşturmaya davet ediyorum. Böylece yoğunlaşmayı artırmış oluruz.

Detaylı yazılarımı lütfen bekleyiniz.
Saygılarımla
Tuncer ÖZKAN
 
Kayıt
7 Temmuz 2008
Mesaj
208
Tepki
5
Selam,

Bu sitenin politik bir arena olmadığı düşüncesinden hareketle ilgili konuya yönelik birikimlerinizi paylaşmanızda herhangi bir sakınca görmüyorum.

Sitenin yöneticisi değilim ama bu tür alanlarda temas etmeler dışında sosyo-ekonomik ve politik düşünce biçimlerinin yoğun bir şekilde ön plana çıkartılmasını doğru bulmuyorum. Kişisel anlamda herhangi bir çekincem yok ama kullandığımız bu alana da zarar vermememiz gerekiyor.

Sanırım yeterince açıklayıcı olabildim. Buyrum efendim söz sizde...

Saygılar...
 

farukcagla

Grafik Öğretim Görevlisi
Kayıt
24 Şubat 2008
Mesaj
642
Tepki
23
Melih bey;
Yine yazınızın başına kime selam verdiğinizi ve yazınızda kime hitap ettiğinizi belirtmemişsiniz. Sonra da yanlış anlaşılmalar olunca yanlış anlayana kızıyorsunuz.

Ortaya karışık salata söyler gibi ortaya hitap edeceğinize kişiye hitap etmenizi öneririm.

Kısa CÜMLELER yazmayı çok şükür öğrendiniz, mektubunuza başlarken hitap etmesini de öğrenirseniz okuyuculara kolaylık sağlarsınız.

Melih bey; dediğiniz gibi bu site politik bir arena değildir. Hem politik bir site değildir hem de gladyatörlerin kapıştığı ve birilerinin "öldür onu" dediği arena hiç değildir.

Bu bakımdan dediklerinize yüzde yüz katılıyorum.

Hele hele bu sitede patronlar yazamaz, grafik emekçileri yazabilir türünden politik show'ları çok gereksiz bulduğumu ve bu konuda Sayın Tuncer Özkan'ın itirazına katıldığımı da ifade ederim.

Sayın Tuncer Özkan;
Sizin "hazırlanıp da geleyim, o zaman cevap vereyim" yaklaşımınızı da hiç doğru bulmuyorum.

Size karşı yazı yazan kimse böyle yapmıyor, kimse size "dersimi çalışayım da öyle cevap vereyim" demedi. Böyle bir şeyi biz yapsak, bize sorarlar; "spontane cevap verecek bilgi birikimin yoksa ne diye karşıma geçiyorsun be adam?". Böyle derlerse biz yerin dibine gireriz.

Ben size Mikelanj'dan bahsederken kütüphane karıştırıp, notlar alıp öyle cevap vermedim.

Bazı kaynakça ve dipnot manyakları var; ben “grafik sanatı bir ideogram ve ideografi sanatıdır” dediğimde, "nereden biliyorsun kaynak göster" diyorlar.

Ben "karikatür ve grafik ortak tabanlı sanattır" dediğimde “kaynakça ve alıntı göster” diyorlar.

Bunu ancak akademik bir kurul ister ve o kaynakçaları sunduğunuz zaman sizin de onlara; DOKTORAMI VER demeye hakkınız olur !

Sizin öyle olmadığınızı umarım.

Tuncer bey;
Cevap vermeyi düşündüğünüz konularda bu güne kadar içselleşmemiş, genel kültürünüzün parçası olmamış ve dağarcığınıza yerleşmemiş bilgileriniz söz konusu ise, bu bilgileri TEMİN ETMEK için zaman istemiş olmanız sizin BU KONULARI DERİNLEMESİNE BİLMEDİĞİNİZE İŞARET EDER. Bu bilgilerin sizin KÜLTÜRÜNÜZÜN PARÇASI OLMADIĞINA İŞARET EDER.

Bu tıpkı bir avukatın duruşmada gerekli savunmayı yapmak için zaman istemesine benzer. Bu tıpkı İngilizce konuşan iki kişi arasında, birinin ötekine; "dediğin kelimeleri bilmiyorum, sözlüğe bakıp geleyim" demesine benzer.

Arena benzetmesine karşıyım ama, arenadaki iki gladyatörden birinin elindeki silahı yeterli bulmayıp silah değiştirmek için dövüşü terk etmesine benzer...

Kısaca Tuncer bey;
Burası arena değildir, silah değiştirmenize, ilave takviye kuvvetlere filan gerek yoktur. Olanca doğallığınızla, sadeliğinizle ve içtenliğinizle bildiklerinize biliyorum, bilmediklerinize bilmiyorum deyiniz. Bildiğiniz kadarını yazınız, biz öyle yapıyoruz.

Burası forumdur. İşçilerin forumu değildir. Grafiker olmak isteyen, grafiker olduğunu sanan veya inanan kişilerin meslekle ilgili konuları tartıştığı bir forumdur. Aramızda esnaf olan, patron olan grafikerler de vardır.

Sanat veya zenaat; eninde sonunda hakim sınıflar ile temas halindedir ve ister istemez politika veya ideoloji ile ister olumlu, ister olumsuz yönde karşılaşacak veya irtibatlanacaktır, yani ilişkiye girecektir.

Ama bu şu demek değildir; grafikerlerle ilgili her problemin altında ceberrut devlet mekanizması vardır ve grafikerlerin kurtuluşu bu devletle kavga etmek temeline dayanır. Dolayısı ile meseleyi böyle UÇ NOKTALARA GETİRMEDEN ve GRAFİKERLERİN SORUNLARINI DEVLETİ DE YANIMIZA ALARAK NASIL ÇÖZERİZ noktasından sapmadan TARTIŞMALIYIZ diyorum ve Melih beyin FAZLA POLİTİZE OLMAYALIM görüşüne katılıyorum.

Ama sizin; akademik yazı yazmak bahanesiyle bilgi ve belge toplamak için zamana ihtiyacım var demenizi PİLAVDAN KAÇMAK olarak değerlendiriyorum.

Pilavdan kaçanın kaşığı kırılsın diyorum. Buyurun yemeğe, bizi fazla bekletmeyin. Pilav soğuyor. Soğuyan pilavın da , soğuyan konunun da tadı kalmaz.

Bir daha hatırlatmak zorundayım; konu; Yanınıza oturan müşteriden emir almaktan memnun musunuz? konusudur.

Cevap vermeyi düşündüğünüz ve akademik tez olarak hazırlayacağınızı umduğumuz yazılarınızı BAŞKA KONU BAŞLIĞI ALTINDA yazınız.

Pilav soğumasın.

Saygıyla.
 
Kayıt
7 Temmuz 2008
Mesaj
208
Tepki
5
Selam,

grafikerler.org sitesinin tüm üyelerine,

Şu ana kadar yazdığım yazıların kime, nasıl, neden ve niçin hitap ettiğini anlamayacak durumda kişilerin aramızda olmayacağı düşüncesiyle ve devam eden bir konunun sonrasında yazdığım yazının içeriğinin hem geneli hem de özeli ilgilendirdiğinin okuyan kişiler tarafından biraz dikkat gösterilip ciddiye alınıp okunduğunda kimi ve neyi işaret ettiğinin anlaşılamayacak bir noktada olmadığını düşünüyordum.

Oysa ki yanılmışım..!

Aramızda anlamayanların da olabileceğini düşünmem gerekiyormuş. Hatta anlaşılmak üzerine detaylı yazılar yazılmasının önemli bir ayrıntı olduğunu bu güne kadar sürekli savunuyor olmama karşın yine de tüm bunlara karşın anlaşılamayacağı varsayımını es geçmemiş olmam gerekiyormuş.

Hani ne derler..? İnsan hayatta her gün yeni bir şeyler öğreniyor. Bu anlamda öğrendikleri öğrenmesi gerekenlerin her ne kadar dışında olsa bile. Önemli olan herşeye karşın öğrenebilme becerisi içerisinde olmaksa eğer ( ki bence aslolan budur ) o zaman bu anlamda biraz çaba içerisine giriyor olmak kadar önemli bir şey olmasa gerek.

Kişi yazdığı yazılarda veya savunduğu düşüncelerde anlatmak istediği herhangi bir konuyu hangi çerçevede ele alacağını ve nasıl bir üslupla yazısını yazması gerektiğini eğer kendisi dışındaki insanların algılama becerisine göre ayarlarsa içerisine düştüğü bu davranış türü onun kişisel kaygı içerisinde olduğu izlenimini uyandırır. Bu anlamda yazıyı yazan kişinin gerek yazım üslubu gerekse de yazdığı yazının uzun ya da kısa olması tümüyle o kişinin inisiyatifinde olan bir durumdur. Başkasını ilgilendirmez.

Bu anlamda kendisini bu sitenin bir üyesi olarak gören kişilerin açılmış bir forum başlığı altında yazdığı yazıların uzun, kısa, yatay, dikey, köşeli veya yuvarlak yazılar yazması diğer bir üyenin birincil sorunu değildir ve olmamalıdır.

Peki eğer bir kişi okunamayacak kadar uzun yazılar yazmayı sürdürüyorsa ne olur..?

- Yazılan yazılardan sıkılıyorsanız eğer lütfen okumayın...

sözü bu kişinin kendisine söylenir. Söylenen bu söze karşın hala tutup ilgili kişi yazıyı yazan kişiye;

- Uzun yazma kardeşim. Bu sitede eğer uzun yazılar yazılacaksa onu da ancak ben yazarım. Benden daha uzun yazan kişiye de gıcık olurum. Kimse benden uzun yazamaz...

türünden bir imada bulunuyorsa o zaman ilgili kişiye anlayacağı dilden neyin ne olması gerektiği, kısa veya uzun yazı yazmanın kimsenin tekelinde olmadığı bir güzel anlatılır. Kimin hangi konuda ne tür bir düşünceye sahip olduğu noktasında ilgili kişi 100 mumluk ampülle aydınlatılır. Biliyorsunuz her şey aydınlık ortamlarda anlatıldığı zaman anlamını bulur.

Şimdi tüm bu açıklamalardan sonra bu yazıyı kime, neden yazmış olabileceğimi içinizden acaba kim tahmin edebilecek konusunu merak bile etmiyorum. Biliyorum ki bu sitenin üyesi olan konuya ilgili olan kişi hemen ortaya çıkıp " Ben, ben " diyecek. Peki kendisi bu kadar cin fikirli olmasına ve en önemlisi de yazdığım yazıyı kime, niçin yazdığımı anlayabilecek kapasitede olmasına karşın neden anlamamazlıktan gelen bir yazım üslubuyla konuya atıfta bulunuyor.

- Bilmem. Cin fikirli olan şahıs ben değilim, kendisi..!

Ben sadece benden önceki yazıya kendimce gördüğüm noktalarda kişisel görüşlerimi olması gereken tarzda, yaklaşılmasının o şekilde olduğu düşüncesini taşıyarak ve en önemlisi de konuya hiç gereği yokken ilgisiz ve lüzumsuz üçüncü şahıs eklemeleri ve iğnelemeleri yapmadan yaklaşmaya çalışan biriyim. Peki ilgili konuya yaklaşırken yapmanızın herhangi bir anlam içermediği, kişisel şartlandırma kaygısı taşımaktan başka bir işe yaramayacak yazı eklemeleri neden yapılıyor olabilir sizce..?

- Bilmem. Bunu da isterseniz Sayın Faruk Çağla'nın kendisine sorun bakalım size ne cevap verecek...

Saygılar...





Önemli Not: Bu sitede bir süredir yazı yazan ve adı Melih Yongacı olan ben yine bu siteye üye olan bir kişi tarafından açık ve net bir şekilde " Düşmanla işbirliği yapan " birisi olarak itham edildim. Yazdığı yazıda aslı astarı olmayan bir durumu bu şekilde ağır ithamda bulunarak sitede yazmayı kendisine marifet bilen bu üyenin bundan sonraki süreçte iddia ettiği ithamını ispat etmediği sürece hiç bir konuda yazı yazmaya hakkı yoktur. Yazdığı her yazıya özenle vereceğim cevapla birlikte bu konu kendisine ve tüm site üyelerine özenle hatırlatılacak ve ithamını ispatlayamayan bu üyenin özür yazısı yazması gerektiği konusunda ısrar edilecektir. İnsanın şerefini ve haysiyetini direkt olarak ilgilendiren bu tür bir konuya hassasiyet göstermeyeceğinin sanılması kadar anlamsız ve sakat bir düşünce yapısı olamaz. Bu anlamda herkes haddini bilecek. İspat edeceği bir şey varsa eğer çorbanın veya pilavın her neyse artık onun soğumasını beklemeden ispatını ortaya serecek. Seremeyen kişi ise o yükün altında haberi olsun ki ezilecek.
 
Kayıt
17 Mart 2008
Mesaj
3.266
Tepki
100
sevgili melih bey ve faruk bey...
ve hatta ismail ev ve tncer özkan vs vs...
neden buraya yazdığımı bilmiyorum, ne yazacağımıda bilmiyorum.
yazdığımda da karşılık bulacağını ve bu karşılığa ne cevap vereceğimide bilmiyorum
sayenizde ben hiiiç bir şey bilmiyorum.
ama şunu biliyorum ki, grafikerlerin sorunları dile getirlmeye başlandığından beri hem fikir olmuş sizler biri yada birileri tarafından biribirilerinize düşürülmüş, eminimki köşeden bıyık altından gülüyorlardır da...
bu kadar uzun cümle kurmazdımya, ne yazacağımı bilemediğimden sanırım...
bilmem belkide başka nedenlerde vardır bu kargaşanın altında...
ek bilgi olarak şu anakadar 627 kişi konuyu açmış bakmış ama cevap yazan fikir beyan eden
belki 3 bilki 5 tir.
sıradan bir kartvizite bile bundan çok katılım ve yorum gelirken düşünmek gerekmez mi?
lütfen. neler oluyor?
 
Durum
Konu kapatılmıştır.
Yukarı Alt